Patrıck Cockburn ABD Başkanı Trump’ın söylerine göre, ABD ve müttefikleri önümüzdeki hafta ‘tüm IŞİD topraklarını ele geçirdiklerini’ ilan edecekler. Trump, ABD öncülüğündeki kuvvetlerin ‘önceleri IŞİD kontrolünde bulunan Suriye ve Irak topraklarının tamamını özgürleştirdiklerini ve yakında IŞİD’i tamamıyla bitireceklerini’ öne sürüyor. Bu öngörü üzerine IŞİD’in gerçekten yenilip yenilmediği üzerine yanıltıcı tartışmalara şahit olduk. IŞİD hakikatten yenildi […]

Cihatçılar yenildi mi?

Patrıck Cockburn

ABD Başkanı Trump’ın söylerine göre, ABD ve müttefikleri önümüzdeki hafta ‘tüm IŞİD topraklarını ele geçirdiklerini’ ilan edecekler. Trump, ABD öncülüğündeki kuvvetlerin ‘önceleri IŞİD kontrolünde bulunan Suriye ve Irak topraklarının tamamını özgürleştirdiklerini ve yakında IŞİD’i tamamıyla bitireceklerini’ öne sürüyor. Bu öngörü üzerine IŞİD’in gerçekten yenilip yenilmediği üzerine yanıltıcı tartışmalara şahit olduk. IŞİD hakikatten yenildi mi anlamakta muhtemelen zorlanacağız çünkü beyaz bayrak açıp teslimiyet koşulları imzalayacak değiller. Dönen tartışmaların Suriye ve Irak’ta ‘zeminde’ yaşananlardan çok, Washington’ın siyaset kulislerinde yaşananlarla ilgisi var. Zaten konu ABD dış politikası oldu mu, bu hep böyledir.

IŞİD konusunu tartışan uzmanlar hep aynı detayı gözden kaçırıyorlar. El Kaide tipi gruplardan birinin Suriye’de ele geçirdiği en önemli bölgeleri düşünürken, birbirinden kopuk 3-5 köyü düşünmemeliyiz (ki IŞİD ülkenin doğusunda bu köyler için savaşıyor.) Asıl bakmamız gereken İdlib bölgesinde Tahrir el Şam’ın kontrol ettiği bölge. Tahrir el Şam (HTS), 2011 yılında IŞİD’den koparak ilk olarak el Nusra ismini aldı ve IŞİD ile aynı aşırılıkçı düşünceleri ve askeri taktikleri kullanıyor. Liderleri aynı IŞİD’in liderleri gibi metal bilyelerle dolu intihar yelekleri giyiyorlar. ABD Tahrir el Şam’ın kimlerden oluştuğunu bilmiyor değil – ismini değiştiren örgütü geçen seneden beri ‘terör örgütü’ kabul ediyor. Hatta Beyaz Saray’ın terörle mücadele koordinatörü Nathan A. Sales, “Bu El Kaide uzantısı örgütün ‘marka değişikliği’ çabası ABD’yi yanıltacak değil” demişti.

Kırılgan ateşkes anlaşması

HTS geçtiğimiz sene boyunca etki alanını genişletti ve neredeyse tüm İdlib bölgesini kontrol ediyor. Birleşmiş Milletler verilerine göre bu bölgede üç milyon kadar insan yaşıyor ve bu nüfusun yarısı mültecilerden oluşuyor. Tahminlere göre bölgede 50 bin kadar savaşçı var. Üç tarafı Rusya destekli Suriye Ordusu tarafından çevrilen bölgenin dördüncü tarafında ise Türkiye sınırı var. Moskova ve Ankara’nın uzlaştığı ve uyguladığı kırılgan ateşkes anlaşması sayesinde İdlib bölgesinde Esad güçleri ve silahlı muhalifler arasında çatışmalar bir süredir kesildi.

KRİZ ÇOK KATMANLI

Galler ile aynı büyüklükte ve neredeyse İngiliz ordusu kadar savaşçı barındıran bu ‘mini’ el Kaide devletinin Batı tarafından görmezden gelinmesinin başlıca sebebi şu ki, eğer varlığı tanınırsa ABD’in ve müttefiklerinin Suriye’de ‘zayıf’ aktörler oldukları ve ülkede aslında birden fazla cihatçı örgüt olduğu da kabullenilmiş olacak. Suriye savaşında batının rolü hep aynı temanın tekerrürü üzerine kuruluydu – çok katmanlı krizin yalnızca kısmi ve tek boyutlu şekillerde ele alınması.
IŞİD eski günlerdeki gibi güçlü bir tehditmiş gibi davranılması, Trump’ın dış politikası ile Washington’daki ‘güvenlik düzeni’ arasındaki gerilimin bir sonucu. Başkan Obama buna ‘Washington Oyun Kitabı’ ismini takmıştı. Bu taktiğin daima askeri çözümlere odaklandığı, kazanılamayacak savaşlar çıkardığı gözlemini yapmıştı.

Suriye’de sürekli IŞİD’in ‘ölüm fermanı’ üzerine yoğunlaşan bu çarpık bakış asıl önemli sorunun gözden kaçmasına sebep oluyor. IŞİD’in kısa vadede gerilla taktikleri ve terör saldırılarıyla etkili olabileceği doğru, ancak Trump örgütün yenildiğini söylemekte haklı. Bir zamanlar fiilen ‘devlet’ statüsü kazanan ve sekiz milyonluk bir nüfusa hükmeden örgüt artık yok.

Irak işgali ve sonrası

Şimdi asıl sormamız gereken soru, El Kaide tipi faaliyet yürütme biçimi ve anlayışının ne ölçüde çürütüldüğü ve itibarsızlaştığı. İslam’ın Vahabi düşünüşünden türetilen, silahlanmaya dayalı aşırılıkçı inançlar kısa süre öncesine kadar son derece başarılıydı. İntihar saldırıları eğitimsiz ‘inançlıları’ etkili silahlara dönüştürüyordu. ‘İslam inancının bir ifade biçimi olarak intihar saldırıları’ olgusu, 11 Eylül’e sebep oldu – ki bu tarihin en başarılı terör saldırısıydı. İkiz kulelerin yıkılması Irak ve Afganistan savaşları ile ABD’nin kendini tuzağa düşürmesine sebep oldu. 11 Eylül öncesinde uluslararası seviyede pek de bir faaliyeti olmayan El Kaide, ABD’nin verdiği aşırı tepkiden istifade etti. ABD ve İngiltere’nin 2003’te Irak’ı işgal etmesiyle birlikte El Kaide, yurtiçinde ve yurtdışında silahlı direniş yürüten Sünni Arapların yerel El Kaide ‘şubeleri’ haline gelmesini mümkün kıldı.

Aynı koşullar İdlib’de, batı Irak’ın çöllerinde, doğu Suriye’de ya da Pakistan’dan Nijerya’ya, Çeçenistan’dan Somali’ye, herhangi bir yerde tekrar oluşabilir mi? Tecrübeli komutanlara sahip disiplinli bir yapı, savaşın kaotik koşullarında daima boyundan beklenmeyecek derecede etki sahibi olacaktır.

Ancak El Kaide ve türevlerinden yok yere korkmaya devam etmek zorunda değiliz. El Kaide 11 Eylül saldırılarını düzenlerken, 2004-2009 yılları arasında silahlı direnişi organize ederken ve Suriye ve Irak’ta 2011 sonrasında şaşırtıcı şekilde küllerinden doğarken başarılı olmuş olabilir… Bir zamanlar müritlerine mucizevi zaferler vaat ediyordu ancak son birkaç senedir yenilgi ve şehitlikten başka vaat edecek bir şeyi kalmadı.

Cihatçıları yönlendirmek…

El Kaide formülü bir süre başarılı oldu çünkü düşmanlarını gafil avladı. Bu, tekrar yaşanmayacak. 2003 sonrasında kazandığı zaferler ya dolaylı destek gördüğü için mümkün oldu, ya da Suriye, Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar gibi ülkelerin müsamaha göstermesinden kaynaklıydı. Bu ülkeler bir noktada cihatçıları kendi amaçları için yönlendirebileceklerini düşünmüşlerdi.

El Kaide korku ve aşırılık üzerine kurulu olduğu kadar, Irak ve Suriye’deki Sünni Arapçılar arasında rağbet de gördü. Ancak artık böyle bir desteğe sahip değil. Sünniler bu süreçte çeşitli savaşlardan hezimetle çıktılar ve doğu Halep’ten, Rakka’ya ya da Musul’a, şehirlerin yok oluşuna şahit oldular.

GelişiGüzel yorumlar

El Kaide artık ‘kazanan formülün’ adı değil ancak bu, zarar verme kapasitesini yitirdiği anlamına gelmiyor. Geçmişte ortaya koyduğu vahşet gösteriyor ki, düzenlediği sınırlı sayıda saldırılar dahi kurbanları üzerinde müthiş bir korku yaratma kapasitesine sahip. IŞİD geçtiğimiz sene Kerkük yolunda 6 polisi kaçırıp öldürdüğünde Bağdat’taydım. Yaşanan olay devasa bir korku dalgasını tetikledi, çevremdeki insanların zihninde IŞİD’in katliamları tekrar canlandı.

Trump’ın, “İran’ı izlemek için Irak’ta asker bırakabiliriz” gibi ‘gelişigüzel’ yorumları kazanı kaynatmaya devam edecek ve bu da El Kaide’nin lehine olacak. Ancak 2014-15 yıllarında savaşçıları Napolyonvari zaferlere imza atan mucizevi tarikat dönemi kapandı ve bir daha geri gelmeyecek.

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: Independent