Bedeli İran halkı ödüyor

Bashdar Ismaeel

İran hükümeti 15 Kasım günü akaryakıt fiyatlarını beklenmedik şekilde artırınca ülkenin dört bir yanında eylemler patlak verdi. İranlı elitler bir anda ülkenin her yerine yayılan eylemleri dağıtmak için telaşa kapıldılar. Haberlere göre Kasım ortasından bu yana eylemlerde 140’tan fazla insan hayatını kaybetti. Uluslararası Af Örgütü “İranlı güvenlik güçleri kasıtlı olarak öldürücü güç kullanıyor” şeklinde açıklama yaptı. Fakat eylemcilerin destek bulma ve haberlere konu olmasının önüne geçmek için internet ülkede neredeyse tamamen kapatıldı ve haberlerin doğruluğundan emin olmak güç.

Eylemciler halkın memnuniyetsizliğine vurgu yapıyor ve sıradan insanların gitgide ağır hissettiği ekonomik yüke dikkat çekiyor. Fakat Tahran’ın eylemler karşısında pek de taviz vermesi beklenmiyor. Tabii ABD eylemciler kervanına katılmakta gecikmedi. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun söylediğine göre ABD, “Eylemcileri tutuklayan ve öldüren baskıcı rejime karşı başkaldıran İran halkının” yanındaydı.

Eylemler özelinde ABD’nin pek bir etkisi yok fakat işin çelişkili yanı şu ki, İran halkının acılarına acı katan başlıca sebep Washington’ın izlemekte olduğu politikalar.
Donald Trump Mayıs 2018 yılında ABD’nin nükleer anlaşmadan tek taraflı olacak çekildiğini duyurdu ve hemen ardından İran’a yönelik kapsamlı yaptırımlar yürürlüğe koydu. Trump ve hükümet yetkilileri yaptırımların işe yaradığını savunuyorlar fakat petrol ihracatı düşen, finans piyasalarına erişimi kısıtlanan ve para birimi hızla değer kaybeden İran ekonomisi kısa sürede çöktü.

İşsizlik, ekonomik istikrarsızlık, baskı...

İnsanların çektikleri güçlüklere rağmen gerek seçilmiş, gerek dini liderleriyle olsun mağrur ve muhafazakâr İran yönetimi ezeli düşmanının “azami baskı” politikalarına boyun eğmeyecektir. Bu da nihai olarak şu anlama geliyor; ‘devrimci’ hedeflerinden şaşmayan dindar İranlı elitler bu doğrultuda ulusal çıkarların darbe almasını göze alabilirler.

Dolayısıyla ABD yaptırımlarının asıl kaybedeni sıradan İranlılar oluyor. İşsizlik, kamu hizmetlerinin yetersizliği, ekonomik istikrarsızlık gibi problemlerle boğuşmalarına rağmen, eylemlerin de gösterdiği gibi İranlı liderleri bir şeyleri değiştirmeye zorlayacak gücü olmayan insanlar…

Yasama, yürütme ve yargının önde gelen şahsiyetleri baskıyı hissettiler ve eylemcilere yönelik tavırlarında kısa sürede ağız birliği yaptılar. Bu durum, aralarında gerilim olmadığı anlamına gelmiyor. Fakat İran önemli bir yol ayrımında bulunurken ve yaptırımların sonuçları her gün daha da ağır hissedilirken Dini Lider, Muhafızlar Konseyi, Ulusal Güvenlik Konseyi ya da İslam Devrim Muhafızları gibi güçlü sesler reformistlerin ya da ılımlıların sözlerini dinlemeye isteksiz olacaklardır. Dinledikleri takdirde zayıflık göstermiş olacaklarından ve eylemcilerin taleplerine boyun eğmiş olacaklarından korkuyorlar. Örneğin, Devlet Başkanı Hasan Ruhani 2013’te iktidara geldiğinde, daha fazla toplumsal özgürlük ve reform vaat eden, ılımlı bir lider görüntüsü veriyordu. Zaman zaman Devrim Muhafızları Konseyi gibi köktencileri açıkça eleştiriyordu.

2017 yılındaki eylemler esnasında daha uzlaşmacı bir ton takınmış, televizyona konuşurken “Anayasamıza göre insanların eleştirme, hatta eylem yapma hakkı var, fakat… Ülkedeki insanların durumunu iyileştirecek biçimde,” demişti.Bu defa ise çok daha sert bir ton takındı, eylemcileri “düşman askerlerinden oluşan küçük bir grup” olarak tanımladı.

Çarşamba günkü konuşmasında eylemcilere yönelik müdahaleden zafer kazanmışçasına söz etti, hükümetin “bir sınavdan daha galibiyetle çıktığını” söyledi, “dengenin düşman lehine değişmesine asla müsaade etmeyeceğini” vurguladı.

Benzer şekilde Devrim Muhafızları da “isyancıların Tahran’ı Beyrut ya da Bağdat’a çevirmesine” engel olduklarını ilan ederek diğer başkentlerde yaşanan toplumsal huzursuzluklara gönderme yaptı.

Devrim Muhafızları “olayların” 24-72 saat içinde sona erdiğini iddia etse de medyanın yokluğu son günlerde neler yaşandığına dair şüphe doğuruyor. Beş gün süren internet kesintisi sona erdi ve eylemcilere yönelik sert müdahalenin kanıtları gün yüzüne çıkıyor. Hatta İranlı siyasetçilerden biri Salı günü verdiği demeçte 7000’den fazla eylemcinin tutuklandığından gururla söz ediyordu.

Görünüşe göre hükümet, eylemcilerin iradesini kırmak ve toplumsal tepkinin büyümesine engel olmak için hızlı ve sert müdahalede bulundu.
Sert müdahale ve tutuklamalar aynı zamanda olası eylemcileri ürkütmeye yönelikti. Halk ekonomik güçlükler ve sert polis müdahalesi arasında sıkışmışken, hükümeti taviz vermeye zorlamayı amaçlayan toplumsal hareketlerin çok daha büyük olması ve çok daha fazla risk alması gerekecek.

Kemer sıkma politikalarının başlangıcı

Hükümet yetkilileri akaryakıt fiyatlarındaki artışın zamansız olduğunu kabul ettiler fakat elde edilecek ek kaynağın 60 milyon İranlıya devlet yardımı yapılmasını sağlayacağını söyleyerek savundular. Fakat zamların yaratacağı kaynak yaklaşık 2-2.5 milyar dolar ve devlet bütçesindeki devasa açığa ilaç olmayacak.
Kendileri de pek ‘zengin’ sayılamayacak İranlılar için yoksul İranlılara yardım edecek olmak pek bir teselli olmayabilir ve akaryakıta verilen devlet teşvikinin azaltılması önümüzdeki dönem göreceğimiz kemer sıkma politikalarında yalnızca bir başlangıç olabilir.
İran yönetiminin siyasi meşruiyeti büyük yara aldı ve halkın ülkedeki kurumlara olan inancı daha da eridi. Fakat görünüşe göre eylemleri alelacele bastıran İranlı liderler, bu bedeli ödemeye değer görüyorlar.

ABD’nin yaptırımlardan vazgeçmesi olası görünmüyor. Trump daha fazla yaptırım geleceğinin sözünü verdi ve bundan sonraki eylemler muhtemelen belli siyasi figürleri hedef alacak.

Üst düzey siyasetçiler muhtemelen yaptırım tehditlerine alışıklar ve bunları caydırıcı görmeyecekler. İran bilgi ve telekomünikasyon bakanı Muhammed-Cevat Azari Jahromi uygulanan internet karartma politikasından ötürü ABD tarafından yaptırım listesine alındı. Sonrasına twitter’a şöyle yazı: “Yaptırıma uğrayanlar kulübünün tek üyesi ben değilim.”

Ağır ABD yaptırımlarına boyun eğmek şöyle dursun, İran hem ülke içinde hem de çevresi olan bölgede gücünü göstermeye hevesli.
İran bölgedeki pozisyonunu korumakta ve devrimci hedeflerini sürdürmekte kararlı; ABD ise İran ekonomisine azami hasar vermeye niyetli. Emin olabileceğimiz tek şey, sıradan İranlıların daha fazla acı çekeceği...

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: The New Arab