Üçü aynı zamanda Almanya’da seçmen olan dört kişilik bir hanenin ferdiyseniz, uzakta da olsanız, Almanya seçimlerine yakından bakıyorsunuz. Bizim en son İstanbul seçimlerini takip ettiğimiz gibi, o kanaldan bu kanala atlayarak, o eyalet sonucundan bu eyalet sonucuna dönerek seçimin izlendiği bir evde başka türlüsü de mümkün değil zaten.

Alman merkez sağının (Hristiyan Demokrat CDU) lideri, her görüşten ve dünyanın her yerinden insanın saygısını kazanmış Angela Merkel siyasal yaşamına son vererek 16 yıldır sürdürdüğü başbakanlıktan vazgeçmese, büyük olasılıkla şimdi sosyal demokratların birinci olduğu bir seçimden de söz edemeyecektik.

Pazar günkü seçim; sosyal demokrat SPD’nin yüzde 25,7 ile birinci olduğu, onu yüzde 24,1’le muhafazakâr CDU/CSU’nun izlediği ve onların ardından da Yeşiller (14,8), liberal FDP (11,5), aşırı sağcı AfD (10,3) ve sol/sosyalist Die Linke’nin (4,9) geldiği bir tablo ortaya çıkardı.

Soysal demokrat ve Yeşil tabanda, özellikle her iki partinin genç seçmenleri arasında, SPD+Yeşiller+Die Linke’den oluşan bir sol koalisyon hayali vardı. Ortaya çıkan sonuç bu olasılığı yok etti, üç partinin sandalye sayısı yeterli çoğunluğu sağlamıyor.

Öte yandan, seçimin en büyük kaybedeni de geçen seçime göre yüzde 4,3 daha az oy alan Die Linke. Die Linke yüzde 4,9 oy alarak yüzde 5 barajını geçemese de üç adayı kendi bölgelerinde birinci olarak direkt seçildikleri için mecliste grup kurabilecek.

Die Linke’nin parlamento grubu eşbaşkanlarından Amira Mohammed Ali’ye göre, sonuç çok net bir yenilgi ve bunu yumuşatmak mümkün değil: “Şimdi ciddi bir özeleştiri yapmak gerekiyor. Niçin kendi güçlü yanlarımızı aktaramadık? Niçin bize güvenmiyorlar?”

Sonuçları sol açısından değerlendirirken bu sorular önemli ve seçmen tercihine belli verilerle bakıldığında tablo daha da düşündürücü oluyor. 25 yaş altı genç seçmenden Die Linke’nin aldığı oyun yüzde 8 olduğu, yüzde 23’le en fazla genç oyunun Yeşiller’e gittiği, liberal FDP’nin de ona yakın bir genç oyu aldığı (yüzde 21) görülüyor.

İlk kez oy verenlerin birinci tercihi Liberaller (yüzde 23), ikinci tercihi ise Yeşiller (yüzde 22). Die Linke burada AfD’den yalnızca bir puan fazla alarak yüzde 8’le sondan ikinci olmuş.

Kadın oylarına bakıldığında da Die Linke yüzde 5’le, yüzde 8 oy alan AfD’nin de gerisinde ve en sonda.

Die Linke yöneticileri ilk değerlendirmede; yenilgiyi kendi içlerindeki parçalanmaya ve fraksiyon tartışmalarına, ağırlık verdikleri sosyal adalet gibi konularda diğer partiler (SPD) kadar inandırıcı olamamalarına, doğru çizgide durdukları NATO gibi dış politika konularına seçmenin fazla ilgi göstermemesine bağlarken, gençlerin neden en çok Liberallere (ve Yeşillere) yöneldiğini henüz netleştiremediklerini belirttiler.

Die Linke’nin sorgulaması gereken noktalardan birisi de işçi kesiminden en az oy alan parti olması. İşçi oyları yüzde 29’la en fazla SPD’ye, yüzde 23’le CDU’ya ve yüzde 17 ile AfD’ye giderken Die Linke’nin buradaki payı yüzde 5.

Öte yandan, aynı hafta sonu Avusturya’nın ikinci büyük kenti Graz’da yerel seçimi yüzde 29 oyla komünist aday Elke Kahr kazandı ve başarının sırrını “seçim öncesi sözler vermek değil, her gün insanların yanında olmak” diye açıkladı.

Almanya seçimine dair konuşulacak çok şey var ama onları seçimleri yerinde izleyen arkadaşlara bırakıp, köşeyi şöyle bağlayayım: SPD’nin oylarını yüzde 5,3, Yeşiller’in de yüzde 5,7 artırdığı sonuç, yüreği solda atan bizim evde pek coşku yaratmadı!