Onbinlerce göçmenin bir kozmopolit kent haline getirdiği bir dönemde şikago’da doğan caz müziği, bu kez’de İstanbul’da Fındıklı’da...

Onbinlerce göçmenin bir kozmopolit kent haline getirdiği bir dönemde şikago’da doğan caz müziği, bu kez’de İstanbul’da Fındıklı’da demirleyen yolcu gemileri ile iç içe yan bahçeden gelen kızartma balık kokularının İstanbul Moderni yalayıp geçtiği duvarlarına bakan açık hava avlusunda sahne aldı. Böyle bir atmosferde, İstanbul’a ilk kez gelen Joe Jackson vardı cumartesi akşamı.
Krize inat, bu yıl 16.sı düzenlenen Uluslararası İstanbul Caz Festivali, konserleri  ve yan etkinlikleriyle şehri  renklendirmeye devam ediyor. Festivalin merakla beklenen konserlerinden birinde, cumartesi akşamı İstanbul Modern’in rıhtıma bitişik Açıkhava sahnesinde İngiliz müzisyen, şarkıcı ve şarkı sözü yazarı Joe Jackson sahne aldı.
Az sayıdaki caz sever, Tokyo turnesinden yeni dönen Joe Jackson’ı önceleri pek memnun etmese de, konserin bitiminden sonra aldığı coşkulu alkış neticesinde seyredenlerine üç parça birden hediye etmesi etkileyiciydi Joe’nun.
Mütevazı ve sempatik hareketleriyle kanımca Billy Joel ile John Elton arasında bir vokal tekniğine oturmaya çalıştığım Joe, melodikası ile de inanılmaz elektronik baladlar yakalamayı başardı. İstanbullular Joe Jackson’ın son derece köklü bir müzik kariyerine sahip olduğunu sanırım bilmiyor olacaklar ki, onu konser gecesi yalnız bıraktılar.
20’li yaşlarının başında müzik hayatına başlayan sanatçı 1970’lerin sonlarında Elvis Costello ve Graham Parker’la birlikte Amerika’yı İngiliz punk’ı ve yepyeni bir new wave sound’uyla tanıştırıyor. Jackson, new wave ile giriş yaptığı müzik dünyasında kendini kısıtlamadan 80’li yıllar boyunca, reggae, blues ve Latin ritimlerini keşfetmekten çekinmedi. Symphony No. 1 adlı albümüyle 2000 yılında En İyi Enstrümantal Pop Albümü dalında Grammy kazandı. Jackson’ın 1979 ile 2001 yılları arasında beş tane de Grammy adaylığı bulunuyor.
Müzikle olan ilişkisi çocukluğuna dayanıyor Joe Jackson’ın. Henüz üç yaşındayken astım teşhisi konulan ve pek çok şeyden fedakârlık etmek zorunda kalan Jackson, yaşıtları gibi spor yapamadığı için ilgisini kitaplara ve müziğe yöneltti. 11 yaşındayken keman dersleri almaya başlayan müzisyen, ardından timpani ve obua çalmaya başladı. Ailesi ona ikinci el bir piyano aldığında piyanoya heves eden Jackson, perküsyon da çaldı. 16 yaşındayken barlarda sahne almaya başlayan sanatçının müzik kariyeri böylece başlamış oldu.
Jackson’ın 1979 ile 2008 yılları arasında yayınladığı 22 stüdyo albümü bulunuyor. 1979 tarihli Is She Really Going Out With Him?, Steppin’ Out, Tango Atlantico, You Can’t Get What You Want (Till You Know What You Want) ve It’s Different for Girls gibi eskimeyen parçalarıyla tanınan Joe Jackson, son albümü Rain’de yalnızca piyano, bas, davul ve kendi benzersiz sesini kullandı.
Melankoli, swing, mizah ve toplumsal eleştirileri başarıyla harmanlayan Rain, başarılı sanatçının kariyerinin otuzuncu yılında hâlâ sınır tanımadan korkusuzca müzik yaptığının kanıtı niteliğinde.
Tekrar Festivale dönecek olursak; tamam krize rağmen festivallerin sürdürülmesi çok değerli ve İKSV’yi kutlamak gerek. Ancak İstanbul Modern’in çakıltaşlı zemininde kötü bir sahne tekniği ve düzeni ile konser izlemek sıkıntıya neden oluyor. Ayaktaki ön sıra hariç hiç kimse sahneyi rahat rahat görebiliyordum diyemeyecektir kanımca. Antik dönem amfi tiyatrolarındaki gibi bir sahne binası görüntüsü veren Cristal adlı yolcu gemisinin küpeşte ve güvertesindeki insanların konser devam ederken fotoğraf makinalarının patlayan flaşları ve konsantre bozucu konuşmaları hepimizin dikkatini çekti doğrusu. Üstelik antrepolardan gelen kızartma balığın dumanı bir ara Joe Jackson’un detone olmasına dahi neden oldu.
Öte yandan konser mekanı ile yolcu gemisinin iç içe olmasının yanında İKSV ürünlerinin satışı ve yiyecek içecek satışının yapıldığı masaların sahneye yakın olmasını da doğrusu yadırgadım. Çünkü Joe Jackson öyle içelim güzelleşelim tadında dinlenecek türden bir müzisyen hiç değildi.
İstanbul’a tam donanımlı konser salonları acil olarak yapılmalı. Ancak adı İstanbul Modern olan bir binanın açık havası da moderndir diye bir zihniyetle festivalleri heba etmemeliyiz. Çünkü Joe Jackson gibi müzik kariyeri yüksek konuklarımızın evlerine döndüklerinde anlatacakları; “ İstanbul konserindeydim geçen hafta, ama sahnedeyken kızartma balığın dumanı boğazıma kaçtı” sözleri 2010 kültür başkentliği arifesinde Avrupa’da gülüşmelere neden olabilir.