Şadan annemiz oğlu Erdal’ın katillerinin cezalandırıldığını göremeden gitti. Ancak biz Erdal’ın bize bıraktığı mirası biliyoruz. Tam da bu nedenle Abdi Ağa’ların, Kenan Evren’lerin düzenine karşı, İnce Memed’lerin, Erdal Eren’lerin sömürüsüz dünyasını kurmak için mücadele etmek ve zulme karşı her daim dik durmak boynumuzun borcudur.

Abdi Ağa’ya, ‘Kenan Paşa’ya karşı İnce Memed’in, Erdal Eren’in dünyası

FATİH POLAT - @ fpolat69

Yine “O iyi insanlar o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık.”
Bu yazı yazıldığında, önce bu müthiş satırların yazarı, romanın tezenesi Yaşar Kemal, ardından yolunu yol bellediğimiz Erdal Eren’in annesi Şadan Eren o güzel atlara binip gittiler. Genç komünist Erdal yoldaşımızı 17’sinde idama gönderen 12 Eylül faşist cuntasının başı Kenan Evren’in ise bir ayağı çukurda. Bilinci kapalı. Bu yazı yayınlanana kadar durumu değişir mi bilemem. Ama açıkçası hayati bir önemi yok.

Nedenine gelince. Çünkü biz, cuntanın başı da olsa, onunla simgeleşmiş de olsa12 Eylül’ü hiçbir zaman Kenan Evren ile başlatıp bitirmedik.

‘Asmayalım da besleyelim mi?’
Böyle olmakla birlikte Kenan Evren’in düzenin aynası olan pratiğini ve söylemlerini de hiç unutmayız.
Kenan Evren’in 3 Ekim 1984’teki Muş gezisi sırasında yaptığı konuşmada Erdal Eren’in idamına ilişkin söylediği sözler, 12 Eylül’e dair yazılan kitaplara ad olmuştur ve cuntanın tüm devrimcilere dönük idam felsefesini de açıklamaktadır: “Şimdi ben, bunu yakaladıktan sonra mahkemeye vereceğim ve ondan sonra da idam etmeyeceğim, ömür boyu ona bakacağım. Bu vatan için kanını akıtan bu Mehmetçiklere silah çeken o haini ben senelerce besleyeceğim. Buna siz razı olur musunuz?”

Kenan Evren’in Erdal Eren’e dair yönelttiği suçlamalar kanıtlanamamıştı. Ancak onlar için zaten kanıtlanması da gerekmiyordu. Hükmün çoktan verildiğini annesi Şadan Eren şu sözlerle anlatır: “Eve geldiklerinde, ‘Oğlun bir askeri öldürdü, idam edilecek’ dediler.”
12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nin ilk idam ettiği devrimci, Kurtuluş Örgütü üyesi Necdet Adalı’ydı. Devrimci Yol üyesi Hıdır Arslan da, 12 Eylül döneminin son idamı oldu.

1980-84 yıllarında 50 kişi idam edildi. Arşivler, “Bunların 18’i sol, 8’i sağ görüşlü ve 23’ü de adli suçtan hükümlüydü” diyor.
Necdet Adalı ile Erdal Eren’in yolları Mamak Askeri Cezaevi’nde kesişmişti. Bir süre aynı hücrede kalmışlardı. Burada ağır işkenceler gördüler.


Erdal: Hepinize özgür bir yaşam diliyorum
Erdal Eren, idamdan önce ailesine yazdığı mektupta o günleri anlatırken şöyle demişti: “Cezaevinde yapılanları – neler olduğunu ileride ayrıntılı bir şekilde öğrenirsiniz sanırım – insanlık dışı zulümdü. O kadar aşağılık, o kadar acımasız şeyler gördüm ki, bugünlerde yaşamak bir işkence haline geldi. İşte bu durumda ölüm korkulacak bir şey değil, şiddetle arzulanan bir olay, bir kurtuluş haline geldi. Böyle bir durumda insanın intihar ederek yaşamına son vermesi işten bile değil. Ancak ben bu durumda irademi kullanarak, ne pahasına olursa olsun yaşamımı sürdürdüm. Hem de ileride bir gün öldürüleceğimi bile bile. Sizlere bunları anlatmamın nedeni, yaşamaktan bıktığım ya da meselenin önemini, ciddiyetini kavrayamadığım gibi yanlış bir düşünceye kapılmamanız içindir. Bütün bu yapılanlar, başımdan geçenler kinimi bir kat daha arttırdı, azmimi bir kat daha körükledi. Mesele benim açımdan kısaca böyle, ancak sizin için daha zor olduğunu biliyorum.

Anne, baba ve evlat arasındaki sevgi çok güçlüdür, kolay kolay kaybolmaz. Evlat acısının da sizin için ne derece etkili olacağını biliyorum. Ama ne kadar zor olsa da bu tür duygusal yönleri bir tarafa bırakmanızı istiyorum. Sizin binlerce evladınız var.

Zavallı ve çaresiz biriymişim gibi ardımdan ağlamanız beni yaralar. Hepinize özgür ve mutlu bir yaşam diliyorum.”

Erdal’ın yakın bir tarihte bir mektubu daha ortaya çıktı. Erdal Eren’in kardeşi Erkan Eren abisinin mektubunu ilk kez yayınlanması amacıyla Evrensel Gazetesi’ne teslim etmişti. Erdal Eren, 10 Nisan 1980’de yazdığı o mektupta, “Sevgili Anneciğim!.. Uzun zamandır mektup yazamadım. Kusura bakma. Ancak Salı günkü Demokrat Gazetesi’nde yayınlanan bir devrimcinin mektubu cezaevindeki tüm devrimcilerin yaşamlarını, duygularını yansıttığından bu mektubu size gönderiyorum” diye başlıyordu.

Mektuptan bir bölüm şöyle:

“Ana!..
(...) Biz karşımızdakiler gibi bir avuç değiliz. Biz halkız. Bak sana bizden olanları iyiyi, güzeli, haklarını isteyenleri sayayım. Ben varım, babam var, sen varsın, kardeşlerim var, ablam bacım var, sonra köydeki dayılarım, şehirdeki amcalarım ve onların akrabaları, komşuları var, onların arkadaşları, onların oğulları, kızları, benim okul arkadaşlarım, onların arkadaşları, onların akrabaları, amcaları, dayıları var ve yine onların... saymakla bitiremeyeceğim kadarız biz.
Gördün mü ak saçlı boncuk gözlü anacığım saymakla bitiremiyorum. Yeter ki omuz verelim birbirimize. Yeter ki destek olalım ortak mücadelemizde.” (Evrensel, 15 Aralık 2011)

Bu mektuplara bakıldığında Kenan Evren’lerin düzenine karşı Erdal Eren’lerin, Necdet Adalı’ların, Hıdır Arslan’ların verdikleri mücadelenin, İnce Memed’in Abdi Ağa’ya, onun temsil ettiği düzene karşı verdiği mücadeleyi hatırlattığını görürüz.
İnce Memed bir isyan destanıdır ve bize zulme karşı mücadelenin önemini destansı bir dille anlatır. Yaşar Kemal, baş yapıtı İnce Memed ile birlikte, diğer romanlarında, röportajlarında bu toprakların ezilenlerini anlatırken onları öyle ezilmişlikleriyle ortada bırakmaz, zincirlerini kırmak için eşkıya olup egemene başkaldırmanın onuruna da güzelleme yapar.

Yaşar Kemal bu konuda da devrimci bir ölçü koyar önümüze. Eşkıyalığa iyice alışan İnce Memed’in zulmetmeye dayanamadığı için arkadaşları Recep Çavuş ve Cabbar ile Deli Durdu’nun çetesinden ayrılması tam da budur. Ve ondan sonraki pratiğinin yolu daha sonra bu ülkenin devrimcilerine, Denizlere, Mahirlere, İbrahimlere çıkar. Onlar da kendi zamanlarının İnce Memed’leri olurlar ve ağalık düzenine karşı mücadeleyi, kapitalist-emperyalist düzene karşı mücadele ile birleştirirler.

Onların izinden devam ederek, o yaşında idam sehpasında destan yazan Erdal Eren de, modern zamanların İnce Memed’idir.

Şadan annemize bir söz
Belki Şadan annemiz oğlu Erdal’ın katillerinin cezalandırıldığını göremeden gitti. Ancak biz Erdal’ın bize, Kenan Evren’in temsilcisi olduğu işbirlikçi sermaye düzeninin yıkılması sorumluluğunu miras bıraktığını biliyoruz. Tam da o nedenle Abdi Ağa’ların, Kenan Evren’lerin düzenine karşı, İnce Memed’lerin, Erdal Eren’lerin sömürüsüz dünyasını kurmak için mücadele etmek ve zulme karşı her daim dik durmak boynumuzun borcudur.