Gezi Direnişi’nde polisin attığı gaz fişeğiyle vurulup, 269 gün sonra yaşama veda eden Berkin’in davası bugün başlıyor

Berkin’in hakkını  söke söke alacağız

ERK ACARER - @eacarer
erkacarer@birgun.net

Gezi Direnişi’nde Okmeydanı’nda polisin attığı gaz fişeğinin kafasına isabet etmesi nedeniyle hayatını kaybeden Berkin Elvan’ın davası bugün saat 10: 00’da Çağlayan Adliyesi 17. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek. Davanın tek sanığı polis F.D. Onun da mahkemeye SEGBİS ile bağlanmasına karar verildi. Davaya geniş bir katılımın olması bekleniyor. Hem Elvan Ailesi hem de kamuoyunun tek beklentisi var: Adalet. Peki, adalet nasıl tesis edilecek? Baba Sami Elvan’ın sözleri açık: “Katilin en üst sınırdan ceza alması önemli. Ancak, oğlumun cinayeti bir zincir. En alt kademeden en üst kademeye kadar, bütün sorumluların yargılaması için savaş vermeye devam edeceğiz. Hayatımızı bu mücadeleye adadık.”

‘Çocuk öldü...’ İki kelimelik bu cümle aslında Türkiye’nin en uzun en kırıcı, en yaralayıcı tarihsel dönemeçlerinden biriydi. Bir gaz fişeği ile polis tarafından vuruluşundan tam bin 389, ölümünden ise bin 120 gün sonra… 4 yılda; 3 durak arasındaki bir yolda.

Berkin Elvan, Gezi Direnişi sırasında, Okmeydanı’nda ekmek almaya gittiği sırada vuruluyor. Okmeydanı Hastanesi’ne kaldırılıyor… Katili, Çağlayan Adliyesi’nde yargılanıyor. Adeta daracık bir çizgiye sıkışıp kalan ülkenin, çocuğun kaderi…

‘Siz mi yazdınız?’
“Ne kaderi” diyor; anne Gülsüm Elvan, acısı da öfkesi de taze. Konuşuyor: “Üstüne basa basa söylüyorum; elinde Kuran sallayanlara sesleniyorum, onun içinde ne yazdığını öğrenin önce. ‘Kader’ diyorlar. Öldür öldür, ‘kader’ de. Benim oğlumun kaderini siz yazmadınız ama siz bitirdiniz. Ağızlarına sakız olmuş. Ben hoca kızıyım. Gelin ben öğreteyim. ‘Üç çocuk yapın’ diyor. Ben öyle yaptım; niye aldınız birini benden?”

Gülsüm Elvan, ‘adalet’e vurgu yaparak sürdürüyor: “Berkin’den sonra da çocukları, gençleri öldürmeye devam ettiler. Evvelden beri hukuk yoktu. Ama artık adalet tamamen bitti. Adalet olsa en başından bunlar olmazdı. Eksiğim yahu eksik!”

Benim çocuğum küçük kaldı
Anne Elvan, Nâzım Hikmet’in “Büyümez ölü çocuklar…” dizelerine atıfta bulunur gibi sürdürüyor: “18 yaşında olacaktı. İlk defa oy kullanacaktı. Elbette benim oğlum,’ geleceğini düşündüğü için referandumda ‘hayır’ derdi. Arkadaşlarına bakıyorum, dönüp kendime bakıyorum. Şimdi diyorum. Onlar gibi sakalları olacaktı. Aynı bunlar gibi bir genç olacaktı. Onun bir arkadaşı var. En samimi olandı. Onu görünce bitiyorum. Gelme, dedim; evime gelemiyor çocuk. Çocuklardan kaçıyorum. Ben çocuğumu büyütemedim, benim çocuğum küçük kaldı.”

Anne Elvan, “Öldürmek yetmedi, benim çocuğumu suçlu durumuna düşürmeye de çalıştılar” diyerek devam ediyor: “Elinde Molotof vardı, sapan vardı, dediler. Çocuğumun elinde bir şey yoktu. Ama öyle olsa ne olacaktı ki. Öldürmeniz mi gerekir?”

‘Bu da onlara dert olsun’
“Berkin için her şeyden vazgeçerdik” diyor Gülsüm Elvan, daha önce söylediklerini bir kez daha yineliyor: “Halen de utanmadan meydanlarda oy istiyorlar.”

Kısa süre önce başından geçen bir anekdotu anlatıyor: “Bir Cumartesi Anneleri eyleminde, polis üzerimi aradı. Çantamı açtı, cüzdanıma baktı, gözlerini araştırdı. ‘Yeter’ dedim. ‘Görevimizi yapıyoruz’, diye karşılık verdi. ‘Göreviniz ne, çocuk öldürmek mi’ diye sordum. ‘Kimi öldürmüşüz’ dedi. Sonra beni bir anda tanıdı. Ellerinin başına alıp ‘of’ dedi ve uzaklaştı. İşte bu vicdandır peşlerinden giden. Benim oğlum üzerinden tüm dünyada kamuoyu yaratıldı. Cenazesinde milyonlar vardı. Hem vicdan hem korkudur Berkin, bu da onlara dert olsun!”

Baba Sami Elvan da 4 yılı anımsatarak konuşuyor: “Bir tarafımız yok. Acımız ilk günkü gibi. Berkin’e ait her olayda, anmada başa dönüyor, aynı şeyleri yaşıyoruz. Hem bizim hem de yakınlarımızın kolu kanadı kırık.”

Bütün çocuklar için mücadele…
Elvan Ailesi, gerçekten de nerede bir zulüm varsa orada olmaya çalışıyor. Bu mücadelenin Türkiye’nin gün geçtikçe biraz daha kararan yüzüyle ilişkisi var…

Sami Elvan şunları aktarıyor: “Gençlerin çocukların sadece hayatlarını çalmıyor, geleceklerini de cehenneme çeviriyorlar. Bir yandan çocukları öldürmeye devam ederken diğer yandan eğitim sistemiyle oynamayı sürdürüyorlar. Karanlık bir gelecek yaratıyorlar. İşte mücadelemiz bu yüzden.”

Sami Elvan, beklentiyi özetliyor:
“Katilin hukukun söylediği cezayı alması, bizim adımıza sevindirici olur. Ama sadece yüreğimiz hafifler. Adalet tek taraflı olmasın! Bizim çocuğumuz geri gelmeyecek. Ama başka çocukların öldürülmesine cüret edilmesin artık. Davanın böyle bir anlamı var. Öte yandan bu dava bir zincirin halkası. Aslında sistemin sorgulanması. Emri ben verdim diyenden, tetiği çekene gidene çeken bir suç silsilesi ile karşı karşıyayız. Bunu başından beri korkmadan ifade ettik. Emri verenler belli emri uygulayanlar belli. Yani sorumluluk sadece tetiği çekende değil. En alt kademeden en üst kademeye kadar, bütün sorumluların yargılaması için savaş vermeye devam edeceğiz.”

‘Bu dava halkın davasıdır’
Gezi’den bu yana azalan, birbirinden uzaklaşan kitleler… Berkin Elvan için Türkiye’nin 79 ilinde eylem yapıldı. Peki; bugünkü davaya katılım nasıl olur?

Sami Elvan cevaplıyor: “OHAL’den beri bütün Türkiye halklarının üzerinde baskı var. Siyasi iktidar, gözaltına, katliamlara, gözdağı vermeye devam ediyor. Berkin’in Türkiye’yi sarstı. Bu ortamda büyük bir kalabalık beklemek hayalcilik olur. Ancak Berkin Elvan halkın çocuğudur. Bu dava halkındır.”

Misvak’taki seviyesiz kareler
Sami Elvan’a birbirinden seviyesiz ‘Berkin’ karikatürleri çizen Misvak isimli ‘mizah dergisini’ de soruyoruz. Yanıt şu şekilde geliyor: “Bunları çizenlerin de çocukları vardır belki. Nasıl gönülleri rahat. Oğlum 14 yaşındaydı. Gerekli hukuki başvuruları yaptık. Ancak henüz bir sonuç alamadık. Kafalar aynı, bir sonuç bekleyemezsin.”