‘Kolsuz Tişört’ isimli stand up gösterisiyle seyirciyle buluşan komedyen, çizer Alpay Erdem, “Ben hep cin fikirleri seviyorum, onları kovalıyorum. İyi bir hikâye, şaka kendisini ilk sahnede belli eder” diyor.

Cin fikirlerin peşindeyim
Komedyen ve çizer Alpay Erdem, BirGün’ün sorularını yanıtladı. (Fotoğraf: BirGün)

Işıl ÇALIŞKAN

Birçoğumuz onu ilk olarak Lombak, Penguen, Uykusuz gibi fenomen mizah dergilerdeki çalışmalarıyla tanıdı. Top Canavarı, Şevki Teyze, Kamil Seven Adam gibi çizgi roman karakterlerine hayat veren Alpay Erdem’den bahsediyoruz. Şimdilerde mizah gücünü ‘Kolsuz Tişört’ isimli stand up gösterisiyle taçlandıran Erdem, kolsuz tişörtüyle çıktığı sahnesinde, başından geçen ilginç ve komik olayları, benzersiz anlatım gücü ve incelikli tavrıyla izleyicisine aktarıyor. Zihinlerde çıkardığı eğlenceli yolculuklara kahkahalar eşlik ediyor. Kendisiyle, anlattığı bazı hikâyelerin de geçtiği Koşuyolu’nda bir araya geldik, mizahın inceliklerini ve ‘Kolsuz Tişört’ünün hikâyesini konuştuk.

Türkiye haritasının sarıdan kırmızıya döndüğü bugünlere bir mizahçı olarak nasıl bakıyorsun?

Benim çok beklediğim bir şeydi aslında. Pek şaşırmadım sonuca. Özellikle İstanbul’da Ekrem İmamoğlu alır hatta fark açar diye düşünmüştüm. Berberde bu fikrim pekişti. Baktım ki AKP seçmeni ümitsiz. Haftada bir giderim berbere, halkın nabzını tutarım. Diğer şehirlerde de güzel sonuçlar alındı. Büyük bir değişim oldu. Halkımız şeriat istemiyormuş mu diyeyim, ne diyeyim. Finalde halkımız doğru kararlar verebiliyor ama o kararı verene kadar çok zaman geçiyor.

Bu dönüşüm mizaha nasıl yansır?

Belki daha özgür oluruz. Zaten mizahçı yapacağını yapıyor o ayrı da şakalarımızı yaparken acaba diye düşünmeyiz belki. Biraz daha olumlu yansıyacağını düşünüyorum. Sadece mizahta değil hayatın her alanında daha özgür hissedeceğimiz bir ortama girdik sanki. Bir insanın en büyük zenginliği özgürlüğüdür. Özgürlüğüne sahip çıkacaksın. Halkımızın yanlış yetiştirildiğini düşünüyorum ben. Bizim halkımız birey olamamıştır maalesef, ümmet olmuştur, taraftar olmuştur, millet olmuştur. Birey olarak bir duruş sergileyemez çoğu. Ailede, sülalede, mahallede baskı var.

Son dönemde genç stand up’çıların sayısı oldukça arttı. Bunun nedeni baskıların yarattığı bir dışavurum olarak değerlendirilebilir mi?

Olabilir, bir de artık isteyen herkesin kendisini deneyebileceği bir ortam var artık. Şakalarını sunabilecek cesareti bulan herkes sahneye çıkabilir. Gidiyorsun, paranı verip bilet alıyorsun, ismini yazdırıyorsun ve sahneye çıkıyorsun. Müthiş bir şey. Biz başladığımızda böyle bir imkân yoktu. Hatta biz başladığımızda Türkiye’de stand up yoktu. Cem Yılmaz vardı ve konu tartışmaya kapalıydı. Benimki nasıl bir cesaretmiş, hayret bir olay…

Komedyenliği profesyonel olarak yapanların yanı sıra sıradan insanların sosyal medyada inanılmaz bir mizah ortamı yarattığına şahitlik ediyoruz. Sen bunun okumasını nasıl yapıyorsun?

Çok komik şakalar var, şahane mecralar da oluştu artık. Acayip iyi Instagram komikleri var mesela. Onun stand up yapmasına da gerek yok sanki, orada çok acayip şeyler başarıyor. Stand up başka bir şey, bir alanda mahir olabilirsin, çok iyi karikatürist olabilirsin, çok komik videoların olabilir, milyonlar seni takip edebilir, sahneye çıktığın zaman işler değişiyor çünkü orada yeni bir şey var artık. Sıfırdan başlıyorsun ve kendini geliştirmek zorunda kaldığın bir alan var artık orada. Çok yavaş ilerleyen bir sanat dalı stand up. Öyle büyük paralar da kazanamazsın. En azından başlarda. Çilesi çoktur, herkes de bu yükü kaldıramaz. Evet çok komik insanlar var ama stand up başka bir iş ve oldukça da adil bir iş. Sen istersen dünyanın en sevilen insanı ol. Güldüremezsen insanlar oflamaya puflamaya başlar.

KOMEDYENLİK BOKS MAÇINA BENZİYOR

Stand up sahnesinde seni en çok zorlayan an neydi?

Seyircilerimiz taşkınlık yapabiliyor bazen. Biletli oyunlarımızın genelinde sorun yaşamıyoruz. Bazen şirket oyunları oluyor. Ben özellikle söylüyorum, “Geleyim ama bak gülmüyorlar” diyorum. Ast-üst ilişkileri var. Birbirlerinden çekinebiliyorlar. Şirket oyunlarında zorlandığım zamanlar oldu ama onu da çözdüm. Galiba bu işi de kıvırmaya başladım. Bir keresinde yine bir şirket oyununda gözeneklerime kadar çok komiğim, her şey çok iyi gidiyor, bir biletli oyun kadar yüksek geçiyor sahne, şaşkınım. Oyun bitti, kulis gibi bir yerde şaşkınlığımı dile getirdim, meğersem bilet satmışlar katılımcılara. Hah dedim şimdi, oldu.

Seyirci gülmediği zaman ne hissediyorsun?

Eskiden terlemeye başlıyordum, sanırım yüzüm kızarıyordu. İçerisi eksi 5 derece, terliyorsun. Boks maçına benzetiyorum ben bunu. O sırada ben yumruk yiyorum. Uzun zamandır olmuyor. Son dönemde oldukça iyi gidiyor gösterilerim ama bir komedyenin yaşaması gereken bütün saçma şeyleri de yaşadım tabii ki. Bir komedyen bunları yaşamalı bu arada. Kralı gelsin, o da yaşamıştır. Hep kazanan, hep çok komik, öyle bir şey yok, git başkasına anlat onlar yer ben yemem. Sen bütün Türkiye’yi kandır beni kandıramazsın. Ahahah.

Kolsuz Tişört’ün hikâyesini senden dinleyelim mi?

Ben sahnede terlediğim zamanlar tişörtüm de terliyordu doğal olarak. Benim sıcağa toleransım hiç yok. İşler kötü gittiğinde zaten terliyorum. Terliyordum yani. Terlemek değil de, daralıyor bunalıyordum. Yarım derece fazladan sıcağı bile sevmiyorum sahnede. O yüzden bir arayış içine girdim ve kolsuz tişörtleri keşfettim. Bunların birkaç modeli var. Sahnede de kendimi iyi hissettim bunlarla. Baktım yakıştı da. Kimseye yakışmaz bana yakıştı. Cins biri olmanın böyle güzel yanları oluyor. Oyuna da isim düşünüyordum zaten Kolsuz Tişört dedim. Hoşuma da gitti, bir süre de böyle gider. Oyunun hikâyesi ise kan, ter ve gözyaşı. Ahaha.

Kolsuz Tişört ne zamandır sahnede?

Kolsuz Tişört’ün aslında adı değişti. Oyun tabii yavaş yavaş değişiyor. Ben bu ara sınırlarımı zorlamak istiyorum. Oyunun önemli bir bölümünü yayınlayıp insanlarla buluşturup onun yerine yeni şakalar bulayım kafasındayım. Şakalarımı çok seviyorum ama vereyim de kurtulayım, zihnim açılsın, yepyeni şakalarla seyircimle buluşayım. Yenilik hep iyidir.

BENİM SAHNEM ÇOK KİŞİSEL BİR İFADE

İşin sanatsal boyutunu ne kadar uyguladığını düşünüyorsun?

Benim sahnem çok kişisel bir ifade. Öyle üzerine çalışılmış formülleri olan bir şey değil. Oyun bittikten sonra izleyici üzerindeki etkisi birkaç gün sürer. İyi bir iştir. İncelikli bir iş. Sanat kısmında da varım, tamamım yani. Gününde bir Alpay Erdem sahnede on komedyen gücündedir ve bugün bir Alpay Erdem asla kolay yetişmiyor, bunu biliyorsunuz. Ahaha.

Hikâyelerini yazarken kafandaki gerçek karakterler mi yoksa çizgi roman karakterleri mi oluyor?

Çizgi roman karakterlerimden de sahneye hikâye şaka taşıdığım oldu ama o karaktere o hikâyeyi de zaten ben çizmiştim. Ve o hikâyeyi de hayatın tam içinden bulmuştum. Ben hep cin fikirleri seviyorum, onları kovalıyorum. İyi bir hikâye şaka kendisini hemen ilk sahnede belli eder. Konuşur hikâye. Tamam ya da devam der. Ben bu işe aşığım.