1973’te seçmenlerin tepkisi ile göreve gelen CHP’li belediyeler 1977’de başarılarını genişleterek büyütmüş ve partiyi iktidar yapmıştı. Ne dersiniz, tarih tekerrür eder mi? Bunu zaman ve CHP’nin seçmenin verdiği desteği doğru okuyup okuyamayacağı gösterecek.

31 Mart’ın anlattıkları
Fotoğraf: AA

Dr. Tayfun Kahraman - Silivri Kapalı Cezaevi 9 No’lu/A-47

Yerel seçimlerin ortaya koyduğu tablo, ülkenin geleceği için birçok ipucu verirken geçmiş hataları da gün yüzüne çıkardı. En çok sorulan sorular ise “kim kazandı, kim kaybetti?” oldu. Bu sonuç ve sorulara dair bir değerlendirme sonrasında, 31 Mart seçiminin sonuçları en iyi bildiğim yerde, İstanbul’da ne anlatıyor onu tartışacağım. 

Önce şu konuya odaklanalım: Bu seçimde CHP’nin başarısı ile somutlaşan bir büyük ve Yeniden Refah ile DEM Parti açısından iki küçük kazanım var. CHP Cumhur İttifakı’na karşı Türkiye İttifakı söylemiyle büyük bir başarıyı tek başına elde ederken; Yeniden Refah ve DEM Parti kendi alanlarında AK Parti’ye dersler verdiler.

Fakat Yeniden Refah’ın etkisi sıkça konuşulurken DEM Parti’nin kazanımları pek görülmedi. Oysa DEM Parti iddialı olduğu tüm seçim çevrelerinde başarılı bir performans sergiledi. Geri kalan partilerin tümü ise kendilerini kaybedenler listesine yazdırdı. Hatta birçoğu uzun bir süre sonra gelecek ilk sandığa kadar varlıklarını sürdürüp sürdüremeyeceğine ilişkin soru işaretleri yarattı. 

***

Yerel seçimlerin büyük kazananı olan CHP’ye seçmen, Sayın Özgür Özel’in de dediği gibi bir yatırım kredisi verdi. İktidar tarafından plaj partisi olarak yaftalanan CHP, kıyılardan içeri doğru girerek birçok yerde aldığı belediyeler ile herkesi şaşırttı. Bu sonuç yerelin dinamikleri ve beklentileri karşılandığında başarının da beraberinde geldiğini gösterdi. Buradaki sonucu seçmenimiz sandığa gitmedi şeklinde okuyan AK Partililerin yorumu, tarihi önem arz eden bu olgu karşısında sığ kaldı. Peki bu seçmenler sandığa gitse ne olacaktı? AK Partililere burada kötü bir haber var. Siyasi aritmetiğin nasıl şekilleneceğini görmek ve alternatifleri tartmak isteyen bu seçmen sandığa gidecek motivasyonu yakalasaydı, tercihi büyük oranda CHP olacaktı. Böylece Türkiye genelinde %38’e varan CHP oyları %40 barajının üzerine çıkacaktı. Çünkü görünen o ki AK Parti’den uzaklaşan ve sandığa giden seçmenler Yeniden Refah’ı da sınırlı biçimde destekledi. Büyük kentlerde %2 civarında oy alan Yeniden Refah, daha çok muhafazakar kimliğin öne çıktığı küçük kentlerde başarı kazandı. O nedenle Yeniden Refah ve DEM Parti yerel seçimlerin küçük kazananları oldu. Çünkü daha mikro alanlarda ve kimlik siyasetinin öne çıktığı bölgelerde başarı kazandılar, dünyanın ve ülkemizin ana belirleyicisi olan büyük kentlerde ise varlık gösteremediler. 

Bunun yanında CHP, kendine biçilen %25’lik cam tavanı kırarken herkese dokunan bir parti olabileceğini kanıtladı. Elbette Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlattığı helalleşme süreci bir çıkış noktasıydı. Fakat bu sonuç daha önce 14 Mayıs’ta alınacakken, Kemal Bey ve ortaklarının Altılı Masa’yı yönetememeleri ve adaylık ısrarı bunun önüne geçti. Bu ortamda CHP’de yaşanan değişim, yerel seçimde alınan sonucun da anahtarı oldu. Değişim anahtarını kullanamayan, cesaret edemeyenlerin sonları ise hayal kırıklığı oldu. Yani statükocular kaybederken değişimciler kazandı. Geriye dönüp hayıflanmak boşuna olsa da, değişimin gecikmesi Türkiye’ye çok şey kaybettirdi. Yaşanacak restorasyon dönemi ertelenirken verilen vekillikler ile Meclis’te bundan sonra nereye yöneleceği belli olmayan bir grup ortaya çıktı. Yerel seçimlerde hiçbir varlık gösteremeyen bu grubun nasıl hareket edeceğini bugünden öngörmek oldukça zor. 

***

CHP’nin başarısında, 14 Mayıs sonrasında muhalefet seçmeni sandığa gitmez söylemini boşa çıkaran Ekrem İmamoğlu’nun öncülük ettiği değişimin yanında; İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyeleri başta olmak üzere verilen halkçı belediyecilik örnekleri ile yazılan yeni hikayeler etkili oldu. CHP’ye geçen yeni Büyükşehir Belediyelerindeki başarı tüm Türkiye’de yankı buldu. Diğer tarafta AK Parti’nin en başarılı Büyükşehir Belediye Başkanı olarak gösterilen Fatma Şahin, seçimi kazansa da oylarında büyük bir düşüş yaşayarak %38’de kaldı. Benzer bir sonucu CHP’nin yeniden kazandığı İzmir’de de gördük. İzmir’de 30 ilçenin 28’ini ve Büyükşehir Belediyesi’ni alsa da; tüm yelkenleri dolduran büyük bir rüzgar yakalayan CHP, İzmir’de 2019 seçimlerine göre artan seçmen sayısına rağmen 250 bin seçmen kaybetti ve 

%10 düşüş yaşadı. Hamza Dağ’ın İzmir’de aldığı oy konuşulurken, aslında önceki seçimlerden farklı bir tablo ortaya çıkmadı. Fakat İzmir’in en önemli ilçelerinde AKP ve CHP arasındaki makas AK Parti lehine kapandı. Çoğu kentte AK Parti seçmeni sandığa tepki gösterirken, İzmir’de CHP seçmeni tepki ile sandığa gitmedi. Umarım Cemil Tugay sergileyeceği performansla bu algının yanlış olduğunu gösterecektir. Çünkü İzmir seçmeni İstanbul ve Ankara’da bize çok uzun zamandır mazeret olarak sunduğumuz engellemelere rağmen başarı yakalayan adayları ben de bekliyorum mesajı verdi. CHP’nin bu il özelinde “büyük kazanan” olduğunu söylemek zor, çıkarılması gereken çok ders var. Temenni ederim ki Cemil Tugay bu beklentiyi karşılayacak politikalar ile bu algıyı yıkar. 

Çünkü 31 Mart ile beraber kalelerin de kale olmadıkları ve her zaman yeni rüzgarlara açık olduklarını gördük. Muhafazakar denilen ve CHP’nin alması hayal olarak görülen Adıyaman’da Abdurrahman Tutdere’nin performansı buna güzel bir örnek oldu. Solcu ve alevi bir aday tarikatlarla anılan bir kentte büyük farkla seçimleri kazanarak, artık yerel seçimlerde kimlikten ziyade sokağa dokunmanın ve çalışmanın daha önemli olduğunu gösterdi. İç Ege’nin kıpkırmızı olmasını herkes gibi ben de beklemiyordum. Afyonkarahisar, Uşak ve Kütahya sürpriz yaparken doğru adayın ve sokağa dokunan politikaların başarıyı da getirdiğini hepimize öğretti. Bu sonuçlardan çıkarılan derslerin genel seçimler için de önemli bir kılavuz olacağını unutmamak gerekiyor. 

Yazının 2. bölümü yarın...