Bir günün öyküsü...

ŞENAL SARIHAN
Hukukçu, CHP milletvekili

6 Nisan 2017. Saat: 09.30

Altı Nisan ikibinonyedi. Berkin Elvan Davası başlıyor. Berkin, Haziran günlerimizin acılı öyküsü. 16 Haziran 2013’te polis tarafından atılan gaz fişeği ile yaşamı sonlandırıldı. Çocuk bedeni günlerce ölüme direndi. Dayanamadı. Kara gözleri, kasketi ile gazetelerdeki taze yüzü günlerce yüreğimizi titretti. Yaşamasını diledik. Olmadı. İnsanlar yaşasın, daha mutlu, daha esenli , daha adaletli bir dünya olsun diye direnirken yitirdiğimiz yüzlerce insanımızdan biri oldu ELVAN.

Ölümleri engelleyemedik. Öldürenleri cezalandırabilsek azalır mıydı acı? Bir öldürümün ardından üç yıl sonra ancak dava açabiliyorsak, bu ne anlama geliyor? Üç yıl boyunca delillerin toplanmadığı mı? Ya da üç yıl boyunca delillerin yitip gittiği mi? Olay günü görevli olanlar belli değil mi? Fotoğraflar, kameralar, tanıklar... Üç yıl boyunca ne beklenmiştir? Şimdi ne olacak? Diğer öldürüm yargılamaları gibi mi yürüyecek süreç? Mahkeme iddianameyi aralık ayında kabul etmişti. Beş sanıktan dördü hakkında takipsizlik kararı verildi. Tek sanıkla yürüyecek dava. Belki bu sanık, başka bir yerde görevlendirilmiş olduğu için duruşmaya gelemeyecek. Gelirse, belki yeni bir yüzle sanık sandalyesinde olacak. Tanınması olanaksız hale gelecek? SEGBİS’le alınacak. Üç yılda delil toplayamayan Savcılık, belki bir üç yıl daha yeni kanıtların toplanmasını isteyecek….Geciken adalet, adaletsizliktir.

6 Nisan 2017 Saat: 16.00

Yukarıdaki iki paragrafı tamamlayamadan referandum çalışmaları için alana gitmek zorunda kaldım. Döndüğümde arkadaşlar, bu saate dek davada yaşananları özetlediler. İlk duruşma, bildiğim ve tanımladığım gibi yaşanmış. Bir tek şeyi unutmuşum. Davayı izlemeye gelenlerin yaşayacakları senaryoyu. Davayı izlemeye gelip içeri alınmayanların kapıda beklemelerine izin verilmemiş. Sessiz ve acılı bir bekleyiş ağır gelmiş görevlilere. Gaz ihmal edilmemiş! Gaz fişeğinin yarattığı bir öldürüm unutulmuş. Duruşma Salonu dahi gazla dolmuş. Artık her gaz kokusunu, oğlunun cellatı gibi hisseden anne bayılmış…

Dava sürecek. Anne de baba da acı çekmeye devam edecekler. Baba Elvan, duruşma öncesi” Bugün burada adalet arayacağız. Ama davanın emsal bir dava olmasını istiyoruz” demiş. Sayısız öldürüm davasını izlemiş bir avukat olarak, hep “Ben bu filmi daha önce görmüştüm” diyorum. 23 yıl önce Sivas Davası’nda, onlarca yıl önce Doğan Öz, İpekçi, Aksoy, Mumcu, Kışlalı, Hablemitoğlu, yakınlarda Cömert, Korkmaz, Sarısülük, Ayvalıtaş, Yıldırım davalarında hep aynı sözler edildi. “Adalet arıyoruz” “Emsal olsun”, “Öç almak için değil, yeni cinayetler olmasın diye”… Yıllar geçti. Ne adalet, ne emsal ne de bitiş…

Bu açmaz ne zaman çözülecek? Türkiye’nin rejimini değiştirerek mi? Yoksa insan haklarına dayalı bir hukuku inşa ederek mi? Bugün, tam da Elvan’ın davası, uzayan hazırlık soruşturması ile gölgelenmiş ve film başa sarılmışken Adalet Bakanlığı, 2016 faaliyet raporunda 15 yıllık iktidarlarının adeta suç tablosunu yayımladı. Haber basına şöyle düştü: “AKP’nin 15 Yıllık İktidarında Türkiye Hak ihlalleri Nedeni İle 270 Milyon 816 bin Lira Tazminat Ödedi.”

Türkiye, AİHM’nin , Avrupa Konseyi ülkeleri arasında en çok ihlal kararı verdiği ülkeler arasında ikinci sırada yer alıyor. Türkiye, 2016 yılında Ukrayna’nın ardından aleyhine en çok başvuru yapılan devlet oldu. 2016 yılında Türkiye aleyhine yapılan başvuru sayısı 12.600 iken 77 ihlal kararı ile toplam 6.884.273 AVRO tazminat ödedi.

Türkiye, AKP’nin 2002- 2017 yılları arasında her yıl aleyhine en çok başvuru yapılan ülkeler içinde en üst sıralarda yer alıyor. Son üç yıllık raporlarda ise en çok hak ihlali yapan ilk beş ülke arasında bulunuyor. Türkiye hakkında verilen 77 ihlal kararında, ilk sırada “özgürlük ve güvenlik hakkı”, ikinci sırada “yaşam hakkına ilişkin etkin soruşturma”, üçüncü sırada “adil yargılanma hakkı”, dördüncü sırada “insanlık ve onur kırıcı muamele” beşinci sırada “yaşam hakkı”, altıncı sırada “ifade özgürlüğü”, yedinci sırada ise “serbest seçim” ihlalleri geliyor. Serbest seçim hakkı hariç tüm haklar, birbiri ile ilintili haklar dizgesini oluşturuyor. Anayasa, size, varsa iktidara muhalefetinizi söz, yazı ya da toplanma özgürlüğü kullanarak ifade etmeniz için hak tanıyor. Ne var ki Anayasa’nın yazılı metni, yaşama uymuyor. Yasaklar ve cezalar… Yaşam hakkınızın ihlaline dek varan süreç. Sonra geride kalanların hak aramaları, adalet arayışları… Etkin soruşturma yerine, unutulmuş ve uzatılmış yargılama... Gücünüz yeter ve AHİM’ye kadar ulaşır, onu da yıllarca bekleyip bir tazminat hak ettiğinizde adalet sağlanmış mı olur? Belki… İktidarların suç hanesinde bir çentik kalır. Ya yüreğinizde?

Kolay gelsin Gülsüm ELVAN… Kolay Gelsin Sami Elvan… Kolay gelsin Halkım… Hepimize kolay gelsin.