Hafıza Merkezi’nin ‘Savunmasız Yargı’ raporunda avukatların maruz kaldığı baskı ve görev sınırlandırmaları anlatılıyor. Buna göre avukatlar duruşmalardan atılıyor ve kısıtlı dosyalar hukukçular yerine basınla paylaşılıyor.

Avukatsız yargı

Filiz GAZİ

'Savunmasız Yargı' raporunda avukatların kimi dosyaları bilmeden savunma yapmak zorunda kaldıklarına, arama kararı verilmeden mekanlarda arama yapıldığına, avukatsız duruşma yapıldığına dikkat çekiliyor. Raporda ayrıca yeni atanan hâkim ve savcıların bir bölümünün AKP kadrolarından geldiği iddiasına değiniliyor.

Hafıza Merkezi, Eşit Haklar İçin İzleme Derneği ve Hollanda Helsinki Komitesi olarak yürütülen ‘Türkiye’de İnsan Hakları Savunucularının Rolü ve Korunmasının Güçlendirilmesi’ projesi kapsamında ‘Savunmasız Yargı’ raporu hazırlandı. Avukatların maruz kaldığı baskı ve haklarının sınırlandırılmasını kayıt altına almak amacıyla DİSK Basın-İş Genel Sekreteri ve Gazeteci Faruk Eren tarafından hazırlanan rapora, Avukatlar için Avukatlar grubu da katkı sağladı.

Hukuki savunmanın temelini hedefleyen kısıtlamaları ele alan rapor için İstanbul, Ankara, İzmir, Diyarbakır, Van ve Adana Barolarına bağlı avukatlarla görüşmeler yapıldı.

RAPOR YAZILIRKEN EBRU YAŞIYORDU

Raporu hazırlayan Gazeteci Faruk Eren çalışmanın çıkış fikrini şu sözlerle anlatıyor: “Sonuçta gazeteciyiz ve pek çok dava izliyoruz, ömrümüz adliyelerde geçiyor. Bu davaları izlerken birçok hukuksuzluğa tanık olduk. Benim için en çarpıcı olan Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) davasıydı. Avukatlar mahkeme salonundan atıldılar, savunma yapmaları engellendi.”

Eren; “Bu rapor hazırlanırken tutuklu iki avukat ‘Türkiye’de adil yargılanma hakkı ve adaletin yerine getirilmesi’ talebiyle açlık grevindeydi. Rapor yazılırken 12 Eylül 2018’den beri cezaevinde bulunan ÇHD Üyesi Avukat Ebru Timtik yaşıyordu” diyor. Avukat Ebru Timtik, açlık grevinin 238’inci günü olan 27 Ağustos 2020’de hayatını kaybetti.

RAPORDA SAVUNMA ENGELLENİYOR

Raporda; soruşturma ve kovuşturmanın çeşitli aşamalarında dava dosyasına erişiminin engellenmesi, avukatların yargılama sürecinin dışına itilmesi, tutuklu veya hükümlü müvekkilleriyle gizli ve özel görüşme yapma haklarının sınırlandırılması, sorgulamalarda bilgi ve belgelere ulaşmada iddia ve savunmaya eşit davranılmaması, gizli tanık dinleme usulleri gibi adil yargılanma hakkını ihlal eden müdahalelere değiniliyor. Raporda; 2016 darbe girişiminin ardından bin 500 avukatın yargılandığı, 605’inin tutuklandığı, 441’inin ise mahkûm edildiği belirtiliyor. Buna göre avukatların özellikle müvekkilleriyle bağlantılı olarak giderek artan bir şekilde ‘terör örgütlerine üyelik’ gerekçesiyle mahkûm edilmeye başlandığı aktarılıyor.

OHAL’de gözaltına alınmadan tutukluluğa kadar yaşanan süreçteki hukuksuzluklar ve avukatların kendilerine ve müvekkilleriyle ilişkilerine yönelik hak ihlallerinin özetlendiği raporda, öne çıkan tespitler şunlar:

• Soruşturma aşamasında, arama kararı verilmeden mekanlarda arama yapıldı, arama kararları sonradan alındı.

• Avukatların soruşturmayla ilgisi olmayan eşyalarına el konuldu. Dahası, dijital ekipmanlarından görüntü almak yerine cihazların kendisine el konuldu.

• Avukatların müvekkilleriyle görüşmesi sıklıkla engellendi.

• Dosyalar hakkında kısıtlama kararları verildi ve avukatlar müvekkillerine karşı öne sürülen delilleri bilmeden savunma yapmak zorunda kaldı.

• Avukatlara kısıtlı olan dosya, basına açık hale geldi.

Raporda; keyfi karar ve uygulamalarla avukatlara yönelik hukuka aykırı baskıların bir başka boyuta geçtiği ifade ediliyor. Örneğin, Adalet Bakanlığı, masumiyet karinesini hiçe sayarak hakkında dava açılmış olan stajyer avukatlara, avukatlık ruhsatı vermemeye başladı.

Kanun hükmünde kararnamelerle gelen bir önemli değişiklik de Ceza Muhakemesi Kanunu’nun duruşmada, zorunlu müdafi bulunmasını düzenleyen maddesine göre “Müdafinin mazeretsiz olarak duruşmayı terk etmesi halinde duruşmaya devam edilebilir”. Bu maddeyle birlikte avukat yokluğunda duruşmaya devam etmenin yolu açıldı.

OPERASYONLAR GENİŞLETİLDİ

Raporda avukatlara yönelik doğrudan ve sistematik müdahalelerin 2011 yılında başladığı ve zaman içinde genişletildiği belirtiliyor:

• İmralı Adası’nda tutulan PKK lideri Abdullah Öcalan’ın 46 avukatı, 2011’de çeşitli illerde düzenlenen eş zamanlı operasyonla gözaltına alındı, 34’ü tutuklandı.”

• “2013 Ocak’ında ÇHD üyesi avukatlar gözaltına alındı ve büroları basıldı. 9 avukatın tutuklandığı dosyada, 22 avukat hakkında dava açıldı.”

• “28 Kasım 2015’te Avukat Tahir Elçi öldürüldü. Elçi, 14 Ekim 2015 tarihinde CNN Türk kanalında yayınlanan bir programda, ısrarlı sorular üzerine ‘PKK terör örgütü değildir. Silahlı, siyasal bir harekettir’ demişti. Bunun ardından hakkında hazırlanan iddianamede ‘terör örgütü propagandası’ yaptığı iddia edildi ve 7,5 yıla kadar hapsi istendi.”

Raporda ayrıca yeni atanan hâkim ve savcıların yeterli eğitimden geçmemiş, mesleki yeterlilikleri tartışmalı kişiler olduğuna ve bir bölümünün AKP kadrolarından geldiği iddiasına da dikkat çekiliyor.