Vıjay Prashad ABD 1998’den beri Venezuela hükümetini devirmeye çalışıyor. O zamandan bu yana ABD hükümetine tehdit unsuru oluşturan şey, o sene Hugo Chavez’in iktidara gelmesiyle ivme kazanan Bolivar hareketi oldu. Chavez Venezuelalı işçilerin oyunu alarak iktidara geldi, onlara daima görmezden gelinen temel ihtiyaçlarını karşılamayı vaat etti. Dünyanın en büyük petrol rezervlerine sahip olan Venezuela o […]

ABD neden Maduro’yu indirmek istiyor?

Vıjay Prashad

ABD 1998’den beri Venezuela hükümetini devirmeye çalışıyor. O zamandan bu yana ABD hükümetine tehdit unsuru oluşturan şey, o sene Hugo Chavez’in iktidara gelmesiyle ivme kazanan Bolivar hareketi oldu. Chavez Venezuelalı işçilerin oyunu alarak iktidara geldi, onlara daima görmezden gelinen temel ihtiyaçlarını karşılamayı vaat etti.

Dünyanın en büyük petrol rezervlerine sahip olan Venezuela o zamana kadar ABD-temelli petrol şirketlerinin hesabına çalışmış, bir de kendi oligarşisini beslemişti. 1960’lı yıllarda Venezuela hükümetinde görev yapan meşhur petrol bakanı (ve OPEC’in kurucularından) Juan Pablo Perez, petrol için ‘Şeytan’ın Dışkısı’ tabirini uygun görmüştü. Petrol insanlara büyük vaatlerde bulunuyor, hiçbiri gerçeğe dönmüyordu. Chavez iktidara kitlelerin umudu olarak geldi. Petrol şirketleri ve oligarşi için tehlike demekti. Bu yüzden ABD Chavez’i devirmeye çalıştı.

İlk darbe girişimi 2002’de geldi. ABD orduyu ve oligarşiyi kışkırtarak Chavez’i devirmeye çalıştı. Darbe başarısız oldu. Chavez hala son derece popülerdi ve Chavezci taban yaşamları iyileştirecek değişime açtı. Halk ABD’ye ya da oligarşiye inanmıyordu. Son yüzyıl boyunca bunların baskısı altında ezilmişti.
Arjantin’den Kanada’ya istediğiniz yere bakın. Amerikan yarım küresinin ABD kontrolüne alınmasını öngören Monroe Doktrini yarım kürede yaşayan milyonlarca insana asla yaramamıştır. Dev şirketlere ve oligarşiye yaramış, sıradan insanları hezimete uğratmıştır. İşte Chavezciler bu insanlardı. O tabandan geriye kalanlar geçen Pazar bir araya geldiler ve ABD’nin diplomatik ve askeri müdahalesine, başlattığı ekonomik savaşa karşı çıkan bildiriyi kamuoyu önünde imzaladılar.
Bir düşünelim, ABD’nin Venezuela hükümetine müdahale etme isteği neden?

1 İnsani gerekçeler

ABD insani gerekçelerle mi hareket ediyor? O halde 2002’de Chavez’i neden devirmeye çalıştı? O zamanlar Venezuela’nın ekonomik durumu hiç de fena değildi. Peki insanları yoksulluğa ittiği açıkça görülen Amerika Kıtası Serbest Ticaret Bölgesi (FTAA) anlaşmasını niye yıllarca destekledi? Aklı olan 2002’deki darbe girişimini ve FTAA’yi bir arada değerlendirir ve ABD’nin yoksulların çıkarlarıyla değil şirketlerin çıkarlarıyla ilgilendiğini görür. Nihayetinde ABD’nin ilk rahatsızlığı, petrol şirketlerinin Venezuela devletine daha fazla vergi ödemesini isteyen Chavez iktidara gelince başladı. Bu saygısızlığın karşılığı kesinlikle darbe girişimi olmalı. Aynı şey 1953’te İranlı Muhammed Musaddık’ın, 1954’te Guatemalalı Jacobo Arbenz’in ve 1971’de Şilili Salvador Allende’nin başına geldi. ABD’nin çokuluslu şirketleriyle takışırsanız, indirilirsiniz. Yaşanan insani krizi şöyle de bitirebiliriz: Venezuela’yı istikrarsızlaştırmaya çalışmayı bırakın, ekonomik savaşı bitirin ve Venezuela’nın yurtdışı kazançlarını yönetmesine izin verin. Venezuela hükümeti ithalat yapabilmeli ve doğal kaynaklarını kullanarak ekonomisini çeşitlendirmeye çalışmalı. Fakat ABD’nin istediği bu değil.

2 Demokrasi

Son yüzyılın ABD müdahalelerine baktığımızda, ABD’nin kendi çıkarlarını elde etmek için ‘demokrasi’ sözcüğünü kullanmayı sevdiğini görüyoruz. Chavez tekrar tekrar seçim kazandı ve politikaları çeşitli referandumlarda halkın onayını aldı. Nicolas Maduro geçen sene Birleşmiş Milletler’den ve diğer bağımsız gözlemcilerden ülkede yapılan seçim sürecini izlemelerini istedi. ABD ise bu kuruluşlara gitmemeleri için baskı yaptı. Sağcı muhalefet partisi seçimi kaybetti çünkü başarılı bir aday çıkaramadı ve halka inemedi. Sağ partinin içinde yaşanan büyük karışıklıklara rağmen parti oyların yüzde 33’ünü aldı. Daha kapsayıcı bir siyaset benimsemeye çalışmak yerine ABD Maliye Bakanlığı’nın ve ABD Ordusu’nun arkasına saklandılar, bir de Kanadalıların desteğini aldılar. Demokratik amaçlar böyle gerçekleştirilmez. O halde ABD demokrasi derken neyi kastediyor? Bırakalım da ABD’li Büyükelçi William Brownfield kendi açıklasın… Büyükelçi Kasım 2006’da Washington’a şöyle 5 maddeli bir strateji sunmuştu:

♦ Demokratik Kurumların Güçlendirilmesi

♦ Chavez’in siyasi zemininin zayıflatılması

♦ Chavezci hareketin bölünmesi

♦ Önemli ABD şirketlerinin korunması

♦ Chavez’in uluslararası seviyede yalnızlaştırılması

Venezuela siyasetine ABD müdahalesinin resmidir. Birinci madde ‘demokratik kurumların güçlendirilmesi’ içlerinde en ‘Orwelvari’ olanı. ABD hükümeti, USAID ya da Ulusal Demokrasi Fonu, Venezuela’da bir takım ‘sivil toplum’ çevrelerini fonluyor ve bunlar vasıtasıyla Venezuela’nın seçim mekanizmasını itibarsızlaştırmaya çalışıyordu.

Sumate isimli bir oy izleme grubu her seçim itiraza girişti, çeşitli gruplar sokağa inmeleri için fonlandı. 2009’da sokaklarda yaşanan kargaşa ABD ajansları tarafından fonlanmıştı (ABD sonraları bunu kendi de kabul etti). ABD’li Development Alternatives şirketinden Eduardo Fernandez ‘sokakların yandığını’ ve sokağa dökülen ‘onca insanın’ şirketten ‘hibe aldığını’ söylemişti. Demokrasi demek böyle destekleniyor.

3 Petrol hırsızlığı

Venezuela dünyanın en büyük petrol rezervlerine sahip. Petrol şirketleri Caracas’ta söz sahibi oldukları günlere dönmek istiyorlar, buna şüphe yok. Chavez iktidara gelip Venezuela’nın petrol gelirlerinden aldığı payı yükselttiğinde petrol şirketleri kendilerini tehdit altında hissetti. O zamandan beri bu küstahlığı cezalandırma arzusu içindeler. Tabii petrolü ele geçirme noktasında aceleci değiller. Dünyada şu an petrolde üretim fazlası var. Suudi Arabistan kuyularını tam kapasite çalıştırıyor ve ABD’de eskiye nazaran daha fazla petrol üretiyor.

Düşük petrol fiyatları ve Venezuela’da yaşanan kur sıkıntıları ABD’ye eşsiz bir fırsat sundu. Brezilya’da Jair Bolsonaro’nun iktidara gelmesiyle rejim değişikliği ihtimali farklı bir yüz kazandı. Bir düzine Latin Amerikalı lidere ilaveten Kanada da Maduro hükümetini yıkacak ‘Lima Grubunu’ kurmaya gönüllü.

Petrol fiyatlarının düşük olması ve Latin Amerika’da sağ siyasetin yükselişi ABD, Kanada ve Latin Amerika oligarşisine rejim değişikliği seçeneğini masaya koyma fırsatı sundu. Burada asıl mesele petrol, fakat tek mesel değil.

4 Alternatifleri yok etmek

Sovyetler Birliği’nin düşüşünden sonra ABD ve müttefik edindiği oligarşi grupları topladıkları güce muhalif bir alternatif kalmasın istediler. ABD güdümündeki dünya düzenine karşı ne alternatif varsa yok edilmesi gerekiyordu. ABD hükümetinin bu yaklaşımını anlamak için 2002 yılının Ulusal Güvenlik Stratejisine bakabiliriz. Evrak ABD’nin gücünün ilanı ile başlıyor. “ABD’nin dünya üzerinde emsalsiz bir gücü ve etkisi vardır.” ABD’nin dünyadaki en büyük ve güçlü orduya sahip olduğu şüphesiz. Ordu; ABD hasımlarını, ABD’ye rakip olma heveslerinden caydıracak kadar güçlüdür.” Bu yaklaşımın can alıcı kısmı, ABD’nin dünyanın en güçlü ülkesi olduğu ve dolayısıyla kimsenin farklı askeri ya da ekonomik ajandalarla ABD’nin gücüne baş kaldırmasına izin verilmeyeceği. Chavez farklı bir Venezuela yaratmaya çalıştı ve bu ABD’nin aleyhineydi. Bolivarcılar ulus devlet sınırları içinde kalırlarsa devrim umutlarının yaşayamayacağını, Latin Amerika bütününde bir harekete dönüşmeleri gerektiğini biliyorlardı. Komşularıyla köprüler kurmak zorunda olduklarını biliyorlardı.

Sonrasında da Chavez’in siyasi projesini çökertme amacıyla 2002’deki darbe girişimi geldi. Yine Ulusal Güvenlik Strateji belgesinde ipuçları bulabiliyoruz: “ABD tehlike olarak gördüğü aktörlere önleyici müdahalelerde bulunma seçeneğini daima göz önünde bulundurmuştur. Tehdit ne kadar büyükse, eylemsiz kalmanın riski de o kadar büyüktür. ABD, hasımlarının yarattığı riskleri ortadan kaldırmak için gerektiğinde önleyici müdahalelerde bulunur.” Darbeler önleyicidir, ekonomi savaşları da öyle.

Venezula Bolivarcı düşünüş ile güçlü bir alternatif sundu. Durdurulması gerekiyor. İnsani gerekçeler mi? Demokrasi mi? Bunlar ABD’nin pek umurunda değil. Gezegeni milyarderlerin kucağına teslim etmek, gezegenin her santimetrekaresinde milyarderlerin diktatörlüğünü ilan etmek çok daha önemli.

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: People’s Dispatch