Bu işyerinde işkence var

Kahrolsun insan hakları.’ 1992’de dört polisin cenazesine katılan diğer polisler, bu sloganı atmıştı. Ardından yine bu sloganla yürüyüş de yaptılar.

Polis, 25 yıl sonraki davranışlarıyla, hâlâ bu sloganı atmaya devam ediyor. Çünkü devlette devamlılık esas.

Konunun muhatabı olan, yani insan haklarının korunması için çalışan iki kurum, İnsan Hakları Derneği ile Türkiye İnsan Hakları Vakfı, işkenceyle ilgili dün bir açıklama yaptı.

Bugün açlık grevinin 90. gününde olan Nuriye Gülmen ile Semih Özakça’nın tutuklanmasının ardından, Yüksel Caddesi’nde direnişi sürdüren Veli Saçılık ve Acun Karadağ’ın maruz kaldığı polis şiddetinin, işkence olduğunu, işkencenin insanlık suçu olduğunu, insanlık suçunda zamanaşımı olmadığını milyonuncu kez tekrarladılar.

Açıklamalarında, sokakta tek başına duran ve ardından yere düşürülen Saçılık’ın plastik mermilerle defalarca vurulmasının, biber gazına boğulmasının ve darp edilmesinin ardından aldığı doktor raporu da vardı.

Adli rapora göre Saçılık, sırtından, belinden ve bacaklarından 11 ayrı noktadan, ‘göz yaşartıcı kimyasal içeren bilye atışları’ ile yaralanmıştı.

Veli Saçılık hakkında düzenlenmiş 1 Haziran 2017 tarihli, 30617 sayılı adli raporu inceleyen hak savunucuları ile bilim insanlarının vardıkları sonuç şu:

“Videolarda çok sayıda kolluk görevlisinin Veli Saçılık’ı doğrudan hedef alarak ve yakın mesafeden atış yaptığı, yere düştükten sonra da atış yapmayı sürdürdükleri ve vücudunda 11 adet göz yaşartıcı kimyasal içeren bilyenin isabeti sonucu tahriş edici ve çarpmaya bağlı ezik oluşturmuş yaralanma meydana getirdikleri, yoğun kimyasal kullanımının yaşamsal tehlikeye yol açacak nitelikte olup Dünya Sağlık Örgütü hastalık sınıflandırma kılavuzu ICD10’ da yer alan ‘diğer kötü muameleler’ başlığı altında ‘resmi görevli’ tarafından gerçekleştirilen ve Y.07.3 kodu ile tanımlanan ‘işkence’ tanısı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.”

Yetkililere hafıza dersi

Otoritesini ve denetleme yetkisini Türkiye’nin de tanıdığı BM İşkenceye Karşı Komite de Türkiye raporunda, son dönemde polisin, alıkonulan kişileri işkence ve kötü muameleye maruz bıraktığına dair kendilerine ulaşan çok sayıda güvenilir rapor nedeniyle duyduğu kaygıyı dile getirmişti.

Komite, Türkiye’ye, İşkenceye Karşı Sözleşme’nin 2/2. maddesindeki ‘hiçbir istisnai durum, ne savaş hali ne de bir savaş tehdidi, dahili siyasi istikrarsızlık veya herhangi başka bir olağanüstü hal, işkencenin uygulanması için gerekçe gösterilemez’ şeklindeki mutlak işkence yasağını hatırlattı.

Yani, OHAL bahane değil, dedi.

Hak örgütleri de “Unutulmamalıdır ki, işkence insanlığa karşı suçtur ve zamanaşımı bulunmamaktadır. Bugün iktidarın denetiminde olması, gelecekte işkence suçunun soruşturulup kovuşturulmasına engel değildir” hatırlatmasını yaptı.

Yani, hukuk bir gün herkese lazım olur, dediler.

Memleketin hafızası kötü olsa da, bizimki değil: 1996’da Manisa Emniyet Müdürlüğü’nün kapısına “Bu işyerinde işkence var” sözü asılmıştı.

Ankara’da İnsan Hakları Anıtı bile gözaltındayken aynı sözü tekrarlamakta beis yok.