TMMOB Makina Mühendisleri Odası (MMO) 44. Olağan Genel Kurulu, 28 Nisan’da Ankara’da 729 delegenin katılımıyla toplandı.

TMMOB MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI 44. OLAĞAN GENEL KURUL SONUÇ BİLDİRİSİ:
AKP hükümeti her alanda kuralsızlaştırma, özelleştirme ve ticarileştirmeyi dayatıyor

TMMOB Makina Mühendisleri Odası (MMO) 44. Olağan Genel Kurulu, 28 Nisan’da Ankara’da 729 delegenin katılımıyla toplandı.

83 bin üyesi, 17 bin öğrenci üyesi, 18 Şube, 55 il, 38 ilçe temsilciliği, 11 mesleki denetim bürosu, işyeri temsilcilikleri bulunan MMO’nun Genel Kurulu sonunda bir sonuç bildirgesi yayımlandı...

Yeni bir dünya düzeni oluşturmak için harekete geçen emperyalist kapitalist sistem neoliberal politikalarını son yıllarda çok hızlı bir biçimde dünyanın her yerinde hayata geçirmiştir. Yeni sürecin ülkemize yansıması 24 Ocak Kararları ve 12 Eylül askeri faşizmi olarak karşımıza çıkmış ve etkileri günümüzde hâlâ devam eden bir içerik kazanmıştır.

Yeni liberal politikaların baş aktörleri, haksız, adaletsiz ve hukuksuz saldırılarıyla dünyayı yeniden yapılandırma hedefi doğrultusunda, başta Ortadoğu, Kafkasya ve Balkanlar olmak üzere tüm dünyayı savaş ve kaos ortamına sürüklemekte, yarattıkları kaos ortamını yöneterek enerji, gıda ve su kaynaklarının kontrolü ve egemenliği üzerinden şekillenen 21. yüzyılın hegemonya mücadelesinde stratejik hedeflerine ulaşmanın planlarını adım adım uygulamaktadırlar.

Bu planların gerçekleşmesi için kurulan temel ideolojik yöntem, kitleleri siyasetten ve sınıfsal bakış açısından uzaklaştırmak ve dinsel, bölgesel, kültürel farklılıkları öne çıkartmaktır. Bu durum hem yerelleşme hem de fikirler yerine kimlikler ve aidiyetler üzerinden konumlanarak siyaset yapmayı öne çıkarmaktadır.

Gelişmekte olan ülkelerin gerek ekonomik yapılarını gerekse siyasal yapılarını hegemonyası altına almaya çalışan küresel sermaye, sözcüleri IMF ve Dünya Bankası gibi kurumların aracılığı ile bu ülkelere kendi programlarını ve krizlerini aşmak için baskı ve sömürü politikalarını dayatmaktadır.

2008 yılının son çeyreğinde dünyada başlayan ve derinlemesine süren dünya ekonomik krizi kapitalizmin kaçınılmaz bir sonucu olarak karşımıza çıkmıştır. Kriz biz mühendis mimar, şehir plancılarını da işsizleştirmiş veya çalışan yoksullar haline getirmiştir.

'AKP EGEMEN SINIFLARIN TAŞERONU'

Türkiye’de egemen sınıflar ve onların taşeronu AKP hükümeti, kapitalist küreselleşme ve neoliberal politikalar ekseninde, her alanda özelleştirme, kuralsızlaştırma ve ticarileştirme ile dışa bağımlı yapıyı pekiştirmiştir. AKP iktidarı ve taşeronları Türkiye ekonomisinin krizlerden etkilenmediğini ve büyümenin devam ettiğini iddia etmektedir. Gerçekler emekçi halktan gizlenmekte ve başarısızlık gizlenmeye çalışılmaktadır.

Finans oligarşisinin, Türkiye ekonomisini spekülatif rakam oyunları ile şişirdiği aşikârdır. Son yıllarda ekonominin sürekli olarak küçüldüğü ülkemizde yeni büyüme oyunlarının sıcak para ve yüksek ithalat bağımlılığına bağlı olduğu gerçeğinin üzeri örtülmek istenmektedir. Gerçek göstergeler olan işsizlik ve çalışan kesimlerin yoksulluğu göz ardı edilmektedir.

KÜRT SORUNU TÜM YAKICILIĞIYLA DURUYOR

Ülkemizin en temel sorunlarından biri olan Kürt sorununun ekonomik, sosyal ve siyasal açıdan yakıcılığı gün geçtikçe artmaktadır. Yaşanan savaşın asla çözüm getirmediği, tam tersine bin yıldır bir arada yaşamış halkların arasına gerginlik ve düşmanlık tohumları ektiği görülmüştür. Roboski katliamı Kürt sorunundaki şiddet ve tasfiyeye dayalı “çözüm” yaklaşımının en sert örneği olmuştur.

On binlerce can kaybına ve yüz milyarlarca dolarlık maliyete yol açan savaşın bitirilmesi için diyaloğa, yok saymak yerine dinlemeye, anlamaya, barışın dili ile konuşmaya en fazla ihtiyacımız olan günleri yaşıyoruz. Sürecin, “acil demokrasi ve kalıcı barış” sürecine dönüştürülmesi için demokrasi ve emek güçlerine önemli görevler düşmektedir. Yıllarca yürütülmeye çalışılan inkâr ve imhaya dayalı ırkçı, ayrımcı, baskıcı, asimilasyoncu politikalardan vazgeçilerek eşit, özgür, demokratik birlikteliği sağlayıcı, farklılıkların zenginlik olduğu bilinci ile kimliklere saygılı ve adil bir yaşamın kurulması yönünde somut adımların atılması için siyasi iktidarı zorlayıcı demokratik baskı gücü gerekmektedir.

‘KADIN CİNAYETLERİNE SEYİRCİ KALINIYOR’

Toplumda öfke ve nefret duygularının artmasıyla birlikte aile içi ve toplumsal şiddet de hâd safhaya ulaşmıştır. Ülkemizde cinsiyet ayrımcılığı, aile içi ilişkilerden başlayarak toplumsal hayat içerisinde her düzeyde yaşanmaya devam etmektedir. İş yaşamında, sosyal yaşamda, aile içi yaşamda kadının kadın olmasından kaynaklı sorunlar, tarihsel, kültürel, dinsel faktörler nedeniyle görmezden gelinmekte, kadın sorunu yok sayılmaktadır.

Her yıl Türkiye’nin hemen her yerinde her yaş, meslek ve statüden erkekler hemen her yaş, meslek ve statüden kadınlara fiziksel, psikolojik, cinsel, ekonomik ve duygusal şiddet uygulamakta ve bu durum katlanarak büyümektedir. Kadın cinayetleri son 7 yılda 14 kat artmıştır. Egemen sınıfın çıkarlarına hizmet eden cinsiyet ayrımcılığı çözülmeden özgür ve eşit bir toplum yaratılmasının mümkün olmadığı görülmelidir.

KİRLİ-KANLI ELLER PAZARLIK KONUSU YAPILIP AKLANMASIN

Cumhuriyet tarihinin önemli bir dönemine damgasını vuran devlet bağlantılı “derin örgütlenmelerin” tüm yaptıklarıyla, her türlü ilişki ve bağlantılarıyla açığa çıkartılması, pazarlık konusu yapılmaksızın, kirli-kanlı elleri aklama çabası içerisinde olmaksızın geçmişin aydınlatılması, sorumluların adalete hesap vermesinin sağlanmasına yönelik mücadele verilmelidir.

Emperyalizm AKP eliyle ülkemizin zaten eksikli olan demokrasisini daha fazla kontrol altına almaktadır. Bu çabanın siyasi, sosyal yaşamdaki tezahürlerine, üniversiteleri, bilim kurumlarını, yargıyı kuşatma ve anayasa referandumu gibi konular üzerinden sık sık tanık oluyoruz.

Ülkemiz yukarıdan aşağıya bürokratik dönüşümler, aşağıdan yukarıya cemaat-tarikat ağlarıyla kuşatılmaktadır. Siyasi iktidar, her geçen gün antidemokratik öğeleri biraz daha artırmaktadır. Özellikle 2010 yılında yapılan referandumda kabul edilen değişiklikler 12 Eylül Anayasasını geliştirici niteliktedir. Yargının hareket alanını tamamıyla yürütme lehine düzenleyen bu değişikliklerle otoriter yönetim tarzının yasal dayanakları genişletilmiştir.

12 Eylül Anayasası ve AKP iktidarı uygulamaları sonucu son birkaç yıl içerisinde yoğun bir gözaltı ve tutuklama furyası gerçekleştirilmiştir. İçlerinde birçok meslektaşımızın da olduğu kesimler özel yetkili mahkemeler aracılığıyla tutuklanarak ülkemiz açık cezaevi haline getirilmiştir.

12 Eylül Anayasasının antidemokratik muhtevasını derinleştirecek, sermayenin ranta dayalı birikim ihtiyaçları ile iç ve dış politikada gereksinilen İslami motifli diktatoryal yapıyı güvence altına alacak olan ‘yeni anayasa’ girişimi, bilindiği üzere iktidarın eskiden beri başvurduğu demagojiler eşliğinde gündemdedir.

DİNDAR NESİL YETİŞTİRME PROJESİ: 4+4+4 YASASI

Liberal uygulamaların bir parçası olan iş ve sağlık yasalarıyla çalışanların hakları budanmakta, halkımızın sağlığı piyasa koşullarının insafına terk edilmektedir. Egemen ekonomik politikaların belirleyicileri, ülkemizi ucuz işgücü deposu olarak görmekte, emekçilerin her türlü sağlıksız ve güvenliksiz koşullarda çalıştırılmasına yol açmaktadır. Bu koşullarda işyerlerinde pek çok iş cinayeti de meydana gelmektedir.

Yürürlüğe giren 4+4+4 eğitim yasası ile biat eden, dindar ve kindar nesiller yetiştirilmesi projesi, kadınların sosyal ekonomik yaşamdan soyutlanmasının yanı sıra çocuk emeğinin sömürüsü, kız çocuklarının eğitim hakkının engellenmesi, çocuk yaşta evlendirilmenin meşrulaştırılması amaçlanmaktadır.

Siyasi iktidarın muhalefete olan tahammülsüzlüğü yayılarak her alanda kendisini göstermekte, bu durumdan meslek odaları da payını almaktadır. Meslek alanlarımızı yakından ilgilendiren Kanun, Yönetmelik, KHK ve Genelgelerle Odaların varlık nedenleri ortadan kaldırılmaya, üye ile ilişkileri koparılmaya, yetkileri yok edilerek bir dernek statüsüne dönüştürülmeye, maddi gücüne el atılarak güçsüzleştirilmeye çalışılmaktadır. Arka arkaya çıkarılan torba yasa, LPG Sızdırmazlık Hizmetlerine ve Proje Mesleki Denetim hizmetlerine darbe vurmak, Hükümetin Odalara ve mühendis-mimarlara yönelik baskı ve saldırılarının bir kısmını oluşturmaktadır.

Emperyalist güçlerin sözcüsü siyasal iktidar, kendi kurumlarını oluşturmak, muhalif yapıları destek yapılar haline getirmek ve özellikle piyasalaştırmak için çalışmalarını sürdürmektedir. AB ve IMF, DB ve DTÖ gibi kurumların isteklerini hayata geçirmek için tüm muhalefeti etkisizleştirmek yoluyla emperyalist-kapitalist sömürünün önündeki engellerin ortadan kaldırılması hedeflenmektedir.

Genel Kurulumuz, IMF ve DB politikaları karşısında, bu ülkenin savaşsız ve sömürüsüz, barıştan, halkların kardeşliğinden, emekten ve halktan yana güçlerin kararlılığını, mücadele azmi birlik ve dayanışma bayrağını yükseltme iradesinin önemini bir kez daha dile getirmektedir.

**

Toplumsal sorunlara dair çözüm önerileri

TMMOB Makina Mühendisleri Odası 44. Olağan Genel Kurulu'nun sanayi ve toplumsal sorunlara dair çözüm önerileri ise şöyle:

»MMO, yeni çalışma döneminde de emekten, barıştan, eşitlikten, özgürlükten, demokrasiden yana; her türlü gericiliğe, nefret suçlarına, ırkçılığa ve ayrımcılığa karşı “bir arada yaşamı” savunacak, örgütsüzlüğe, tüm baskı ve dayatmalara karşı direnmesini sürdürecek.

»MMO meslek ve meslektaş sorunlarının ülke sorunlarından bağımsız olamayacağı anlayışıyla ülkenin temel sorunlarına ilişkin görüşlerini ortaya koymaya devam edecek.

»Planlı bir kalkınma ve istihdam odaklı sanayileşmeden, etkin ve yatırım kararları ile bütünleşmiş; mühendisten, bilim ve teknolojik gelişmeden yana bir ülke ile kendi kaynaklarına, birikimlerine dayalı bir ekonomi mümkün.

»Küreselleşme süreç ve politikalarının, ekonomik, toplumsal, politik ve kültürel v.b. tüm alanlardaki yıkım ve tahribatlarına karşı, öncelikle stratejik öneme haiz tüm sektörlerde emekten yana politikalar oluşturulmalıdır.

»Dünya Bankası, IMF ve benzeri kuruluşların dayattıkları ekonomik politikalarla üretimi, yatırımı, sanayileşmeyi, saptıran, mühendisi, çalışanı ve halkı dışlayan uygulamalar terk edilmeli, kamu yararı gözeten planlama esas alınmalıdır.

»Tam üyelik müzakere süreçleri tamamlanıncaya kadar Gümrük Birliği anlaşması mutlaka askıya alınmalı, aynı yanlış politikalar AB’ye üyelik müzakere süreçlerinde sürdürülmemelidir.

»Halktan yana bilim ve teknoloji politikalarının gerçekleştirilmesi için ilgili tüm kurumların eşgüdümünü sağlayacak çalışmalar yapılmalı, sanayide Ar-Ge ve inovasyona ilişkin altyapının kurulması bu çerçeve içinde ele alınmalıdır.

»İşsizliği, yoksulluğu ve borçları artıran, ülkenin talanına yol açan IMF, DB patentli ekonomi yerine, sanayinin planlı olarak kalkınma ve refahı sağlayacak biçimde geliştirilmesi, istihdam odaklı olması için teşvik edilmelidir.

»Kamusal hizmetlerde gerileme ve ticarileşmeye neden olan özelleştirme ve taşeronlaştırma uygulamalarından vazgeçilmeli, özelleştirilen yerler tekrar kamulaştırılmalıdır.

»Kentsel dönüşüm adı altında kentlerimizin talan edilmesine, denetimsizliğin öne çıkarılmasına, kent dinamikleri ve potansiyellerinin sömürülmesine, halkın barınma hakkının elinden alınmasına yönelik uygulamalardan vazgeçilmelidir.

»Sağlık ve eğitimin temel insan hakları olduğu esas alınarak, herü türlü özelleştirmeye son verilmelidir. Sağlıkta piyasalaştırma ve özelleştirme projesinden, eğitimin metalaştırılmasından vazgeçilmelidir.

»Standart dışı, enerji yoğun teknolojilerin ithal edilmesi önlenmeli, çevreyi koruyacak, çevre dostu teknolojiler uygulanmalıdır. Ülkeye dayatılan fosil kaynak yakıtları esas alan dışa bağımlı enerji politikaları terk edilmeli, yenilenebilir kaynaklara öncelik verilmelidir. Nükleer enerji santral ihaleleri durdurulmalı, enerjide dışa bağımlılığı pekiştirecek bu uygulamadan vazgeçilmelidir.

»Ekolojik dengeyi bozan ve doğayı tahrip eden HES, termik santral, nükleer santral vb uygulamalar yerine yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırımlar teşvik edilmeli, temiz ve güvenilir enerji kaynakları bir devlet politikası haline getirilmelidir.

»Ülkemizin tarihi, kültürel ve doğal varlıklarını yok etme pahasına yapılmak istenen maden ve enerji tesislerine dur denilmelidir. Kazdağları, Bergama, Fırtına Vadisi, Alianoi, Munzur, Hasankeyf, Karadeniz Bölgesi ve diğerleri değerlerimizdir ve korunmalıdır.

»Ulusal Ulaşım Master Planı hazırlanmalı, karayolu yerine demiryolu ve denizyolu taşımacılığının geliştirilmesi için çaba gösterilmeli, bu ulaşım modları arasında bir denge kurulmalı; her zaman toplu taşımacılıktan yana olunmalıdır.

»İşçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetleri kamusal bir hizmet olarak algılanmalı, bu alanda çalışma koşulları arasındaki nedensel ilişkileri araştırmak ve bilimsel araştırma yapacak kurumlar oluşturulmalıdır. İşçi sağlığı ve iş güvenliğine gereken önem verilmeli ve eğitimlerde ilgili meslek örgütleri yetkilendirilmelidir.

»12 Eylül anayasası ve AKP’nin tekelci otoriter bir rejim oluşturma yönünde sunduğu öneriler reddedilmeli, tüm toplumsal ve siyasi oluşumların katılımının sağlandığı, eşitlikçi, özgürlükçü, toplumcu ve demokratik yeni bir Anayasa yapılmalıdır.

»Etnik kökenlerine göre insanları ayırıp birbirine kırdıracak her türlü uygulamaya, şiddete yönelik faaliyetlere, tüm şoven yaklaşımlara, barış, demokrasi ve halkların kardeşliğini sabote edecek davranışlara karşı çıkılmalıdır.

»Son günlerde Suriye ve İran ile ilgili yaşanan gelişmeler kaygı verici boyutlardadır. Emperyalizmin Ortadoğu’da tetikçiliği ve taşeronluğunu yapma anlayışından vazgeçilmeli ve barışın sesinin yükseltilmesi için mücadele edilmelidir.

»12 Eylül askeri faşizminin ürünü olan YÖK bütün kurumlarıyla kaldırılmalı, ilköğretimden üniversiteye kadar eğitim herkese anadilinde, parasız, eşit, bilimsel, demokratik ve fırsat eşitliğine uygun olmalıdır. Mühendislik eğitim ve öğretim programları çağdaş teknolojiye ve bilim politikalarına uygun olarak yeniden düzenlenmelidir.

»12 Eylül anayasası ile uygulamaya konulan ve meslektaşlar arasında ayrımcılığa yol açan, kamuda çalışan mühendis, mimar, şehir plancılarının meslek odalarına üyelik zorunluluğunu kaldıran düzenleme sona erdirilmelidir.

»Meslek yaşamında kadın mühendislere ve bütün kadınlara yönelik her türlü cinsiyet ayrımcılığına karşı çıkılmalıdır. Kadın istihdamının ve eğitiminin artırılması sağlanmalıdır.

»Kadın üyelerin Oda çalışmalarına daha aktif katılımı ve Kadın Mühendisler Komisyonunun kurulması sağlanmalıdır.

»Birçok kurum çalışanlarına yönelik uygulamalarla yayılan kamu personel rejimi düzenlemelerine ve bütün çalışma yaşamında güvencesiz, sendikasız çalışma koşullarına son verilmelidir. Kriz bahane edilerek yaygınlaştırılan mühendis, mimar ve şehir plancıları dahil bütün emekçilerin düşük ücretlerle, esnek, güvencesiz istihdam modeli/biçimleri kapsamında çalıştırılmasına karşı çıkılmalıdır.