Aslına bakarsanız şaşılacak bir şey yok. Deniz Feneri’nin Almanya ayağının yoksullara ve muhtaçlara yardım görüntüsü altında iyiniyetli Müslümanlardan topladığı paraları Türkiye’deki...

Aslına bakarsanız şaşılacak bir şey yok. Deniz Feneri’nin Almanya ayağının yoksullara ve muhtaçlara yardım görüntüsü altında iyiniyetli Müslümanlardan topladığı paraları Türkiye’deki siyasi ortaklarının şirketlerine aktarması, o topluluğun iç ilişkileri açısından gayet normal.

Bunlar aynı siyasi hareketin farklı birimleri. Yaşlarına bağlı olarak çoğunun kökleri MTTB, İlim Yayma Cemiyeti, Komünizmle Mücadele Derneklerine dayanan, hemen hepsi Milli Görüş’ten neşet etmiş, bugün AKP çatısı altında bir araya gelmiş, tarihleri ortak bir siyasi topluluk. Nitekim, son hadisede yaşananlar, hareketin Almanya ‘bağış ve yardımlar sorumlusunun’ topladığı paraları Türkiye’deki ‘medya şirketleri sorumlusuna’ göndermesi... Bu kadar basit.

Ya ahlaki değerler?

Dünyaya onların durduğu yerden baktığınızda, ahlaki değerler açısından da zerre kadar sorun yoktur. Falanca yerdeki depremzedeler için toplanan paranın kendi televizyon kanallarına aktarılmasının Allah katında çok daha büyük sevabı olduğunu düşünürler. Düşünmek isterler, zamanla kendilerini buna inandırırlar. Maksat, ‘dava’ya hizmet!

•••

Bu hareketin tarihsel hedefi Türkiye’de İslami esaslara dayanan bir rejimi tesis etmekti.

Lakin iktidar olmanın imkânlarının başta ABD’ye ve yakın dönemin hâkim ideolojisi neo-liberalizme secde etmekten geçtiğini anladıklarında, hareketin ‘dinozorlarıyla’ yollarını ayırdılar. O saatten sonra da tarihsel hedefleri, bir rejim sorunu olmaktan gündelik hayatı yeniden yapılandırmaya rücu etti. Varolan rejimin nimetlerinden istifade ettikleri sürece, onu köklü bir değişikliğe uğratmanın ‘manasızlığını’ farkettiler. Maksat, takva sahibi Müslümanların hayatlarını ‘refah’ ve ‘saadet’ içinde geçirmeleriyse, en azından bir kısmının bu sistemde de ‘selamet’e ulaşacağı belliydi. Geriye ‘fazilet’li bir hayat kalıyordu; eh, günde beş vakit namaz kılıp tesettür hassasiyeti taşıdıktan sonra orada da bir sorun yoktu.

•••

Aslında bir zamandır yaşadıkları şey, içten içe işleyen bir ideolojik dönüşüm süreci. Bu, hastalıktan mustarip hemen herkesin kabullenmekte zorluk çektiği bir süreç. Ele geçirip değiştirmek istediğin şeyin seni ele geçirip değiştirmesi ve kendisinin bir parçası haline getirmesi... Şu kadim hikâye... Biraz servet, biraz mal mülk, biraz muteber adam muamelesi, birkaç geçici başarı ve alkış sesi...

Fatih’teki, Beyazıt’taki kıraathanelerde Mevdudi’den, Seyyid Kutup’dan, Ali Şeriati’den yapılan alıntılar artık sisli bir geçmişte kalmıştır.

Ya tarihsel hedefler?

Onlar yerli yerinde duruyor! Ama artık sadece garip-gurebadan para toplanırken başvurulan bir argüman olarak.

•••

Ama artık ciddi sorunları var.

Birincisi, dünya krizi kapıya dayandı ve sıcak paranın sahte cenneti soğuyor. Bu bir yana, suç üstü yakalandıkça cilaları dökülüyor. Daha da dökülecek.

Çünkü abarttılar. Yakın zamana kadar kitabına uydurarak ‘iç’ ettikleri ranttan, yağmadan daha fazlasına gözlerini diktiler. Bir zamandır, sahip olduklarını vehmettikleri güçten aldıkları cesaretle arsızlaştılar. Açık vermeye başladılar.

Bunların geriletilecekleri mücadele alanı, yumuşak karınları tam da burası.

Yanında olduklarını iddia ettikleri yoksulların, gerçekte sırtlarına binerek iktidar kulesine tırmandıklarını göstermek için, anlaşılan o ki, artık daha çok fırsatla karşılaşacağız.