Başlıktaki ifade kötü bir roman adı gibi duruyor ama değil, Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin cinayetiyle ilgili görülen davanın mütalaasından.

Dört sayfalık esas hakkındaki mütalaanın ilk iki sayfası, neden delil toplanamadığını mazeretinden oluşuyor.

Delil demişken: “Kurşunun hangi silahtan çıktığı tespit edilemedi, o silahın hangi yönden ateşlendiği tespit edilemedi, silahı kimin tuttuğu tespit edilemedi, vurulma anı tespit edilemedi, nasıl vurulduğu tespit edilemedi…”

Yani, delil yok, derken genelleme yapmıyorum, hakikaten yok.

Peki, neden yok?

Vurulma anına ait kamera kayıtları “kayıp”.

Neden kayıp?

Cinayetten bir yıl sonra, 2016’da Avukat Mahsuni Karaman, görüntülerle ilgili şu bilgiyi vermişti: “Tahir Elçi öldürüldükten hemen sonra, onlarca polisin silah kullanma görüntüleri neredeyse canlı yayında izlendi. Görüntüler soruşturma dosyasında. Bu görüntüler, iki PKK militanının, Dört Ayaklı Minareye koşuşuna odaklanmış durumda. Ve kayıtların tamamı kesintisiz sürüyor, tüm süreç görünüyor. Görüntü kayıtlarında kesiklik olan tek kayıt, Emniyet’in Foto Film Şubesi’nin kaydı… Görüntü Elçi’nin sesi duyup irkilmesiyle donuyor, aynı kayıt, iki militanın sokaktan girişiyle başlıyor. Kamera kayıtlarını karşılaştırdık, o kayıtta 13 saniyelik bir boşluk, kesinti var. İşte Tahir Elçi o 13 saniyede vuruluyor. Bununla ilgili talepte de bulunduk, savcılık dosyasında var."

8 yıl geçti, o talep değişmedi.

O 13 saniye halen kayıp.

Yine soralım: Neden kayıp?

∗∗∗

Mütalaada kaybın sebebi açıklanmıyor: Olay yeri civarındaki dükkan kameraları ile olay yerinde görevli kolluk kuvvetleri ve basın mensuplarının da kullandığı tüm kamera görüntülerinin incelendiği, bu görüntülerin birleştirilmesi sonucu, Elçi’nin son olarak görüntü kaydına girdiği kareler ile yerde hareketsiz yattığı tespit edilen görüntü kareleri arasında 12 saniyelik bir boşluk olduğunun tespit edildiği belirtiliyor: “Kişinin vurulma anını gösteren herhangi bir video kaydı bulunmadı.”

13 saniye, 12’ye iniyor ancak ortada kaybedilen bir şeyler olduğu savcılıkça da kabul ediliyor.

Diyarbakır Barosu’nun bugünkü başkanı Nahit Eren, son duruşmada, peşine düşülen saniyelerin akıbetinin soruşturulması da dahil birçok taleplerinin reddedildiğini söyledi: “10 tane talebimiz vardı, heyet bu taleplerin hiçbirini kabul etmedi. Dosyanın davanın esasını etkiyecek bu taleplere dair inceleme yapılamadan, araştırılmadan mütalaaya gönderilmesi eksiktir. Olay yeri inceleme ve keşfinin yapılmadan karar kurulması ne kadar doğru? Mardin Kebapevi’ndeki 4 No’lu kamera incelenmeden, görüntüler geri getirilmeden, Emniyet Müdürlüğü Foto Film Şube’nin çektiği 12 saniyelik görüntüler tespit edilmeden -ki bize göre kayıttan çıkılmamıştır, görüntüler kesilmiştir-, dinlenmesini istediğimiz tüm tanıklar dinlenmeden, olaydaki istihbarat elemanları dinlenmeden biz bu cinayetin aydınlatılmayacağını düşünüyoruz.”

∗∗∗

Maalesef Eren’in tahmini gerçeğe dönüşüyor.

“Görüntüler neden kayıp” sorusu halen yanıtsız ama dava bitiyor.

Bu yargılamanın sonucunda da savcıya pek fazla iş düşmüyor, mütalaasında bu “tespit edilemeyenleri” sıralayarak, “Valla kimin yaptığını biz de bilmiyoruz, ne desek yalan olur” minvalinde bir sonuçla, yargılanan polisler hakkında beraat istiyor.

Bu arada yargılanan polislerin de “mesleki tecrübe ve yetenekleri ile kaçan terör örgütü üyelerini etkisiz hale getirecekleri ve olayda başka bir şahsa zarar vermeyecekleri inanç ve düşüncesiyle hareket ettiklerini, Tahir Elçi’nin ölümü şeklinde gerçekleşen neticeyi istemediklerini” ekliyor.

Ömrünü faili meçhul cinayetlerin çözülmesine vakfetmiş bir hukukçu olan Tahir Elçi’nin öldürülmesine dair dosyanın mütalaası “faili meçhul” bir sonuçla nihayete ermek üzere.