TBMM’de kabul edilen kanunla birlikte ülkenin doğal kaynakları artık ‘yenilenebilir enerji üretimi’ bahanesiyle başta BAE olmak üzere şirketlere hiçbir denetim olmadan peşkeş çekilecek. Şirketler imar izni olmadan tesis açabilecek, lisanssız ‘üretim’ yapabilecek.

BAE’ye, sermayeye peşkeşin önü açıldı
Göllerin kenarlarında tesis açmak için imar izni şartı kaldırıldı. (Fotoğraf: AA)

Tuğçe GÖBEKÇİN

Enerji alanında düzenlemeler içeren kanun teklifi TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi. Kanuna göre, Ulusal Maden Kaynak ve Rezerv Raporlama Komisyonu (UMREK) raporlama zorunluluğu sadece "IV. Grup" maden işletme ruhsatları açısından devam edecek. Bunun dışında kalan maden grupları açısından Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA), arama ruhsatı alarak bulduğu madenler için UMREK koduna göre rapor hazırlama şartı aranmaksızın arama yapabilecek. ‘Enerji verimliliğini artırmak amacıyla hazırlanan projeler’, Bakanlık tarafından en fazla 15 milyon TL olmak koşuluyla bedellerinin en fazla yüzde 30'u oranında desteklenecek.

Ayrıca ‘yenilenebilir enerji’ üretimi bahanesiyle doğal alanların şirketlere peşkeş çekilmesi sağlanacak. Şirketler baraj gölleri, suni göller ve doğal göllerde artık tesis kurmak için imar izni almak zorunda kalmayacak, lisanssız ‘üretim’ yapabilecek. TMMOB daha önce yaptığı açıklamalarda bu maddelerin 19 Temmuz 2023’te BAE ile imzalanan sözleşmede yer aldığını duyurmuştu. Kanun Resmi Gazete’de yayımlanmasının ardından yürürlüğe girecek.

Meslek örgütleri temsilcileri ve yaşam savunucuları bu yasa teklifiyle ülkenin kaynaklarının başta BAE olmak üzere yabancılara peşkeş çekildiğini ve ülkenin egemenlik haklarının ihlal edileceğini ifade etti.

KABUL EDİLEMEZ

TMMOB Makina Mühendisleri Odası Enerji Çalışma Grubu Başkanı Oğuz Türkyılmaz ülkenin doğal varlıklarının tümünün sermayenin sınırsız ve denetimsiz talana açılabileceğini ifade etti. Türkyılmaz şöyle konuştu: “Cumhurbaşkanı’nın BAE ziyareti kapsamında 19 Temmuz 2023 tarihinde BAE ile üzerinde mutabık kalınan anlaşma onay için TBMM Başkanlığı’na sunulmuştu. Anlaşma, ülkemizin doğal varlıklarının ve enerji kaynaklarının altın bir tepsi içinde BAE şirketlerine öncelikli olarak tahsisini öngörüyor ve kanımca ülkemizin egemenlik haklarını ihlal edici bir nitelik taşıyor.”

Teklifin birkaç ay önce hazırlanıp TBMM gündemine alındığını vurgulayan Türkyılmaz şöyle devam etti: “Ancak İliç Doğa ve Maden Sahası Cinayeti sonrasında oluşan tepkiler üzerine bir süre bekletildi. Kendi dönemlerinde uygulamaya geçirdikleri UMREK’in olmayan düzenlemelerini bile fazla bulup şimdi geçersiz kılmaya çalışıyorlar. Yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretimine verilen çok sayıda desteğe ek olarak milyonlarca dolar cinsinden ödemelerle sermaye gruplarına para aktarılacak. Yatırımcılar vahşi yatırım yapmak istiyorlar. Hiçbir denetim, yaptırım istemiyorlar. Onlar böyle istiyor diye imar planların yok sayılması, geçersiz kılınması, dikkate alınmaması, göllerin, ırmakların, barajların, denizlerin denetimsiz, plansız bir şekilde sermayeye sunulması kabul edilemez. Temiz bir çevrede, bozulmamış doğal bir yaşamı sürdürmek vazgeçilmez bir haktır.”

SU OLMAKTAN ÇIKIYOR

Çevre Hukuku Ağı Koordinatörü Avukat Fevzi Özlüer konunun iki boyutlu olduğunu ifade etti. Özlüer şunları anlattı: “Biri enerji arz güvenliği stratejisi ile şirketleri ayakta tutmak ve karbon açısından arındırılmış işletmelere yöneltmek. Fakat burada bu kez de yenilenebilir enerji alanında büyük bir plansızlıkla karşı karşıya kalınacak gibi duruyor.” “Daha önce içme ve kullanma suyu dışında kalan suların korunması için açtığımız davalar boşa düştü” diye konuşan Özlüer, “DSİ bu suları korumamak için kendine dayanak buldu. Yani sular, sadece enerji ve maden kaynağına dönüşüyor. Bu kanun uzun süredir yönetmeliklerle refüze edilen idarenin istisna yaratarak içme suyu dışındaki suları korumama stratejisinin devamı olarak kanuna girdi. Bu yasadaki masum görüntünün arkasını görmek lazım” ifadelerini kullandı.