BM Nüfus Fonu’nun raporuna göre kadınların yüzde 44’ü cinsellik ve gebelik önleme konusunda karar alma hakkına sahip değil. Hükümetlerin nüfus kontrol politikaları ise kadın haklarına zarar veriyor.

Kaynak: Haber Merkezi
Annelik devlet tekelinde

Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA), 2023 Dünya Nüfus Durumu Raporu’nu yayımladı. “8 Milyar Yaşam Sonsuz Olasılıklar: Haklar ve Seçimler Üzerine” başlığıyla yayımlanan ve cinsel sağlık, üreme sağlığı ve hakları konularına odaklanan raporda hükümetlerin nüfus artışı kontrolüne yönelik politikalarının etkisiz kaldığına ve kadın haklarına zarar verdiğine dikkat çekildi.

Raporda birçok ülkede nüfus ile ilgili kaygılar yaygınlaşırken hükümetler doğurganlık oranlarını artırmayı, düşürmeyi veya sürdürmeyi amaçlayan politikalara giderek daha fazla odaklanıyor. Ancak rapora göre bu politikalar genellikle etkisiz kalırken aynı zamanda kadın haklarına zarar veriyor. Raporda değerlendirmelerine yer verilen UNFPA İcra Direktörü Dr. Natalia Kanem şunları ifade ediyor: “Kadınların bedenleri, nüfus hedeflerinin esiri olmamalı. Nüfus büyüklüğünden bağımsız olarak gelişen ve kapsayıcı toplumlar inşa etmek için nüfus dinamikleri hakkında nasıl konuştuğumuzu ve nüfus değişikliklerine ilişkin planlarımızı tamamıyla yeniden düşünmeliyiz.”

KARAR ALMA HAKKI YOK

Rapora veri sunan 68 ülkede kadınların ve kız çocuklarının yüzde 44’ünün cinsellik, gebelik önleme ve sağlık hizmeti konusunda bilinçli karar alma hakkına sahip olmadığına dikkat çekildi. Raporda şu ifadelere yer verildi: “Zorla kısırlaştırma ve zorlayıcı doğum kontrolü yoluyla nüfus artışını yavaşlatma çabaları da insan haklarını ciddi şekilde ihlal ediyor. Aile planlaması, doğurganlık hedeflerine ulaşmak için bir araç olarak değil, bireyleri güçlendirme aracı olarak kullanılmalıdır. Kadınlar, uzmanların ve yetkililerin baskısından bağımsız olarak ne zaman ve kaç çocuk sahibi olmak istediklerine kendileri karar verebilmelidir.”

Raporda hükümetlere doğum izni programları, çocuk vergi indirimi, iş yerlerinde toplumsal cinsiyet eşitliğini teşvik eden politikalar ve cinsel sağlık ve üreme sağlığı ve haklarına evrensel erişim gibi toplumsal cinsiyet eşitliği ve haklarını temel alan politikalar oluşturmaları için çağrıda bulunuldu. 

TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ KALKINMANIN ANAHTARI

İklim değişikliğinde doğurganlığı suçlamanın, en büyük karbon salımı sorumlularını dışarda bıraktığına dikkat çekilen açıklamada şunlar denildi:

"8 milyar insandan yaklaşık 5,5 milyarı, karbon emisyonuna katkıda bulunmak için gerekli parayı (günde yaklaşık 10 dolar) kazanmıyor bile. Yakın tarihli bir BM araştırması, iş gücünde daha fazla toplumsal cinsiyet eşitliğinin, yaşlanan ve doğurganlığın düşük olduğu toplumlarda ekonomileri kalkındırmak için kadınların daha fazla çocuk yapması için üretilen politikalardan çok daha etkili olacağını gösteriyor."