Son 15 yıl içinde Latin Amerika'nın diğer bütün yerlerinde oldu

Son 15 yıl içinde Latin Amerika'nın diğer bütün yerlerinde olduğu gibi, Bolivya da yoksulların aleyhine zenginlerin lehine olan neoliberal politikalara tabi tutuldu. Emperyal merkezde ve neo-kolonyal çevrede, Latin Amerika'daki yoksulluğu azaltma konusunda sergilenen ikiyüzlülük hiç bu kadar aşikâr ve iğrenç olmamıştı

Hükümetin amansızca yürüttüğü propaganda kampanyası sonrasında ve oy vermesi için halkın gözünü korkutmayı amaçlayan baskıcı yasal ve güvenlik önlemleri arasında Bolivya referandumu nihayet pazar günü 18 Temmuz'da gerçekleştirilecek. Oy vermeyi reddeden ya da oylamayı boykot etmeye girişecek insanlar, kamu görevlerinde bulunma, hatta banka hesabı açma haklarından mahrum edilmeyi de içerecek türden cezalarla karşılaşacaklar. Basit bir şekilde referandumda oy vermek istemeyenler bile cezalandırılabilecekler. Yetkililer ayrıca oy vermeme ya da oy vermeye karşı çıkma gibi ''suçlardan'' ötürü pasaport ve kimlik kartlarını kabul etmeme yetkisine sahip.

Hükümet, ulusal yasama meclisi aracılığıyla bu baskıcı önlemleri zorla kabul ettirmeye çalıştı. Ancak mecliste yasa koyma yetkisinde olanlar, halkın oy verip vermemekte özgür olmasını istedi. Bu temel hakkı başarılı bir şekilde savunduklarında, ABD hükümetinin kayırdığı Cumhurbaşkanı Carlos Meza, halk istese de istemese de referandumu dayatabilmesi için elde etmesi gereken kararı çıkarabilmek için yüzünü Anayasa Mahkemesi'ne döndü. Yargıçlar da beklendiği gibi Meza'nın isteklerini kabul etmek durumunda kaldı. Ardından, Meza'nın söylediklerini hayata geçirmekle yükümlü devlet bakanı Alfonso Ferrufino, referanduma karşı çıkan protestocuların hapse konacağını açıkladı.(1)

YOKSULLARIN ALEYHİNE

Hükümetin isteğiyle gündeme getirilmiş olan referandum, ülkenin gaz kaynakları hakkındaki ulusal siyasetin yeniden yapılandırılması üzerine sunulan önerilere beş soru soruyor. Seçmenlerin ''evet'' mi yoksa ''hayır'' mı diyeceği akademik bir soru. Oy pusulasında yer almayan tek bir soru var ki, ülkedeki halkın çoğunluğu bu sorunun sorulmasıyla Bolivya'nın büyük doğal gaz kaynaklarının Bolivya halkının çıkarına korunabileceğini düşünüyor, o da şu: Bolivya enerji kaynaklarını kamulaştırmalı mı?

Bolivya'daki ABD kuklaları, kendi politikalarının kitlesel olarak reddedilmesinin üstünü örtebilmek için gerçekleştirilen meşru protestoların suç nitelediğini taşıdığını iddia ediyorlar.

Meşru protestoları bastırmak ve halkı oy vermeye zorlamak için demokrasi nasıl militarize edilir ki? Bu ancak sömürgelerde ve diktatörlüklerde olur. Venezüela Başkanı Hugo Chavez'in ülkesindeki protestoların suç olduğunu iddia ettiğinde, büyük şirketlere ait medyada çıkan uluslararası ''haberlerin'' başlıklarını bir hayal edin. ABD ve müttefikleri, Bolivya gibi ülkelerdeki kuklalarıyla uygulanan baskıları mükafatlandırırken Haiti, Küba ve Venezüela'daki ''tiranlıkları'' acımasızca eleştiriyor.

Yerli halkın Bolivya BM temsilcisi Nolasco Mamani şunları söylüyor: ''18 Temmuz'daki referandum, ülke dışındakilerin kullanımı için yapılıyor, böylece müdahaleci hükümetler ve uluslararası kuruluşlar bunu yasal bir araç olarak kullanabilecekler. Referandumu kaleme alanlar, en önemli konunun sorulacak sorular ya da her soruya verilen yanıt oranının değil, yalnızca yasal olarak geçerliliği olabilmesi amacıyla referandumun yapılabilmesi olduğunu düşünüyorlar. Hükümet bu şekilde, sadece oylamaya katılım sağlandığı gerçeğine dayanarak, referandumun dışında bırakılan soruların seçmen tarafından kabul edildiğini iddia edebilecek.

PETROL ŞİRKETLERİNİN ÇIKARINA

Referandumun gerçekleşmesi ana hedefine ulaşıyor: Ülkenin hidrokarbonlarının petrol şirketlerince denetiminin yasallaştırılması. Söz konusu şirketler amaçlarına ulaştıklarında, beraberinde aşağıdaki koşulların da sağlanmasını istiyorlar: ''Petrol şirketlerine çıkarlarını etkileyen her tür siyasi değişikliğe karşı yasal araçlarla karşı koyabilmesine izin verilmesi. Hükümetin referandumu bağlayıcılığa kavuşturmasının sebebi de bu.

InterAmerikan Kalkınma Bankası, Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu, Amerikan Devletleri Örgütü gibi uluslararası kuruluşların Bolivya devletinin izleyeceği siyaset çizgisini belirleyebilmesi.

Gelecekte Cumhurbaşkanı Mesa Gisbert'in ilkelerine zıt nitelikte ilkeleri olan bir hükümet, referandumda örtük olarak bulunan anti-ulusal yasaları önlemeye çalışırsa, yabancı askeri güçlerin müdahalesine yasal bir zemin sağlanması.

Mevcut hükümetin, sonraki kuşaklarca değiştirilemeyecek şekilde, ülkeyi neoliberalizmin hakimiyetine daha da yerleştirmek için belirleyici adımları atma çabasının desteklenmesi.

Geçmiş bir örnek sağlanması. Referandum bu şekilde geçmişte yapılanları aklayacağından, eski hükümet üyelerine karşı açılan yolsuzluk ve cinayet davalarının feshedilmesi.''(2)

Bolivyalı başka bir yerli lideri olan Felipe Quispe, ''kimsenin referandumla mutabık olmayacağını, kimsenin uysal bir şekilde oy vermeyeceğini'' söylüyor.(3) Quispe, Movimiento Indigena Pachacuti'nin lideri ve yakın zaman önce Bolivya ulusal meclisindeki görevinden, hükümetin halkın görüşünü dikkate almamasını protesto etmek için istifa etmişti. Quispe gibi birçok muhalif siyasi lider referandumun anti-demokratik doğasını açıkça dile getirmişti. Bu kişiler referandumdaki soruların şekillendirilme biçimini ve insanları oy vermeye zorlayan baskıcı önlemleri kınıyorlar.

SUDAN UCUZ ANLAŞMALAR YAPILDI

Cumhurbaşkanı Meza'nın niyetlerinden içten içe şüpheye düşmek için haklı sebepleri var. Meza'nın selefi Sanchez de Lozada, geçen yılın Ekim ayında yabancı şirketlerle yaptığı sudan ucuz anlaşmalar yüzünden halkın karşı konulmaz gösterileriyle yüz yüze kaldığında Bolivya'yı terk etmek zorunda kalmıştı. Repsol, Fransa'nın Total ve Brezilya'nın Petrobras şirketlerinin Brezilya ve Arjantin'e gaz ihraç eden San Alberto bölgesindeki faaliyetlerinde yeteri kadar vergi ödememesine karşılık Bolivya hükümetinin bu açığı telafi etmeyi amaçlayan raporlarına baktığımızda, Sanchez de Lozada'nın çokuluslu petrol şirketlerine gösterdiği cömertliğin derecesini ölçebiliyoruz. Repsol'ün yan kuruluşu ''Andina'', yaptığı üretiminin değeri üzerinden yalnızca yüzde 18 vergi ödedi. Halbuki Sanchez de Lozada'nın neoliberal cümbüşünden önce ciro edilen bölgeler için yüzde 50'ye varan oranlarda vergi ödenmişti.(4)

DİRENİŞLE BAŞKA SAYFA AÇILABİLİR

Referanduma yapılan başlıca itirazlardan biri de, gözden düşmüş Sanchez de Lozada rejimi döneminde çokuluslu petrol şirketleriyle yapılan imtiyazlı anlaşmaların otuz yıl ya da daha fazla bir süre için geçerli kılınması. Repsol'ün Bolivya'ya olan hevesi, bu şirketin başkanı olan Julio Gavito'nun bu yılın Mayıs ayında verdiği bir mülâkatta Bolivya'nın açığa çıkmamış gaz kaynaklarını Norveç'in Kuzey Denizi'nde bulunan zengin maden yataklarına benzettiğinde daha da belirginlik kazanmıştı.(5) Repsol, British Gas ve BP Amoco, Bolivya gazını Meksika ve ABD'de satabilme planlarını hayata geçirebilmek için referandumun yapılmasını sabırsızca bekliyor.

Bu arada Cumhurbaşkanı Sanchez de Lozada'nın zorla görevden alındığı 2003'ün ekim ayından bu yana Repsol'ün hisse fiyatları Avrupa piyasalarında 14 eurodan 18 euroya yükselecek şekilde yüzde 30'luk bir artış gösterdi. Söz konusu yükseliş, piyasalarda petrol şirketlerinin La Paz'daki temsilcisi olan Cumhurbaşkanı Meza'nın 18 Temmuz'da gaz kaynaklarını bu petrol şirketlerine teslim edeceğine olan güvene işaret ediyor. Bolivya'daki halk muhalefetinin başka fikirleri olduğu çok açık. 18 Temmuz, imparatorluğun Latin Amerika halklarının zenginliğini gasp etmesine karşı giderek büyüyen direniş hikâyesinde başka bir sayfa açabilir.

* Toni Solo, Orta Amerika'da bir eylemcidir.

Çev.Erkal Ünal

Toni Solo - 16 Temmuz 2004 - znet