Halkın yüzde 40’ının yoksulluk sınırında yaşadığı Arjantin’de krize karşı öfke büyüyor. İki ayda üç ekonomi bakanının değiştiği ülkede eylemler IMF gibi kurumlara da önemli mesajlar gönderiyor.

Arjantin krizinin düşündürdükleri
Fotoğraf: AA

Doç. Dr. Aylin TOPAL*

Arjantin’den gelen ekonomik kriz haberleri yeni değil. Arjantin ekonomisi 2018’den itibaren derinleşen bir krizin içinde. Biraz daha geniş açı ile baktığımızda kabaca her 10 yılda bir ülkede kriz dinamiklerinin güçlendiği söylenebilir. Dolayısıyla, Arjantinlilerde sürekli bir dejavu etkisi yaşanıyor.

Tüm halkta güvencesizlik ve geleceksizlik hali hakim. Geleceğini göremeyen halk yakın geçmişe baktığında muhtemelen bugünlerini 1998-2002 yılları arasında yaşadıkları kriz dönemine benzetiyorlar. Bir cümle ile söylersek, 1998-2002 yılları arasında ekonomi yüzde 28 küçülmüş, dönemin çocuklarının yüzde 70’i yoksulluk sınırında büyümüştü.

Covid-19 pandemisinin etkilieri, Rusya-Ukrayna savaşının ekonomik şokları, sarmal halinde yaşanan gıda ve enerji krizleri zaten kırılgan olan Arjantin ekonomisini derin bir krize sürüklüyor. Ekonomik ve siyasi belirsizliğin olduğu koşullarda dolar anavatanına geri dönme eğilimi gösterir. Bu eğilimin üzerine, bir de ABD Merkez Bankası’nın sıkı para politikası bardağı taşıracak son damla oluyor.

ENFLASYONDA TÜRKİYE İLE BAŞA BAŞ

Geçen aylarda yıllık enflasyon beklentileri yüzde 60’lar düzeyindeydi, sonra yüzde 70’ler telaffuz edilmeye başlandı. En son hükümet yıllık enflasyonun yüzde 90 civarında olacağı yönünde açıklama yaptı. Türkiye ile başa baş giden bir enflasyon oranı son 30 yılın en yüksek düzeyinde. Enflasyon karşısında artmayan ücretler nedeniyle, şu an fiilen Arjantin nüfusunun yüzde 40’ı yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Arjantin pesosunun endişe verici değer kaybıyla birlikte, iç piyasada büyük ölçüde Amerikan doları kullanılmaya başlandı. Doların resmi kur seviyesinin neredeyse iki katına alınıp-satıldığı bir karaborsa piyasası hâkim.

Arjantin’in IMF borçları da bulunmakta. 2018 yılında yaşanan krizde, IMF tarihinin en büyük borcu olarak kaydedilen 57 milyon dolar alındı. Üstelik bu yıl içinde belirlenen hedefler yerine getirilemedi. Örneğin, enflasyon oranlarının 38-48 bandına çekilmesi hedefi tutturulamamış oldu. Önümüzdeki süreçte Arjantin muhtemelen dış borçlarının yapılandırmak durumunda kalacak.

İKİ AYDA ÜÇ EKONOMİ BAKANI

Başkan Alberto Fernandez ekonomik krizin yönetimi için farklı çözümler deniyor. Kamu maliyesi için Merkez Bankasının sürekli Arjantin pesosu basıyor. Ancak, piyasadaki para miktarının artması enflasyonu daha da körükleyen değişkenlerden biri. Son iki ayda üç farklı Ekonomi Bakan atandı. Mevcut ekonomi bakanı Sergio Massa 6 Ağustos’ta kabineye katıldı. Arjantin ekonomisinde yapılacak yeni reformlar için taze kan olacak Massa görevi kabul eder etmez kamu harcamalarının kısılmasına yönelik kararlar açıkladı. Kamu açığını daraltmaya çalışacağını duyurdu.

Arjantin kamu maliyesinin temel kalemlerine ilişkin bir değerlendirme, kamu maliyesinin ne denli bir açmazda olduğunu gösteriyor. Halen kamu maliyesinin önemli kalemleri enerji sübvansiyonları, emeklilik ve kamu personeli maaşları ve sosyal yardımlardır. Bu kalemlerin tamamı ülkenin 2001 krizinden çıkmasını sağlayan uygulamalar oldular. Kamu maliyesini iyileştirmeye çalışırken, yüzde 40’ı yoksulluk sınırında yaşanan halkın gözetilmesi gerekecek. Milyonların enerji ihtiyacı için sübvansiyonlar, hane halklarına temel gelir sağlayan kamu istihdamı ve emeklilik maaşları gerekli. Yoksulluk sınırındaki hanelerin beslenmesi için gıda bankalarına yapılan destekler devam edecek. Enerji ve gıda sektörünün dev şirketleri büyürken, Arjantin halkının enerji ve gıda kriziyle tek başına bırakılması “çözüm” olabilir mi?

VERİLEN SÖZLER TUTULMAYACAK

Kamu harcamalarının azaltılmasından ziyade belki de vergi rejiminde bir düzenleme gerekecek. Latin Amerika’nın üçüncü büyük ekonomisi olan ülkede özel sektöre, gümrük vergilerine ve yüksel gelirli hanelere bir vergi artırımı gerekecek. Ama bunlar da IMF’ye verilen sözü tutmaya yetmeyecek!

Arjantin gelir-gider dengesi yapısal olarak açık veren bir ülke. 1900’lerden beri Arjantin ekonomisinin yalnızca 10 yıl cari fazla verdiğini söylersek, Massa’nın işinin ne denli zor olduğunu görebiliriz. Arjantin, bütçe açığını borçlanma ile kapatan bir ülke. Arjantin tarihi boyunca belki diğer Latin Amerika ülkeleriyle kıyaslandığında en sık borç krizine giren ülke. Daha önce sekiz kez moratoryum ilan etmiş bir ekonomi. Bu bilgi ışığında, mevcut kriz bağlamında JP Morgan’a göre Arjantin’in kredi notu El Salvador ve Venezuela’nın ardından en düşük üçüncü ülke. Bu olumsuz beklenti güçlendikçe Arjantin ekonomisinin para piyasalarına erişimi iyice zayıflayacak. Borçlar her seferinde daha kısa vadeli ve daha yüksek faizli olacak. Bu da politik istikrarsızlığı derinleştirici bir sarmal demek.

HÜKÜMETE VE IMF’YE MESAJLAR

Yani bugünlerde Arjantin’den sokak eylemleri ve grev haberleri alıyoruz. Bu eylemler hükümete olduğu kadar IMF gibi kurumlara önemli bir mesaj gönderiyor. Gösteriler yaşanan krizin çözümünde sermaye birikimini ve piyasaları önceleyen politikaların uygulanmasının kitleler açısından kabul edilemez olduğunu gösteriyor. Toplumsal ve politik istikrarsızlıkların bölgeye yayılıp, küresel ekonomik dengeleri etkileyebileceğine ilişkin mesaj veriliyor.

Bu noktada uzun erimli bir analizle zenginlik-fakirlik, gelişmişlik-geri kalmışlık ilişkisine yalnızca bir ülkenin kendi sınırları içinde yaşanan dimaniklerle değerlendirilmemesi gerektiğini hatırlatmak isterim. Bazı ülkeler sürekli açık veriyor ve borçlanıyorsa bunun tarihsel bir sebebi var. Arjantin bu konuda önemli bir ülke. Arjantin adı nereden gelir? Latince Gümüş kelimesinden. Nüfusunun yüzde 40’i yoksul olan, bankalara, IMF’ye sürekli borçlu ve sık sık kriz yaşayan bu ülkenin adı neden böylesine değerli bir madenden geliyor.

16. yüzyılda İspanyol ve Portekizli kaşifler bugünkü Arjantin’e geldiklerinde gümüşlü alüvyonlarla parıldayan nehirleri ve dağları görmüşler. Ve sömürgecilik yılları boyunca bu gümüş ülkesinin zenginlikleri gemilerle Avrupa’ya taşınmış. Sömürgecilik yıllarında geri kalan diğer madenler batı ve Kuzey Amerikalı şirketlerin işletimine verilmiş. Spekülatif bir yorumla, Avrupa bankalarındaki gümüş rezervlerinin önemli bir kısmı büyük ihtimalle Arjantin’den gelmiştir. Borç-alacak ilişkisinin muhasebesi uzunca bir tarihsel perspektiften yapıldığında Arjantin halkı borçlu değil, belki de alacaklıdır. Sokak eylemlerinin adalet çağrısı meşrudur.

*ODTÜ Latin Amerika Çalışmaları Ana Bilim Dalı Başkanı