Anagold’un oyunları: Devletle iç içe bir yapı
Bölgeye gelen Yıldırım, daha önce madeni protesto edenleri suçlamıştı. (Fotoğraf: AA)

Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı olduğu dönemde İliç’teki altın madenine ilişkin soruşturma açan İlhan Cihaner, BirGün TV’ye değerlendirmelerde bulundu. Yıllar önce yürüttüğü bu soruşturmanın ardından tutuklanan Cihaner, özetle şunları söyledi:

Türkiye adeta uluslararası sermaye tarafından yağma alanına dönüştürüldü. Bunun en bariz göstergelerinden biri de literatüre “vahşi madencilik” olarak geçen Türkiye’deki pratik. Bu uluslararası kartellerin temeli 2-3 firmaya dayanıyor. Birincil öncelikleri de kârlarını maksimize etmek. Türkiye gibi yarı sömürgeleştirilmiş ülkelerde hem işgücünün ucuz olması hem başka bir ülkede yapamayacakları kadar hukukun ve yerel dinamiklerin karşısında durmaları mümkün değil. Yurttaşın rızasını da ilk başta yüksek maaş verip alıyorlar. Bir mühlet sonra maaşlarını kölelik koşullarına çekerler. Kamuoyu yapıcıların, kanaat önderleri ödül gezilerine götürülür. Erzincan’da bürokratlar, gazeteciler maden açıldığından bu yana Kanada’ya götürüldü. Onların aracılığıyla “madenlerin iyi olduğunu” söylüyorlar. Medyada bir haber bombardımanı yapıyorlar. Köylüye yeni konutlar yapılması gibi noktalarla toplum rızası sağlıyorlar. Bunun karşısında da bir avuç çevreci, demokratik kitle örgütlerinin mücadelesi kriminalize ediliyor.

∗∗

Tüm sektörlerde olduğu gibi, yargıda da vahşi kapitalizmin yerleşmesi konusunda direnç oluşturmaması isteniyor. 2011 referandumumun yapılma gerekçelerin birisi de yargının bu tür özelleştirme kararlarını verebilmesini sağlamaktı. Berat Albayrak’ın CEO’luğunu yaptığı ve yüzde 20 payının olduğu Çalık Holding, Lidya Madencilik adı altında çok sık isim değiştirdi. Bu problemin, dezenformasyonun en büyük argümanı “o kadar altın var çıkarılmasın mı?” Bu aldatmaca… Uluslararası sermayenin bu tür madenlerinde çıkarılan altınlardan yerele kalan çok az bir miktar.

∗∗

Bu maden 2010 yılında üretime geçti. 2007’de ben göreve başladığımda madenin henüz fizibilite çalışmaları yapılıyordu. O çalışmalar sırasında siyanür kullanıldığına şikâyetler vardı. O şikâyetler çerçevesinde Cumhuriyet Başsavcısı olarak, bir Cumhuriyet Savcısı’na talimat vererek soruşturma başlatmıştım. Ancak zaman içerisinde anlaşıldı ki, bu Cumhuriyet Savcısı altın madeninden rüşvet istemiş. Rüşvet karşılığında bu soruşturmayı savsamış. ‘Her türlü kirli ilişkiye girilebilir’ dediğim şeylerden biri bu. Sonrasında benim tutuklanmamla sonuçlanan bir süreç yaşandı. Bunun arkasında altın madeni olduğu da söylenir. Bir spekülasyon olabilir ama ben de ikisinin birlikte olduğunu düşünüyorum. Yargısal olarak sonuca varıldığı zaman, bu diğer madenleri de etkileyecekti. Maalesef bu soruşturma kapatıldı. Adalet Bakanlığı da o Cumhuriyet Savcısı hakkında rüşvetle ilgili etkin bir soruşturma yapmadı. Bürokrasisi, yargısı, medyası kontrol altına alınıyor. İsmail Hakkı Atal gibi avukatlar, Cemalettin Küçük gibi mühendisler onlarla uğraşıyor. BirGün'ün de bu konuda çok fazla gündeme getirdiğini haberler oldu. Ancak karşıda devasa bir yapı var, yanına devletin tüm mekanizmalarını çekmişler.

∗∗

Binali Yıldırım, açıklamalarında madene toz kondurmuyor. Anagold gibi firmalar bölgedeki spor kulüplerine yatırım yapar. Okul yaparlar. Görünüşte hayırseverlerdir. Oysa söylediğim rakamlarla mukayese edildiği zaman, arkada bıraktıkları sevimsiz yapı ve derin çöküntüyü gizlemek için yaptıkları şeyler. Devlet bu tür yapılarla aynılaşmış. Politik mücadelenin ana başlıklarından biri ekoloji olmalı.