Genelde işporta tezgâhlarında duymaya alışık olduğumuz bu cümle, esasında Türkiye siyasetinin en güzide argümanlarından biridir

‘Bakın ben kendim de kullanıyorum’

twitter.com/HandeKuday

Genelde işporta tezgâhlarında duymaya alışık olduğumuz bu cümle, esasında Türkiye siyasetinin en güzide argümanlarından biridir. 1986’da dönemin Sanayi ve Ticaret Bakanı Cahit Aral’ın çayların radyasyonlu olduğu iddialarına cevaben canlı yayında içtiği çay ile tanıştığımız bu “samimi” ikna çabası, daha sonraki yıllarda sıkça karşımıza çıktı.
Domuz gribi aşısı ile ilgili kopan fırtınanın ardından dönemin Sağlık Bakanı Recep Akdağ kameralar önünde aşı olarak “Ben oldum, siz de olun” diyerek bu mutlu gününe bizleri de davet etti.
Sütlerde aflatoksin ve antibiyotik kalıntıları bulunduğuna dair iddiaların ayyuka çıktığı dönemde, dönemin Tarım Bakanı Mehdi Eker canlı yayında süt içerek Dukan diyetini Türkiye’ye getiren 3 kişilik ekibin öncüsü oldu.

Kuş gribi paniği sırasında dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan kameralar önünde bir Tarkan filminin han sahnesini canlandırırmışçasına bir iştah ve estetikle tavuk yedi.
Telemarketing düzeyinde yürütülen bu iç politika çalışmalarının epik bir örneği ile uzun süredir karşılaşmıyorduk ki, yine deniz seviyesinin altındaki her olayın doğal başrolü Melih Gökçek imdadımıza yetişti.

Uzun zamandır Ankara’nın şebeke suları ile ilgili ciddi bir sıkıntısı var. Musluklardan akanın sarı gazoz mu yoksa taze sıkılmış portakal suyu mu olduğu konusunda bir karmaşa varsa da, su olmadığı üzerinde bir mutabakat sağlanmış durumda.

Hastaneler ishal şikâyetleri ile dolup taşmış vaziyette, Ankaralı panikte iken Melih Gökçek saz ekibini toplayıp şebeke sularının ne kadar muhteşem olduğunu kanıtlamak üzere bir basın toplantısı gerçekleştirdi.

Bu toplantıya özel olarak ambalajlattığı şebeke suyunu toplantı boyunca bol bol içti. Cahit Aral’ın içtiği çayın kaçak çay olduğu yönündeki kuvvetli inancı yüzle çarpıp Melih Gökçek’in içtiği bardakta Evian suyu olduğu kanaatine vardıysak bile, toplantıda Gökçek’in nevi şahsına münhasırlığını konuşturarak seleflerinden sıyrıldığını inkâr edemeyiz.
Arıtma aleti satıcılarını, pet şişecileri, meslek odalarını, “cehape” zihniyetini, kendisinden önceki belediye başkanlarını ve o döneme denk gelen Big Bang’i, kronik bağırsak problemlileri, tesisatlarına bakım yaptırmayan apartman sakinlerini ve sabahçıları suçlayarak kendini bile aşacak bir şekilde işin içinden sıyrıldı.
Her ne kadar ASKİ’nin büyük bir çaba ile inkâr ettiği Kızılırmak suyu kullanımını laf arasında kabul etmiş olsa da, içme suyunun sarıymış gibi görünüp ishalmiş gibi yapmasını ideolojik bir laf ebeliğine bağlayarak zirveye bayrağını dikti. Üstelik topu İzmir’in ishallerine atarak arayı da bir hayli açtı.

Ankara Tabip Odası, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Ankara Şubesi, Çevre Mühendisleri Odası ve Kimya Mühendisleri Odası Ankara’nın suyuna atık su karıştığı uyarısı yaparken; içtiği arıtılmış ambalajlı su ve icat ettiği yeni yeni lobilerle bilimlerüstü bir şekilde suyu da, kendini de temize çıkardı. Ben o kadar ikna oldum ki bütün bu argümanları art arda sıralamadan duramıyorum.

Eğer siz de musluktan akan sarı sıvıya bakıp da onun temiz su olduğunu göremiyorsanız ideolojik laf ebeliğine bağlı kronik hazımsızlıktan mustaripsiniz ve dededen CHP’lisiniz demektir, hiç kusura bakmayın.

Ayrıca sizin tesisatınız pis mi, temiz mi biz ne bileceğiz? Pislikten bahsetmişken, belki de pazardan pazara banyo yapıp leş gibi kokuyorsunuz ve suçu suya atıyorsunuz?
Ayrıca kesin bir kanaate varmak için Gökçek’ten önceki dönemlere, mesela Nuh tufanındaki ishal oranlarına bakmak lazım.
İzmirlilerin ishale çiğdem diyerek kendi bağırsak sorunlarını kamufle etmeye çalıştığını bilmiyor muyuz?

Bütün meslek odaları Gökçek’e karşı ama mesela şoförler odası arkasında. Bir de taksicilere soralım bakalım sarı renk onları da rahatsız ediyor mu?
Kılıçdaroğlu SSK müdürü iken çayların damacana su ile demlendiğine dair belgeleri de cuma günü açıklayacağız.

Hâlâ ikna olmadınız mı?
Mısır yiyip de taşa oturmuş olmayasınız?

Nee, Ankara’nın en büyük sorununun ishal yapan şebeke suyu değil, kronik ağız ishali olduğunu mu düşünüyorsunuz? Nankörsünüz gerçekten. Yazık.