Sibel Alaş’ın Adam şarkısını yeniden yorumlayan Barış Demirel, “Herkes bu şarkıyı söylüyor. Z kuşağı da söylüyor. Büyük olanlar da” dedi. Demirel, ekonomik zorlukların da müzisyenlere nasıl zarar verdiğini anlattı.

‘Adam’ yeniden dinleyicilerle
Fotoğraf: BirGün

Sercan MERİÇ

Başarılı müzisyen Barış Demirel, üçüncü albüm hazırlığında. Demirel, son olarak üçüncü albümünde de yer alacak olan Adam şarkısını dinleyicilerle buluşturdu. Sibel Alaş’ın 90’lara damga vuran şarkısını nasıl hazırladığını ve müzik kariyerini Demirel ile konuştuk.

Sibel Alaş'ın Adam şarkısının önemi neydi sizin için?

Bu şarkı çıktığımda da ilkokul ikiye geçmiştim. 8 yaşındaydım. Bir baktım yazın o klip dönüyor. Türkiye'de o klibin üzerinde, o standartlarda çok az klip vardır. İnanılmaz bir prodüksiyondu. Hem duyusal olarak hem görsel olarak. Beni çok etkilemişti. O yüzden Sibel Alaş’ın Adam şarkısına fena tutulmuştum. Yıllarca o şarkıyı cover’layamadım. Ama Adam şarkısının tişörtünü bastırmıştım, onu giyip sahneye çıkıyordum. Geçen sene Bozcaada'da bir konserde koydum onu da listeye ve söyledim. Baktım güzel oluyor. Çalarken şunu gördüm. Herkes söylüyor. Z kuşağı da söylüyor. Senin yaşındakiler de söylüyor. Senden biraz daha büyük olanlar da… Sonra üçüncü albüm işte bitirirken bunu da albüme koyma kararı aldım.

Sibel Alaş’la nasıl bir diyaloğunuz oldu? 90’larda efsane olmuş bir şarkıyı yorumlarken neye dikkat ettiniz?

Ben önce şarkıyı yaptım, bitirdim. Sonra Universal Music Türkiye’ye ulaştırdım. Şarkının sahibi aynı zamanda Mustafa Sandal. Bir şekilde oldu. Ben hâlâ Sibel Alaş’la iletişimde değildim. İlk kısa bir süre önce konserinden sonra kulisine gittim. Orada tanıştım. Hatta duygulandık, sarıldık bayağı. “Sen beni çok mutlu ettin” dedi. Resmini bastırdığım tişörtü de yanımda götürmüştüm, onu imzalattım. Zaten bir Galatasaray futbolcularına imza attırıyorum. Bir de Sibel Alaş… İkisi de çocukluğumun kahramanı. Çıkan iş de beni çok mutlu etti. Onda da neye dikkat ettim? Şarkının kendisi zaten çok iyi ve bugüne kadar hiç yorumlanmamış. Bir kere Bedük cover’lamış. Bilinen bir cover da değildi. Ben de çok istiyordum yorumlamayı. Şarkının kendi de klibi de o kadar iyi ki, kötü yaparsan adama sorarlar, “Yani niye yaptın” diye. Şarkının nahif dokusunu tutayım istedim. Sibel Alaş, o kadar güçlü bir melankoli ile söylüyor ki şarkıyı… Ben o şarkıyı dinlediğimde huzur buluyordum, meğerse bayağı hüzünlü şarkıymış. 90’lar dokusunu da korumak istedim. Sibel’e yakışacak şekilde şarkıyı okuyayım dedim. Oldu be! “Bu çok iyi oldu dedim” ardından.

Berat Tunç imzalı klibe gelelim. Nasıl ortaya çıktı bu klip?

Ben bu klibi Berat Tunç’un çekmesini çok istiyordum. Daha önce Mabel Matiz’e ve Jabbar'a klip çekmişti. O klipleri de çok beğenmiştim. Çok güzel işler yapan birisi. Sağ olsun o da şarkıyı beğendi. Bir toplantı yaptık. Berat Tunç, “Ben bu şarkıyı hep cinsiyetsiz düşündüm. Burada bir gay manifestosu var. Bu şarkıda bir toplum baskısı var” dedi. Bir çocuk sevgilisini kaybediyor, taziye evindeyken kimse onun sevgilisi olduğunu bilmiyor. Evde zaten bir kasvetli hava hâkim. Orta sınıf bir ailenin mekânında geçen bir klip.

Sizin diğer kliplerinizde de aynı hava hakim aslında…

Kadıköy’de doğdum, büyüdüm. Ailem Karadenizli. Ben her yere kolay adapte olabilen biriyim. Köye gittiğimde de bir haftada artık oranın çocuğu olabiliyordum. O yüzden karakterime çok etkisi var. Çocukluğumdan beri o fanustan çıktığım için onları da işin içine alıyorum. Daha gerçek oluyor.

Adam, üçüncü albümün ilk single’ı… Albüm yapmaktan vazgeçmeyen bir müzisyensiniz…

Bir yerde toplamak gerekiyor şarkıları… Artık ne yazık ki çıkardığımız şarkılar içerik oldu. Eser gibi değil… O kadar uğraşıyorsun, bir sürü şey yaşıyorsun, şarkıyı çıkarıyorsun, birkaç gün sonra eskiyor. Albümler de yine aynı... Artık yapacak bir şey olmuyor. Dijital servislere bağlısın. O yüzden de insanlar sürekli gündemde kalmak, içerik akışında olmak için single yayınlıyor. Bir noktadan sonra da albümü hazırlamak lazım. Derli toplu, hikâyesi olan bir şeyse albüm çıkar.

Deniz Tekin, Islandman, Kamufle, Kayra, Kadebostany gibi farklı tarzdaki müzisyenler ile de birçok çalışmanız var…

Sahnede de öyleyim. Farklı tarzlardan müzikler sunuyorum dinleyicilere. Arada rap de yapıyorum, trompet de çalıyorum, şarkı da söylüyorum. Sevdiğim şeyler bunlar. Bahsettiğin isimlerin hepsi derinlikli isimler. İnanılmaz hikâye anlatıcıları… Kayra çok önemli bir rap figürü ama aynı zamanda aile babası, devlet okulunda İngilizce öğretmeni… Bu insanlar benim arkadaşım olduğu için şanslıyım. Çünkü birbirimizi de güzelleştiriyoruz. Yakın yerlerden besleniyoruz hep.

Peki hesabında şu anda kaç TL var?

Çok güzel soru (Gülüyor). 12 TL yok.

“Hesabımda 12 TL” şarkınız bugünler için de çok anlamlı gerçekten…

Ben yıllarca kurumsal şirketlerde de çalıştım. “Biz bir aileyiz” lafına katlanamıyorum. Onun altından kesin bir sıkıntı çıkıyor. Ona dair yazdığım bir şeydi. “Biz bir aileyiz” diyorsunuz da, benim hesabımda 12 TL var. Her çalıştığım işte cebimde bu kadar para kalıyordu. Kazandığım parayı hayatta kalmak için harcıyordum.

Bugün de bir krizin içindeyiz. Ne gibi zorluklar yaşıyorsunuz?

Çok zor. Artık ne olursa olsun onu göze alıyorsun. Başka yapacağın bir şey yok. Çünkü en sevdiğim şey bu. Adaletsizlik hissi yaşıyoruz tabi. Kurban grubundan Deniz Yılmaz, “Benim için müzik yapmak artık lüks. Ben daha bir şey yayınlayamayacağım” dedi mesela. Bu ne kadar acı bir şey? Sürekli hayatta kalmaya çalışıyorsun. Kendini sürekli göstermen gerekiyor. Göstermezsen görünmezsin… Kimsenin umurunda değilsin. Öyle bir durum.