Işık Üniversitesi akademisyenleri deprem bölgesi incelemelerini aktardı. BRans esaslı inşaatlara son verilmesi gerektiğini vurgulayan akademisyenler, "Bölgede yapılması gerekenler yapılmamış" dedi.

Akademisyenler deprem bölgesinden izlenimlerini aktardı: Rant esaslı inşaata son verilmeli
Hatay - Fotoğraf: AA

Asena TUNCA

Işık Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü akademisyenleri deprem bölgesinde yaptıkları incelemeleri ve izlenimlerini paylaşmak üzere üniversitenin Maslak Kampusu'nda basın açıklaması gerçekleştirdi.

Dr. Öğretim Üyeleri Bora Akşar, Önder Umut ve Ali Sercan Kesten'in depremin merkez üssü Maraş'ta yaptıkları incelemeler hakkında izlenimlerini bölgeden çektikleri fotoğraflar ile paylaştıkları toplantıda, rant ekonomisine son verilmesi gerektiği vurgusu yapıldı.

Depremlerin doğurduğu yer hareketleri, binalardaki yapısal hasar türleri, deprem yönetmelikleri, deprem sonrası faaliyetler, deprem yönetimi ve alınabilecek dersler başlıklarının konuşulduğu toplantıda ilk sözü alan Dr. Önder Umut depremlerin bölgede neden olduğu yer hareketlerine ilişkin şu bilgileri verdi: "Meydana gelen depremler büyük ve yıkıcı etkideydi. Bu depremler büyük erzincan depreminin ardından en büyük ikinci ve üçüncü depremler olarak kayda geçti. 70-80 cm düşey yükselmeler gözlemlendi. Birinci depremde fay segmentinde 8, ikinci depremde 10 metreye varan yer değiştirmeler oldu. Arazide fatın belli kesimlerinde yüzey kırıkları gördük. Bu depremler özellikleri ve sonuçlarıyla tarih geçti. İvmeler hız yer değiştirme fazla."

rant-esasli-insaata-son-verilmeli-1132374-1.

KURALLARA UYULMAMIŞ

Bora Akşar yapılardaki hasar ve olası nedenleri anlattığı konuşmasında beton, kum, çimento karışımında yapı malzemesi olarak kullanılması gereken kırma taşlar yerinde dere çakılı olarak bilenen pürüzsüz yüzeyli taşların kullanıldığına dikkat çekti. Akşar, bu taşların betona tutunamayarak yıkımı alır hale getirdiğini kaydederek şunları söyledi: “Kırma taş keskin kenarlara sahip olduğundan çimento ile uyum sağlar. Ancak, bölgede bunu görmedik. Herhangi bir elek analizi de yapılmamış. Donatıya baktığımızda da düz donatı denilen malzeme kullanılmış. Çimento ile ayrışma meydana gelmiş. Betonarmeye baktığımızda ilk önce donanının akması gerekir. Burada beton kalitesi kötü olduğundan donatı akmadan beton ezilmiş ve ufalanmış. Buradan da büyük hasarlar meydana gelmiş. Enine donatı da hayli yetersiz. Kolon-kiriş ve perdeler gibi taşıma elemanları deprem sırasında kesimi sağlar ancak bunun yerleştirilmesinin kuralları var. Bu kurallara uyulmamış. Bağlanma sırasında 135 derecelik bükümler yapılmalı, bölgedeki binada bunlar 90derece bırakılmış. Düşey elemanlar ve donatının birbirine bağlanması gerekirken yıkılan binalarda bunun çok düşük olduğunu gördük. Bir diğer husus ise yumuşak katlar. 7-8 katlı binalarda taşıyıcı olmamasından dolayı zemin katlar çökmüş bu da yıkıma neden olmuş. Kirişlerin taşıma kapasitesi kolonlardan az ve bölgedeki yapılarda kolonlar mekanizma durumuna gelmiş ve böylece göçme gerçekleşmiş. Bitişik nizam durumundaki yapılarda ise katlar birbirini tutmadığından alır hasarlar oluşmuş.”

DEPREMİN AFETE DÖNÜŞMESİNİN SEBEBİ UYGUN YAPILMAYAN BİNALAR

Akşar’ın ardından bina deprem yönetmeliğinden söz eden Dr. Umut, “Depremler sonucu zemin kapasitesi yüksek olan yerlerdeki yapıların yapısal hasarların sınırlı olduğunu gördük. Binalar çeşitli deprem seviyelerine göre inşa edilir. Çok büyük seviyedeki depremlerde bina toptan göçmez. Depremin afete dönüşmesinin sebebi depreme uygun yapılmayan binalardır. Binalar yapı denetimine uygun yapılsaydı hasar bu kadar ağır olmayacaktı. Deprem hasarlarının yaygın olduğu bölgeler genellikle zeminin kötü olduğu bölgeler. Kocaeli ve Düzce depremlerinin ardından bilinç artmıştı. Türkiye’deki deprem yönetmeliklerinin tarihi 1940’lı yıllara dayanıyor. Özellikle yüksek binalar, sismik izolasyonlu binalar 2019 Deprem Yönetmeliği’ne eklenmişti. Mühedislik hizmeti görmemiş, malzeme kalitesi düşük, güvensiz yapı stoku azaltılmalı” ifadelerini kullandı.

Dr. Ali Serca Kesten ise Maraş merkezli depremlerin ardından ortaya çıkan görüntüler ile 1999 Depremi’nden sonraki görüntülerin neredeyse aynı olduğunu belirterek şunları söyledi: “1999 Depremi ile & Şubat Depremi arasındaki görüntüler birbirlerine o kadar benziyor ki. Muhtemelen biz de bu görüntüleri yine verdiğimiz derslerde anlatacağız. Depremi afet yapan insanlardır. Doğayla uyumlu hareket etmek gerekir. Depreme uygun olmayan binalar doğa olaylarını afete dönüştürüyor. Afet oluştuktan sonra yönetilmezi. Risk yönetimi yapılması gerekir. Hedef her zaman sıfır can kaybı olmalı. Bu parayla ölçülebilecek bir şey değil. Acil barınma elbette ihtiyaç ancak kentsel doku, kentsel fonksiyonlar ve restorasyon dikkate alınmalı. Binalar depreme dayanıklı yapılmalı ve yaşam kalitesinin yükseltilmesi öncelenmelidir. Farklı disiplinlerden uzmanlar ve somut eylem planları devreye sokulmalı. Maliyet artışı nedeniyle güvenlikten ne kadar ödün verilmeli bunu düşünmek gerekir. İnşaat mühendisleri ve öğrenciler, meslek odaları mutlaka gidip deprem bölgesini gidip görmeli.”Bir deprem müzesi kurulması gerektiğini kaydeden Kesten, “Yaşanan acıların unutturulmaması gerektiğini belirtti. “Rant esaslı inşaat ve konut yapımına derhal son verilmeli” diyen Kesten şunları söyledi: “İnşaat sektörü kısa yoldan para kazanma aracı olmamalı. Toplum olarak buna karşı çıkmalıyız. İmar işini, kent planlama sorumlululukları rant için kullanılmamalı. Rant ekonomisi son bulmalı. Delillerin ortadan kaldırılması söz konusu olamaz.”

YAPILMASI GEREKENLER YAPILMAMIŞ

Akademisyenlerin deprem bölgesine ilişkin notları özetle şöyle: “Deprem bölgesindeki yapı stoku kötü ve yönetmelik standartlarına uyan bina sayısı yüzde 5 ila 7 civarında. Bölgedeki binalarda kullanılan malzemeler kalitesiz ve uygunsuz. Öte yandan zemin etütleri gerçeği yansıtmıyor. Bölgede yapılması gerekenler yapılmamış."