Aşkın ve cesaretin romanı: “Ve Kızın Adı Gece”

MELTEM YILMAZ @meltemmmylmz

Yazı işleriyle uğraşanlar bilir, zor olan kısa yazmaktır. Derdini, heyecanını, kavganı, umudunu, kısa cümlelerin sonsuz dünyasında anlatmak. İşte Ertürk Akşun, son romanı “Ve Kızın Adı Gece”de tam da bunu yapmış…

Yazar roman boyunca yalın, kısa ve anlaşılır cümlelerle anlatıyor hikâyeyi. Roman hem günümüzde hem de 90’lı yıllarda ilerliyor. Günümüzde geçen bölümün kahramanı ve kitabın da anlatıcısı olan Doruk, çağdaşımız pek çok beyaz yakalı gibi kendini ait hissetmediği bir işe yaşamını bağlamış. İlişkileri, dostlukları sahtelikler üzerine inşa edilmiş. “Yanında bir manken gibi taşıdığı” güzel sevgilisi tarafından aldatıldığını öğrenince kendini bildi bileli kurduğu dünyası temelinden sarsılıyor, hatta yıkılıyor.

Romanın cümlesi, “Bir erkeğe verilebilecek en büyük hediye, zeki, güzel ve cesur bir kadın tarafından sevilmektir.” Aslında cesaret burada kilit kelime zira kadın erkek ilişkilerinde sığlığın ve korkaklığın sıradanlaştığı bir kültürel atmosferde cesareti, cesaretin değerini önemseyen bir romandan söz ediyoruz.

“Ve Kızın Adı Gece” sıradan bir aşkı tarif etmiyor, 90’ların atmosferinde ama 70’lerin gölgesinde bir aşk bu. Romanda, bir bilge kişinin yaşadığı dramatik aşkı okurken, Deniz’lerin hikâyesinde buluyoruz kendimizi. Olayları bire bir yaşayanların dünyasından izlerken, dönemin katı gerçekliği ile bir kez daha sarsılıyoruz…


askin-ve-cesaretin-romani-ve-kizin-adi-gece-421999-1.Faili meçhullerin, kayıpların, gözaltıların, kimliğini-düşüncelerini açık edememenin yılları, 90’lar… 70’ler, 80’ler pek çok kez romanlara konu olsa da 90’larda yaşananlar nostaljik anlatımlar dışında pek yer bulmaz kendine. Yazar, toplumun o dönemde yaşadığı travmaları ve bireylerin var olma çabalarını da ustalıkla anlatmış romanında.

“Başka birisi için ölümü göze almıyorsan pek de yaşıyor sayılmazsın” diyor Akşun romanında. Bu cümleyi okuduktan sonra, romanın kapağını bir süre kapatıp düşündüm. O başka birinin kim olduğu mu daha önemli yoksa bizim ölümü göze alabileceğimiz bir hayat yaşamamız mı? Ben ikinci şıkkı tercih ediyorum; korkmadan, aşkla, insanca bir hayat, o “birisi” kim olursa olsun…

Ertürk Akşun’un sade ve naif bir dili var. Hikâyesinden emin olmanın verdiği güçle, dili olabildiğince yalın tutmuş. Yazarın kaleminin, Sabahattin Ali’nin unutulmaz eseri “Kürk Mantolu Madonna”ya yakın durduğunu söyleyebilirim. Ben romanı elimden bırakamadan aynı gün içinde bitirdim.