Askerliğini yaptığı sırada arkadaşının silahından çıkan bir kaza kurşunuyla yaralanan İ.Ç, bu sebeple sağ bacağını kaybetti. Askerlik

Askerliğini yaptığı sırada arkadaşının silahından çıkan bir kaza kurşunuyla yaralanan İ.Ç, bu sebeple sağ bacağını kaybetti. Askerlik dönüşü Isparta'da A.Ç ile evlenen ve şimdi 48 yaşında olan İ.Ç, burada bir süre garsonluk yaptı. Ayakta durmakta zorluk çeken İ.Ç, arı yetiştiriciliği ile de uğraştı, ancak ailesiyle birlikte 10 yıl önce Antalya'ya gelerek çobanlık yapmaya ve çadırda yaşamaya başladı. Kaldıkları çadırda çıkan yangında tüm eşyalarını kaybeden aile, çevreden yapılan yardımlarla yeni bir çadır kurdu. Çift, H.Ç(16), S.Ç (12), M.Ç (9) ve G.Ç (6) adlı çocukları ile bu çadırda yaşamaya devam ediyorlar.
'BÜTÜN RÜYAM BİR EVDİ'
Akdeniz anemisi hastası 37 yaşındaki anne A.Ç, 10 yıldır çadırda, ev hayaliyle yaşadıklarını, seralarda gündelik çalıştıklarını ifade ederek, ''Bir evin rüyasını gördüğüm çok oldu. Şöyle önünde küçük bahçesi olan bir ev. Başka bir şey istemiyorum. Benim bütün hayalim buydu, ama olmadı. Hayallerim vardı, çok rüyasını gördüm... Sonumuz ne olur artık bilemiyorum. Eşim sağlıklı olsaydı belki yapardık, bir şeyler olurdu. Ben de okuyamadım zamanında, belki okusaydım da bir işim olsaydı o zaman olurdu, ama zamanında okuyamadık'' dedi.
ANTALYA'NIN İKİ FARKLI YÜZÜ
16 yaşındaki H.Ç de, bir gün okuldan dönerken bir polis aracının yanında durduğunu ve polisin kendisine ''Burada çadırda yaşayan göçerler varmış neredeler biliyor musun?'' diye sorduğunu belirterek, çevredekilerin kendilerini ''Burada göçerler çadırda yaşıyor, rahatsız oluyoruz'' diyerek polise şikayet ettiklerini öğrendiklerini söyledi. H.Ç, çadırlarına gelen polisin durumlarını görünce kendilerinden özür dilediğini, ardından da yardımda bulunduğunu dile getirdi.
Bir kez deniz kenarına gittiğini ve denizi gördüğünü anlatan H.Ç,  ''Deniz kenarına gittim. O Antalya'yı gördüm, ama dönüp geldiğim ve gördüğüm yer aynı. Değişen bir şey yok. Antalya'da deniz kenarına gidince bir rüyadasın, ama buraya gelince uyanıyorsun. Orası başka bir dünya, burası başka bir dünya, ama ikisi de Antalya''  dedi.
=
‘Melih Gökçek yeni logoyu çaldı’ iddiası
TBMM Başkanlığı'na, İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın yanıtlaması istemiyle soru önergesi veren CHP Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek, "'Gülen Ankara Kedisi' olarak isimlendirilen logo kim tarafından tasarlanmıştır? Tasarım maliyeti ne kadar olmuş, tasarımcıya ne kadar ödeme yapılmıştır? Tasarım özgün bir tasarım mıdır" diye sordu.
Tasarımın dünyaca ünlü müzisyen Andrew Llyod Webber'in bütün dünya kamuoyu tarafından bilinen CATS(Kediler) müzikalinin afişine olan benzerliğine dikkat çeken Dibek, "Logonun CATS müzikal afişine benzerliği biliniyorsa, bu benzerlik nedeniyle doğabilecek telif ve benzeri yükümlükler için ilgili firmalarla temas kurulmuş ve kamuoyunun zarara uğramasını engellemek için gerekli girişimler yapılmış mıdır?" sorusunu yöneltti.
=
Urfa'dan bir çocuk anne vakası daha
Şanlıurfa’da 13 yaşındaki kızın yapılan muayenesinde, 7 aylık hamile olduğu belirlendi.
İl merkezine bağlı bir köyde ikamet eden 13 yaşındaki N.A, rahatsızlanması üzerine yakınları tarafından Şanlıurfa Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesine getirildi. N.A'nın yapılan muayenesinde 7 aylık hamile olduğu tespit edildi. Olayın güvenlik güçlerine bildirilmesinin ardından inceleme başlatan ekipler, babası daha önce ölen 13 yaşındaki kızın amcası M.A'nın izniyle 9 ay önce M.Ç. ile imam nikahıyla birlikte yaşamaya başladığı belirlendi. Cumhuriyet Savcısının talimatıyla ifadesi alınan M.A. ve M.Ç, daha sonra serbest bırakıldı. Soruşturma sürdürülüyor.
Bu olayla beraber Urfa’da 2 hafta içinde ortaya çıkan ‘çocuk anne’ sayısı 3 oldu.
=
Muratpaşa Belediyesi'ne yolsuzluk operasyonları
Antalya’da Muratpaşa Belediyesi’nde görevli 5 kamu görevlisi ile Antalya Pazarcılar Odası Başkan’ının da aralarında bulunduğu 10 kişi gözaltına alındı. Kamu görevlilerinin sorumlu oldukları bölgelerde rüşvet karşılığı denetim yapmadıkları iddia ediliyor.
Rüşvet karşılığı denetim yapmadıkları ve ruhsatsız iş yeri faaliyetine göz yumulduğu iddiasıyla düzenlenen operasyonda, Muratpaşa Belediyesinde görevli Zabıta Müdür Yardımcısı H.Ö, geçen hafta tutuklanan Zabıta Müdürü Mehmet Baki U'nun şoförü A.K. ile sekreteri L.A. ve zabıta memuru A.T gözaltına alındı.
Operasyonun devam ettiği kaydedildi. Antalya'da geçen hafta, bazı belediyelerin temizlik ihalelerine fesat karıştırıldığı iddiasıyla düzenlenen “Kasırga” operasyonu kapsamında Muratpaşa Belediyesinin üst düzey görevlileri de rüşvet almak suçlamasıyla tutuklanmıştı.
=
maaaaaaaaa
SİDDET ŞEHİRDE
Güneydoğu’da yoğunlaşan çatışmalar kentlere sıçradı. Askerî servis aracına dün yapılan saldırıda
lise öğrencisi Buse ile dört asker yaşamını yitirdi
SİVİL PLAKALI OTOBÜS
İstanbul Halkalı'da askerî servise düzenlenen saldırıda 4 asker ile bir subayın okula giden 17 yaşındaki kızı yaşamını yitirdi, 12 kişi yaralandı. Saldırı dün saat 07.00 sıralarında, Halkalı'daki askerî lojmanlardan aldığı personeli görev yerlerine taşıyan sivil plakalı bir otobüsün geçişi sırasında meydana geldi.
ASKER 4 EL ATEŞ AÇTI
Saldırının, 3 araçlık bir konvoyun son otobüsüne düzenlendiği ve yol kenarına konulan parça tesirli bir bombanın uzaktan kumandayla patlatılarak gerçekleştirildiği öğrenildi. Görgü tanıklarından biri, patlama sonrası olay yerinden bir kişinin kaçtığını, bu sırada bir askerî personelin havaya dört el ateş ettiğini söyledi. »8'DE
İstanbul’da bombalı saldırı:
Bir genç kız ve 4 asker öldü
İstanbul Halkalı'da askeri servise düzenlenen saldırıda 3 asker ile bir astsubayın okula giden 17 yaşındaki kızı yaşamını yitirdi. 12 kişi yaralandı. Yaralı askerlerden biri kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirince ölü sayısı 5’e yükseldi.
Saldırı dün saat 07.00 sıralarında, Halkalı'daki askeri lojmanlardan aldığı personeli görev yerlerine taşıyan sivil plakalı bir otobüsün geçişi sırasında meydana geldi. Patlamada otobüsün özellikle arka ve orta bölümü büyük hasar gördü. Patlamada Jandarma Kıdemli Üstçavuş Bekir Çelik, uzman çavuşlar Çağlar Bölükbaşı ve Uğur Ekiz ile bir astsubayın okula giden 17 yaşındaki kızı Buse Sarıyağ yaşamını yitirdi.
KAÇAN BİR KİŞİ GÖRÜLDÜ
Saldırının, 3 araçlık bir konvoyun son otobüsüne düzenlendiği ve yol kenarına konulan parça tesirli bir bombanın uzaktan kumandayla patlatılarak gerçekleştirildiği öğrenildi. Bir görgü tanığı, patlama sonrası olay yerinden bir kişinin kaçtığını, bu sırada bir askerin de havaya dört el ateş ettiğini söyledi.
Patlamanın ardından İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin olay yerine gelerek saldırı hakkında bilgi alarak açıklama yaptı. Öte yandan Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ da hastaneye giderek yaralıları ziyaret etti. Vali Hüseyin Avni Mutlu, "Olayla ilgili güvenlik güçlerimiz çalışma sürdürüyorlar" dedi.
'ÖNCEKİ PATLAMAYLA BAĞLANTILI OLABİLİR'
İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın da "Geçenlerde bir polis aracı şimdi de askeri bir servis. İki saldırı birbiriyle bağlantılı olabilir" diye konuştu.
8 Haziran'da Küçükçekmece'de polis minibüsüne düzenlenen saldırıda 15'i polis 17 kişi yaralanmıştı.
=
Savaş için 4 Heron geliyor
Artan saldırılarından ardından yapılan güvenlik zirvesinde alınan "Çevre ve bölge ülkeleriyle koordinasyon etkinleştirilecek. Bölgedeki istihbarat ve personel yapısı gözden geçirilecek" kararı hızla uygulamaya geçirildi.
Bu kapsamda Türkiye'den bir heyet, 4 Heron'la ilgili işlemleri yapmak için İsrail'e gitti. Heyet, savunma sanayi ile ilgili kuruluşların temsilcileriyle askeri personelden oluşuyor.
Türkiye'den bir heyet, insansız hava araçlarının alımı sözleşmesi doğrultusunda, 10 uçaklık Heron teslimatının kalan 4 uçağının ön kabulünü yapmak üzere İsrail'e gitti.  Önceki gün İsrail'e giden heyet, kabul çalışmaları için dün Hayfa yakınlarındaki İsrail Havacılık ve Uzay Sanayi tesislerine gitti.
Heyet, yaklaşık 10-15 gün süreyle, kalan 4 uçaklık son parti Heron'ların ve aynı parti teslimatı içinde bulunan yer sistemleri ile yedek parçaların kabul testlerini yapacak.
Heron'ların kesin kabulü ise İsrail'den Türkiye'ye gelecek olan bir grupla Batman'daki tesislerde yapılacak.
İLİŞKİLER 'GERGİN'Dİ
Gazze'ye giden Mavi Marmara gemisinin İsrail'li komandolar tarafından saldırıya uğramasının ardından İsrail'le ilişkiler gerilmişti. Askeri, siyasi, ekonomik ilişkilerin askıya alınması tartışılıyordu. Hükümet ise dünyada İsrail karşıtı bir kamuoyu oluşturmaya çalışıyordu. Aynı günlerde Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, ilişkilerin askıya alınmayacağının emarelerini Heron açıklamasıyla vermişti. Gönül, anlaşmanın iptal edilmeyeceğini ve kalan Heron'ların alınacağını açıklamıştı.
İlk 6 tanesi şubat ayında Türkiye'ye gönderilen Heron filosunun maliyeti yaklaşık olarak 180 milyon dolar.
=
Diyarbakır’da
2 karakola saldırı

DİYARBAKIR’ın Silvan ilçesine bağlı Çatakköprü ve Bağdere köylerindeki jandarma karakollarına, PKK tarafından eşzamanlı saldırı düzenlendi.
Batman karayolu üzerindeki Çatakköprü Köyü Jandarma Karakolu’na, bir grup PKK'li taciz ateşi açtı.  Askerlerin karşılık vermesiyle çıkan çatışmada, er Salih Albayrak yaşamını yitirdi. İki asker de yaralandı.
Aynı saatlerde Silvan İlçesi’ne bağlı Diyarbakır kara yolu üzerindeki Bağdere Köyü Jandarma Karakolu’na içinde 5 PKK'linin bulunduğu araçtan önce el bombaları atıldı, ardından uzun namlulu silahlarla ateş açıldı. Çatışmada Karakol Komutanı Jandarma Kıdemli Başçavuş Aziz Bektaş Kaymak ile bir er daha yaralandı. Ardından askerler PKK'lileri panzerlerle takip etmeye başladı.  Otomobili dağlık alanda terk eden PKK'lileri yakalamak için bölge ablukaya alındı. Kaçış yolları tutulan 5 PKK'linin çıkan çatışmada yaşamını yitirdiği öğrenildi.
=
Yıldız’a ‘Vicdani
ret’ soruşturması
“ANNELER çocuklarını askere göndermesin" diyen  BDP Grup Başkanvekili Bengi Yıldız hakkında soruşturma başlatıldı.
Batman Cumhuriyet Başsavcılığınca, yaptığı konuşmada “Halkı askerlikten soğuttuğu” gerekçesiyle Yıldız hakkında soruşturma başlatıldığı bildirildi.
Geçtiğimiz hafta, Irak'taki Kandil ve Mahmur kaplarından Türkiye'ye gelen Barış Grubu üyelerinin tutuklanması bir grup BDP'li tarafından protesto edilmiş ve serbest bırakılmaları istenmişti. Eylemde yaptığı konuşmada “halkı askerlikten soğuttuğu” gerekçesiyle Yıldız hakkında soruşturma başlatan savcılık, gösterinin izinsiz olduğu gerekçesi ve "terör örgütü propogandası yapmak" iddialarıyla da soruşturma başlatılmasını kararlaştırdı.
NE DEMİŞTİ?
Batman'da yaptığı konuşmada Avrupa'da ve dünyada ‘vicdani ret’ kararının uygulandığını ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) göre askere gitmemenin bir hak olduğunu kaydeden Bengi Yıldız, “Cenazeler geliyor. Kürt çocuklarının cenazeleri geliyor. Bundan sonra çocuklarınızı askere göndermeyin. Kendi çocuklarımızı öldüreceğimize gider 1, 2 ve 10 yıl cezaevinde yatarız. Ulaştığınız herkese bunu söyleyin” demişti.
=
Gandi’den ‘terör’e
psikolojik
önlem önerisi
Gandi’den ‘terör’e
psikolojik
önlem önerisi
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Terörü önlemede askeri önlemler yanında ya da güvenlik önlemleri yanında ekonomik önlemlerin, sosyal önlemlerin, kültürel önlemlerin, psikolojik önlemlerin alınması lazım. Eğer biz bütün önlemleri eşzamanlı olarak alır ve başlatırsak daha etkin sonuçlar elde edebiliriz” dedi.
BDP ve MHP ile görüşen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, dün Kılıçdaroğlu'nu ağırladı.
Cumhurbaşkanı Gül ile Tarabya’daki Huber Köşkü’nde görüşen Kılıçdaroğlu, çıkışta gazetecilere açıklama yaptı.
Cumhurbaşkanı Gül’e izlenen politikalar nedeniyle endişelerini aktardığını kaydeden Kılıçdaroğlu, “İzlenen ekonomi politikalarının teröre zemin hazırladığını ve bu konudaki endişelerimi izah ettim. Hükümetin terör olaylarına yaklaşım tarzına yönelik eleştirilerim oldu” dedi.
YARGI ELEŞTİRİSİ
Kemal Kılıçdaroğlu, AKP hükümetinin yargıya yönelik eleştirilerinin doğru olmadığını, Cumhurbaşkanı Gül’e, hükümeti bu konuda uyarması gerektiğini ifade ettiğini belirtti. Kılıçdaroğlu, yargıya yönelik olarak yapılan haksız eleştirilerin, demokrasinin geleceği açısından sorunlar yaratabileceğini de Cumhurbaşkanı’na aktardığını söyledi.
=
‘Sıfır sorun’ büyük fiyasko
The Guardian’ın tanınmış köşe yazarı Simon Tisdall, “sıfır sorun” politikasının “fiyasko” olduğunu iddia ederken çeşitli örnekler vererek, “Türk hükümetinin, bölgesel güç olma girişiminin her dönemecinde başı belaya giriyor” görüşünü öne sürdü.
Halen Türkiye’de şiddet tırmanışının, Başbakan Erdoğan hükümetinin Kürt sorununun çözümünde daha ne kadar kat edecek yolu olduğunu gösterdiğini belirten Tisdall, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ancak yeniden başlayan çatışmalar, daha geniş bir sorunu da gündeme getiriyor. Bu da, Erdoğan ve yüksek profilli Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun benimsedikleri ‘komşularla sıfır sorun’ politikasının ne ölçüde elde tutulur, kalıcı sonuçları ürettiği meselesi. Çok sayıda cephede büyük iddialar, çetin gerçeklerle karşı karşıya geliyor.”
‘ERDOĞAN GERİLİMİ ALEVLENDİRDİ’
Tisdall, Başbakan Erdoğan’ın PKK’nin geçen cumartesi günü 11 askeri öldürmesini sert dille kınarken belki Ankara’nın askeri olmayan önlemlerin çok az somut sonuçları sağlamasından duyduğu hayal kırıklığını da yansıttığını da kaydetti. Tisdall, Türkiye’nin “sıfır sorun” politikasının “Karabağ” konusunda da sorun yaşadığını, tarihi Türk-Ermeni mutabakatının ise, Azerbaycan’ın öfkeli tepkilere yol açarak geri teptiğini savunurken, “Erdoğan’ın girişimi, gerilimleri azaltmak yerine alevlendirdi” yorumunu yaptı.
‘BM VE ABD ÜZGÜN, İRAN MUTLU’
Simon Tisdall, Türkiye’nin bölgesel güç olma iddiasına rağmen Türkiye'nin söylemlerinin paralelinde Kıbrıs’ta ikna edici adımların olmadığını savunduğu yazısında Erdoğan’ın önemli bir komşu olan İran ile ilişkileri iyileştirdiğini, ancak BM Güvenlik Konseyi’nde yaptırımlara karşı oy kullanarak ABD ve Avrupa’yı rahatsız ederken İran Cumhurbaşkanı Amenidejad’ı çok mutlu ettiğini kaydetti. “Gazze filosu faciasından sonra İsrail ile ilişkilerin en düşük düzeyde bulunduğu” da belirtilen yorumda, şöyle devam edildi:
“Erdoğan’ın bölgesel dış politika inisiyatifleri, İran ile flört etmesi, İsrail ile ayrışması ve şüpheli olarak görülen Suriye gibi ülkelere kur yapması, Batılı yorumcuların, Türk politikasında, AKP’nin yurt içinde bir neo İslamcı gündemi takip etmesinin paralelinde, Batı ve NATO’dan uzaklaşıp Arap ve Müslüman dünyalarına doğru bir ‘stratejik kayma’ konusunda spekülasyon yapmalarına yol açtı.
The Guardian yazarı, bu “stratejik kayma” yorumlarının örneklerini verdikten sonra ABD Kongresi’nde de “Algılanan kaymanın kuvvetli bir biçimde eleştirildiği”ne, ABD Savunma Bakanı Robert Gates’in de AB’yi suçladığına dikkat çekti.

‘YÜZLERİNE BULAŞTIRIYORLAR’
Davutoğlu’nun ise, Batılı ülkelerin kaygılanmak yerine Türkiye’nin giderek daha merkezi bir rol oynamasından memnun olmaları gerektiğini söylediğine de işaret eden Tisdall, verilen bu yöndeki güvencelerin “esas mesele”yi kaçırmış olabileceği savunarak, “En az Batılı bir perspektiften sorun, Erdoğan ve Davutoğlu’nun Türkiye için daha büyük bir rol istemeleri veya bunun için giderek artan biçimde tek başlarında harekete geçmeye hazır olmaları değil. Sorun, bunu yaptıklarında çoğu zaman ellerine, yüzlerine bulaştırmalarıdır” görüşünü öne sürdü. ANKA
=
Silaha değil barışa sarılalım
Saldırılar ve çatışmaların artması toplumda tedirginliğe neden oluyor. Artan şiddetin, milliyetçi kesimlerce politik malzeme olarak kullanılması ve aynı kesimlerden gelen şiddet çağrılarının toplumsal ve etnik bir çatışmayı körükleyebileceği endişesi yaygınlaşıyor.
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu(DİSK), Türki Mühendis ve Mimar Odaları Birliği(TMMOB) ve İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) gerginleşen Türkiye'ye ilişkin yaptıkları açıklamada bu kaygıları dile getirdi.
İşte o açıklamalar:
DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi: "Şemdinli’ye düzenlenen saldırının ardından Çankaya’da toplanan 'Güvenlik Zirvesi' toplumsal beklentilerin aksine, sorunu yine demokratik siyasi çözümde değil 'güvenlik önlemlerinde' arayan kararlar aldı. Açılım'ın Kürt sorununa çözüm olabilmesi için, birarada eşit ve özgürce yaşayabilmenin ana hatlarının ortaya çıkarılması, cesaretli ve güvenli olunması gerekirdi. Bu ikisi de olmadı ve süreç yeniden başa döndü. Elinde silah tutarak barış istediğini söyleyenlerin şiddeti yeniden kullanan sorumsuzlukları ve Hükümetin sorunu bir oy kaygısına, neredeyse “komşular pazarda görsün” anlayışına dönüştürmesiyle bu önemli fırsat değerlendirilemedi. Her gün yeni cenazelerin geldiği, kan ve gözyaşıyla ayrılık tohumlarının ekildiği, yüreği sızlayan anne babalara her gün yenilerinin eklendiği bir Türkiye tablosu istenmiyorsa, ülkemizin cesaretle demokratikleşmesi yolunda hızlı adımlar atılmalıdır. Ve bundan da herkes sorumludur.Türkiye hergün yeni acılarla karşılaşmaya ve gözyaşlarıyla yaşamaya layık değildir. Yaşama hakkı bir insanın en kutsal hakkıdır!. Hiçbir gerekçe, hiçbir politika, hiçbir anlayış bu haktan üstün değildir. Öncelikle herkes yaşama hakkını savunmalıdır!"
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı: Çatışmalar ülkemizin ekonomik kaynaklarını tükettiği gibi, halklar arasında kardeşlik duygularını da zedelemektedir. Çatışma ortamının yarattığı gerilimle toplum kamplaşmaya itilmekte, çatışmada ölenlerin cenazeleri gösteriye dönüştürülerek, ölümler üzerinden siyaset yapılmaktadır. AKP Siyasi İktidarının ‘demokratik açılım paketi’, bölgede 30 yıla yakın yaşanan silahlı çatışmaları ve şiddeti bitiremediği gibi Kürt sorununu çözebilecek bir yaklaşıma da sahip değildir. Bölgede siyasal, kültürel, toplumsal ve ekonomik haklar sağlanmadan, sanayileşme, yatırım ve istihdam yaratılmadan çözümün gelmesi zor görünmektedir. Sağduyunun ve barışın egemen olması için gayretlerin sürdürülmesi gerekmektedir. TMMOB, Türklerin ve Kürtlerin bu ülkede kardeşçe, bir arada ve birlikte yaşama talebini yüksek sesle söylemeye devam edecektir.
'BARIŞI SAVAŞTAN ZOR YAPAN NEDİR?'
İMO Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Harp: "Bilinmelidir ki, patlayan her bomba, sıkılan her kurşun, kaldırılan her cenaze barış umutlarını biraz daha azaltmaktadır. Çatışma ve savaş ortamı, bizleri geri döndürülemez bir şiddet sarmalının içine doğru sürüklemektedir. Barışmayı savaşmaktan daha zor yapan nedir? Yaşamı, ölümden daha değersiz hale getiren nedir? Mutluluğu, acıdan daha önemsiz kılan nedir? Kim bu soruların yanıtlarını küçük bir çocuğun gözlerinin içine bakarak verebilir? Birbirimize soru sormaya, savaş politikalarını sorgulamaya her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Silah seslerinin gürültüsünün bizleri suskunluğa itmesine izin vermeyelim."
=
Barış Meclisi: Türkiye
toplumunu ikna etmeli
AYSEL KILIÇ

Türkiye Barış Meclisi, Kürt sorununda yaşanan son gelişmelere ve çatışmalara ilişkin görüşleriyle birlikte 17 Haziran 2010 tarihinde Diyarbakır 4. ve 5. Özel Ağır Ceza Mahkemelerinde görülen Barış Davası’yla ilgili gözlemlerini basın toplantısıyla kamuoyuyla paylaştı. “Barışı Yargılamayın Silahları Susturun Siyaset Konuşsun” pankartının asıldığı salonda gerçekleşen toplantıda Türkiye Barış Meclisi adına hazırlanan metni Aydın Çubukçu okudu.
Çubukçu, Türkiye’nin yeniden şiddet ve çözümsüzlük yumağına döndüğünü ve her kaybın barış umularını körelttiğini belirtti. 17 Haziran’da görülen 'Barış Davası'nda 10 kişinin tutuklanmasına dikkat çeken Çubukçu,  "AKP’nin politikalarını takip edip kendi kararlarıyla yurda dönenler, bir süre sonra suçlandı ve tutuklandı. Diyarbakır savcısı sanıkların örgüt baskısıyla ifade değiştirdiği için tutuklandığını söylüyor. Savcı gerçeği söylemiyor. Mahkeme tutanakları  ortada. İfade falan değişmedi. Biz tanığız, bu karar siyasidir" dedi. Çubukçu, 24 Haziran’da da Diyarbakır 6. Ağır Ceza’da davanın devam edeceğini belirterek, tüm barış savunucularını davaya katılmaya ve barış için harekete geçirmeye çağırdı.
‘DEVLET SÖZÜNÜ TUTMADI’
Çatışmalarda yaşamını yitirenlerin ailelerine baş sağlığı dileyerek konuşmasına başlayan dava avukatı Reyhan Yalçındağ ise, “19 Ekim ve 17 Haziran, aradan geçen zaman dilimi içinde neler değişti, yasal mevzuatta hiçbir şey değişmedi. 19 Ekim bu topraklara barışın geleceğine dair bir umut tarihiydi. Ama maalesef 24 saat geçmeden başka şeyler servis edilmeye başladı. Barışın ve kucaklaşmanın yerine linç dilinin egemen olduğu bir süreç yaşandı. Bu sürede müvekkillerimiz, gittikleri her yerde barışa olan çabalarını dile getirdi. Şiddet araçlarına inanmadıkları için burada olduklarını söylediler.”
‘TEKÇİ BİR ANLAYIŞIN SONUCU’
Doç. Dr. Tarık Ziya Ekinci, Kürt sorununu tarihsel gelişimine dikkat çekti. Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca, devlet öncülüğünde tekçi bir anlayışı yaşattığına işaret eden Ekinci şöyle konuştu: "80 yıl boyunca farklı inanç ve etnik gruplara karşı bir düşmanlı oluşturuldu. Bunların çoğu tasfiye edildi. Kürt sorunu daha önce çok ağır sonuçlar ve katliamlarla kapatıldı. Ama o dönemden bu güne geçen süreçte Kürt aydınları oluştu. Bir tabaka oluştu. Temel insan haklarına ve etnik haklarına duyarlı olan bir katman yetişti. Bu katman aşağı yukarı 60’lardan itibaren siyasal yaşamda yer aldı. Ve bu Türkiye’deki şartlandırmaya karşı mücadele ediyor.”
‘TÜRKİYE KAMUOYU İKNA EDİLMELİ’
Ekinci, barış için her şeyden önce Türkiye kamuoyunun ikna edilmesi gerektiğini vurguladı.
"Türklerin Kürtlere karşı olan yargıları ortadan kaldırmadan sorun halletmek mümkün değil" diyen Ekinci, "Her şeyden evvel bu sorunun çözümü için Türkiye’deki siyasi partilerin duyarlı olması lazım. MHP ve CHP’nin siyasi baskısı karşısında AKP’nin samimi adımlar atması mümkün değildir" dedi.
‘SAVAŞ MANTIĞI ESİR ALIYOR’
Yazar Necmiye Alpay, Kürt sorunun çözümünün diyalog ile mümkün olacağını söyledi. Savaş mantığının bütün toplumu esir almaya başladığına dikkat çeken Alpay,  “Askerlerin buna esir olması normal. Bu bir meslek hastalığıdır. Bir savaş varsa görevi ölmek ve öldürmektir. Savunmayı böyle algılar. Gerilla savaşı verenleri de kendisine düşman gözüyle bakar. Terör, bugünkü sorunun çok küçük bir parçasıdır. Büyük parçası ise askeri terminolojide kullanılan gerilla savaşıdır. Mesele kadınlar, çocuklar, göç, kültür, asimilasyon meselesini geçip, bölücülüğe indirgeniyor. Diyelim ki askerler meslekleri gereği bunu yapıyor. Ya MHP ve CHP? Hadi diyelim ki MHP 60 yıllık faşist tarihi gereği bunu yapıyor. Peki CHP?" diye sordu.
'TÜRK SORUNU'
Hakan Tahmaz ise, sorunu "Türk sorunu" olarak tanımladı. Tahmaz, "Akan kanın durması için Fırat’ın batısına yaşayanlara büyük bir sorumluluk düştüğünü düşünüyoruz" dedi. Tahmaz, çözüm için diyalogun şart olduğunu sözlerine ekledi.
Toplantıya  ÖDP, EMEP, ESP , BDP, İHD'nn de aralarında bulunduğu çok sayıda siyasi parti de katıldı.
=
Kışanak’tan Kılıçdaroğlu’na destek
BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak, partisinin grup toplantısında yaşanan son gelişmeleri değerlendirdi.
Kışanak konuşmasında, Kılıçdaroğlu’nun "kan kanla yıkanarak temizlenmez” sözüne destek verdi. Bu sözün kapatılan DTP'nin eski Genel Başkanı Ahmet Türk tarafından da dile getirildiğini hatırlatan Kışanak, “Bu söyleme değer veriyoruz, doğru olduğuna yürekten inanıyoruz. Ancak sayın Kılıçdaroğlu ana muhalefet partisinin lideri. Şimdiye kadar CHP, statükoyu korumak adına çözüm politikalarına engel oldu. Sayın Kılıçdaroğlu’na çağrımız; bu söyleminin arkasında dursun, politika üretsin ve CHP’nin politikası haline getirsin. Bu sözün ana muhalefet partisinin politikası olması gerektiğini düşünüyoruz. Sayın Kılıçdaroğlu bir lider gibi davransın” dedi. Kışanak, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, Cumhurbaşkanı’na sıraladığı önerileri de eleştirdi.
=
Basınla derdi
bitmedi!
Başbakan Erdoğan, "Medya bilerek veya bilmeyerek terör örgütüne yandaşlık yapmaktadır bu kadar ağır konuşuyorum” dedi
Başbakan ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, yine basına yüklendi. Erdoğan şöyle konuştu: "Yılgınlığa düşmek ne kadar yanlışsa, meseleyi siyasi istismar meselesi yapmak, toplumda yılgınlık üretmek, iç çekişme görüntüsü vermek ancak terör örgütünün işine gelir. Terörün ekmeğine yağ sürer. Terörle mücadele sadece güvenlik güçlerinin işi değil muhalefet de medya da bu konuda kendisini taraf olarak görmelidir. Medya, birlik beraberliğe her zamandan fazla ihtiyacımız olduğu dönemde evin içine girmek suretiyle oradaki ayılıp bayılmaları göstermek terör örgütüne mi hizmet eder ülkeye mi? Terör örgütünün propagandasını yapmaktır. Medya bilerek veya bilmeyerek terör örgütüne yandaşlık yapmaktadır bu kadar ağır konuşuyorum."
Erdoğan, sorunun hükümetin üzerine yıkıldığını kaydettiği açıklamasında, "Medyası da STK’ları da bilecek el ele verecek Eğer bu konuya bir milli dava olarak bakmıyorsa o zaman bakmayanlar kendini ilan etsin. Terör konusunda taraf olmak insan olmanın, vicdan sahibi olmanın hak hukuka önem vermenin gereğidir" dedi.
=
Sarıgül'den rüzgara fırsat
Türkiye Değişim Hareketi (TDH) lideri ve Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, parti kurmaktan vazgeçti. TDH lideri Sarıgül, CHP'deki değişime fırsat tanımak için, parti kurmaktan vazgeçtiğini açıkladı. İstanbul Lütfi Kırdar Kongre Sarayı'nda bir basın toplantısı düzenleyen Sarıgül açıklamada şunları kaydetti: "Biz de yurttaşlarımızın sesine kulak veriyoruz. CHP'deki bu değişime yurttaşlarımız bir şans tanıdı. Biz de toplumdaki bu rüzgara fırsat vermek gerektiğini düşünüyoruz. Bu koşullarda, halkımızın vicdanının sesine kulak veriyor ve Türkiye Değişim Partisi'ni kurmuyoruz. Bu fedakarlığı hiçbir ön koşulsuz, beklentisiz yapıyoruz. Yurttaşlarımızın, bugün aldığımız tarihi kararın, Türkiye için gerekli bir karar olduğunu çok iyi anlayacaklarına inanıyorum." Parti kurma kararının iptal edilmesinin ardında TDH'de yaşanan istifaların olduğu belirtiliyor. Öte yandan CHP'den konuyla ilgili yapılan açıklamada, “Hayırlı olsun. Destek vermesine teşekkür ederiz” denildi.
=
Sur üstünde barış
için meşaleli eylem
Kandil ve Mahmur’dan gelen Barış ve Demokratik Çözüm Grubu üyesi 10 kişinin tutuklanmasına tepkiler devam ederken, Türkiye Barış Meclisi Diyarbakır Girişimi, eylemlerini sürdürüyor.  Önceki akşam Diyarbakır’da meşaleli bir yürüyüş düzenleyen Barış Meclisi üyeleri, AKP Hükümeti’nin Kürt sorununun çözümü için gerekli adımları atmadığını belirtti.
Diyarbakır Surları üzerinde yapılan açıklamada, hükümetin TMK ve TCK'de gerekli değişiklikleri yapmadığı ifade edildi. Açıklamada, “ Sekiz aylık süre içinde tutuklu yargılanmalarını gerektirecek herhangi bir davranışları olmamasına rağmen, savcıların tutuklama talebi olmadığı halde tutuklanmaları kararı hukuki değil siyasi olduğunu gösteriyor” denildi. Barış Girişimi, bugün de Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi önünde kitlesel bir açıklama yapacak. Saat 12.30’da yapılacak eylem için kitle, Koşuyolu Parkı Fatih Lisesi önünde bir araya gelerek Cezaevi’ne gidecek. Barış grubunun ikinci duruşma ise yarın.
=
Vakit boş
durmuyor!
Muhalif çevreleri hedef haline getiren yayınlarıyla bilinen Vakit durmak bilmiyor.
PKK'nin eski önder kadrolarından Osman Öcalan'ın, Vakit gazetesinde yayımlanan "Ergenekon'un içindeki ve yüksek yargıdaki bazı Aleviler sıkışınca, PKK'deki Aleviler harekete geçti" sözlerine Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) tepki gösterdi.
Konuyla ilgili ABF’den yapılan açıklamada, Vakit gazetesinin Alevi düşmanı çizgisini ısrarla sürdürdüğü ve laik, demokratik çevreleri de “hedef” haline getirdiği vurgulandı. Vakit gazetesinin karanlık çevrelerin maşalığını yaptığı belirtilen açıklamada, “Vakit, Hakkâri’de herkesi üzüntüye sevk eden bir saldırı olayının suçunu milliyetçi ve şeriatçı çevrelerin gözünde Alevilere yıkarak, acı olayın yarattığı infiali Alevilere yöneltmek, düşmanlık hislerini arttırmak istemektedir” denildi.
=
‘Polis, gözümü kör etti’
ZEYNEP KURAY

14yaşındaki R.A.’nın hayatı  Newroz'a günler kala, polisin tabancasından çıkan mermi ile değişti. Polisin silahından çıkan mermi R.’nin bir gözünü alıp gitti. Zamanının büyük bir dilimini okumak ve futbol oynamakla geçiren R., kaybolan gözünü geri kazanabilmek için ailesi ile birlikte hastane hastane dolaşıyor. Ama olumlu bir sonuç alamıyor.
R.A.'nın iddiasına göre, olay 2010 Newroz Bayramı öncesinde gerçekleşti.  Yaşananların, oturduğu Adana Seyhan Gülbahçe Mahallesi'nde güpe gündüz, sokak ortasında meydana geldiğini belirten R, yaşadıklarını şöyle anlattı:
''Şırnak'taki köyümüzde teyzemin çocuğunun mayına bastığı haberi geldi. Biz Adana’da oturuyorduk. Aldığımız bu haber üzerine annem haber vermem için hemen yakınımızda oturan anneannemi  çağırmak için evine yolladı. Anneanneme haberi ilettikten sonra, mahalleye döndüm.  Yolda zırhlı bir araçtan inen, belinde silahı, elinde telsizi olan bir polis beni durdurarak, ‘Senin burada ne işin var?’ diye sordu ve daha cevabını almadan tüm sülaleme ağza alınmayacak küfürler etti. Ben de ‘Küfür etmeyin’ diyerek arkamı dönüp gidiyordum ki, ‘Hey buraya bak’ diye bağırdı polis arkamdan. Arkama döndüğümde gözüme sert bir cisim geldi. Hastaneye kaldırdılar. Plastik mermi gözümü kör etmişti.’’
‘HASTANELER KABUL ETMEDİ’
Acil ameliyat gerektiği için Balcala Hatanesi’ne sevki yapıldığını belirten R., ‘’Burada iki gün tedavi gördüm. Bu iki gün boyunca polisler yanımdan ayrılmadı. Gözümü kör eden polisin âmirleri, utanmadan nasıl olduğumu soruyordu. Burada fazla tutmadılar beni, hastanede yer olmadığı için taburcu edeceklerini söylediler.  Diğer günler de hastanelerde hep sorun yaşadım. Muayene sıram geldiği halde beni sürekli oyalıyorlardı. Tüm bunlar bilinçli yapılıyordu. Polisin isteği üzerine böyle yaptıklarını düşünmeden edemiyordum. Annem, polisler ve hastane yetkilileri hakkında şikayetçi oldu’’ diye konuştu.
Adana İnsan Hakları Derneği Şube Sekreteri Osman Kara ile de R.’nin yaşadığı süreci konuştuk.  Kara, polisin bu tür olayların Newroz öncesinde bilinçli olarak arttırdığını söyledi. R’nin yaşadıklarını kamuoyu ile paylaşmak amacıyla dernek binasında basın açıklaması gerçekleştirdiklerini hatırlatan Kara, açıklamadan sonra Emniyet Müdürlüğü’ne çağrıldığını ve hakkında ‘’polisi alenen aşağılamak’’ suçlaması ile soruşturma açıldığını anlattı.
Osman Kara şöyle konuştu:
“Çocukların haklarını arayan, onların mağduriyetini dil getiren biz insan hakları savunucuları sürekli baskı altındayız. Hakkımızda sayısız soruşturma ve davalar açılıyor. Filistin çocuklarına karşı uygulanan vahşet karşısında her fırsatta gürleyen Başbakan Erdoğan, söz konusu Kürt çocukları olunca Azrail kesiliyor. TMK  mağduru çocuklar için yasal düzenleme bir an önce yapılmalı ve tutuklu çocuklar serbest bırakılmalıdır.’’

MHP, TMK değişikliğine yanaşmadı
TBMM Adalet Komisyonu’nda Terörle Mücadele Kanunu mağduru çocuklar için yeniden düzenlenerek getirilen yasa teklifinin görüşmeleri olaylı başladı.
Komisyonun MHP’li üyeleri, düzenlemenin çocuklar üzerinden yetişkinlere ceza indirimi getireceği ve son olaylarda yaşamını yitirenlerin ailelerine karşı duydukları hassasiyet gerekçesiyle komisyon çalışmalarına katılmayacaklarını bildirdiler ve komisyondan ayrıldılar.
=
“İsrail’e destek vermeyin”
SERHAT BOZTAŞ ANKARA

Filistin İçin İsrail’e Boykot Girişimi TBMM Önünde gerçekleştirdiği basın açıklamasının ardından Türkiye’nin, saldırıdan 11 gün önce İsrail’in OECD üyeliğini onaylayan tutumunu geri alması çağrısında bulundu.
Halkevleri, SP, SDP, BDP Ankara il yöneticilerinin de destek verdiği basın açıklamasında konuşma yapan İsrail İçin Filistin’e Özgürlük Girişimi Sözcüsü, Av. Züleyha Gülüm, İsrail’le ikili anlaşmaların derhal iptal edilmesi gerektiğine vurgu yaptı. Gülüm, AKP hükümetinin lafa gelince mangalda kül bırakmadığını, ikili ilişkilerin hala sürdüğüne dikkat çekti. AKP’nin Filistin’in çağrılarına kulak tıkayarak İsrail’in elini güçlendirecek, uluslararası ve meşru devlet statüsü kazandıran OECD’i onaylayarak işbirliğini güçlendirdiğini söyledi. Yalnızca Filistin için değil bütün Ortadoğu halklarının ve dünya halkları için tehdit oluşturan İsrail’in bir tecrit ve boykota tabi olmasının önemli olduğunu ifade eden Gülüm, “İsrail’le askeri, siyasal ve ekonomik ilişkilerin kesilmesi gerekmektedir” dedi.
‘İSRAİL BAŞLADI BİLE’
Gülüm  şöyle konuştu:
Türkiye devleti hala somut adım atmaktan geri dururken, İsrail, Türk malları ve şirketlerine karşı yaptırım uygulamaya başlamıştır, Türkiye halklarının İsrail’le çıkar ortaklığı bulunmamaktadır. Aksine ülke halklarının onurunu ve geleceğini tehdit eden ilişkiler meclis tarafından derhal iptal edilmelidir.
İsrail’in henüz üyelik sürecinin tamamlanmadığı OECD üyeliğine verilen destek geri çekilmelidir.
İstanbul’dan Ankara’ya gelen Filistin İçin Boykot Girişimi sözcüsü, Gazeteci Ali Ergin Demirhan, Avukat Züleyha Gülüm, Filistinli Mülteci ve tıp öğrencisi Muhammad Saafin, Filistin kökenli gazeteci Hasan Tahvari, Ankara İHD Merkez Yöneticisi Harun Çakmak, Halkevi Danışma Meclisi Başkanı Abdullah Aydın açıklamanın ardından BDP ve CHP Milletvekilleriyle toplantı düzenleyerek taleplerini iletti.
=
20 yılda 2 tabur asker ‘şüpheli şekilde’ öldü!
Asker ölümleri ve intiharlarında Türkiye dünyada birinci sırada yer alıyor. İHD’nin raporuna göre, son 20 yılda 2 tabur asker “intihar ve şüpheli ölüm sonucu” yaşamını yitirdi.
İHD’nin, derneğe yapılan başvurular, TBMM’ye verilen soru önergelerine verilen yanıtlar ve medyadan derlenen bilgiler doğrultusunda hazırladığı rapor, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde (TSK) meydana gelen şüpheli asker ölümlerinin ne boyutta olduğunu gözler önüne seriyor.
Rapora göre, 1991 yılından bu yana orduda 1500-1800 civarında asker, şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. Bir taburun 800-900 askerden, bir bölüğün ise 100 askerden oluştuğu düşünüldüğünde, bu bilanço, orduda son 20 yılda 2 tabur ya da 15-18 bölük askerin “intihar ve şüpheli ölüm” sonucu öldüğü anlamına geliyor. Ölenlerinin çoğunun Kürt olduğuna dikkat çekilen raporda, yalnızca bu yılın ilk 6 ayında 23 askerin şüpheli şekilde öldüğü bilgisi yer alıyor.
RESMÎ VERİLER AÇIKLANSIN
İnsan Hakları Derneği (İHD) yetkilileri, Milli Savunma Bakanlığı ile Genelkurmay Başkanlığı’na şüpheli asker ölümleriyle ilgili yaptıkları bilgi edinme başvurularının reddedildiğini belirtti. Ölümlerle ilgili olarak ailelere “kaza kurşunu”, “intihar etme”, “elektrik, yıldırım çarpması”, “yüksekten düşme” gibi gerekçelerin gösterildiğine dikkat çeken İHD’liler, asker ailelerinin bu gerekçelere inanmadıklarını, ordunun ve hükümetin ise konuya ilişkin bugüne kadar hiçbir ciddi açıklama yapmadığını vurguladı.
İHD’liler, “İnsan hakları savunucuları olarak, hükümetin bu ölümleri derhal aydınlatması, ailelere ve kamuoyuna doğru bilgi vermesi gerekmektedir. İntihar olarak belirtilen şüpheli asker ölümlerinin tamamına yakını neden Kürt gençlerinden oluşmaktadır? Bunun özel bir nedeni varsa, nedir bu neden? Hükümetin derhal açıklama yapması gerekmektedir” dedi.
Şüpheli
asker
ölümü
AİHM’de
2008'de Buca Jandarma Alay Komutanlığı'nda askerlik yaptığı sırada intihar ettiği öne sürülen Yunus Emre Akbaba'nın ailesi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvurdu.
Oğullarının intihar ettiğine inanmayan aile, açtıkları davada  dosyanın "intihar" denilerek kapatılması üzerine konuyu AİHM'e taşıdıklarını belirtti.
=
İşkenceyle ölüm davasında beraata onama
İzmir’de, "gözaltına aldıkları Alpaslan Yelden’e işkence yaparak ölümüne yol açtıkları" iddiasıyla yargılanan 10 polis hakkında verilen beraat kararı, Yargıtay 1. Ceza Dairesi tarafından onandı.
Temyize giden dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesi, İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesinin, başkomiserler İ.P. ve C.B, komiser yardımcısı H.E, polis memurları M.Ç, A.A, Y.O., H.K., T.G., U.K., ile N.S. hakkında verdiği beraat kararını onadı.
Bu davadan dolayı rütbe almaları durdurulan polislerin rütbe alma yolu da açıldı.
Ölen Alpaslan Yelden’in babası Halil Yelden, annesi Cennet Yelden, kardeşi Kudret Yelden ve oğlu Tansu Yelden’in, İzmir 4. İdare Mahkemesi’nde, İçişleri Bakanlığına karşı açtıkları 45 bin liralık tazminat davası ise sürüyor.
12 YILLIK DAVANIN GEÇMİŞİ
Alpaslan Yelden, 11 Şubat 1998’de İzmir-Ankara kara yolunun kenarında ölü bulunan Romanya uyruklu Rimin Mete’nin katil zanlısı olarak 2 Temmuz 1999’da gözaltına alınmıştı.
Gözaltındayken Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesi’ne kaldırılan Alpaslan Yelden hayatını kaybetmişti. Beyin travması sonucu hayatını kaybeden Alpaslan Yeldan için Adli Tıp Kurumu, yaralanmanın düşme sonucu meydana geldiğini söylemişti.
Ailenin şikâyetçi olması üzerine, o dönemde Asayiş Şube Müdürlüğünde görevli 2 başkomiser, 2 komiser yardımcısı ve 6 polis memuru hakkında "işkence yaparak ölüme sebebiyet verme" iddiasıyla dava açılmıştı.
=
Yargıtay, Türkler’in katilini aklamadı
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, DİSK Genel Başkanlarından Kemal Türkler’i öldüren kişilerden biri olan Ünal Osmanağaoğlu hakkında beraat kararı veren Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararını bozdu.
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, DİSK genel başkanlarından Kemal Türkler’in, 22 Temmuz 1980 tarihinde evinin önünde otomobiline binmek üzereyken Ünal Osmanağaoğlu ile arkadaşları Aydın Eryılmaz, Abdülsamet Karakuş ve İsmet Koçak tarafından öldürüldüğü, koruma polisi Ali Bilsev’in de yaralandığı iddiası ile kamu davası açılmıştı. Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi, Kemal Türkler’in öldürülmesi olayı ile biten suç nedeniyle 765 sayılı TCK’nin 149/2. maddesine muhalefet suçundan dava açılan Ünal Osmanağaoğlu’nun, bu suçu işlediği konusunda mahkumiyetine yeterli ve kesin deliller bulunmadığı gerekçesiyle beraatına hükmetmişti.
YARGITAY, KARARI İKİ KEZ BOZDU
Davanın temyiz incelemesini yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesi ise eksik soruşturma gerekçesiyle kararı bozmuştu. Bunun üzerine beraat kararında direnen yerel mahkeme,  Ünal Osmanağaoğlu yönelik tekrar beraat kararı verdi.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi ise, görgü tanıklarının ifadeleri ile olayda kullanılan ekspertiz raporunda, Türkler’in İstanbul Merter’deki evinini önünde öldürülmesi eyleminde sanık Osmanağaoğlu’nun eylem yerinin belirlenmesi, keşfinin yapılması ve planlanması sırasında görev aldığı ve olay sırasında da silahla ateş ettiğinin anlaşıldığını belirtti. Daire, yerel mahkemenin kararın ikinci kez bozdu.
Bunun üzerine yerel mahkemenin direnmesi üzerine dava Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun gündemine geldi. Kurul, yerel mahkeme kararını bozarak, Yargıtay 9. Ceza Dairesi gibi karar verdi. ANKA
=
İlhan
Selçuk, kardeşinin yanına defnedilecek
Önceki gün kaybettiğimiz Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi ve Başyazarı İlhan Selçuk için bugün 11.00-15.00 saatleri arasında İstanbul Lütfi Kırdar Kongre Salonu'nda, ardından Cumhuriyet Gazetesi önünde bir "veda töreni" yapılacak. Selçuk, yarın saat 13.00'de Hacıbektaş'ta Çilehane bölgesindeki Yıldızlar Mezarlığı'nda toprağa verilecek.
Selçuk'un cenazesi, yarın öğle vakti Nevşehir'in Hacıbektaş ilçesinde ağabeyi Turhan Selçuk'un yanında toprağa verilecek.
Mahsunî Şerif ve ağabeyi Turhan Selçuk'un mezarları ile Âşık Veysel, Pir Sultan Abdal ve Yunus Emre'nin heykellerinin bulunduğu Çilehane bölgesindeki Yıldızlar Mezarlığı'na defnedilecek.
=
4 ÇALIŞMA YAŞAMI
Kot kumlama işçileri kamp kurdu
ESRA KOÇAK ANKARA

Türkiye’nin değişik yerlerinden yaklaşık 50 silikozis hastası kot kumlama işçisi aileleriyle birlikte dün Ankara Abdi İpekçi Parkı’nda buluştu. 22-24 Haziran tarihleri arasında Ankara’da kamp kuracak olan işçiler, taleplerini hükümete ve meclise duyurmak için mecliste grubu olan partileri ziyaret edecekler. İşçilere bazı meslek örgütleri ve sendikaların yanı sıra İzmir’den gelen TEKEL işçileri ile KESK Ankara Şubeler Platformu üyeleri de destek verdi.
Kot Kumlama İşçileri Dayanışma Komitesi sözcüsü  Dr. Zeki Kılıçaslan Türkiye’nin tekstil Sektöründe ölümcül silikozis hastalığının görüldüğü ilk olduğunu belirterek,  yaklaşık 600’e yakın kot işçisinin bu hastalığa yakalandığını belirtti.
Kılıçaslan “yapılması gerekenler; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, sigortası olup olamadığına bakmaksızın tüm silikozis hastalarının hastalıkları oranında sosyal güvenlik haklarından yararlanmalarını sağlamalıdır. İşçilerin geriye dönük haklarını alabilmeleri için, uzun sürecek mahkeme süreçleri yerine sektördeki meslek örgütleri ve sendikaların temsilcilerinden oluşan özel bir komisyonla işçilerin zararları tespit edilmelidir. Sağlık Bakanlığı kot kumlama işinde çalışmış herkesin, göğüs hastalıkları hastanelerine ulaşması için ülke çapında kampanya başlatmalıdır. Adalet Bakanlığı, silikozis hastalarını mahkeme giderlerinden muaf tutmak üzere genelge çıkarmalıdır. Hükümet denetim görevini yapmayan kamu görevlilerinin soruşturulmasına engel olmamalı ve yargılanmaları engellenmemelidir”dedi.
GELİŞMİŞLİK MESLEK ÖLÜMLERİYLE OLMAZ
Kot kumlama işçilerini farklı demokratik toplum örgütleri de destekledi. İzmir TEKEL İşçisi Sevim Ulaş gelişmişliğin kayıt dışı çalışanlarla ve meslek ölümleriyle olmayacağını söyledi. KESK Şubeler Platformu adına Dönem Sözcüsü Fikret Aslan da, talepleri uğruna mücadele etmek için buraya gelen kot kumlama işçilerinin yanlarında olduklarını dile getirdi.
TEKSİF Sendikası, TBMM İnsan Hakları Komisyonu Üyesi Çetin Soysal, Türk Toraks Derneği, Türk Tabipler Birliği, sanatçı Yasemin Göksu, Sosyal –İŞ temsilcileri de kot kumlama işçilerinin mücadelesinde yanlarında olduklarını belirten konuşmalar yaparak desteklerini bildirdiler.
3 gün boyunca Abdi İpekçi Parkı’nda kamp kuracak olan işçiler destek için de imza standı açtı.
İşçi röportajları:
Yarınımız yok!
Bingöl Karlıca’dan gelen Oktay Oral ve Nevzat Örnek beş yıldır kot kumlamada çalıştıklarını ve başka çarelerinin olmadığı için bu işe razı olduklarını söyledi. Örnek ”Hepimiz evliyiz ve bizden çok ailelerimiz üzülüyor ama bizim onların üzüntülerine son verebilecek koşullarımız yok “dedi. Oral “yarınımız yok, bizim başımıza bişey gelirse ailelerimize bırakacak hiçbir maddi gücümüz de yok. Buraya bile derneğin verdiği paralarla geldik” dedi.
Beş senedir bu alanda çalışan Mahmut Aydar patronu mahkemeye verdiğini ama 575 TL ödemek zorunda kaldığı için davaya devam edemediğini, işyerlerinde hiçbir denetimin olmadığını söyledi. Medyanın yalnızca haber niteliği taşıdıkları için yanlarında olduklarını dile getiren Aydar “yaralarımıza bakıp gidiyorlar, ama bizim gerçekten yanımızda olduklarını göstermiyorlar. Aile kurmak istiyoruz, kız istemeye gidiyoruz ama hastayız diye evlenemiyoruz. Artık buna birilerinin dur demesi gerek” dedi.
Memleketi Kahramanmaraş’tan İstanbul’a çalışmaya gelen Ercan Senar Gaziosmanpaşa’da bir atölyede sekiz sene çalışmış. Sekiz sene kot kumlama işçisi olarak çalıştığını söyleyen Senar ”16 yaşında İstanbul’a geldim ve kimse yol göstermediği için bu işe girdim. Atölyemiz basık, havasızdı. Yani bu koşullarda bile hasta olmamak imkansızken birde silikan vardı işin içinde. Sigorta yok, maaş yeterli değil ama ne yazık ki başka iş de yok.” dedi. Ercan Senar’ın eşi de,  kocasının son iki yıldan bu yana hasta olduğunu ve her gün gitmeyeceğim demesine rağmen başka çaresi olmadığı için çalışmaya devam ettiğini söyledi. Senar  “çocuğumun geleceği için buradayım. Artık bu korkuyla yaşamak istemiyorum.”dedi.
=
Barolar arası nakil yolu açıldı
Anayasa Mahkemesi, hakkında disiplin kovuşturması yürütülen bir avukatın, başka bir baroya nakil isteğinin, hakkındaki disiplin kovuşturması bitmeden yapılamayacağını düzenleyen yasa metnini iptal etti.
Ankara 7. İdare Mahkemesi, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 69. maddesinin ''Nakil isteği ile başvurulan baronun yönetim kurulu, istekte bulunan avukat hakkında gerekli gördüğü her türlü inceleme ve işlemleri yapar ve özellikle avukatın disiplin kovuşturması altında olup olmadığını, ödenecek borcu bulunup bulunmadığını levhasına yazılı olduğu barodan sorar. Disiplin kovuşturmasının sonuçlanmasından veya avukatın baroya borçlarını ödemesinden evvel hiçbir işlem yapılamaz'' şeklindeki 1. fıkrasının Anayasa'ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptalini istedi.
İptal istemini esastan görüşen Anayasa Mahkemesi, avukatların başka bir baroya nakillerini düzenleyen Avukatlık Kanunu'nun 69. maddesinin 1. fıkrasının son tümcesinde yer alan ''Disiplin kovuşturmasının sonuçlanmasından veya...'' ibaresini Anayasa'ya aykırı bularak, oy birliğiyle iptal etti.
’ÇALIŞMA ÖZGÜRLÜĞÜNE AYKIRI’
Hakkında disiplin kovuşturması yürütülen bir avukatın, başka bir baroya nakledilmesi, kovuşturmayı yürüten baronun yetkilerinde bir değişiklik meydana getirmeyeceği ve devam etmekte olan kovuşturmayı etkilemeyeceği belirtilen kararda, ''Kovuşturma sonucunda suçu işlemediğine ya da hakkında disiplin cezası verilmesine yer olmadığına karar verilebileceği de dikkate alındığında, avukatın başka baroya nakil talebiyle ilgili olarak, disiplin kovuşturması sonuçlanana kadar hiçbir işlem yapılmaması ve başka bir baro bölgesinde sürekli olarak çalışmasının engellenmesi, çalışma özgürlüğünün sınırlandırılmasına yol açacak niteliktedir'' denildi.  Anayasa Mahkemesi Üyesi Mehmet Erten, disiplin cezası almamış olan ve masumiyet karinesinden yararlanması gereken bir avukatın, başka bir baroya naklinin engellenmesinin ''hukuk güvenliğini ihlal edici'' nitelikte olduğunu söyledi.
=
Hekimler için zorunlu mesleki sigorta dönemi
Hekimler, Tam Gün Yasası çerçevesinde, tıbbi kötü uygulama nedeniyle talep edilebilecek zararlara karşı 30 Temmuza kadar mesleki sorumluluk sigortası yaptıracak.
Kamuoyunda ''Tam Gün Yasası'' olarak bilinen düzenlemeyle özel ve kamuda görev yapanlarla serbest çalışan hekimlere mesleki sorumluluk sigortası yaptırma zorunluluğu getirilmişti.
Buna göre, kamu sağlık kurum ve kuruluşlarında çalışan tabipler, diş tabipleri ve tıpta uzmanlık mevzuatına göre uzman olanlar, tıbbi kötü uygulama nedeniyle kendilerinden talep edilebilecek zararlar ile kurumlarınca kendilerine yapılacak rüculara (geri isteme) karşı sigorta yaptırmak zorunda. Bu sigorta priminin yarısı kendileri tarafından, diğer yarısı döner sermayesi bulunan kurumlarda döner sermayeden, döner sermayesi bulunmayanlarda ise kurum bütçelerinden ödenecek.
Bu sigortayı, serbest hekimler kendileri ödeyecek.
Yasa kapsamında olup zorunlu sigorta yaptırmayanlara, mülki idare amirince sigortası yaptırılmayan her kişi için 5 bin TL idari para cezası verilecek.
=
Dünya Kupası,
Fiat’ı karıştırdı
İtalyan otomobil üreticisi Fiat, Panda modelinin üretimini Polonya'dan İtalya'daki fabrikası Pomigliano d'Arco kaydırma planı hakkında sendikalarla karşı karşıya gelirken Fiat'in CEO'su Sergio Marchionne'nin firmanın Sicila'daki Termini Imerese fabrikasında yapılan grevle ilgili yaptığı açıklama ortalığı daha da karıştırdı: İşçiler İtalya-Paraguay dünya kupası maçını izleyebilmek için grev yaptılar.
2500 kişinin çalıştığı, Lancia Ypsilon modeli üretildiği Termini fabrikasının 2011 yılı sonu itibariyle fabrikanın kapatılması kararı alınması üzerine çeşitli sendikalar oybirliği ile geçen hafta pazartesi günü grev kararı almışlardı. Metal Mekanik İşçileri Sendikası Sicilya Başkanı Giovanna Maronno yapılan açıklamalar hakkında "Sergio Marcchione'nin işçilere saldırısı terbiyesizce ve provoke edici" derken sendikanın Palermo genel sekreteri Roberto Mastrosimone ise "Bu işçiler bu fabrikada 30 senedir çalışıyorlar. Sinyor Marcchioni sadece fabrikayı kapatıp bu işçileri eve göndermekte kalmıyor, onların itibarı ile de oynuyor" açıklamasında bulundu. Fiat Termini Imerese çalışanları, patronlarının sözlerine tepki amaçlı dün bir daha greve çıktı.
=
KKTC’de hekimler eyleme başladı
Kıbrıs Türk Hekimler Sendikası (Tıp-İş), ek mesai ödeneklerindeki kesintileri protesto amacıyla eylem başlattı.
Eylem çerçevesinde Tıp-İş'e bağlı hekimler devlet hastanelerinde acil vakalar ile yatılı hastalar dışında hizmet vermiyor, poliklinik hizmeti ve ameliyat yapmıyor ve aciller dışındaki sağlık kurul toplantılarına katılmıyor.
Hemşire ve ebeler ile diğer sağlık çalışanlarının örgütlü bulunduğu sendikalar ise aynı gerekçeyle başlattıkları eylemlerini askıya aldı.
Kıbrıs Türk Hemşireler ve Ebeler Sendikası ile Sağlık Çalışanları Sendikasının (Sağlık-Sen) ek mesai ödeneklerindeki sorunun giderilmesine olanak sağlamak amacıyla askıya aldıkları eylem, bugünkü toplantıların ardından yeniden değerlendirilecek.
Sağlık ve Maliye bakanlıkları yetkililerinin bugün sağlıkta örgütlü sendikalarla konuyu görüşmesi bekleniyor.
=
80 kişilik işe
5.288 aday başvurdu
Kütahya Orman Bölge Müdürlüğü bünyesinde 6 aylığına istihdam edilecek 80 geçici işçi kadrosuna 5288 kişi müracaat etti.
Alınan bilgiye göre, hava sıcaklıklarına paralel olarak orman yangını riskinin artması dolayısıyla Orman Bölge Müdürlüğüne bağlı işletme müdürlüklerinde 6 ay çalıştırılmak üzere 10 iş makinesi operatörü, 11 arazöz şoförü, 26 ilk müdahale ve diğer araçlar işçisi, 33 gözetleme ve haberleşme işçisi olmak üzere toplam 80 işçi alınacak.
Topraklarının yüzde 53'ü ormanlarla kaplı olan ilde bu kadrolar için başvurular, 9-18 Haziran günleri arasında Türkiye İş Kurumu (İş-Kur) İl Müdürlüğünde kabul edildi. 8 iş gününde alınan başvurular sırasında müdürlük binası önünde uzun kuyruklar oluştu.
Başvuru yapan adaylar arasından pozisyonlar itibariyle asil ve yedek aday adaylarını belirlemek amacıyla 25 Haziranda Orman Bölge Müdürlüğü Satış Salonunda noter huzurunda kura çekimi yapılacak. İkinci aşama mülakat, uygulama ve bedensel testlerin ne şekilde, nerede ve nasıl yapılacağı aday adaylarına, kura çekiminden sonra bildirilecek.
=
Maden ocağında
iş kazası: 1 ölü
Zonguldak'ta, Türkiye Taşkömürü Kurumu'na ait maden ocağında devrilen faytonun altında kalan bir işçi hayatını kaybetti.
TTK Kozlu Müessesesi'nde 2000 yılında işe başlayan Turan Karaboğa (40) isimli maden işçisi, arkadaşları ile birlikte raydan çıkarak devrilen faytonu kaldırmak istedi. Faytonun yeniden devrilmesi ile altında kalan işçi, arkadaşlarının müdahalesi ile faytonun altından çıkarıldı. Yerin eksi 560 kodunda meydana gelen olayda maden işçisi Turan Karaboğa'nın öldüğü belirlendi. Karaboğa'nın cesedi, otopsi yapılmak üzere Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi morguna kaldırıldı.
EKONOMİ 5
Tarihin en büyük krizi ucuz emekle aşılmaya çalışılıyor
Petrol-İş Sendikası'nın Ekonomist Mustafa Sönmez'e yaptırdığı ve Yordam Kitap'ın da basımına ortak olarak daha geniş okur kitlesine ulaşmasını sağladığı, 6 bölümden oluşan "Teğet'in yıkımı dünyada ve Türkiye'de küresel krizin 2009 enkazı ve gelecek" araştırmada, dünyada krizin 2009 panoraması, 2008 ve 2009'un tamamında küresel krizin Türkiye ekonomisinde yarattığı enkazın envanteri yer alırken, önümüzdeki dönemde emekçi sınıfları bekleyen tehditlere ve fırsatlara yer verildi. ‘Tarihin en büyük krizi’ olarak kabul edilen ekonomik krizi patronların ucuz işgücüyle aşma çabasının da yer aldığı araştırmada, Türkiye’deki AKP iktidarı dönemindeki işsizlik oranının artışına ve güvencesiz örgütsüz çalışmanın yaygınlaşmasına dikkat çekildi.
KRİZ, UCUZ EMEKLE AŞILMAK İSTENİYOR
"2008 ve 2009 boyunca süren kriz yangını, 'piyasa her şeye kadirdir' safsatasını altüst ederken, yeniden devlet müdahalelerini davet etti ve kapitalist devletler, gelişmiş- gelişmemiş tüm ülkelerde bir dizi müdahalede bulunarak krizi aşmayı, küçülmeden büyümeye geçişi tesis etmeye çalıştılar, çalışıyorlar. Küresel krizin geçtiğini söylemeye, IMF dahil, kimse henüz cesaret edemiyor" araştırmada Sönmez’in şu değerlendirmesi dikkat çekti: “ Sermaye kesimi,  krizden çıkışı  ucuz işçiliğe dayandırma eğilimindedir ve ihracatçı Asya ülkeleri, Çin’deki, Hindistan’daki insanlık dışı çalışma koşullarının, sefil ücret düzeninin, düzeyinin Türkiye’ye taşınması niyetindedirler. AKP iktidarı da bu talebe cevap vermeye gönüllüdür."
Araştırma da şunlar da ifade edildi:
"Dünyada işçi haklarını biraz daha budayan bu eğilim, özellikle işsizliğin yoğun ve tarihsel olarak demokrasinin gelişmediği, örgütsüz çevre ülkelerde ve tabii ki bizde yaşanıyor, yaşatılmak isteniyor. Sermaye, kriz koşullarında daralan iş hacmini bu biçimde emeğin sırtına basarak aşmak istiyor. Bizde de hem AKP iktidarı, hem de TİSK, TÜSİAD üyesi işverenler, fiili olarak yaptıklarını yasal bir çerçeveye yerleştirmek istiyorlar. İktidar ve patronlar, giderek büyüyen işsizliği, fırsat bilip güvencesizliği dayatıyorlar. Kamudaki bu esnek istihdam ya da köleleştirmenin beteri, TÜSİAD-TİSK ikilisi tarafından AKP desteklenerek tesis edilmek isteniyor. Çalışma yaşamını “katı” bulan sermaye, “esnek”leşme talebini karşılayacak AKP ile iyice yakınlaşıyor. Büyük taarruz daha yeni başlıyor. Diyaloğa değil, saldırıya hazırlanıyorlar.  AKP ve sermaye, sayıları 6 milyonu bulan işsizlere şu tehditle yaklaşıyor; Ya daha çok işsizlik ya da esnek çalışma, yani “güvencesiz çalışma”ya boyun eğmek… Patronları bu noktaya getiren, Asyalaşma modelinde emeği daha çok ucuzlatanın, rakibinin önüne geçmesi gerçeği. Özellikle 2000’li yıllarda AB’nin dayanıklı-dayanıksız tüketim malı üreticisi olmaya başlayan Türkiye’nin de abandığı rekabet aracı, ücretler. Varsa yoksa, en az istihdamı en ucuza mal edip rekabet gücü edinmeye çalışıyorlar. Nitekim, 2004’ten 2008’e, yılda yüzde 7’yi bulan ortalama büyümeye rağmen, istihdamın pek artmadığı görüldü. Küresel krizin etkisi altına girilen 2009’da da sanayide istihdam yüzde 7 azaltıldı ve 311 bin sanayi işçisi işsiz kaldı. Üstelik aynı dönemde sanayide reel ücretlerin yüzde 7 geriletilmesine rağmen, işverenler tensikattan vazgeçmediler.”
HEDEF, GÜVENCESİZLEŞTİRME
Mustafa Sönmez’e yaptırılan çalışmada Türkiye’deki işsizlik konusunda şunlar da yer alıyor:
“Türkiye, küresel finans kesimini 2001 yılında tahkim etmiş olduğu için, küresel krize finans ayağından yakalanmadı ancak, sanayi ürün ihracatında önemli düşüş yaşadı;  dolayısıyla krize sanayi ayağından yakalandı. Türkiye, 2008'i yüzde 1 büyümenin altında kapattıktan sonra 2009'da yüde 5'e yakın oranda bir daralma yaşadı, resmi işsizliği yüzde 14'e fırladı ve çok önemli kırılganlıklar taşımaya devam etti.
Düşen sanayi üretimi ile birlikte yaşanan tensikatlar, ailelerin tüketim harcamalarını kısarak iç talebi de daralttı. Böylece dış ve iç talepteki gerileme, Türkiye kapitalizminde önemli bir daralmaya yol açtı. Daralmanın yükü öncelikle, işten çıkarılan işçilere yıkılırken, işini koruyanlar da çok düşük ücretlere mahkum edildiler. Bir yılda 840 bin artan işsiz sayısı ile birlikte resmi işsizlik oranı da yüzde 11’den yüzde 14’e, işsiz sayısı 3,5 milyona tırmandı. Bu dehşetli işsizlik artışı, Türkiye’yi işsizliği en çok artan ülkeler tablosunda ilk sıralara çıkardı.  Türkiye’nin büyümesinin ana rüzgârı olan dış kaynak ayağında, doğrudan yabancı sermaye ve dış kredi girişi 2009’da ciddi oranlarda azalırken, borsaya ve devlet tahvillerine yatırım yapan sıcak para, önce sert bir çıkış yaptıktan sonra, verilen faizlerin cazibesi ve göreli istikrar iklimi algılaması ile geri döndü. Bu arada, kaynağı şaibeli döviz girişleri de kaynak açığını, sert döviz şoklarını önleyici etkiler yaratarak krizin büyümesini önledi.”
"Umudunu yitirmiş işsizler ile birlikte gerçek işsizlik oranı yüzde 20’lere, işsiz sayısı da 6 milyona yaklaştı. Hükümet de, istihdamın dümeninin tamamen terk edildiği özel sektör de, istihdamın artırılması konusunda hiçbir ümit vermiyor. Aileye giren gelirin geçime yetmemesi ile çalışmak isteyen kadın ve emekliler işgücü pazarına girmekte,  alttan yeni okul mezunları gelmekte, ama bunları istihdam edecek iş alanları açılamamaktadır. Tersine, kamuda 4/C ve sözleşmeli personel uygulamaları ile istihdamı daraltma yolları denenmekte, özel sektörde de şartlara uyum adı altında tensikatlara devam edilmekte ve/veya işi olanların sosyal güvenlik hakları, iş yasalarından doğan hakları budanmakta, güvencesizleştirmeyi hızlandıracak “reform” hamlelerinin hazırlıkları yapılmakta. Türkiye’de, özellikle 2002 sonrası, AB pazarını hedefleyen ihracata dönük büyüme süreci, dış pazarda rekabet gücü edinebilmek için, en az istihdamı, en ucuza mal etmeyi öne çıkardı. Bugün de, yaşanan küresel krizden hiç ders alınmadan, kriz öncesi işbölümü ve paradigmanın bundan sonra da geçerli olacağı varsayımı ile, kurgular, en düşük istihdam maliyeti üstüne yapılıyor.
2010’da göreve gelen TÜSİAD’ın yeni başkanı Ümit Boyner’in ayağının tozu ile esnek istihdamı ağzına alması bundandır. Peşinde oldukları şey, kıdem tazminatı ödemeden işçi çıkarmak, kısa süreli iş sözleşmeleri yapabilmek, SGK prim yüklerini, ücretten alınan vergi yüklerini en aza indirmek, sendikalaşma, toplu pazarlık, grev hakkı kullanmanın yollarını tıkamak… İstedikleri, dünyada yaygınlaşan ve ILO’nun “güvencesizleştirme” olarak adlandırdığı, çevre ülkelerde salgın bu istihdam biçimini yaygınlaştırmak…"
DİYALOĞA DEĞİL, SALDIRIYA HAZIRLIK
Araştırmanın Sunuş'unda ise Petrol-İş Sendikası Merkez Yönetim Kurulu imzasıyla yapılan değerlendirmede şu noktalara dikkat çekildi:
“Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde hem kriz, hem de kriz sürecinde emeğe yönelik gerçekleştirilen saldırılar daha şiddetli yaşanmıştır. Nitekim Türkiye'de AKP hükümeti ve sermaye, 2009 yılında yeni çalışma biçimlerini gündeme getirdi ve daha ağır çalışma koşullarını işçilere dayatmaya çalıştı. Sermayenin bu süreçte en önemli güvencesi, bugüne kadar uyguladığı politikalarla işçilerin haklarını gerileten AKP hükümeti oldu.
2008 yılında görünür hale gelen ve 2009 yılında ülkemizi etkisi altına alan kriz sürecinde, Türkiye'de imalat sanayinin tüm sektörlerinde daralma yaşanmış, ülkemiz ekonomisi tarihi küçülme oranlarını görmüştür. Krizin ülkemizde yarattığı en büyük hasar, işsizliğin artması, istihdamın esnekleştirilmesi ve güvencesizleştirilmesi olmuştur.  Zaten bozuk olan gelir dağılımı, emekçiler aleyhine daha da çarpıklaştı. Kredi kartı batağı büyüdü, emekçiler daha borçlu hale geldi. Kriz, yoksulların enflasyonunda artışa neden olurken, reel gelirlerde de ciddi bir aşınma görüldü. Bu dönemde, hükümet krizden en çok etkilenen emekçi kesimleri desteklemek yerine bütçede gelir ve harcama politikalarını sermaye lehine oluşturdu. Ülkemizde bölgesel eşitsizlikler de, 2009 yılında hızla arttı. Özetle, krizin tüm faturası, emekçi kesimlere çıkarılmış oldu. Petrol-İş Sendikası olarak toplumsal gerçeklerin kamuoyunda ayrıntılı bir şekilde tartışılması ve sorgulanması için yapacağımız çalışmaları sürdüreceğiz...”
=
Japonya’da Yunanistan olma korkusu!
Japonya Başbakanı Naoto Kan, mali reformun en öncelikli konuları olduğunu bu çerçevede halen yüzde 5 olan satış vergilerini iki katına çıkarmayı planladıklarını bildirdi.
Kan yaptığı açıklamada, Japonya’nın bono ve tahvil piyasasında yatırımcıların güvenini kaybetmeye başladığı ve bunun da faizleri yukarı doğru itmeye başladığı bir ortamda Yunanistan’da yaşanan ekonomik krize benzer bir durumu engellemeye çalıştıklarını belirtti. Japonya’nın mali reform paketi ile yatırımcıların uzun vadeli desteğini tutmaya devam etmelerini ve kredi derelendirme kuruluşlarının Japonya’nın kredi notunda bir indirime gitmesini engellemeyi çalışıyor.
Bununla birlikte planda, uzun vadede bütçe dengesi hedefi ile halen gelişmiş ülkeler içinde en kötü konumda olan ve iki kat artan Japonya’nın borcun milli gelire oranındaki azalmayı nasıl başaracağı konusunda spesifik fikirler bulunmuyor..
Hazırlanan plan yaklaşık 10 yıldır "rengi siyah" olan Japonya’nın bütçe dengesini sağlanması birincil öncelik haline gelirken bütçe dengesinde tahvil ve bono satışlarından elde edilen gelir ile borç servisi maliyeti hariç olacak.
Japonya hükümeti, bütçe dengesinin sağlanması halinde Japonya’nın halen 30,8 trilyon yen (338,1 milyar dolar) yüzde 6,4 olan borcun milli gelire oranı 2015 yılına kadar yarı yarıya azalacak. 2021/2022 yılından sonra hükümet, düşük borç/ milli gelir oranında istikrarın sağlanmasını hedefliyor.
=
Volvo 29 bin 299 aracı geri çağırıyor
İsveçli otomobil üreticisi Volvo, dünya genelinde 29 bin 299 aracını vitesinde teknik problem olduğu gerekçesiyle geri çağıracağını belirtti. Fransız gazetesi le Monde’da yer alan habere göre, Volvo’nun sözcüsü Per-Aake Frijsberg yaptığı açıklamada, 2010-2011 döneminde üretilen tüm araçların manüel vites kutusunda problem olduğu ifade ederek, vites kolunun yanlış monte edildiğini söyledi.
Frijsberg, geri çağırmaların 6 bin 708 adedinin İngiltere’den olduğunu belirterek, geri kalanların ise Almanya ve İsveç’ten çağrılacağını kaydetti.
‘EN YAKIN ACENTEYE BAŞVURUN’
Şu ana kadar şirketin tespit ettiği sorunla ilgili her hangi bir kazanın bildirilmediğini vurgulayan Frijsberg, hatanın çok kolay düzeltilebileceğini dile getirdi. Frijsberg, söz konusu hatalı araç sahiplerine en yakın acenteye başvurmaları çağrısında bulunarak, sorunun bir saatten daha kısa bir sürede çözüleceğini söyledi.
=
Köylüye 836 bin lira vergi cezası kesildi
ŞanlIurfa'nın Siverek ilçesinde adına hayali şirket kurulduğu iddia edilen bir , 836 bin TL vergi cezası geldi.
Bayırözü köyünde kışları ırgatlık, yazları ise İstanbul'da hamallık yaparak ailesinin geçimini sağlayan 3 çocuk babası Nevzat Yavuzaslan (32), gelen 836 bin TL vergi cezasıyla şaşkına döndü.
Bugüne kadar hiçbir vergi borcunun bulunmadığını belirten Yavuzaslan, kendi adına Ankara ve Antalya'da aynı isimle turizm, inşaat ve gıda şirketi kurduğunu, bu şirketlerin ödenmeyen vergi borçlarının faiziyle birlikte kendisinden tahsil edilmek istendiğini öğrendiğini ifade etti.
Yavuzaslan, konuyla ilgili hukuki mücadele başlattığını dile getirerek, “Bugüne kadar Ankara ve Antalya'da hiç bulunmadım. Ne şirket kuracak bilgim, ne de param var. Bugüne kadar hiçbir belgeye imza atmadım. Birileri kimliğimle hayali şirket kurup devleti dolandırmış. Dolandırıcıların bulunması ve ismimin temize çıkması için avukat tutup mahkemeye suç duyurusunda bulundum. Bu şahıslar tespit edilirse, onlar hakkında maddi ve manevi tazminat davası açacağım” dedi.
=
KTHY uçuşları
askıya alındı
Mali kriz içinde olan Kıbrıs Türk Hava Yolları’nın (KTHY) tüm uçuşları askıya alındı. Dün sabah Ercan Havaalanı'nda grev başlatıldı.
KKTC Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Ersan Saner, KTHY uçaklarının Ercan Havaalanı’nda tutulacağını ve bu sabah uçuş olmayacağını açıkladı.
Soruna çözüm bulma yönündeki çabaların sürdüğün kaydeden Saner, seyahat edecek yolcuların mağdur olmamaları için de çözüm yollarının arandığını kaydetti.
Hava-Sen de KTHY uçuşlarının Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü tarafından önceki gün gece yarısından itibaren askıya alınmasının ardından, dün sabah saat 04.30’dan itibaren Ercan Havaalanı’nda grev başlattı.
Grevden, KTHY dışındaki diğer uçak şirketlerinin seferleri de etkileniyor.
KTHY İHALESİ BUGÜN SONUÇLANACAK
Bu arada, KKTC Başbakanlığı, mali sorunlarını aşmak amacıyla Kıbrıs Türk Hava Yolları’na ortak bulma çalışmaları kapsamında açılan ihalenin bugün KTHY Genel Kurulu;nda değerlendirilerek sonuca gidileceğini bildirdi.
Başbakanlık Basın ve Halka İlişkiler Müdürlüğü;nden yapılan yazılı açıklama, KTHY’nin son yıllarda karşılaştığı mali sorunlarla yüksek zararların KKTC bütçe olanaklarıyla karşılanamaz hale geldiğine işaret edildi.
Bu durumun KTHY’yi sürdürülebilir bir yapıdan uzaklaştırdığı belirtilen açıklamada, "Bu çerçevede, KTHY’nin ülkemizin bayrak taşıyıcısı olarak görevine devam edebilmesi için Bakanlar Kurulu;nun 18 Mayıs tarihinde aldığı bir kararla ortak bulma çalışmaları başlatılmıştır" denildi.
Açıklamada, sürdürülen çalışmalar çerçevesinde, KTHY’nin ortağı ADA Havacılık Ltd. adlı şirketin genel kurulunun dün İstanbul’da toplanarak, KTHY ihalesi için Atlas Jet ve Pegasus şirketleri tarafından verilen teklifleri görüştüğü belirtildi.
=
10 DIŞ HABER
ABD’de barış istemek de yasak
ABD Yüksek Mahkemesi 11 Eylül 2001 saldırılarından bu yana çok kullanılan “terörizme materyal destek” suçlamasıyla “keyfi” soruşturmalara onay verdi. 11 yıldır gündemde olan davada yüksek mahkeme 3’e karşı 6 oyla, Dışişleri Bakanlığının yasaklı örgütler listesinde bulunan gruplara “barışçıl faaliyetlere yönelmesi için uzman desteği” vermek isteyen insan hakları savunucuları hakkında dava açılabileceğine karar verdi. Tavsiye ya da eğitimin yanı sıra para yardımı, teknik uzmanlık gibi destek sunmaları da artık suç sayılacak.
1996 yılında uygulamayan konulan “materyal destek” suçlaması 11 Eylül 2001 saldırılarının gölgesinde Kongre tararından kabul edilen Patriot Act (Vatansever Yasası) ile güçlendirilmiş, 2004’te yeniden biçimlendirilmişti. Bu yasa genel olarak örneğin saldırı öncesi keşif yapmaya katılanlar ile saldırı organize etmek için fon toplayanlar hakkında soruşturma açmayı sağlıyor.
SAVCILAR YASAYI SİLAHA DÖNÜŞTÜRDÜ
“Humanitarian Law Project” adlı örgütün başkanı, emekli yargıç ve Güney Kalifornia Üniversitesi öğretim üyesi Ralph Fertig dahil olmak üzere, insan hakları savunucuları ifade özgürlüğünü dayanak göstererek yasaya karşı çıkıyordu.
Yasaya karşı mahkemeye dava açan fakat davayı kaybeden insan hakalrı savunucularına göre karar ABD’nin şiddet dışı barışçıl yöntemlerle mücadele yöntemlerinden hoşlanmadığını açık bir şekilde gösteriyor. Kararın Anayasa Mahkemesi’nde garanti altına alınan ifade özgürlüğü ile bir çelişki oluşturduğu ileri sürüldü.
İnsan hakları savunucularına göre savcıların elinde korkunç bir silah haline gelen bu yasa ile son 10 yılda ABD’de 150 kişi yargılandı, 60 kişi mahkum edildi. Bazılarına ömür boyu hapis cezaları bile verildi.
İfade özgürlüğüne
büyük tırpan vuruldu
Merkezi Los Angeles’ta bulunan Humanitarian Law Project, Kalifornia’daki bir bölge mahkemesinde açtıkları davada lehlerine bir karar çıkartmış, ancak Barack Obama yönetimi konuyu Yüksek Mahkemeye götürmüştü. Mahkemenin Dışişleri Bakanlığının dayatması ile bu yönde bir karar imza attığı ileri sürüldü. Mahkemenin kararına yargıçlar Stephen Breyer, Ruth Bader Ginsburg ve Sonia Sotomayor karşı çıktı. Breyer, insan hakları avukatlarının,şiddet eylemleri hariç kendilerine karşı dava açılmasına karşı koruma altına alınmalarını savundu.
Örgütün yöneticilerinden Ralph Fertig, baştan beri söz konusu yasaya karşı çıkıyor, “tavsiye” ve “eğitim” ifadelerinin, barış avukatlarının yabancı gruplara şiddetten uzak durmaları tavsiyesinde bulunmalarını yasaklayacak biçimde geniş boyutta yorumlanmaması gerektiğini savunuyordu. Örgüt karardan “derin hayal kırıklığı” duyduğunu açıkladı.
=
Toronto’da G8 ve G20 protestosu
Kanada’nın Toronto kentinde düzenlenecek olan G8 ve G20 zirve toplantıları öncesinde, yüzlerce kişi zirveyi protesto etti. G8 zirvesi 25-26 Haziran’da Toronto’nun 185 km kuzeyindeki Huntsville’de, G20 zirvesi de 26-27 Haziran’da Toronto’nun merkezinde düzenlenecek. “Toparlanma ve Yeni Başlangıçlar (Recovery and New Beginnings)” temasıyla düzenlenecek G-20 zirvesine yönelik ilk protesto önceki gün ABD’de yapılmıştı.
Gelişmekte olan G20 ülkelerinin liderlerini ve ekonomi bakanlarını bir araya getirecek olan zirvede dünyayı şekillendirecek yeni ekonomik kararların alınması bekleniyor. Zirvenin büyük protestolara sahne olması bekleniyor. Dünya genelinde yapılması beklenen protestoların ilki ABD’de yapıldı. ABD’nin çeşitli eyaletlerinde bir araya gelen protestocu gruplar bankaların ve mali piyasaların kurtaılarak krizin emekçilerin sırtına yüklenmesi kınandı. Eylemlerin diğer ülkelere de yayılması bekleniyor.
=
AB: Türkiye’nin eksen
kayması işgalle başladı
Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, “Türkiye’nin Batı’ya sırtını dönmesinden AB’yi sorumlu tutan ABD Savunma Bakanı Robert Gates’e cevap verdi. Barroso, “Türkiye, Batı’dan uzaklaşmaya ABD’nin Irak işgaliyle birlikte başladı” dedi.
G-20 zirvesi öncesi New York Times gazetesine röportaj veren Barroso, Gates’in Avrupa Birliği’ni suçlayan sözlerinin kendisini şaşırttığını söyledi.
Barroso, “Türkiye, NATO içindeki ortaklarından ve Batı’dan Irak işgali ve bir önceki ABD yönetiminin baskısıyla uzaklaşmaya başladı” diye konuştu.
ABD Savunma Bakanı Gates, geçtiğimiz haftalarda yaptığı açıklamada, Türkiye-İsrail ilişkilerinin kötüye gitmesinden endişe duyduğunu belirterek, Avrupa’nın Türkiye ile bağları artırma konusundaki isteksizliğinin, Ankara’yı Doğu’ya doğru ittiğini söylemişti.
Barroso, bazı Avrupa ülkelerinin Türkiye’ye karşı tutumlarının Türkiye’nin üyeliği konusunda “yardımcı” olmadığını ifade ederken, Türklerin kendilerini dinleme şekli ve önerilerine saygı gösterilmesi konusunda aşırı derecede hassas olduğunu söyledi.
=
İsrail soruşturmanın askıya alınmasını istedi
İsraİl, BM’den Mavi Marmara baskınıyla ilgili olarak uluslararası soruşturma açılması yönündeki çabalarını askıya almasını istedi.
İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak, BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon’la görüşmesinin ardından yaptığı açıklamada Gazze ablukasının delinmesi için yeni girişimlerin organize edildiğini, bu nedenle baskınla ilgili soruşturmanın rafa kaldırılmasını istediklerini belirtti.
Gazze’ye yardım götürme amacıyla yola çıkan Mavi Marmara adlı gemiye düzenlenen baskınında 9 kişi hayatını kaybetmişti. BM, baskınla ilgili olarak tarafsız ve güvenilir bir soruşturma açılması çağrısında bulunmuştu. İsrail, baskınla ilgili kendi soruşturmasını açtı. Ancak Türkiye ve bazı Avrupa Birliği ülkeleri bu soruşturmanın güvenilirliği konusunda duydukları kuşkuyu dile getirmişlerdi.
LÜBNAN’A UYARI GELDİ
Ehud Barak, “Yeni gemiler yola çıkma hazırlığında olduğu müddetçe, soruşturmayı belli bir süre için rafa kaldırmanın iyi olacağı yönündeki görüşümüzü dile getirdik.” dedi. Barak, baskınla ilgili kendi soruşturmalarının ise devam ettiğini söyledi. Lübnan’dan yeni bir geminin yola çıkmaya hazırlandığını söyleyen Barak, olası şiddet olaylarından Lübnan’ı sorumlu tutacakları uyarısını yaptı.
=
New York sanığı suçu kabul etti
ABD’nin New York kentindeki Times Meydanı’nda bombalı saldırı girişiminde bulunan Pakistan asıllı Faysal Şahzad suçunu kabul etti. Ünlü Times Meydanı’nda 1 Mayıs günü bombalı saldırı girişiminde bulunduğu iddiasıyla yargılanan Faysal Şahzad yaptığı açıklamada “Birçok kişiyi öldürmek istediğini” söyledi. Manhattan’daki federal mahkemece, aralarında “kitle imha silahı kullanmak” ve “ulusal sınırları aşan terörizm girişiminde bulunma”nın da dahil olduğu 10 ayrı suç işlediği iddiasıyla yargılanan Pakistan asıllı ABD vatandaşı, 30 yaşındaki Şahzad, mahmeye verdiği ifadesinde, saldırı girişiminde bulunduğunu kabullendi. Şahzad, uçakla Dubai’ye gitmek üzereyken yakalanmıştı.
=
Sarkisyan, Türkiye ile
ilişkiler konusunda olumsuz
Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin “Türkiye’nin şimdiki politikası” nedeniyle gelişme olacağına inanmadıklarını söyledi. Almanya’nın başkenti Berlin’de bulunan Sarkisyan, Başbakan Angela Merkel ile görüştü.
İKİLİ İLİŞKİLERİ ELE ALDI
Serj Sarkisyan, görüşmeden sonra düzenlenen ortak basın toplantısında, görüşmede ikili ilişkilerin yanı sıra ağırlıklı olarak Dağlık Karabağ sorununu ve Türkiye-Ermenistan ilişkilerini ele aldıklarını belirtti.
“Türkiye’nin şimdiki politikasıyla ikili ilişkilerde gelişme olacağına inanmıyoruz” diye konuşan Sarkisyan, Türkiye ile Ermenistan arasında aslında ilişkiden söz edilemeyeceğini, yakınlaşma çabaları çerçevesinde imzalanan protokolün TBMM’de henüz kabul edilmemesi nedeniyle Ermenistan Parlamentosunda da onaylanmadığını söyledi. Sarkisyan, “Türkiye ile ilişkilerin normalleştirilmesi için büyük bir siyasi iradenin mevcut olması gerektiği, bunu da Türk tarafında göremedikleri” görüşünü dile getirdi.
Bölgelerinde dengeli bir politika izlediği gerekçesiyle Almanya’nın çabalarını da takdir ettiklerini ve Almanya ile ilişkileri daha da derinleştirmek istediklerini belirten Sarkisyan, kültürel, ekonomik ve siyasi ilişkilerin yanı sıra askeri alanda da iş birliği yapacaklarını kaydetti.
Sarkisyan ayrıca, Merkel’i Ermenistan’a davet ettiğini, Merkel’in de bu davete sıcak baktığını sözlerine ekledi.
=
Cundullah’tan Tahran’a misilleme tehdidi
İran’da faaliyet gösteren Cundullah örgütü, liderleri Abdülmelik Rigi’nin idam edilmesine misilleme tehdidinde bulundu. İnternetteki radikal dinci siteleri izleyen Amerikan izleme merkezi SITE’nin bildirdiğine göre, yazılı bir açıklamada bulunan örgüt, Rigi’nin idamına sert karşılık vermekle tehdit etti ve “Tarih, daha nice Abdülmelik’lerin doğuşuna şahitlik edecek. İran’daki baskı rejimi yenilecek ve hareket bu büyük günü kutlayacak” denildi. Örgüt ayrıca, Rigi’nin idam edildiği haberine de tepki gösterdi ve liderin işkencede öldüğünü ve yetkililerin skandalı örtbas etmek için idam edildiğini açıkladığını ileri sürdü. Devlet televizyonu 20 Haziran’daki haberinde, Rigi hakkındaki idam cezasının Tahran’daki Evin cezaevinde infaz edildiğini duyurmuştu. Rigi, şubatta özel operasyonda yakalanmıştı.
ABD, İran’ı yaptırımlarla vurmak istiyor
ABD Senatosu ve Temsilciler Meclisi'nin İran'a yaptırımlar tasarısı üzerinde çalışan alt komisyonu, Tahran'a yönelik yeni ekonomik yaptırımlar paketi üzerinde anlaşmaya vardı.
İran'a benzin ve diğer ham petrol ürünlerinin ihracına engel olunması ve ABD bankalarının İran Devrim Muhafızlarına mali hizmetler sunan yabancı bankalarla iş yapmasının yasaklanması üzerine odaklanan taslak anlaşma, önemli İran bankaları ya da Devrim Muhafızları ile iş yapan yabancı bankaların ABD mali sistemine girişinden mahrum edilmesini öngörüyor.
İran'a ham petrol satışlarıyla ilgisi bulunan kuruluşların ABD pazarlarından dışlanmasını içeren düzenleme, sigorta, finans ve nakliye şirketleri de dahil olmak üzere, İran'ın enerji sektörünün geliştirilmesine yardım eden yabancı şirketlere yeni cezalar getiriyor. Düzenleme, Amerikan bankalarının, İran Devrim Muhafızları ile iş yapan ya da İran'ın nükleer programına yardım eden yabancı bankalarla mali işlem yapmasını yasaklarken, ABD eyaletleri, yerel yönetimler ve diğer yatırımcıların İran'ın enerji sektörüyle ilgisi bulunan yabancı şirketlere yönelik yatırımları kısabilecekleri bir yasal çerçeveyi de sunuyor.
KONGRE ONAYI GEREKİYOR
Taslak anlaşmanın yasalaşabilmesi için, tasarının her iki versiyonunu birleştirmekle görevli Temsilciler Meclisi-Senato Konferans Komitesi'nin diğer üyelerince de onaylanması ve onayın ardından da Kongre'nin her iki kanadınca kabul edilmesi gerekiyor.
Beyaz Saray sözcüsü Robert Gibbs, yaptığı açıklamada, taslağın kabul edilmesini takdirle karşıladıklarını açıkladı.
=
SPOR 13
Kartal kanatlarını güçlendirdi
Beşiktaş, Almanya’nın Vfb Stuttgart takımından transfer ettiği 25 yaşındaki sağ kanat oyuncusuyla 3 yıllık sözleşme imzaladı. Alman futbolcu sabah erken saatlerinde Maslak Acıbadem Hastanesi’nde sağlık kontrolünden geçmesinin ardından saat 14.00’te Beşiktaş Nevzat Demir Tesisleri’nde düzenlenen imza töreninde, kendisini siyah-beyazlı renklere bağlayan 3 yıllık sözleşmeye imza attı.
Roberto Hilbert, Serdal Adalı’nın da katıldığı imza töreninde yaptığı açıklamada, “Büyük bir camiaya geldim. Burada olmaktan mutluyum. Çok iyi işler yapacağımı düşünüyorum. Takım daha da ileriye gidecek.
Doğduğum yerde Türkler çoktu. Onlarla beraber yaşadım. Çok sayıda Türkiyeli arkadaşım var bu yüzden Türkiye kültürünü yakındna tanıyorum. Almanya’da Ersen Martin’le aynı sokakta oturdum. Kendisi aile dostum. Stuttgart’a ilk geldiğimde şanpiyonlukla tanıştım. Futbol yaşamımda inişlerim ve çıkışlarım oldu. Bu camiada yeni bir sayfa açıp yükselişimi sürdüreceğim. Stuttgart’ta sağ kanatta oynuyordum ama her iki kanatta da oynayabilirim. Fabian Ernst’in burada olması, hocamızın Alman olması benim için avantaj. Beşiktaş’a çok faydalı şeyler yapacağıma inanıyorum” diye konuştu.
ADALI: YILDIZ TRANSFERİ YOK
Hilbert’in imzasının ardından konuşan yönetim kurulu üyesi Serdar Adalı, transfere harcanan yüksek paralarla ilgili eleştirilere yanıt verdi. “Transfer bütçesini aşmamamızın olanağı yok” diyen Adalı, “Sponsor aracılığıyla bu transferleri yapabileceğimizi belirttik. Quaresma transferini bizzat kulübümüz gerçekleştirdi. Sezon başında yaptığımız transferi bütçemizi zorlayarak gerçekleştirdik. Sponsor arayışımız sürüyor ama ortada olumlu bir sonuç yok. Sponsor olursa, Robinho da olur başkası da... Şu durumda yıldız transferi mümkün değil. Hocamızın vereceği rapor bizim için esas. O rapordan sonra nereye transfer yapacağımız belli olacak. Bu koşullar oluşmadan yurtdışı transferi olmayacak” ifadelerini kullandı.
Hilbert’in ailesini Türkiye’ye getireceklerini ve kendisine bir ev tutacaklarını belirten Adalı, kampa gitmeden önce futbolcuların alacaklarının ödeneceğini de açıkladı.
Öte yandan, Beşiktaş futbol takımı yeni sezon öncesi bugün BJK Nevzat demir tesislerinde bir araya gelecek.
Teknik direktör Bernd Schuster, yeni transferler ve eski futbolcular tesislerde düzenlenecek sabah kahvaltısında bir araya gelerek tanışacaklar.
Hazırlıklarını 26 Haziran’a  kadar İstanbul’da sürdürecek olan siyah-beyazlılar, hazırlık kampı için 26 Haziran Cumartesi günü Avusturya’nın Pongau bölgesindeki St. Johann kasabasına gidecek.
10 Temmuz’a kadar burada kamp yapacak olan siyah-beylazlılar, 15 Temmuz Perşembe günü Avrupa Ligi ikinci ön eleme turu ilk maçında Vikingur ile BJK İnönü Stadı’nda karşı karşıya gelecek
Roberto Hilbert kimdir?
BeŞİktaŞ’ın bu sezon Bernd Schuster ve Ricardo Quaresma’dan sonraki üçüncü transferi olan Roberto Hilbert, Almanya Ligi’nin(Bundesliga) kalburüstü sağ kanat oyuncularndan biri. 16 Ekim 1985 Batı Almanya doğumlu olan sağ kanat oyuncusu futbola doğduğu bölgenin yerel takımı olan Jahn Forcheim’ın alt yapısında başladı.
Almanya’nın alt liglerinde henüz çok genç yaşta göterdiği performansla Bundesliga takımlarının transfer listelerine girdi. 2006 Yazı’nda Almanya’nın köklü kulüplerinden Vfb Stuttgart, Bundesliga II’de oynayan 21 yaşındaki Hilbert’i  kardosuna kattı.
Hilbert, Stuttgart’daki ilk sezonunda ilk 11’in değişilmez oyuncusu olmayı başardı ve Almanya ulusal takımına kadar yükseldi. Sekiz kez Almanya formasını giyen Hilbert ilk maçına 2007 Martı’nda Danimarka karşısında çıktı. Aynı sezon Stuttgadt ile Bundesliga şampiyonluğu yaşayan Hilbert, gerekteğinde sağ bek oynayabildiği gibi hücum gücü de yüksek bir oyuncu olarak tanınıyor.Birgün
=
Wibmledon’da
biz de varız
Dünyanın en prestijli tenis turnuvası olan Wimbledon’da Türkiye’yi temsil eden Marsel İlhan tarihi başarısının ardından zoru başardığını söyledi.  Marsel İlhan, “Ben de biraz kötü başladım, ondan sonra daha iyi oynadım ve galip geldim. Çok zor bir maçtı. Benim için önemli, çünkü Wimbledon’a ilk kez katıldım ve bu maçı kazandım” diye konuştu.
Marsel İlhan’ın antrenörü Can Üner de karşılaşmanın beklediklerinden daha zor geçtiğini, ancak Marsel İlhan’ın zoru başardığını söyledi. Başarılı tenisci 2. turda 31. numaralı seri başı Romanyalı Victor Hanescu ile karşılaşacak.
FEDERER GEÇ AÇILDI
Erkeklerde 1 numaralı seribaşı olan İsviçreli Roger Federer, ilk turda Kolombiyalı Alejandro Falla ile karşılaştı. Rekortmen tenisçi, dünya sıralamasında 65. sırada bulunan rakibini setlerde 2-0 geriye düşmesine rağmen 3-2 mağlup etmeyi başardı. Turnuvanın 3 numaralı seribaşı Novak Djokovic de Federer gibi galibiyete 5 sette ulaştı. İlk turda Belçikalı Olivier Rochus ile karşılaşan Sırp raket,  4-6, 6-2, 3-6, 6-4 ve 6-2’lik setlerle maçtan galip ayrıldı.
Erkeklerde ilk günün diğer maçlarında Cilic ve Ljubicic haricindeki favori raketler ilk turu kayıpsız geçti. Hırvat raket Marin Cilic, Alman Florian Mayer’e 3-0 yenilirken bir diğer seribaşı Hırvat raket Ljubicic, Polonyalı rakibi Michal Przysiezny’Ye 3-0 yenilerek elendi. Diğer ilk gün karşılaşmalarında, 21 numaralı seribaşı Gael Monfils, Arjantinli Leonardo Mayer’i 3-0, 22 numaralı Feliciano Lopez ise ABD’li Jesse Levine’i, 16 numaralı seribaşı Jurgen Melzer de Jamaikalı Dustin Brown’ı 3-1’lik skorlarla geçti. İlk günün diğer sonuçları şöyle: K.Anderson-N.Davidenko: 3-2, V.Hanescu-A.Kuznetsov: 3-2, R.Ram-A.Roddick: 0-3, P.Luczak-T.Robredo: 3-1, M.Gonzalez-L.Hewitt: 1-3, T.Berdych-A.Golubev: 3-0.
KADINLARDA SÜPRİZ YOK
Wibmledon’un ilk gününde kadınlarda seri başı raketler rakiplerini zorlanmadan geçti. Sırp raket Jelena Jankovic İngiliz rakibi Robson’u, Venüs Williams Paraguaylı rakibi Rios’u, Kim Clijters İtalyan Camerin’i ve Justin Henin de Letonyalı rakibi Sevastova’yı 2-0’lık setlerle geçti.
=
Formam için oynarım
Serkan Balcı yaptığı açıklamada, yeni sezon öncesi kendine olan güveninin tam olduğunu belirterek, “Sağbek veya orta saha fark etmez. Hocamız bana sağbekte güveniyorsa bu benim işimi iyi yaptığım anlamına gelir. Benim için her şeyden çok forma giymek önemli. Para için değil forma için oynarım. Oynamadan aldığım parayı ne yapayım? Ben cebime çok para girdiğinde değil, puan tablosunda üst sıralarda yer aldığımızda keyif alan birisiyim. Trabzon’da ailemle birlikte çok mutluyum. Umarım yeni sezonda da bu mutluluğumuz artarak devam eder” diye konuştu.
KAMP BAŞLIYOR
Trabzonspor’da 27 Haziran’da başlayacak olan Davraz kampı öncesi farklı takımlarda kiralık olarak forma giyen oyuncularda dâhil olmak üzere tüm futbolcular kampa çağrıldı. 25 - 26 Haziran tarihlerinde Trabzon’da sağlık kontrolünden geçecek olan futbolcuların, tümünün kampa götürüleceği belirtildi.
=
Sofuoğlu San Marino’da
Dünya Superbike şampiyonu Kenan Sofuoğlu, hafta sonu Misano Adriatico Pisti’nde koşulacak yarış için yarın San Marino’ya hareket edecek. Misano Pisti’nin kendisi için ‘favori’ pistler arasında yer almadığını belirten Sofuoğlu,
”Şu an lider durumdayım ve liderliği bırakmak istemiyorum. Eğer bu yarışı da kazanırsam rakibimle aradaki puan farkı 10’a çıkacak.”dedi. San Marino’daki sezonun 8. ayak yarışı pazar günü 14.30’da koşulacak.
=
Engelli yüzücülerin başarısı
Almanya'nın başkenti Berlin’de yapılan 24. Uluslararası Almanya Engelliler Yüzme Şampiyonası’na katılan 2 sporcumuz Dünya Şampiyonası vizesi almayı başardı.
Engelli yüzücülerimizden Beytullah Eroğlu ile Özlem Baykız, Berlin Avrupa Spor Parkı Yüzme ve Atlama Salonu’nda yapılan ve 47 ülkeden 630 sporcunun katıldığı şampiyonada elde ettikleri derecelerle Hollanda’da yapılacak Dünya Şampiyonası’na katılma hakkı kazandılar.
=
KUPA GÜNLÜĞÜ
Del Bosque daha fazlasını istiyor
İspanya, H grubundaki ilk maçında İsviçre’ye süpriz bir şekilde yenilmesinin ardından ilk puanlarını 2-0’lık Honduras galibiyetiyle elde etti. Cuma günü gruptan çıkması kesinleşen Şili ile karşılaşacak olan İspanya’da teknik direktör Vicente Del Bosque galibiyetten emin konuştu. Hem İsviçre hem de Honduras karşısında çok iyi oynadıklarını ancak son vuruşlarda sıkıntı yaşadıklarını belirten Del Bosque, “Şili maçını kazanmaktan başka seçeneğimiz yok, yolumuza devam edebilmemiz için gollü bir galibiyete ihtiyacımız var ve bunu başaracak güce sahibiz” dedi.

Koren: İngiltere’yi evine göndereceğiz
C grubu takımlarından Slovenya, Cezayir galibiyeti ve ABD beraberliği ile son maçlar öncesi 4 puana sahip.
Takım kaptanı Robert Koren bugün oynayacakları İngiltere maçı için iddialı konuştu.

‘SON 16’YA KALACAĞIZ
Dünya kupasında son 16 takım arasına kalacaklarına takım olarak çok inandıklarını belirten Koren, İngiltere’yi evine göndermek istediklerini belirtti.
İngiltere karşısında bir süprize imza atmamaları için hiç bir sebep göremediğini belirten West Bromwich Albidnlu futbolcu, “Dünya kupasına katılmamız ülkemiz açısından büyük bir başarıydı, şimdi herkes devamını bekliyor. Hepimiz İngiltere’nin gücünün farkındayız ama biz de iyi takımız ve İngiltere’yi evine erken göndereceğiz” dedi.

Almanya’da İtalya milli takımı karşıtı şarkı gözde oldu
Almanya’da bir grup komedyen tarafından hazırlanan ve İtalya hakkında pek de sempatik olmayan ifadelerle doldurulan “İtalya olmamalı” isimli şarkı radyolarda en çok istek alan parça haline geldi. Komedyenlerin şarkıyı söylerken çektikleri video ise internette tıklanma rekorları kırıyor. Şarkı içinde yeralan ifadelerden bir bölümü şöyle;
Dünya Kupası’nı kimin aldığı/ Kimin umurunda/ İtalya olmamalı/İtalya olmamalı/
İtmek, tükürmek ve küfür etmek/ İtalyan futbolu bu/
Altın zincir ve altın ayakkabı/ Kremler ve jöleler/ Hepiniz fahişe gibi görünüyorsunuz/
Pizza, makarna, mafya ve Berlusconi/ Yeter artık/ Daha fazla istemiyoruz/
Kupada günün programı...
»17.00 C Grubu Slovenya - İngiltere
(Port Elizabeth)
»17.00 C Grubu
ABD - Cezayir (Pretoria)
»21.30 D Grubu
Gana  - Almanya
(Johannesburg - JSC)
»21.30 D Grubu Avustralya – Sırbistan
(Nelspruit )
=
14 TELEVİZYON
Bu kez sondu, ama...
2008 Sundance Film Festivali’nde Jüri Büyük Ödülü’nü kazanan Donmuş Irmak, ABD ile Kanada sınırında yaşanan insanlık dramını çarpıcı biçimde sergiliyor
DONMUŞ IRMAK    CNBC-e / 22:00
Orijinal Adı: Frozen River Yönetmen: Courtney Hunt
Oyuncular: Melissa Leo, Misty Upham
Türü: Gerilim / Macera Yapım Yılı: 2008
Yalnız yaşayan Ray (Melissa Leo) ve Mohawk yerlisi Lila (Misty Upham) hayatlarını sürdürebilmek için sınırdan kaçak göçmen taşıma işine girmişlerdir. Kış aylarında suları donan St. Lawrence Nehri’nin buzları üzerinden eski bir arabayla Güney Asyalıları ve Uzak Doğuluları karşı yakaya geçirirken iki kadın, her seferin kendileri için son olması için söz verirler, ancak işler istedikleri gibi yolunda gitmez. Plattsburgh’da sıfır derecenin altında çekilen film, düşük bütçeye rağmen ekibin üstün gayretleri ile 24 günde tamamlanmış. Çoğunluğunu ilk kez kamera karşısına geçen insanların oluşturduğu oyuncu kadrosuna göre, başroldeki Melissa Leo’nun motivasyonu başarıyı getirmiş. Frozen River, yönetmenin kadın gözüyle işlediği yürekli ve dokunaklı hikâyesi, gerilimin üst düzeyde tutulması, örgüsü sağlam anlatım yapısı ve de dinamik kurgusuyla dikkat çekiyor.

Hüzünlü insanıyla tezatlar ülkesi
PUSULA    TRT 1 / 00:30

Mİthat Bereket ve ekibinin hazırladığı Pusula programında ilginç yönleriyle Venezuela dosyası 2. bölümüyle ekranda… Venezuela denilince akla 3 şey geliyor: ABD’ye tek başına kafa tutan lider Hugo Chavez, neredeyse dünyadaki bütün güzellik yarışmalarında dereceye giren güzel Venezuela kadınları ve zengin petrol yatakları… Mithat Bereket, Venezuela’nın nasıl bir tezatlar ülkesi olduğunu anlatmaya devam ediyor.
Bir yanda tropikal kara iklimi ve nefis adalar; diğer yanda karlarla kaplı And Dağları… Bir yanda büyüleyici Amazon ormanları, diğer yanda büyük çöller… Dünyanın en büyük petrol kaynaklarının üzerinde oturan ama henüz yoksulluktan kurtulamamış insanlar…
Hemen kuzeyindeki ‘süper güç’ Birleşik Devletler’e her fırsatta kafa tutan ama buna rağmen ABD’lilere petrol satan bir devlet başkanı… Kimilerine göre bir ‘diktatör’, kimilerine göre bir ‘halk kahramanı’…
Her zaman kıpır kıpır ve mutlu görünen ama bir o kadar da hüzünlü insanların diyarı, tezatlar ülkesi Venezuela…

ADAB-I MUAŞERET    SHOW TV / 20:00
Yönetmen: Emre Akay Oyuncular: Tarık Ündüz, Salih Kalyon, Yıldız Asyalı, Hasibe Eren Türü: Komedi Yapım Yılı: 2009
Matematİk öğretmeni olan babası  Nurettin Bey’le (Salih Kalyon) birlikte okul değiştirme rutinlerinin sıklaşması Aykut’u (Tarık Ündüz) bunaltmaya başlamıştır. Zeynep (Yıldız Asyalı), kızlardan oluşan “Adab-I Muaşeret” adlı çetenin lideridir. Adap kızlarına karşı direnen grup ise, okulun asi öğrencilerinden Eko’nun (Bora Akkaş) liderliğindeki “Mokokolar” çetesidir. Bu iki çete arasındaki ezeli rekabet, sene boyunca birbirinden eğlenceli atışmalara neden olacaktır. Öğrencilerin kafalarına göre hareket ettikleri çivisi çıkmış okulu hizaya sokmak üzere yeni görevine başlayan Nurettin Bey’i zor günler beklemektedir. Fakat en büyük desteği okulun kıdemlilerinden Edebiyat Öğretmeni Fatma Hanım nam-ı diğer “Miss Piggy”den görecektir.


BİR KADININ PORTRESİ    SİNEMA TV / 21:00
Orijinal Adı: The Portrait of A Lady Yönetmen: Jane Campion
Oyuncular: Nicole Kidman, John Malkovich, Barbara Hershey, Mary-Louise Parker Türü: Dram Yapım Yılı: 1996
Jane Campion’ın yönettiği ve Henry James’in aynı adlı romanından uyarlanan filmde Nicole Kidman, olağanüstü bir oyunculuk sergiliyor. ABD’li Isabel Archer’a (Nicole Kidman) ailesinden yüklü miktarda miras kalır. İngiliz talibinin evlenme teklifini reddeden genç kadın, kendi yolunu kendisi çizmek amacıyla Avrupa seyahatine çıkar. Çok iyi dost olduğu Madam Serena Merle (Barbara Hershey) Isabel’i sanat koleksiyoncusu Gilbert Osmond (John Malkovich) ile tanıştır. Kendinden yaşça büyük bu adamdan çok etkilenen genç kadın onunla evlenir. Bir süre sonra bu evlilik Isabel için büyük bir kâbusa dönüşecektir.


SOĞUK NEFES    KANALTÜRK / 19:50
Orijinal Adı: Hard To Kill Yönetmen: Bruce Malmuth
Oyuncular: Steven Seagal, Kelly Lebrock, William Sadler,
Frederick Coffin, Bonnie Burroughs, Andrew Bloch
Türü: Aksiyon/Macera Yapım Yılı: 1990
KalİforniİYa’lı sahtekâr politikacılar, tetikçileri aracılığıyla Los Angeles’lı dedektif Mason Storm’ a saldırı düzenletir ve sonra da ölüme terk ederler. Fakat çok yakında Mason’u öldürmenin ne kadar zor olduğunu anlayacaklardır. Mason, yedi yıl boyunca koma-bakım ünitesinde kalmıştır. Fakat iyileşir ve öcünü almak için kolları sıvar.

BİLLY BATHGATE    TNT / 20:00
Orijinal Adı: Billy Bathgate
Yönetmen: Robert Benton
Oyuncular: Dustin Hoffman, Nicole Kidman
Türü: Polisiye/Dram Yapım Yılı: 1991
Bir mafya patronunun çöküşü
1930’lu yıllardaki New York’a bir yolculuk… New York sokaklarında serserilik yapan 15 yaşındaki Billy Bathgate bir kahraman ararken, gangster Schultz’u bulur. Yeni yaşamına Schultz’un ayak işlerini yaparak başlayan Billy Bathgate, zaman içinde ünlü gangsterin sağkolu olur ve uzatmalı sevgilisi Drew Preston’a göz kulak olmakla görevlendirilir. Billy Bathgate, kendisini bu sayede zenginliğin ölümle kol kola gezdiği bir dünyada bulacaktır.
=
KÜLTÜR - SANAT 15
Franco İspanyası’ndan Kaçak Filmler
Franco döneminde bir grup bağımsız yönetmenin rejime karşı el altından ürettikleri filmlerden oluşan program, ilk kez Türkiye izleyicisiyle buluşuyor. “Gizli: Franco İspanyası’ndan Kaçak Filmler” başlıklı programın açılış günü 24 Haziran Perşembe saat 17.30’da sinema eleştirmeni Alin Taşçıyan, “Erkekler İçin Tarla” filminin yönetmeni Mariano Lisa ve programın küratörü Manuel Barrios’un katılacağı “Franco İspanyası’nda Sinema” konulu söyleşi İstanbul Modern Sinema’da gerçekleşecek.
Çeşitli başlıklar içeren programda yer alan filmler, 1975’te siyasi tutuklular için yapılan af eylemlerini, bir grup sanatçının Montserrat Manastırı’nda ölüm cezasına çarptırılan ETA militanlarının davalarına karşı yaptığı oturma eylemini, 1974’te militan anarşist Salvador Puig Antich’in idam edildiği gece, beş eski siyasi tutuklunun hapishane anılarını paylaşmalarını aktarıyor. Aynı zamanda bir grup genç boğa güreşçisinin başına gelen talihsizlikleri anlatan, Galiçya ve Endülüs’teki kırsal yokluğu yansıtan, 1968 ruhuyla İspanya’nın Katolik burjuva kültürünü eleştiren, politik, cinsel, sosyal devrim temalarını işleyen, Franco döneminde bile fuhuş ve gece hayatıyla ünlü semti El Paralelo’yu belgeleyen filmler de gösterime sunulacak.
SANATLA İSPANYOL TARİHİNE YÖN VERMEK
Katalonya’da kaçak film üreten, dağıtan ve gösterim yapan yönetmenler, Franco karşıtı ilkeleriyle film yapmış, film kulüplerinden sosyal ve kültürel derneklere uzanan bir dağıtım ağı kurmayı bile başarmışlardır. Çoğu yönetmenin kimliğini sakladığı bu filmler, her ne kadar İspanyol sinema tarihinin marjinal kısmını temsil etse de diktatörlüğün son yıllarına dair ilk elden kaydettikleri belgeler çok önemli bir rol oynar.
İç Savaş’tan sonra doğan sinemacılardan oluşan bu ekip barınak sorunları, göçler, siyasi tutuklular, ifade ve konuşma özgürlüğünün kaldırılması gibi konuları işleyerek o zamanki rejimin psikolojik, sosyal, ekonomik ve kültürel sonuçlarını sinema tarihine aktarırlar. Sürgünle entelektüel yok olma arasında bir seçim yapmaya zorlanırlar. Buna karşın kendilerini ifade etmeyi ve sanatlarını İspanyol tarihinin yönünü değiştirecek politik bir hareketin hizmetine sunmayı tercih ederler.
Filmlerin çoğu orijinal formatlarında korunamadığından dijital formatta sunulacak. Tüm filmler İngilizce ve Türkçe altyazılı olarak gösterilecek. Film gösterimleri müze ziyaretçilerine ücretsiz olacak.
Program listesi
1.    PROGRAM: POLİTİK MÜCADELE
1-8 Şubat 1976 Eylemleri- Anonim, 1976,
Üzerinde hiçbir oynama yapılmamış, o anda çekilen bu görüntüler 1975 yılındaki siyasi tutuklular için af eylemlerine ait. Toplu sivil ayaklanmaya dair ender görülecek bir belge niteliğinde olan videoya o zamanın polis telsizinden mesajlar eşlik ediyor.
Dağ-Anonim, 1970
Bir grup sanatçı ve aydının Montserrat Manastırı’nda ölüm cezasına çarptırılan ETA militanlarının 1970’teki davalarına karşı yaptığı oturma eylemini kayda geçiriyor.
El Sopar-Pere Portabella, 1974
1974 yılında militan anarşist Salvador Puig Antich’in idam edildiği gece, beş eski siyasi tutuklu bir çiftlik ahırında buluşur ve hapishane anılarını anlatırlar. İspanyol bağımsız sinemasının önemli destekçilerinden olan avangard sanatçı Portabella, içten dili ve dokunaklılığıyla bir belgesel klasiği yaratıyor.

2. PROGRAM: AHLAK VE TOPLUM
Mutlu Paralelo - Enric Ripoll i Freixes ve Josep Maria Ramon, 1964
Barselona’nın Franco zamanında dahi fuhuş ve ateşli gece hayatıyla ünlü olan semti El Paralelo üzerine çarpıcı bir belgesel.
Ağaçlardan Uzakta-Jacinto Esteva-Grew, 1963-70
60’lar İspanyol sinemasından bir kilometretaşı! Buñuel klasiği, Ekmeksiz Toprak’ı (1932) yeniden yorumlayan film acı ve ölümle ilgili bilinen adetlerin sapkınlığını inceliyor. Çekimleri yedi yıl boyunca haftasonlarında yapılan film, İspanya’daki ülke rejiminin de teşvik ettiği hızlı modernleşme hareketine karşı bariz bir protesto niteliği taşıyor.

3. PROGRAM: TAŞRA VE KENT: GEÇİM MÜCADELESİ
52 Pazar-Llorenç  Soler, 1966
İspanyol boğa güreşi üzerine çekilmiş en iyi filmlerden biri! Bir grup genç boğa güreşçisinin başına gelen talihsizlikleri anlatan film aynı zamanda kısıtlı imkânlarla yaşayan sosyal sınıfın umut ve korkularını çok iyi yakalıyor.
Öfkeye Doğru Uzun Bir Yolculuk-Llorenç  Soler, 1969
İspanyol mucizesinin altındaki gerçek: Kadın ve erkeklerden oluşan yığınlar kaderlerini şehre emanet etmek üzere taşrayı terk ederler.
Erkekler İçin Tarla-Kollektif Film Class (Helena Lumbreras ve Marià Lisa), 1973
Kaçak sinema hareketinde yer alan sadece iki kadın yönetmen var. İkili, bu kilit çalışmalarında birbirinden farklı iki bölge olan Galiçya ve Endülüs’teki kırsal yokluğu inceliyorlar.

4. PROGRAM: ESTETİK TAHRİP: ANARŞİ VE ABSÜRT
Toplu İstifa-Antoni Padrós, 1973
Çok yakın zamanda restore edilen film devrimci ile bezgin olmak arasında kalan politik ve cinsel anlamda tatminsiz karakterleri ve bu karakterlerin yaşadığı çöplüğü gözlemliyor. Toplu İstifa, müzikal yapısı, rüyamsı sahneleri ve kinayeli anlatımıyla İspanyol avangard sinemasının en heyecan verici örneklerinden. Yönetmen Padrós gündüzleri bankacılık yaparken, geceleri özgürlük için umutsuzca ağlayan bu dünyayı filme almış.

5. PROGRAM: SINIRIN ÖTESİ: ÖFKENİN ESTETİĞİ
…ve sonra kimse gülmeyecek - Manel Esteban, 1968
Esteban 1968’de tüm dünyaya yayılan isyan ruhunu yakalayarak eleştiri sopasını rejimden öteye, İspanya’nın Katolik burjuva kültürüne doğru daha da sertçe sallıyor.
Sexperience-José María Nunes, 1968
Avangard sinema hareketinin temsilcisi olan Barselona Okulu’nun kurucu üyelerinden Nunes, filminde iç içe geçmiş cinsel ve sosyal devrim temalarını işliyor.
Yaşlı bir adamla genç bir kızın üzerinden 1968 yılındaki gazete manşetlerini ve kabaran başkaldırıların bu karakterlerde yarattığı etkilerini izliyor. Filmin hikâyeye aykırı olan ses şeridi de dikkat çekici: Dalgalar, ayak sesleri ve araba gürültüsü gibi, görüntüyle eşzamanlı akmayan bu soundtrack, Franco dönemi İspanyası’yla onun yansıyan imajı arasındaki kopukluğu da simgeliyor.
=
Hukukçulardan ‘Sivas Olayları’ belgeseli
Ankara Barosu, ‘Sivas Olayları’na ilişkin dava sürecinde yaşananları, hukukçuların ve müdahil avukatların dili ile anlatan ‘Alaz’ adlı belgesel hazırladı.
Ankara Barosu Yönetim Kurulu Üyesi ve belgeselin yapım sorumlusu avukat Onur Tatar, Türk hukuk tarihinin, İstiklal Mahkemeleri yargılamaları, Yassıada yargılamaları, sıkıyönetim, askeri darbe dönemi ve olağanüstü dönem yargılamaları, parti kapatma davaları ve Yüce Divan yargılamaları gibi onlarca önemli davayla dolu olduğunu belirterek, bu davaların, nadiren hukukçuların dili ve kalemiyle kamuoyu ile paylaşıldığını kaydetti.
“Sivas Katliamı Davası’nın da kamuoyuyla hukukçuların ve müdahil avukatların dili ile bugüne kadar paylaşılmamış davalardan bir tanesi olduğunu” ifade eden Tatar, “2 Temmuz 1993’te 35 insanın ölümü ile sonuçlanan olayların, 17 yıl süren ve daha da devam edecek olan yargılaması esnasında yaşananların mağdur ve müdahil avukatlarının dili ile aktarılması çok önemlidir” diye konuştu.
Belgesele ‘Alaz’ isminin ise olayların ertesinde yaşananların etkisi ile çocuğuna ‘Alaz’ adını veren bir meslektaşlarından esinlenerek,  seçildiğini belirten avukat Tatar, Ankara Barosu’nun, bu çalışmayı, Sivas’ın ‘Alaz’ının Türkiye’yi sarmaması için hazırladığını kaydetti. Belgeselin ilk gösterimi  5 Temmuz’da, Ankara Barosu Eğitim ve Kültür Merkezi’nde.
=
Klasik müziğin efsane orkestrası İstanbul’da
160 yılı aşkın tarihiyle, Avrupa klasik müzik tarihinin mihenk taşı sayılan Viyana Filarmoni Orkestrası, ünlü şef Riccardo Muti’nin yönetiminde ilk kez 38. Uluslararası İstanbul Müzik Festivali kapsamında, bugün saat 20.00’de Haliç Kongre Merkezi’nde festival izleyicisiyle buluşuyor. Konserde, Ricardo Muti yönetimindeki Viyana Filarmoni Orkestrası Mozart ve Schubert’in senfonilerinin yanı sıra, Tchaikovksy’nin başyapıtı “Pathetique” senfonisinin unutulmaz bir yorumunu da sunacak.
Klasik müzik dünyasının en tanınmış orkestralarından biri kabul edilen Viyana Filarmoni, Richard Wagner’in “dünyadaki en olağanüstü orkestralardan biri” ve Anton Bruckner’in “en üstün müzikal birlik” olarak yorumluyor. Ayrıca Orkestra’yla ilgili olarak; Johannes Brahms kendisini onların bir “dostu ve hayranı” olarak nitelerken Gustav Mahler “müzik sanatının bağları” ile bağlandıklarını ifade ediyor.
=
İranlı sanatçı Ahmedinejad’ın
ödülünü
reddetti
FOTOĞRAF ve cam sanatçısı, şair, İran Fotoğraf Sanatçıları Derneği sekreteri Meryem Zendi, İslami Kültür ve Rehberlik Bakanlığı’nın verdiği ödülü reddetti. Zendi, Kültür Bakanı’na hitaben yazdığı mektupta, sansürün katı biçimde uygulandığı, can korkusunun egemen olduğu bir ortamda, söz konusu ödülü almak için bir sevinç ve istek duymadığını ifade ederek ödülü reddetti. Bakanlık, 70 sanatçıyı birer mektup yazarak, Ahmedinejad’ın katılacağı bir toplantıya davet etmiş, ödüllerin de bu törende verileceğini ilan etmişti. Meryem Zendi’nin, yayınlanmış fotoğraf albümleri içinde en tanınmış olanıysa, sinema ve tiyatro oyuncularının, şairlerin ve yazarların portrelerinden oluşan “Çehreha” (Yüzler) adını taşıyor.
=