Ak bir sakal kanka: DHMİ bütçesinden içinden insan geçmeyen geçiş garantili havalimanları şirketlere yapılan garanti ödemesi 2021 yılında 172,6 milyon dolara ulaştı. 2015-2021 yıllarında ise şirketlere aktarılan bu rakam 691,6 milyon dolar olarak kaydedildi. Yapıştır. Kim bilecek? “Her şey yasalara uygundu” deriz.

Bağımlılığa ve Sigaraya Hayır Derneği, Cem Yılmaz’ın Erşan Kuneri dizisine alkol ve sigarayı özendirdiği gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusu dilekçesinde, "Şüphelinin, içerik platformunda yayımlanan ‘Erşan Kuneri’ adlı dizisinde hemen hemen her sahnesinde alkol ve sigarayı özendirici eylemlerde bulunduğu açık olup, sigara ve alkol kartellerinden gizli anlaşmalarla menfaat temin ettiği düşünülmektedir" ifadelerine yer verildi… Dernek yöneticisi yine papyonlu bir bey. Bundan önceki yönetici de papyon takıyordu. Acaba papyon bağımlılığı mı var bir tür? Belki de bu dernek bizi gizliden gizliye papyon takmaya bağımlı yapmak istiyor. Bu papyon tayfadan bir de Emrah Sefa Gürkan var, o da papyoncu zaten. Sağı solu belli olmaz papyon takanın…

Bir de derneğin adına tutuldum. “Bağımlılığa Hayır Derneği” olarak özetlenebilecekken, nedense bir de adının yanına “Sigaraya” demiş. Acaba gizli gizli sigara propagandası mı yapıyor bu dernek? Yoksa sigaranın bilmediğimiz başka bir olayı mı var? “Bağımlılık fıs çıktı dedikten” sonra dernek açsam, ben de böyle isim bulurdum.

***

Bazen politikacıların da son kullanma tarihleri olması gerektiğini düşünüyorum. Daha “Ekonomi” diyemeyen liderler, gelip bir de her konuda ileri geri konuşmuyorlar mı? Mahallede olsa “Mahallenin delisi aman ilişme” diyeceğimiz dedeler, her şeye kızıyor, bağırıyor. Ertesi gün bir gün önce dediğini unutup başka bir şey diyor. Aslında politik dedelerde kuantum parçacık davranışı gözleniyor. Adeta elektronların yerini tam olarak bilemediğimiz gibi, dedelerin de fikirlerini tam olarak bilemiyoruz. Bir politik dede bir an bir şey söylediyse, o açıklama bize ulaşana kadar dedem başka bir fikre yelken açmış olabilir.

***

Mumlar yatsıya ıraksarken… Diyanet başkanı Erbaş makamından ve başkanlığının bütçesinden beklenecek parlaklıkta bir açıklamayla aramıza katıldı. Açıklamada “Camisi olmayan mahalle kalmamalı” dedi. Bunu derken aslında camisi olmayan mahalle kalmadığını biliyor muydu acaba? Diyanet, başkanından daha ileride sanırım. Toplum olarak en büyük ihtiyacımız zaten diyanete bütçe ayırmak ve her apartmana bir cami entegre etmek olmalı. Çocuklarımız için parklar, okullar, kreşler ve diğer tüm şeyler bir yana, Erbaş’ın talepleri bir yana.

***

Çevre ve iklim aktivistleri, taleplerini dile getirmek için ünlü ressamların eserlerine hedef almaya devam ediyor. Avusturya’da iklim aktivistleri, ressam Gustav Klimt’in Viyana’da bulunan Leopold Müzesi’ndeki 1915 tarihli “Ölüm ve Yaşam” tablosunu hedef aldı. Aktivistlerden biri tabloya siyah boya fırlattı, diğeri elini tabloya yapıştırdı… Bu tarzda olan 4. eylem sanırım. Genelde korunaklı tabloya boya atılıyor, sonra bir de ellerini kollarını esere yapıştırıyorlar… İlk kısmı anladım da, elini ya da kafasını esere yapıştırmak için biraz zaman geçmesi lazım değil mi? 404 ya da Japon’la bile yapıştırsan en az bir dakika hareketsiz durman lazım. Ecnebi aktivistin zamanı bol olunca nereye süreceğini bilememiş yapıştırıcısını… Buradan aktivistlere sesleniyorum. Tamam sesinizi duyduk, hepimiz küresel iklim değişikliğinden dolayı hayatımızın geri kalanını feci bir şekilde geçireceğiz.

***

İstiklal Caddesi’nde bulunan ağaçlar sökülüyor… Valilik kararıyla İstiklal Caddesi’nde bulunan 90 saksı 150 ağaç güvenlik gerekçesiyle kaldırılıyor… Bizi saksıların zulmünden koruyanlara sonsuz teşekkürler. Ya bir de şu durum nedense dikkatimi çekiyor. Söğütlüçeşme metrobüs istasyonunda hat çıkışında güvenlik kontrolü yapılıyor. Yani metrobüse binilmiş ve metrobüsten inilmiş, sonra kontrol yapılıyor. Kontrolün binmeden önce yapılması daha anlamlı olabilir miydi acaba? Neyse ya saksıların kalkması iyi oldu. Ben ona sevineyim. İstiklal yine çöle döndü. Kiminin çölü kiminin kumu oluyor. Eğer kedi olsak böyle bakmayacaktık hayata. O da bizim ayıbımız olsun.