Bes tof

HAYDAR ERGÜLEN - haydaree@yahoo.com

Haftaya pazartesiyle değil de, çarşamba günüyle başlamak gibi bir güzellik, yeni yıla da ocakla değil haziranla başlamak. İşte bizim için gelecek yılın şimdiden ‘best of’’u bu. ‘Bekle bizi İstanbul’ der gibi sanki, ‘bekle bizi haziran’. Haziranları ekime benzetmenin ustası kimdir diye sorarsanız bilmem, acemisi kimdir diye sorarsanız söylerim, Turgut Uyar ile ‘acemi birliği’nden tertibi Edip Cansever. Acemi birliği, güzel aslında, amele birliği gibi.

Haziranla başlayan yıl başka olur diyelim, başka bir alem, başka bir Türkiye, başka bir güzellik... Dedim de eylülde gittiğim Struga geldi aklıma. Makedonya’da 53.sü yapılan Struga Şiir Akşamları’na katıldım ve göl kıyısında kaldığımız eski otelde Yugoslavya’yı hatırladım. Gençken, Ahmet Güntan’ın demesiyle ‘karnımız aşağı dümdüz inerken’ geçtiğimiz Yugoslavya. Sıhhatli, güzel elmalara benzeyen Yugoslav genç kızları. ‘Elma’nın oralarda bir kadın adı olduğunu öğrenmem hayli sonradır. Ve nedense Nazım Hikmet’in ‘rubailer’ini hatırlatır bu bana.

Metin Altıok şiirlerinden beslenen ve bestelenen “Anka”yı dinledim. Bir şairin şiirlerini okumaktan daha farklı bir şey dinlemek. Bazı şairler kendilerini, başkalarını, sesleri, dilleri, sessizliği, boşluğu dinlemeyi öğreniyorlar ki, şiirleri de şarkı olarak, sessizlik olarak, ağaç, deniz, yaz ve bu türden arkadaşlık biçimleri olarak insanın yüreğine işliyor, ve kalbimizle dinliyoruz onları. Arkadaşlık da tam böyle değil midir, kalbinden geçer, kalpten düşünür, candan dinler ve kalpten hissedersin. Ah, Metin abi.

İstiklal’de yürürken duydum onları, sonra türküyü hiç dilimden düşürmedim, “altın yüzüğüm kırıldı/ suya düştü su duruldu” diye sanki bir şenlik havası çalıyorlardı, “Kararsızlar”mış adları, kaç kararsızdı unuttum ama albümlerini aldım, evde hayli çaldım.Ulaş Özdemir’le birlikte Faslı ve Fransız müzisyenlerden oluşan 3 kişilik Forabandit, yeni albümleri ‘Port’u artık denizaşırı mı desem ulusaşırı mı, neyse, yılın iyiliklerinden biri olarak gönlümüze, ruhumuza armağan ettiler.

Tayfun Pirselimoğlu diye yüksek bir adam var, yaylası Karadeniz diye söylemiyorum bunu,resimde, sinemada, edebiyatta birbirinden yüksek işler yapıyor. “Tekerrür” sergisi, Kerr romanı ve “Ben o değilim” filmiyle, toplumsal ve kişisel kaoslarımızı ve bunların birbirleriyle olan ilişkilerini hem inceledi, hem gördü, hem yazdı, hem çizdi, hem çekti. İnatla aynı şeylerin üstünde durmak, bunları tekrar tekrar yoklamak, sanatın ve edebiyatın felsefeyle olan akrabalığına yeni yollar açmak, ve yeni bir dil kazandırmak. Cesur bir yazar, ressam ve sinemacı olarak Tayfun Pirselimoğlu 2014’ü yükselten işler yaptı.

Acayip kitaplar da çıkıyor, tuhaf, bakması, okuması insana şaşkınlık ve bahtiyarlık veren kitaplar. Güven Erkin Erkal’ın Türkiye Rock Tarihi-1bunlardan biri. “Nerde benim gençliğim anne” dediği gibi Ahmet Kaya’nın. 1970’lerin ‘saykoodelik’ denemelerini kayda alan harika bir kitap. Ve en  gençlerden Can Gürses’in En Güzel Günlerini Demek Bensiz Yaşadın romanı, aile üzerinden, yıkıma, yenilgiye uzanan ve bana kuvvetle fransız, ispanyol sinemalarını hatırlatan, aynı zamanda da o büyük sofrada İkinci Yeni’nin hayaletinin de gezindiği ‘can’lı bir roman. Yaşar Nabi Şiir Ödülü’nü “Taşların Sesi Kesildi” kitabıyla kazanan Miray Çakıroğlu, sakince etkileyici bir şiir yazıyor ve bu çok zor bir şey, o da şiire bir ödül veriyor: “Bir de Haziran güneşi çıkacak şimdi/

Halbuki sen gölgedesin/Göğsümde yaprakla/Buraya kadar geldim Resul/Buradan öteye yol var/ Gitmeyecek miyiz?” Sinem Sal da yepyeni. Şiiri, söyleyişi, havası, müziği. Lakuna ve geçen yıl yayımladığı Yine de Amin kitabını okudum, sonra hep okudum. Şiir böyle buyurdu! “bizim için yalnız şunu dileyebilirdim/iki farklı dilde aynı anlama gelseydik /keşke”.

(Bes tof: Hoşluklardan, tuhaflıklardan, acayip şeylerden bir antoloji diyelim. İki, hatta üç, kişisel şey de yazayım: Yasemin Göksu’nun “Ah!” albümünde sevdiğim şairlerin şiirlerinin yanısıra benim de “Anne” şiirim yer alıyor, sesine sağlık Şebnem Sönmez okudu. Türkülerini, severek dinlediğim Hüseyin Turan da, sevgili Hüsnü Arkan’ın bestelediği “Aşknefes” şiirimi “Süveyda” albümünde okudu./Eskişehirsporlu futbolcular yazılarımı okuyorlar anlaşılan! Geçen hafta “Es be birader es!” diye yazınca bir estiler, dört estiler, eski bir şiirimde “Ankaragücü tepeden inme/Trabzonspor büyüklenme/Eskişehirspor diklenmedir” deyişimi hatırlatırcasına beni pek sevindirdiler, Esmeye devam, Haziran’a kadar!/Ve bu yazıyı sevgili hocam prof. Dr. İpek Gürkaynak’a armağan ediyorum, ‘gazetemde ne zaman yazacaksınız?’ diyordu. İşte ben de yazmış bulundum.)

Haziran gibi güzel bir yeni yıl olsun.