Susurluk çetesinden eski özel timci Ayhan Çarkın’ın, “devlet adına 1000 kişiyi öldürdüm” açıklamasının ardından hemen bütün gazeteler manşete taşıdı bu sözleri ama 1000 rakamı....

Susurluk çetesinden eski özel timci Ayhan Çarkın’ın, “devlet adına 1000 kişiyi öldürdüm” açıklamasının ardından hemen bütün gazeteler manşete taşıdı bu sözleri ama 1000 rakamı siyasi literatürümüze yeni girmedi. Susurluk soruşturmasının sürdürüldüğü günlerde benzer sözleri Mehmet Ağar da sarfetmişti. O da “1000 operasyon yaptık” demişti; ama bunları devlet sırrı olduğu gerekçesiyle açıklamayacağını da ilave etmişti.

•••

Önce, “siyasetçiler istedi biz de tetiğe bastık” diyene bakalım...

Tetikçi, konuşuyor. Konuşmadan duramıyor.

Bir zamanlar bu ülkenin her yerinde sınırsız bir özgürlükle davranabilirken, halk arasındaki tabiriyle ‘Ali kıran baş kesen’ken, işlerin ters gitmesi sonucunda feda edildi. Mahkemeye çıkarıldı, ceza aldı. Elbette, hakettiği cezayı değil; kamuoyunu bir ölçüde teskin edecek kadar sembolik bir ceza. Aksi halde daha o zaman konuşacaktı; bir bir sayacaktı emri verenleri... Başına gelenleri mahkemede sineye çekti.

Ama bir yandan da meslekten men edilince, deyim yerindeyse ‘hayatı kaydı’.

Yapabileceği tek bir iş vardı. Şiddetin kol gezdiği gayri meşru dünyanın ayak işleri... Haliyle tekrar gözaltına alındı. Tekrar tutuklandı. Eski meslektaşları tarafından itilip kakıldı. Yalnız bırakıldı.

Vaktiyle aklının ucundan geçmeyen bir iktidarsızlıkla maluldü artık: Herhangi biri.

Tetikçi, yeniden gündeme taşıyor kendisini. Manşetlere çıkıyor. Ama aba altından sopa göstermekten de geri durmuyor. Yaşadığı çaresizlik karşısında ‘ilgili yerlere’ mesaj gönderiyor. “Ölüm emrini siyasetçiler verdi” diyor, “biz de devlet adına tetiği çektik.”

Şimdi elbette birileri çıkıp soracak; kimdi o siyasetçiler, diye...

•••

Aklımıza geliyor ister istemez; Çarkın’ın sözünü ettiği 1000 cinayetle Mehmet Ağar’ın 1000 gizli operasyonu arasında bir ilişki var mı, diye...

Ya da şu siyasetçiler...

Bu kez de Tansu Çiller’in meşhur listesi geliyor aklımıza... Behçet Cantürk, Yusuf Ekinci, Namık Erdoğan, Savaş Buldan, Adnan Yıldırım, Hacı Karay, Medet Serhat, Faik Candan ve diğerleri...

Hani 4 Kasım 1993’te Başbakan Çiller, İstanbul’da Holiday Inn Oteli’nde “Türkiye, milis hareketi niteliğine dönüşmüş ve yaygınlaşmış bir terör hareketiyle karşı karşıyadır. PKK’nın haraç aldığı işadamları ve sanatçıların isimlerini biliyoruz, hesap soracağız” açıklamasından sonra faili meçhule kurban giden isimler...

O zamanlar Tansu Çiller’in elinde PKK ile ilişkileri olduğu iddia edilen 940 devlet memuru ile 67 işadamı, avukat vb’nin ismi olduğu söylenmişti. Dahası birçok işadamının listeden adını sildirmek için bir yerlere akıl almaz paralar ödedikleri...

Yukarda bir kısmının isimlerini saydığımız faili meçhullerin bahse konu listede yer aldıklarına dair iddialardan söz etmeye herhalde gerek yok.

•••

Şu aralar Kürt sorunu Ankara’yı eni konu bunaltacak ölçülerde bir tırmanışa geçti. Hatta geçen gün Orhan Miroğlu, savaşın 1984’te başlayan birinci aşamasının bittiğini, artık kabul edilebilir sınırlar içinde tutulamayacağı aşikâr olan ikinci aşamanın başladığına dikkat çekiyordu. Aslında herkes farkında, süreç bir iç savaşa doğru kışkırtılıyor ve bu kışkırtmaya her iki tarafta da sıcak bakanlar var.

Elbette sağduyu çağrıları da eksik değil. Üstelik geçmişe göre daha güçlü, daha cesur. Çözümün muhtelif yönleri artık daha doğrudan, lafı hiç dolandırmadan konuşulabiliyor çok şükür.

Yine de unutmayalım; Ayhan Çarkın’ın son açıklamaları bize bir kez daha gösterdi ki, Türkiye’nin biraz huzurlu, biraz mutlu ve bütün yurttaşları için nispeten yaşanabilir bir ülke olmasının yolu, bu ‘1000 operasyon/cinayet’in arkasındaki gerçeklerin ortaya çıkartılmasından geçiyor.