Türkiye ve Ermenistan arasında normalleşmeyi öngören protokoller geçen yıl Ekim ayında imzalandı. Aradan geçen

SEVGİM DENİZALTI

Türkiye ve Ermenistan arasında normalleşmeyi öngören protokoller geçen yıl Ekim ayında imzalandı. Aradan geçen 7 aya rağmen bir ilerleme sağlanamadı. Süreç tıkandı. Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) ile Erivan merkezli Kafkas Enstitüsü de Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleştirilmesi sürecini konu alan bir rapor hazırladı. Rapor, yine bu süreci konu alan, yurtiçi ve yurtdışından gazeteci ve araştırmacıların katıldığı bir toplantıyla kamuoyuna duyuruldu.
‘TARİHİ BİR GELİŞME’
“Yakınlaşma Sürecini İncelemek” başlıklı rapor, İsviçre’de imzalanan protokollerin ardından iki ülke arasında başlayan yakınlaşma sürecinde yaşanan tıkanıklık, bunun nedenleri, gelinen son nokta ve çözüm yolları ele alındı. Ekim Protokollerinin tarihi bir gelişme olduğuna işaret edilen raporda, “Bu süreç devam ettirilmelidir. Bu metinlerin onaylanma sürecini geciktirmek protokollerin başarı sansını azaltabilir ve ertelemek kimsenin çıkarına değildir” denildi. Raporda, yakınlaşma sürecinin iki aşamalı işlediğine dikkat çekilerek, başarı için iki ülke devletlerinin ve toplumların aktif rol oynamasına vurgu yapıldı.
TESEV’de dün raporun açıklandığı toplantı kapsamında,“Türkiye-Ermenistan ilişkileri nereye gidiyor?” ve “Sorunlar yakınlaşmayı etkiler mi?” başlıklı iki panel düzenlendi. Panele katılan konuşmacılar, sürecin tıkanmasının iki nedeni olarak özellikle Dağlık Karabağ ve soykırım meseleleri üzerinde durdu.
'SÜREÇ TEKRAR TIKANDI'
Aybars Görgülü (TESEV): İki ülkenin de 2009 Zürih protokolleri onaylamadığını ve sürecin tekrar tıkandığını görüyoruz. Yine de iki ülke arasında gelişen siyasi diyalog ve karşılıklı anlayış umut verici. Her iki ülkenin de imzalarını geriye çekmeyerek yalnızca süreci askıya alması, ilişkilerin normalleşmesi konusunda gerekli siyasi iradeye sahip olduklarını gösteriyor. İki toplumun yakınlaşması, kendi azınlıklarına dönük yapacakları iyileştirmeler, önyargıları yıkmaya dönük cesur adımlar sürece katkı sağlayacaktır.
Alexander Iskandaryan (Kafkas Enstitüsü): Optimist değilim, yakın gelecekte iki ülke arası ilişkilerde önemli bir değişiklik beklemiyorum. Süreç tekrar canlanırsa siyasetten sanata önemli adımlarla desteklenmeli. Açık sınırlar bir lütuf değildir, 21.yüzyılın bir normu, standardıdır. Sınırlar açık olmalıdır.
‘KAFA YORULMUYOR’
Erdal Güven (Radikal Gazetesi):  Dağlık Karabağ meselesinin protokoller hazırlanırken ele alınmadığı çok açık. Protokoller imzalandıktan sonra da bu sorunun süreci tıkamamasına ilişkin çok kafa yorulmadığı belli.
Dağlık Karabağ’ı ilişkileri normalleştirme için koşul olarak getirmek, hem bu sorunun çözümünü, hem de yakınlaşma sürecini sürekli birbirine bağlayarak tıkıyor.
Cengiz Aktar (Bahçeşehir Üniversitesi): Sorunlar yakınlaşmayı etkiler mi? Hayır etkilemez. Devletlerin yapamadığını, resmi söylemin altından kalkamadığını, sivil inisiyatiflerin hayata geçirdiklerini görüyoruz.
Kadınlar, sanatçılar, yerel yöneticiler, sporcular, akademisyenler, gazeteciler; yerli-yabancı STK’ların desteklediği buluşmalar gerçekleştiriyor. Devletler ne yaparsa yapsın,  bu adımlar devam edecektir. Çünkü barışın önündeki tabular kırıldı artık.
Sabine Freizer (International Crisis Group): Protokoller ile Karabağ sorununun birlikte ele alınması büyük talihsizlik, çünkü Karabağ sorununun çözümü çok zor.