Almanya’da darbe yapıp, 1871 yılında kurulup, 1945’e kadar devam “Alman Reichı”nı (“rayş” okunur) yeniden kurmayı, daha doğrusu, kendilerince bu dönem içinde kurulan farklı Alman devletlerine paralel olarak devam ettiğini hayal ettikleri bu devleti fiili hale getirmeyi hedefleyen aşırı sağcı bir gruba yönelik haberler “Almanya’da darbe girişimi!” başlığıyla medyada geniş yer buldu, buluyor.

Bazılarının da hızını alamayıp “neo naziler darbeye hazırlanıyordu” vurgusuyla verdiği bu haberler tabii ki Almanya’nın dünya siyasetindeki ağırlığının farkında olan, ancak ülke içindeki siyasi gelişmeleri derinlemesine takip edecek vakti ve enerjisi olmayan herkesi heyecanlandırdı. Almanya’nın her geçen gün biraz daha açık tarafı haline geldiği bir büyük savaşın devam ettiği, yeni bir dünya savaşı endişesinin yaygınlaştığı bu günlerde elbette bu önemli bir haber.

Ama bütün bu kargaşa içinde bu gelişmelere sağduyuyla bakıldığında böyle bir darbe girişiminin olmadığı, haklarında soruşturma açılan “meczup”ların böyle bir şey yapabilecek güce erişebilmeleri için daha “on fırın ekmek yemeleri” gerektiği görülüyor. Silahlanıp Berlin’de hükümete el koyacak hale gelseler bile, ki bu mümkün değil, artık yeniden canlandırmaya çalıştıkları tarihin çöplüğüne atılmış bu devleti, 100 yılı aşkın bir süredir bu topraklarda (1933-45 arasındaki nazi diktatörlüğü dönemi hariç) başında bir imparatorun değil, parlamento tarafından seçilen bir cumhurbaşkanının olduğu çok partili bir parlamenter demokraside “cumhuriyet vatandaşı” olarak yaşayan milyonlarca Alman’ın kabul etmesi sözkonusu olamaz.

Peki nedir o halde bu “darbe yapacaklardı, aralarında askerler de vardı” haberlerinin arkasındaki gerçek?

Soruşturma devam ediyor. Ayrıntılarını daha sonra göreceğiz elbette.

Şimdilik bilgiler şöyle: Almanya’daki demokratik parlamenter sistemi, cumhuriyeti içine sindirmeyen, 1918’den bu yana kurulan Alman devletlerinin (Weimar Cumhuriyeti, sosyalist Demokratik Alman Cumhuriyeti, Federal Alman Cumhuriyeti) hepsini gayrimeşru gören ve kendilerini “cumhuriyet vatandaşları” olarak değil, “Reich vatandaşları” olarak tanımlayan, kendi aralarında gizli bir örgütlenme bağı kurdukları, silahlanıp, harekete geçecekleri “X günü”nü bekleyen aşırı sağcı bir gruba karşı geniş çaplı bir operasyon yapıldı.

16 eyaletten 11’inde, 140’a yakın ev ve işyerine yönelik üç bin polisin katıldığı operasyonlarda 25 kişi gözaltına alınmış. Planları da şöyleymiş:
“Sağlık Bakanı’nın televizyondaki bir naklem sohbet programında kaçıracaklarmış. Ardından parlamanteyo lağvederek “sistem değişikliği”ni başlatacak, mevcut anayasayı kaldırıp, 1871 yılında kabul edilen “Alman Reichı Anayasası”nı yürürlüğe koyacaklarmış. Bu arada bir heyeti de Rusya’ya gönderip, Putin yönetimiyle dostluk görüşmelerini başlatacaklarmış. Devletin başına da emlak komisyonculuğu yapan, kendisine de “13’ncü Heinrich” ya da “Prens Reuss” adı verilen bir soylu getirilecekmiş.

Tabii bu komik insanların, gerçeklikten uzak darbe planlarına gülüp geçmek mümkün değil. Aralarında devlet memurları, askerler, polisler de olabilir. Bazılarının silahlanıp, bununla ilgili eğitimler yaptığı, harekete geçilecek “X günü” için, bir takım gizli yerlerde silah, kumanya vs. depoladığı tahmin ediliyor. Darbe yapıp, iktidarı ele geçiremezler ama. Bir şeyler yapmaya kalkışıp, ortalığı karıştırabilirler elbette. Örneğin bu operasyonlar sırasında ilk aşamada “idam edilmesi” ya da “sürgüne gönderilmesi” planlanan çok sayıda politikacının ismini içeren bir “kara liste”nin ele geçirildiği söyleniyor.
Pandemi kapanması dönemindeki sıkı önlemlere karşı çıkan, aşı zorunluğuna isyan eden, son dönemlerde artan pahalılıktan dolayı sıkıntıya giren kitlelerin arasına katılıp, onların haklı-haksız protestolarını istismar edip, kendi stratejilerinin bir parçası olarak gören bu kişilerin demokrasiye, ülke içi barışa zarar verme potansiyelleri var. Kendileri neo-nazi değiller, muhtemelen aralarında eski-naziler de yoktur. Ama zamanla birleşip, “ortak düşmana karşı ortak müccadele” için harekete de geçebilirler. Nasıl 1930’larda Hollanda’da sürgünde yaşayan Kaiser Wilhelm II’yi tekrar devletin başına getirmeye çalışan monarşi taraftarları, sonunda Hitler’le işbirliğine girip, demokrasiyi ortadan kaldırdıysa, bunlar da benzer çabalar içine girebilir.
Ama şu anki asıl tehlike onlar değil. Şu ana kadar haklarında soruşturma açılan “darbeciler” arasındaki askerler iki emekli subay ve halen Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda görevde olan bir astsubay.

Asıl tehlike silahlanan, bağımsız hücreler ya da bireyler olarak hareket eden sağcı teröristler yani gerçek neo-naziler.

Daha toplumun geniş kesimlerinde yaygınlaşan anti-demokratik eğilimler, ırkçılık, yabancı düşmanlığı, ayrımcılık, neo – nazilik...

Dikkatleri o tarafa vermek gerekiyor.

Darbe haberleri, Alman medyasında da geniş yer buldu.Darbe haberleri, Alman medyasında da geniş yer buldu.

***

Bu vesileyle kafa karıştıran bir kavrama da açıklık getirmek de yarar var...

“Alman Reichı” olarak adlandırılan devlet “Alman İmparatatorluğu” isimlendiriliyor. Ancak bu tam doğru bir çeviri değil. Buradaki “Reich” sözcüğünü daha çok Türkçe’deki “bölge” ya da “erişim” kavramları karşılıyor.

“Alman Reichı”, 1871 de kurulan ve 1945’e kadar Alman ulus devletinin resmi adıydı.

Naziler, iktidara geldikten sonra devleti “Üçüncü Reich” olarak isimlendirdi. Bu dönemde Avusturya gibi Almanya’ya ait olarak gördükleri ülkeleri ve bölgeleri de işgal ya da ilhak ettikten sonra buna paralel olarak “Büyük Alman Reichı” adını kullanmaya başladılar. Önce “Reich Şansölyesi” olarak başbakan olan Hitler, kendisine bu görevi veren “Reich Başkanı” emekli Mareşal Hindenburg’un ölümü üzerine, yeni bir yasayla başbakanlık ve başkanlık makamları birleştirilerek güçlendirilmiş “Reich Başkanlığı”nı üstlendi. (Benzerlikler ilginç değil mi?) Tabii böylece Hollanda’da sürgünde yaşayan Kaiser Wilhelm avucunun içini yaladı. Oğlu Veliaht Prens Friedrich Wilhelm Victor August Ernst ise çoktan “dahi bir lider“ olarak gördüğü Hitler’in hizmetine girmişti.

962-1806 yılları arasında hüküm süren “Kutsal Roma Germen İmparatorluğu”nu “Birinci Reich”, 1871-1918 arasındaki “Alman İmparatorluğu”nu “İkinci Reich” olarak tanımlayan naziler, 1918-33 arasındaki demokratik “Weimar Cumhuriyeti”ni de yok sayıyorlardı. Kendilerininin “Üçüncü Reich” olarak tanımladığı devlet de 1945’te, Almanya’nın II. Dünya Savaşı’nda yenilmesiyle ortadan kalktı.

1949’da kurulan Federal Almanya Cumhuriyeti, o dönemki sınırları içinde “Alman Reichı”nın tek devamı olduğunu kabul etti, ancak bu kavramı anayasadan çıkardı. Aynı dönemde doğuda kurulan ve 1999’da ortadan kalkan Demokratik Alman Cumhuriyeti (DDR) de bu kavramı devam ettirmedi.
Ancak bu kavramlar Almanya’da sağcılar tarafından kullanılmaya devam etti...

Kendilerine operasyon yapılan sözümona darbeci aşırı sağcı “Reich vatandaşları”, 1871’de kurulan nazilerin “İkinci Reich” olarak tanımladıkları “Alman Reichı”nı olarak yaşatmayı hedefliyorlar, hatta bunun hep devam ettiğini savunuyorlar...

Korona pandemisi dönemindeki önlemlere ve özellikle zorunlu aşıya karşı normal vatandaşların protestolarını istismar ederek kitleselleşme şansı bulmuşlardı. Nazi değiller, ama er geç potansiyel müttefikleri oldukları nazilerle birlikte ilerleyecekleri kesin.