NED’in şu anki resmi internet sayfasında da Venezuela sınırlarında yürüttüğü bir dizi aktivitenin listesini bulmak mümkündür

ABD’nin Venezuela’daki müdahalesini görmek için ‘parayı’ takip edin

Tony Cartalucci

Venezuela’da süregelen krizin kaynağı siyasal ideolojiye dayanmıyor: sosyalizme karşı kapitalizm ya da diktatörlüğe karşı demokrasi mücadelesi değil yani. Devam eden kriz, iki siyasal güç merkezinin birbirine karşıt gelen çıkarları ve jeopolitik anlamdaki çakışmalarının bir sonucu.

Venezuela şu an desteğini, varlığını, ve gücünü Venezuela’nın kendi insanlarından ve doğal kaynaklarından alan Venezuelalıların kontrolü altında. Bu mevcut siyasal düzen, ülkenin gerek bölgedeki gerek dünyadaki ekonomik ve askeri ortaklarından da yardım ve destek alıyor.

Bu iktidara karşı duran ve ayağını kaydırmak isteyen muhalefet ise yabancı ülkelerin – özellikle de ABD ve onun Avrupalı müttefiklerinin – çıkarlarını temsil ediyor.

Muhalefet ABD yanlısı; ‘demokrasi yanlısı’ değil
2002 yılı kadar öncesinde dahi, ülkedeki ABD destekli rejim değişikliğinde dönemin devlet başkanı Hugo Chavez hedefteydi ve Venezuela’nın o dönem ki siyasi düzeninin bozularak yerine Washington’a itaat eden bir rejim getirilmesi amaçlanmıştı. Şu anki muhalif liderler, 2002 yılında püskürtülen darbede rol almış aktörler olmalarının yanısıra, birçoğunun o dönemden bugüne ABD’den siyasal ve finansal destek aldıkları da belgelenmiştir.

Bu aktörlere Önce Adalet (Primero Justicia) Partisi’nin kurucularından olan Leopoldo Lopez, Julio Borges, ve Henrique Capriles Radonski gibi isimler de dahildir. Ve bu üç isimden özellikle ikisi – Borges ve Radonski – son zamanlarda Batı medyasında sıkça öne çıkarıldı.

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın kendi belgeleri de zaten bu bakanlığın yine ABD destekli sözde kar amacı gütmeyen kuruluşlarla işbirliği içinde Venezuela’daki muhalefete destek verdiğini açıklamaktadır. ABD Ulusal Demokrasi Vakfı (NED) tarafından yayınlanan ve ‘seçim gözlemciliği’ adı altında hazırlanan ‘Capriles ve Sumate Cases’in Durumu’ başlıklı bir rapor bu tür belgelere bir örnektir.

NED’in şu anki resmi internet sayfasında da Venezuela sınırlarında yürüttüğü bir dizi aktivitenin listesini bulmak mümkündür. Listelenen aktiviteler arasında siyasal güç kazanma adına insan haklarının kullanılışı; seçimlere yönelik manipülasyon; muhalif grupların oluşturulması; ve muhalefetin medya kanallarının genişletilmesinin de dahil olduğu birçok aktivite var. Her ne kadar her bir aktiviteye ‘yararlı’ gibi görünen başlıklar verilmiş olsa da, bu aktivitelerin hiçbirinin tarafsız bir şekilde yapılmadığı açıkça görülmektedir. Ve zaten ABD Dışişleri Bakanlığı’na ait belgelerde de açığa vurulduğu gibi bu eylemler özellikle ABD destekli muhaliflerin yararına gerçekleştirilmektedir.

Wall Street ve Washington’un açık komplosu
2013 yılında Chavez’in ölümünün ardından, ABD merkezli çıkar grupları Chavez’in Venezuela’da kurduğu siyasal düzeni nihayet ortadan kaldırabilmek adına alenen oyun kurdular. Şirket ve finans grupları tarafından yönlendirilen düşünce kuruluşu Amerikan Girişimcilik Enstitüsü (AEI) Venezuela’da ulaşmak istediği hedefleri sıralayan bir liste oluşturdu ve bu listeye şunları ekledi: ‘şu an hükümette üst düzey pozisyonlarda olan narkotik dünyasının elebaşlarını safdışı bırakmak; anayasal verasete saygıyı sağlamak; beklenen başkanlık seçimlerinde adil bir seçim kampanyası ortamını ve şeffaf oy sayımını sağlamak adına seçim kurallarında anlamlı reformlar yapmak; Venezuela’daki İran ve Hizbullah ağlarını etkisiz hale getirmek’.

AEI’ın bu listede asıl bahsettiği, ABD’nin ve onu yönlendiren sermayedarlarının Venezuela’nın tüm varlığına el koyup ülkenin Chavez döneminde Güney Amerika ve ötesinde elde ettiği jeopolitik bağımsızlığını ve etkisini ortadan kaldırmaya yönelik çıkarlarının gerçekleştirilmesine engel olan tüm faktörlerin yok edilmesidir.

Bu düşünce kuruluşu sözkonusu raporunda şöyle devam ediyor: ‘ABD’li diplomatların bölgedeki kilit güçlerle sessiz bir diyaloğa girerek Chavez’in kriminal rejiminin ağır bedellerini ve Kolombiya, Meksika, ve diğer orta Amerika ülkelerinde kaos yaratan uyuşturucu tüccarlarının Chavez rejimiyle olan suç ortaklığının etkisini anlatmalarının zamanı geldi. Belki bu şekilde bölgedeki liderleri, hukukun üstünlüğüne olan bağlılığı yeniden düzenlemek ve Venezuelayı Güney Amerika’daki büyümenin yeniden bir öncü ekonomisi haline getirmek isteyen Venezuelalı demokratlarla dayanışma içinde olmaya ikna edebiliriz’.

AEI’ın ‘Venezuelalı demokratlar’ diye bahsettiği aktörler, Önce Adalet Partisi üyeleri ve onların yönettiği kitleler ve milislerin de dahil olduğu, Washington tarafından oluşturulan, mali olarak desteklenen, ve yönetilen ‘vekillerdir’…

Batı medyası Venezuela’daki krizi ‘sosyalizm’ ve ‘diktatörlük’ sonucu oluşan bir durum olarak göstermeye çalışsa da, bunun aslında öyle olmadığını ve aksine Venezuela’nın sosyopolitik istikrarı ve ekonomik direncine yönelik onlarca yıldır süren sistematik bir saldırı sonucu oluştuğunu, Batı ülkelerinin kendi siyasi belgelerini okuyarak açıkça görmek mümkün.

Venezuela, ABD’nin ekonomik baltalamalarla yıkmaya çalıştığı ilk Güney Amerika ülkesi değil. CIA’in kendi internet arşivlerinde yeralan ‘CIA’in Şili’deki çalışmaları’ başlıklı bölümde 1970’li yıllarda benzer taktiklerin Şili’deki hükümeti çökertmek için kullanıldığı da kabul ediliyor…

ABD’nin dünya çapında gerçekleştirdiği yaygın müdahaleler, savaşlar, işgaller ve bunların halka nasıl ideolojik anlatımlar ve insani yardım tanımlamalarıyla manipülatif bir şekilde aktarıldığı gözönünde bulundurulduğunda – ve Venezuela’daki muhalefetin ABD’den destek aldığının belgelendiği de hatırlandığında – yeni bir ABD müdahalesinin bu kez yine Güney Amerika’da gerçekleşeceği açıkça anlaşılıyor.

Dünyada çok kutupluluğa ve her alanda merkeziyetçilikten uzaklaşmaya gidildiği bir dönemde Venezuela’nın yıkılışı ve Washington’un olası bir zaferi hem güney hem orta Amerika’da - hem de tüm dünya çapında – daha dengeli bir hale getirilen düzeni yeniden bozacaktır.

Halkı ve doğal kaynakları üzerindeki kontrolünü tamamen elde tutabilmesi, ABD gibi büyük bir petrol üreticisi olan ülkeye ve müttefiklerine, enerji fiyatlarını manipüle ederek geleceğe yönelik hedeflerine ulaşma hususunda daha da fazla güç sağlayacaktır…

Venezuela’nın olası bir yıkılışının nihai sonucunun Washington ve Wall Street’in eline daha fazla güç geçmesi anlamına geleceğini görmek için ‘sosyalizm’ hayranı olmak da gerekmiyor. Her ne ideoloji arkasına saklanırsa saklansın, böylesi bir güç her şekilde mutlaka kötüye kullanılacaktır…

InfoWars’dan çeviren Burcu Gündoğan