Klasik balenin başyapıtlarından Giselle prömiyer yaptı. İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin bu yıl yine repertuvarına aldığı yapıtı Zeynep Sunal Öngün sahneledi.

Balenin romantik ikonu: Giselle

Deniz Burak BAYRAK

Konusu büyük Alman şairi Heinrich Heine'nin "Almanya Üzerine" adlı kitabında anlattığı Wililer Efsanesi'nden alınan Giselle balesi yaklaşık 10 yıl sonra yeniden baleseverlerle buluştu. Geçen sezonun son temsili Don Kişot’tan bugüne hasret kaldığımız bale temsilleri, romantik ve bilinen bir konu içerse de Zeynep Sunal Öngün’ün ayakta alkışlanası bir tecrübeyle sahneye koyduğu yapıtla AKM Türk Telekom Opera Sahnesi’nde başladı. Cumhuriyet’in 101. yaşından gün aldığı şu günlerde kusursuz, tarifi öylesine zor bir temsil hazırlanmış ki…

Fransız besteci Adolphe Adam'ın müzikleri ile Jean Coralli, Jules Perrot ve Marius Petipa’nın koreografisini buluşturan temsil, uzun zamandır repertuvarda yoktu. Yapıt, İstanbul Devlet Opera ve Balesi Müdür ve Sanat Yönetmeni Ayşem Sunal Savaşkurt’u bir gecede başdansçı yapıyor ve içinde büyüdüğü bir prodüksiyon olması sebebiyle Savaşkurt, Giselle’i Zeynep Sunal Öngün’e teslim ediyor. Dünya prömiyerini 1841’de Paris’te yapan yapıt, İstanbul’daki son prömiyerinde belki de en önemli temsillerden birini gerçekleştirdi.

Balede point tekniğinin gerçekleştirildiği ilk uzun balelerden biri olan Giselle, iki perdeden oluşuyor. Özünde; kavuşamayan, zengin-fakir ayrımının açığa çıktığı, hasta bir kızı sonsuzluğa sürükleyen bir konu içeriyor. Müthiş bir dekor eşliğindeki bir Avrupa köyünün günlük rutiniyle başlayan bir tabloda açıldı perde. Yumuşak tınılar, hafif dokunuşlar köylü kızları ve oğlanlarının uyumlu eşlikleriyle canlılık kazandı. Genç ve güzel Giselle’de Büşra Ay’ın, alımlı ve yakışıklı Albrecht’te Batur Büklü’nün görkemli performanslarını izledik. Hem de bu görkem bir köy yaşamının sadeliği etrafında sunuluyordu. Cumhuriyetimizin kazanımlarından olan bu kurumda bu derece başarılı balet ve balerinimiz olması gurur verici. Her sahnesinde kusursuz figürler gerçekleştiren sanatçılar romantik birer ikona dönüştüler. Ancak ilk perdenin yıldızı kesinlikle olağanüstü devinimiyle Köy Pas de Deux’den Elifsu Pamukçu’ydu. Zaten seyirciler de Pamukçu’nun hakkını temsil içinde durmaksızın alkışlayarak teslim ettiler.

İkinci perde birincideki eğlenceli bağ bozumu enstantanelerinin ötesinde kasvetli, ruhani bir havada gerçekleşiyor. Sisler, ıstıraplar, aşk… Sonsuza dek kaybedilmiş bir sevgilinin mezarında ruhuyla dans etmek… Bu perdenin duyumsattığı en büyük duygu yalnızlıktı desek yerinde olur. Saflığın sembolü zambakları görmek, Albreckt’in baş başa kaldığı acısına tanık olmak sizde birkaç damla gözyaşı döktürebilir. Bunların ötesinde dekor ve kostüm çok şiirseldi. İnsana pastoral-lirik şiirler yazdıracak cinsten. Gizemin ve sevginin doruğuna bizleri ulaştıran Adnan Öngün ve Gazal Erten’e büyük teşekkür gerek. Romantizm ve estetiğin en nadide örneklerinden biri oluşunda elbette adını sayamadığımız diğer balet ve balerinlerimizin payları şüphesiz. Her evresi dans ve müzikle taçlanan Giselle’de orkestranın eşliği unutulmamalı. Tüm İDOB adeta bu işe ruhunu koymuş. Sanıyoruz ki bu işin kimyası bunu gerektiriyor.

Giselle’in bir sonraki temsil tarihleri ve yerleri şöyle: 15 Kasım, 2 ve 7 Aralık saat 20.00’de Atatürk Kültür Merkezi - Türk Telekom Opera Salonu. 21 ve 22 Kasım saat 20.00’de Kadıköy Belediyesi Süreyya Opera Sahnesi.