SOL Fikirler Sempozyumu'nda AKP rejiminin yenilgiye uğratılması için örgütlü mücadeleye vurgu yapan Bülent Forta, "Ancak örgütlü mücadeleyle iktidarın baskılarının üstesinden gelinebilir" dedi.

Baskının panzehiri örgütlü mücadele

POLİTİKA SERVİSİ

SOL Fikirler Sempozyumu, Ankara'da MMO Eğitim ve Kültür Merkezi'nde dün başladı. Bugün de devam edecek olan sempozyumun açılış konuşmasını yapan SOL Parti Başkanlar Kurulu üyesi Gizem Gül Kürekçi, “Memleketin her alanda karanlığa sürüklenişine karşı ülkenin yeniden kuruluş mücadelesinin iradesini ortaya koymak için bir araya geldik” dedi. "Rejim Krizi ve SOL Çıkış" başlığıyla düzenlenen dünkü sempozyumlarda, "İktidar, Muhalefet ve Sosyalist SOL" başlıklı oturumda konuşan Bülent Forta, AKP’nin ilk çıkış dönemindeki liberal erozyonun bugünlerin temelini attığına işaret etti. Forta, 2010 referandumunda, liberallerin ve ABD’nin desteğiyle semirilen bir AKP’ye karşı muhalefetin temeli olarak sosyalist solun oluşturduğu "Hayır" cephesini işaret etti.


Seçim tartışmalarında da kağıt üzerinde farklı ittifaklar oluşturulmasının tek başına anlamı olmadığını ifade eden Forta, öncelikle Erdoğan iktidarının yıkılması ve yerine kurulacak sürecin soldan toplumsal taleplerle örülmesi gerektiğine işaret etti. Çıkışın, ana muhalefetten değil ancak soldan gelebileceğine işaret eden Forta, "Sosyalistlerin görevi mecliste grup kurmak değil, tekrardan yükselişe geçecek toplumsal muhalefetin nasıl örgütleneceği olduğudur. Sol yeniden kitle mücadelesinin içerisine giriyor. Kendini parlamentoya odaklayan bir solun bu toplumun geleceğinde olumlu bir rolü olamaz" dedi.
Türkiye’nin seçime normal şartlarda girmeyeceğini belirten Forta, sandalye hesabıyla değil, örgütlü mücadele süreciyle ancak baskıların üstesinden gelinebilir. Türkiye’nin belki bir 10 yılını belirleyecek bir seçim olacak" açıklamasını yaptı.

Sosyalist solun bu süreçteki görevlerine de değinen Forta, şunları söyledi: "Laiklik mücadelesiyle sınıf mücadelesini birleştirebilecek, göçmen sorunundan ekonomik krize kadar devasa problemlere çözüm bulabilmek gibi görevler dururken nasıl meclis grubu kurulacağına kafa yormak bizi bir yere götürmez. Solun bir kez daha uyarıcı görevini yerine getirmesi gerekiyor. Ana siyasal görevin bugünkü iktidarın son bulması gerektiğini, bunun ve sonrasında gelişecek sürecin hangi yollardan geçeceğini işaret etmek solun görevi. Bu iktidarın gerçekten yenilgiye uğratılabilmesi için önümüzde kritik bir yıl var. Bu süreci örgütleme görevi bizim önümüzde duruyor."

FONKSİYONLAR ÇÖKTÜ

"Geçiş, TÜSİAD ve Restorasyon" konulu oturumda gazeteciler Hakkı Özdal ve Bahadır Özgür konuştu. Türkiye’de sermaye sınıfına yönelik iki yanlış eğilim olduğunu işaret etti. Özgür, konuşmasında şunları söyledi: "AKP’nin mutlak sermaye iktidarı olduğu görüşü de sermayeyle tek ilişkisinin beşli çete, inşaat sektörü olduğunu iddia etmek doğru değil. Bugün TÜSİAD ile keskin bir kopuş yaşanıyor. Bu aynı zamanda Türkiye kapitalizminin nasıl yönetileceği meselesidir. Restorasyon tartışması da tam olarak buraya dayanıyor. AKP sermaye sınıflarını yönetemediği için muhalefet siyasetini buraya yönlendiriyor. Devletin fonksiyonları çökmüş, hukuk bürokrasi işlemiyor, haliyle sermaye ilişkisi de işlemiyor diyerek programını da bu şekilde kuruyor."

"AKP Sonrası Geçiş ve Sosyalist Sol" oturumunda konuşan iktisatçı Prof. Dr. Korkut Boratav da "Siyasal islamcı rejimin sonunu getirme şansı var. Bu kaybın sonrasında toplumsal bir telafi olacaktır. Sosyalist sol, diğer akımlar bir felç halinde olduğu için ek sorumluluklara sahiptir. Restorasyonun tutucu değil demokratik olması, ikinci olarak neoliberal sermayenin tahakkümü döneminde yaşadığımız bütün kayıpların da telafi edilme dönemine gireceğiz. Neoliberal ve siyasal islamcı yükün temizlenmesi sorumluluğu sosyalist soldadır. Bunun temsiliyeti aranmalıdır. Temsiliyetin ana gücü anayasa değişikliği sürecinde gündeme gelecektir" dedi.

"Rejim Krizi, SOL Çıkış ve Demokrasi" başlıklı oturumda ise Güven Gürkan Öztan konuştu. "Çıkış nerede?" diye sorarak sözlerine başlayan Öztan, şunları söyledi: "OHAL ile seçime girişe karşı nasıl bir hazırlık yapılabilir diye düşünmek. ‘Kim ne kadar vekil çıkarabilir’i bırakıp ‘bu durum nasıl 7 Haziran 1 Kasım’a dönmez’i düşünmek gerekir. Sadece sandık korumaya, sandığa girenin çıkanın aynı olmasıyla yetinmeyen bir siyasal stratejinin belirlenmesi önemlidir. Mühürsüz zarf meselesinden sonra sokakta sosyalistlerden başka kimse yoktu. Diğer örneğimizde atı alan Üsküdar’ı geçmişti, muhalefetin adayı ortada yoktu. Düzen muhalefetini bu sürece karşı direngen bir yere çekebilmek, en geniş seçim güvenliğini sandığa giden süreci örgütleyecek ileri ucunun sosyalistler olduğu bir yapı."

HALKI SOL TEMSİL EDİYOR

Dönüşümün sadece güçlendirilmiş parlamenter sistemle olamayacağını ifade eden Öztan, "Kılıçdaroğlu dostlarıyla yapacakmış. ‘Biz kimle yapacağız’dan önce ‘nasıl yapacağız’ meselesi önümüzde duruyor. Seçim sath-ı mailine girilmiştir, yarın seçim varmış gibi çalışmak gerekir. Aday belirlemek, ittifak tartışması yapmak değil, sokakta olmak, mahalle mahalle, iş yeri iş yeri gezmek gerekir. Burada inatla mevcut muhalefetin görmediği önümüzdeki süreçte rol oynayabilecek kesimlerin varlığına dikkat çekmek gibi bir mecburiyetimiz olduğunu da hatırda tutmak gerekiyor. CHP, EYT’liler için sokağa çıktı ama tarikat meselesinde sessiz kaldı. Pandemide mağdur olan halk konusunda sessiz kaldı. Dolayısıyla neoliberalizmin ve gericiliğin mağduru olan halkı muhalefet temsil etmiyor, sol temsil ediyor.