Daha önce de bir vesileyle yazmıştım. Solcuların yazıştığı mail grupları, zaman zaman incir çekirdeğini doldurmayacak tartışmaların yaralayıcı ifadelerle sürdürülmesi nedeniyle ilişkilere...

Daha önce de bir vesileyle yazmıştım. Solcuların yazıştığı mail grupları, zaman zaman incir çekirdeğini doldurmayacak tartışmaların yaralayıcı ifadelerle sürdürülmesi nedeniyle ilişkilere hasar verebiliyor. Tabii ki buna bakıp, bu tür gruplara “işe yaramaz” diyecek değilim. Herkesin ferah ferah fikrini beyan ettiği bir platforma itiraz etmek aklımdan geçmez. İşin adabına gelince... Onu da yazanların ferasetine bırakmaktan başka çare yok.

Öte yandan bu platformların şöyle bir faydası var: Mail grupları, solcuların gündemdeki meselelerle ilgili yaygın eğilimlerini anlamanın en elverişli vasatı. Nitekim son Ergenekon ve AKP’yi kapatma davasına ilişkin yazılanlar, solun (hatta daha da özelleştirerek söylersek, ‘özgürlükçü sol’un) içinde bulunduğu ‘ayrışmayı’ görmek açısından hayli öğretici oldu. Kibarca ‘ayrışma’ diyorum ama, eskiden buna ‘kafa karışıklığı’ denirdi. Ya da daha amiyane ifadesiyle ‘cacık’!

Solun çok uzun bir süredir ideolojik-politik önderlikten yoksun olmasının en berbat sonuçlarından biri de bu olsa gerek. Somut politik süreçlere müdahale imkanlarının belirdiği dönemlerde bile ortak bir politik anlayışın, hedefin, dilin ve eylemliliğin tutturulamaması.

•••

Görünürdeki toplumsal çelişkinin tarafları, neoliberal islamcı cephe ile cumhuriyetçi asker-sivil bürokrasinin ‘aceleci’ kanadı. İlki devlet aygıtında kendi iktidarını tesis etmek iserken, diğeri bu iktidarı onlara terketmemek ya da paylaşmamak için direniyor. Bu mücadelenin bir de ideolojik cephesi var. İkinci grubun modası geçmiş söylemini bir kenara bırakıyorum. Ama ilk grubun, yani neoliberal islamcıların ideolojik cephaneliğini liberallerin oluşturması üzerinde durulmaya değer.

Türlü derecelerde sola bulaşmışlığı olan liberallerin hedefinde şimdilerde sosyalistler var.  Ergenekon davası vesilesiyle sosyalistleri ‘taraf’ olmaya çağırıyorlar. Ya darbeden yanasın ya demokrasiden, diyorlar. Daha üst perdeden ikilemleri de var önümüze sürdükleri: Ya devletten yanasın ya da halktan! “Yapma ya” deyip işimize bakmak var ama kabul etmek gerekir ki solcuların saflarında da etkili oluyorlar. Sözünü ettiğim mail gruplarındaki tartışmalarda bu açık seçik görülüyor. Yani şu ‘kafa karışıklığı’ dediğim durum. İyi, taraf olalım da, neye... bu memleketteki kavga hakikaten darbecilerle demokrasi yanlıları arasında mı... yoksa orta yerde başka bir fırıldak mı dönüyor... gibi basit soruları sormayacak kadar derin bir kafa karışıklığı... (Bu soruların net cevapları için Doğan Tılıç’ın dünkü yazısını ısrarla öneriyorum.)

•••

Şimdi şu ikileme bakalım. Darbe ve demokrasi ikilemine... Darbeciler hakkında fazla söze gerek yok. Onları zaten yakinen biliyoruz. Emekten ve özgürlükten yana olanların kafasını ezmekte tereddüt göstermeyecekleri tecrübeyle sabit.

Ya demokrasi cephesi? Alın size liberallerin ‘taraf’ olmaya çağırdıkları cepheden gündelik bir fotoğraf: İzmir İMKB Anadolu Lisesi öğretmeni Aysel Kılıç, “Dink iyi ki gebermiş” diyen öğrencisine “böyle konuşamazsın, düşüncesi nedeniyle kimse öldürülmemeli” diyor. Terbiyesizliği yapan öğrenci, öğretmenini babasına gammazlıyor. MHP’li baba K.Ö, kendisi gibi MHP’li bir başka veliyle birlikte Aysel öğretmen hakkında Milli Eğitim Bakanlığı’na ihbar dilekçesi yazıyor. AKP’li Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in bürokratları da Aysel öğretmeni, Hrant Dink’in katillerinin memleketine, Trabzon’a sürüyor. Muhtemelen, git de boyunun ölçüsünü al, diye... MHP’li ihbar ediyor, AKP’li sürüyor. Demokrasi cephesi! Yerseniz.

Size daha vahimini söyleyeyim. Ergenokun davası bugünkü sınırları ile liberallerin murad ettiği sona ulaşsın, yutmamızı isteyecekleri bir sonraki dolma ‘derin devletin’ nihayet tasfiye edildiği olacak. Buna da en çok derin devlet gülecek.