İlk siyasi krizde Başbakan Erdoğan’ın konuya yaklaşımı ve üslubu, bundan sonra olacakların da işareti.

İlk siyasi krizde Başbakan Erdoğan’ın konuya yaklaşımı ve üslubu, bundan sonra olacakların da işareti.

Malum, özel yetkili mahkemeler, -daha önce yaşanmış örneklerin aksine- tutuklu iken milletvekili seçilenleri salıvermedi. Bunun üzerine CHP yemin etmedi, BDP Meclis’i boykot kararı aldılar. Sıkıntıyı çözmek noktasında başlıca sorumluluğa sahip Başbakan iki kez tepki verdi muhalefetin tutumuna...

İlkinde, “Muhalefet gelmese de Meclis bal gibi çalışır” dedi.

İkincisinde, “Görürsünüz tükürdüklerini yalayacaklar”...

Kullanılan dil bu. “Bal gibi çalışır”, “tükürdüklerini yalayacaklar”...

“Bal gibi”, yaşanan tıkanıklığın umrunda olmadığı, hatta muhalefetin Meclis’e gelmemesinin belki de daha iyi olacağı iması yüklü bir tür “nanik” işareti aslında... Durumla eğlenen çocuksu bir özgüvene de işaret ediyor.

“Tükürdüklerini yalayacaklar” ise, hafiften sertleşme belirtisi... Aşağılama tonu daha baskın. Biraz da “ben onlara gösteriririm” efelenmesi...

Son olarak da “devamsızlıktan sınıfta çaktırırım” demeye getirdi. CHP ve BDP’yi Meclis’ten kapı dışarı etmekle tehdit etti. Dahası Meclis kulislerinde isim verilerek üç CHP milletvekilinin daha tutuklanacağı konuşuluyor.

* * *

Onur Caymaz, geçenlerde Sivas katliamını gerçekleştirenlerin avukatlarının bir listesini yapmış. Tam bir ibret belgesi. 25 civarında avukat. Bakanlar, milletvekilleri, il-ilçe başkanları, bürokratlar... Neredeyse tamamı AKP iktidarından nasiplenmiş. “Bilim ve Kültür Merkezi” haline getirilen Madımak Oteli’ne astıkları plakete kurbanlarla katilleri yanyana yazmalarına, 2 Temmuz’un yıldönümünde katledilenleri anmak isteyenlere gaz bombalarıyla saldırılmasına şaşırmamız mümkün mü artık? Ya da Hopa’daki cinayeti protesto edenlerden “terör örgütü” yaratmaya çalışmalarına?

Yola mağdurların temsilcisi olarak çıkan, ama artık en hasından “devlet partisi” olan AKP, tasfiye ettiği asker bürokrasinin yerine bütün iktidarı elinde toplamış durumda. Bir devlet partisi ile karşı karşıya olduğumuzun, hiç kuşkusuz en sembolik göstergelerinden biri Cemil Çiçek’in Meclis başkanı seçilmesi. 12 Eylül sonrasının siyasal ortamında her yıldızı parlayan sağ oluşumun içinde saf tutup; hemen her  milletvekilliği döneminde bakanlık da yapmış, devletin en yüksek yerlerinde de en derininlerinde de muteber bir isim olarak kabul görmüş Cemil Çiçek AKP’nin yeni dönem siyasetinin yönelimlerini de temsil ediyor.

* * *

Yeni devlet partisi AKP’nin bu iktidar döneminde “demokratik anayasa” gibi bir derdi olmayacak. AKP ve cemaatler arasında kurulmuş koalisyon Erdoğan’ın gönlünden geçen başkanlık rejiminde konsensus sağlarsa, anayasa değişikliğine dönük adımlar bu yönde atılacak. Polisten yargıya, mülki idareden medyaya kadar herşeye hakim olmuş AKP-Cemaat koalisyonunun -kendi önündeki engelleri temizlemeye hizmet etmediği sürece, ki bu temizliğin büyük ölçüde gerçekleştiğini rahatlıkla söyleyebiliriz- herhangi bir demokratik adımı atması için tek bir sebep var mı? Hem de MHP ile elele...

Bu sürece kimlerin itiraz edeceği, karşı çıkacağı belli. İktidar ve destekçileri de biliyor bunu. Şimdi “başlarını ağrıtacağı” anlaşılan çevreleri itibarsızlaştırma/kriminalize etme faaliyetine hız verdiler. Hopa’da çayına, deresine sahip çıktığı için polis terörüne maruz kalanların, parasız eğitim istediği için yıllarca hapis yatanların arkasında Ergenekon arama zavallılığı bu yüzden.