Sizlerin tutuklanmasının ikinci yılındayız. Böyle yazınca kolay geliyor gibi görünebilir, ama değil. Dünyada halkından korkan hiçbir kral, hiçbir imparator ve iktidar yıllarca ayakta kalamamıştır. Tarihi biraz okumayı bilseler yarınlarını görebilirlerdi. Bunu görmekten aciz olanlara da anlatacak değiliz.

Dışarıdan içeriye mektuplar: Sesimiz korkularına dönüştü
Çizim: Tarık Tolunay

Gökhan Günaydın - CHP Grup Başkanvekili

Gezi davasının tutuklu sanıkları, sevgili arkadaşlar, 

Bu mektupların adı, “Dışarıdan içeriye mektuplar”mış. Fakat bilmeniz gerekir ki, sizler bir hukuksuzluğun, bir adaletsizliğin sonucu olarak içerideyken hiçbirimiz dışarıda, hiçbirimiz özgür değiliz. 

Hepimiz Gezi’deydik. Hepimiz bu ülkenin umutlu ve mutlu yarınları için ses çıkardık. Bu sesimiz birilerinin en büyük korkusuna dönüştü. Tam da bu nedenle sizleri karanlığa hapsettiklerini sanıyorlar. Ama bu işler öyle kolay değil. Bu işler öyle kolay olmayacak. Bizim bütün mücadelemiz, ülkemizde yaşanan adaletsizliğin bitmesi içindir. Bu ülkenin hak ettiği şekilde yönetilmesi ve yaşatılan hukuksuzların sona ermesidir, tüm amacımız. 

Bunun tohumlarını attık, biliyorsunuz. Dilerim 31 Mart akşamı CHP’nin Türkiye’de kazandığı başarı, sizlere biraz olsun umut olmuştur. Çünkü bu kazanımın en temelinde sizlerin de haklarını savunmamızın cesareti yatmaktadır. Sadece bir milletvekili değil, bir hukukçu olarak da söylemem gerekir ki, bir ülke ancak adalet gerçekten sağlandığında kalkınabilir. Bir toplum ancak bu şekilde kendini güvende hissedebilir. Yani demem o ki sizler, iktidarın korkusu nedeniyle siyasi bir rehine olarak tutulurken hiçbirimiz güvende değiliz. 

Ama inanmanızı isterim ki bu düzen böyle kalmayacak, bu düzen böyle devam etmeyecek! 

***

Biliyorum ki içeride zaman çok kırılgan. Daha doğrusu adaletsizliğin kendisi kırılgan. Size dik durun demem manasız olur. Zaten dik duruşunuzun bedelidir şu an yaşadıklarınız, yaşadıklarımız. Fakat bugünlerin geçeceği konusunda teminat verebilirim. Bu günler geçecek, Tayfun Kahraman İBB’deki yol arkadaşlarına ve kızına kavuşacak, sevgili Çiğdem Mater yeniden en güzel filmlerini çekecek, meslektaşı olmaktan gurur duyduğum Can Atalay, Soma’nın, Ermenek’in, Aladağ’ın, bu ülkede canı yanan herkesin hak mücadelesini bağıra bağıra arayacak. 

Gezi Parkı Direnişi’nin dokuzuncu, sizlerin tutuklanmasının ikinci yılındayız. Böyle yazınca kolay geliyor gibi görünebilir, ama değil. Sadece güçlü olmamız gerektiğini biliyorum. Bizler güçlü olacağız ki, sizlerin hakkını daha sağlam arayacağız. Dünyada halkından korkan hiçbir kral, hiçbir imparator, hiçbir iktidar uzun yıllar ayakta kalamamıştır. Tarihi biraz okumayı bilseler yarınlarını görebilirlerdi. Bunu görmekten aciz olanlara bunu anlatacak değiliz. Bu kötülüğü yeneceğiz, sizlere ve ülkemizin aydınlık yarınlarını isteyen herkese söz veriyorum ki, bu kötülüğü yeneceğiz. 

Bu yollardan omuz omuza ve dayanışmayla geçeceğiz. Bizler için iyi olmak bir hâl değil, bir görevdir. Bizim iyi olmamız karanlığı yenmek için en büyük gücümüzdür. İktidara doğru yürüdüğümüz bu süreçte en büyük desteğimiz de sizlerin iyi olmasıdır. 

***           

Unutmamanızı isterim, hak bizimle, haklı olan biziz. Acelemiz de var, kaybedecek bir günümüz daha yok. Tam da bu nedenle Anayasa Mahkemesi’nden kararının ivedilikle çıkmasını bekliyoruz. Bu kararın haktan ve adaletten yana olması hem sizlerin gasbedilen yıllarınız hem de ülkemizin demokratik standartları için oldukça önemli. 

Bu adaletsizlik en kısa sürede son bulacak, özgür yarınlara kavuşacağız. 

Ne içeride ne dışarıda bizi hapishanelerine hapsetmek isteyen hiç kimseye boyun eğmeyeceğiz. 

Üstelik bunu bir otel odasında, yobazların yangınıyla can veren sevgili şairimiz Metin Altınok’un dizlerine sığınarak yapacağız; Yaşamak görevdir bu yangın yerinde. Yaşamak, insan kalarak. 

Bu yangın yerinde insan kaldığınız, insanlık için mücadele ettiğiniz için teşekkürlerimle… 

Sevgiyle, dostlukla,  

dayanışmayla…