İsrail devletinin kuruluş tarihi, aynı zamanda siyonist hareketin Araplara ve İngilizlere karşı yürüttüğü silahlı eylemlerin ve hareketin kendi iç çatışmalarının kanlı bir tarihidir....

İsrail devletinin kuruluş tarihi, aynı zamanda siyonist hareketin Araplara ve İngilizlere karşı yürüttüğü silahlı eylemlerin ve hareketin kendi iç çatışmalarının kanlı bir tarihidir.

Geçen yüzyıl başında Filistin’e göçün ilk adımlarıyla birlikte, bu süreci örgütleyen siyonist hareket içinde iki farklı eğilim belirdi. Biri, yurt edinme ve devlet kurma hedefine, bölgenin o dönemdeki siyasi ve sosyal koşullarını gözeterek tedricen ulaşmayı öngören, aynı zamanda hareketin omurgasını oluşturan, David Ben-Gurion önderliğindeki ‘siyonistler’... Diğeri ise, hedefe çok daha radikal adımlarla ulaşmayı önüne koyan, Araplarla (ya da İngilizlerle) her türlü uzlaşma eğilimine karşı katı bir yaklaşım sergileyen, militan yanları güçlü, Vladimir Jabotinsky önderiliğindeki ‘revizyonistler’... Yani bugünkü İşçi Partisi ve Likud’un tarihsel kökleri...

Her iki hareketin de askeri kanadı vardı. Siyonist hareketin askeri örgütlenmesi Haganah, revizyonist hareketinki ise Irgun’du. (Bir de Irgun’dan ayrılan Lehi’den söz etmek gerekir. Daha radikal ve dar bir örgüt.)

Bu örgütler, İsrail devletinin kuruluşunun ardından düzenli orduya evrildiler. O aşamaya kadar, yani 30’lu ve 40’lı yıllar boyunca bir yandan Arapları topraklarından göç ettirmeye yönelik saldırılar yaparken, diğer yandan İngiliz manda yönetimini hedef alan eylemler gerçekleştirdiler. Sayısız örnek içinde çok bilinen iki tanesini hatırlamakta fayda var.

Biri, 1946 yılının Haziran ayında İngilizlerin karargah olarak kullandığı King David Oteli’nin havaya uçurulması... Bu eylemde 90 civarında insan hayatını kaybetmişti. Bunların sadece 28’i İngilizdi, diğerleri Arap ve Yahudiydi...

Diğeri ise Deyr Yasin katliamı... Kudüs yakınlarındaki Deyr Yasin köyü, Yahudi yerleşimleriyle saldırmazlık anlaşması yapmış olmasına rağmen 1948’in Nisan ayında Yahudi militanlar tarafından basılır ve muhtelif iddialara göre sayısı 100 ile 250 arasında değişen, aralarında kadın ve çocukların da olduğu çok sayıda sivil katledilir. Deyr Yasin katliamı, Arapların topraklarını terk etmesi için verilmiş büyük bir gözdağıdır ve esasen hedefine ulaşır.

Sözünü ettiğimiz her iki eylemde de Haganah, sorumluluğun Irgun’da olduğunu iddia ederse de, Irgun eylemlerin Haganah’ın bilgisi dahilinde ve ittifak içinde gerçekleştirildiğinde ısrarcıdır.

Sonuç olarak, artık unutulmaya yüz tutmuş bir tarih, yani İsrail devletinin kuruluş süreci, bir yanıyla siyonist hareketin, çoğu zaman sivilleri de hedef alan bir ‘terör’ tarihidir.

•••

Peki bu ‘terör’ tarihinin baş aktörleri kimdi?

İlk başbakan Ben-Gurion ile devletin kuruluşunu göremeden 1940’ta ölen Jabotinsky bir yana... İsrail’in kuruluşundan bu yana, başbakanlık dahil muhtelif kabinelerin en kilit bakanlıklarını yöneten isimlerin hepsi, bu ‘terör’ tarihinin de baş aktörleriydi.

Menahem Begin (başbakan): King David Oteli’nin havaya uçurulması ve Deyr Yasin katliamında Irgun’un lideri... İngilizler yakalanması için başına 10 bin sterlin ödül koymuştu.

İzak Şamir (meclis başkanı, başbakan, dışişleri bakanı): Irgun’u yeterince aktif bulmayarak ayrılan Lehi örgütünün lideri.

İzak Rabin (başbakan, genelkurmay başkanı): Haganah komandosu ve yöneticisi. Irgun’a silah taşıyan ve Begin’in de içinde bulunduğu Altalena gemisini batıran birliğin komutanı. Bu olayın ardından Yahudiler bir iç savaşın eşiğinden dönmüştü.

Şimon Peres (başbakan, savunma bakanı ve başka muhtelif bakanlıklar): Haganah komutanlarından...

Ariel Şaron (başbakan): Haganah militanı. Örgüte 14 yaşında katıldı. Asıl büyük ününü, İsrail devletinin kurulmasından sonra ordu içinde komutanlığını üstlendiği özel birlik ile yaptı. Birlik 101 unutulmaz katliamlarıyla hafızalarda yer etti. Bunlar sadece en tanınan isimler... İsrail’in kuruluş sürecinde yer almış, sonradan devleti yöneten kuşak, ya Haganah ya Irgun militanıydı.

•••

Bütün bunları hatırlatma ihtiyacını niye duyduk? Eh, tahmin etmişsinizdir... Hamas’ın Filistin seçimlerini kazanmasıyla birlikte ‘terörist örgüt’ çığırtkanlığı ayyuka çıktı. Hamas lideri Halid Meşal’in Ankara’ya yaptığı ziyaret, bizim kamuoyunu da Hamas üzerinden yürütülen ‘terörizm’ tartışmalarının içine çekti. Türkiye’de ABD-İsrail eksenli politiklara yakın duran çevreler panik halinde... ABD’nin ve AB’nin terör listesindeki örgütün lideri nasıl Ankara’ya gelir!

Özellikle 11 Eylül’ün ardından ABD’nin yürürlüğe koyduğu Ortadoğu politikası, ‘terör’ ve ‘terörist’ kavramlarını, bu ülkenin politik hesapların basit birer argümanı haline getirdi. Bush’un işgal merkezli politikalarını uluslararası düzeyde meşrulaştırma çabaları hep bu kavramlara yaslandı. Hatta bu süreçte Beyaz Saray’ın “Ya bizden yanasınız ya da teröristlerden” dayatması, tarihte eşine az rastlanır bir tehditi içeriyordu. Hasılı, bugün herhangi bir hareket, ‘terörist’ olmakla itham ediliyorsa, bu suçlamanın kimden geldiğine öncelikle dikkat etmekte fayda var.

Tabii bir de ‘tarih’ var. Yaşadığımız son 50-60 yıllık zaman dilimi, bir zaman başına ödül koyulan ‘teröristlerin’ zaman içinde, kırmızı halılarda devlet protokolleriyle karşılandığına dair tanıklıklarla dolu.

(Bu yazı daha önce 18 Şubat 2006 tarihinde BirGün’de yayımlandı.)