Bodrum Bardakçı ve efsanesi

Y. Emre CEREN

Eskiçağ mitolojilerinde kahramanlıktan aşka, dramdan trajediye dek her türlü anlatıya rastlanır. Bu mitolojilerin bir kısmı sıradan insanları (mesela çoban Endymion, Hymnos vb) anlatıya dâhil ederken veya merkeze alırken, bir kısmı daha elit güçlerin kahramanlığını (Theseus, Iason vb) içerir. Klasik kahramanlar ve tanrılar elbette bu geniş mitolojik anlatının kalbinde yer alır. Ancak bir de daha ufak tanrısal kimseler vardır. Kendilerine dair pek fazla bilgi bulunmaz, bir ya da birkaç anlatının konusudurlar, sadece açıklanamayan bir olguyu açıklama vazifesi görürlermiş gibi bir durum söz konusudur. Bu gibi kimseler birkaç anlatının konusu olsa da aslında bu birkaç anlatısı bulunan kimseler sayıca çok olduklarından mitolojide epey bir yer kaplar. Bilhassa da Roma-Yunan mitlerinde neredeyse her nehrin, gölün, denizin, dağın, ormanın ve hatta su birikintisinin dahi bir perisi veya koruyucusu (Meandros, Kaystros, Indos vb) bulunur. Bu gibi hem tanrısal hem de dünyevi olan ve ne tanrısal ne de dünyevi olan kimseler de bu birkaç anlatıdan ibaret karakterlerdir. Bir kısmının aile ağacı, soy ağacı vb bilinse de bir kısmı gerçek manada sadece isimden ibarettir.

∗∗∗

Bu gibi birkaç anlatıda bahsi geçen karakterlerin Batı sanatında en çok konu edilenlerinden birisi ise Salmakis ile Hermaphroditos’un hikâyesidir. Salmakis, bugün pek esamesi kalmasa da Bodrum’da bulunan Bardakçı kaynağının ve önündeki su birikintisinin su perisiydi. Diğer su perileri (nymphe, naiad vb) gibi Tanrıça Artemis’in buyruğundan ilerleyip okçuluk, avcılık, izcilikle uğraşmamış, bunun yerine bu su birikintisinde tüm gün pinekleyip kendisini bu berrak sularda yıkayıp sudaki yansımasına bakmaya bırakmıştır. Tüm gününü burada aylaklık ederek geçirir.

∗∗∗

Güzelliğiyle nam salmış Tanrıça Aphrodite (Afrodit) ile haberci Tanrı Hermes’in bir çocuğu olur. Çocuğun adını Hermes ile Aphrodite kelimelerinin birleşiminden meydana gelen Hermaphroditos koyarlar. Bu çocuk nympheler tarafından Phrygia’daki Ida Dağı’nın (Kaz Dağları) ormanlarında büyütülür. Anlatılara göre dillere destan bir güzelliği vardır. On beş yaşına bastığında (bu bin yılda ortalama insan ömrü 20 ila 35 arasında) dünyayı dolaşmak için buradan ayrılır. Anadolu’yu gezerken Karia’ya yolu düşer, bugünkü Bodrum’a varır, ufak bir gölün kıyısına gider ve berrak sulara bakar durur. Gölün perisi Salmakis çocuğu gördüğü anda vurulur. Başlar oğlanı övmeye: “Ne de güzel bir oğlansın. Aynı tanrı gibisin. Tanrıysan Aşk Tanrısı Eros’sundur kesin. Ne mutlu seni doğuran anaya… Evli değilsen gel benimle evlen, evliysen de fark etmez…” gibi şeyler söyler. Neredeyse yeni çocukluk çağından çıkmış Hermaphroditos ise bu sözler karşısında utançtan kıpkırmızı olur ve “Yeter! Ya sen çek git ya da ben gideceğim buradan” der. Salmakis ise canı yana yana bir çalının arkasına çekilir ve orada gizlenir. Oğlan yalnız kaldığını zanneder, soyunup suya atlar, Salmakis oğlanı gizli gizli izler, ardından arzularını daha fazla bastıramaz ve “Artık benimsin” diyerek suda yüzen oğlanın üzerine atlar. Sarıp sarmalar, aynı bir ahtapotun avına yapışması gibi, aynı kartalın yakaladığı yılanın kartalın pençelerine dolanması gibi yapışır oğlana. Oğlan kurtulmak için çırpınırken Salmakis “Ey tanrılar yalvarırım tek bir gün bile ayrı kalmayalım” diye yakarır. Bunu işiten tanrılar yakarıyı yerine getirir. Kızla oğlanın iki ayrı bedenini tek bir bedende birleştirir. Yakarışın kabul olmasının ardından Hermaphroditos ne sadece erkek ne sadece kadındır, artık hem erkek hem kadındır. Türkçede de yaygın olarak kullanılan hermafrodit (erdişi, hünsa) ifadesi işte bu efsaneden doğmuştur. Ancak Hermaphroditos da tanrılardan “Salmakis’in sularında yıkanan erkekler, erkekliğini yitirsin” dileğinde bulunur. Rivayete göre bu dilek de kabul edilmiştir. Hatta MÖ 64-24 yılları arasında yaşayan Amasseia’lı (Amasya) coğrafyacı Strabon zamanında bu suyun bu etkisinin olduğuna dair yaygın bir inanış vardı.