Kadınların işgücüne katılımı artsa da işsizlik oranında azalma gerçekleşmiyor. Galatasaray Üniversitesi’nden Doç. Dr. Pelek, “Bakım emeğinin kadının üstünde olması gerektiği algısıyla mücadele etmek şart” dedi.

Cin şişeden çıktı bir kere!
Doç. Dr. Selin Pelek BirGün’ün sorularını yanıtladı. (Fotoğraf: BirGün)

Sarya TOPRAK

Kadınların işgücüne katılımı 2008 krizinin getirdiği yoksullukla birlikte özellikle kentlerde artmaya başladı. Bunun en büyük sebeplerinden biri yoksullukken bir diğer sebebi ise feminist mücadelenin geldiği nokta.

AKP iktidarı tarafından kadın düşmanı politikalar gün aşırı üretilse de kadınlar artık o ‘dayatılan’ politikalara sığmıyor. Ancak işgücüne katılım fazla olmasına rağmen işsizlik hâlâ çok yüksek. Bu da bakım emeği yükünün doğrudan kadınların omzunda olmasından kaynaklanıyor. Kamu kaynakları tarikatlara, cemaatlere aktarılırken yaşlı ve çocuk bakımına yeterli bütçe ayrılmıyor. Bunun yanında erkeklerin uyguladığı ekonomik şiddet de hem evde hem işte kadınların başka türlü bir mücadele yürütmeye mecbur bırakıyor. 1 Mayıs'a günler kala Galatasaray Üniversitesi İktisat Bölümü'nden Doç. Dr. Selin Pelek ile konuştuk.

AKP döneminde kadın istihdamı nasıl bir noktaya geldi?

Türkiye'de de kadınların iş gücüne katılımı düşüktü ve bu olgu yıllarca böyle devam etti. Fakat AKP döneminde, özellikle de 2008 küresel krizinden sonra yeni bir olgu görüyoruz. Kadın istihdamı, kadınların iş gücüne katılımı daha çok kentsel alanlarda artıyor. Türkiye'de kadınlar iş gücü piyasasında 2 kümede toplanmışlardı. Birinci küme tarımda çalışan kadınlar. Bunlar ücretsiz aile işçisi olarak çalışıyorlardı. Şu anda gördüğümüz yeni olgu lise mezunu kadınların daha çok hizmet sektöründe çalışıyor olması. İkinci küme ise üniversite mezunu kadınların iş gücündeki durumu. Her 100 üniversite mezunu kadından yetmişi işgücünde var. Şuraya bir parantez açayım: İşgücüne katılım deyince hem işsizler hem istihdamda olanlar bu kümeye dâhil. Kentlerdeki daha alt eğitimli kadınlar artık iş arıyorlar. Bu bizim için önemli ve yeni bir olgu. Ücretsiz aile işçisi oranı epey düşmüş bunun yanında ücretlilik çok yükselmiş durumda. Yani çalışan her 100 kadından 70'i bugün ücretli olarak çalışıyor.

∗∗∗

İSTİHDAM ARTIYOR ANCAK KADIN İŞSİZLİĞİ HÂLÂ FAZLA

Kadınlar iş gücüne katılmak istediklerinde nasıl engellerle karşılaşıyorlar?

Bu bakım emeğiyle ilintili bir şey. Görüyoruz ki okul bittikten sonra veya eğitim imkânlarından faydalandırılamamış olan kadınlar evlilik öncesinde daha fazla iş piyasasındalar, evlilikle beraber düşüş yaşanıyor. Doğurganlık çağında olan kadınlar istihdam piyasasından büyük oranda çekiliyorlar. Sonra bir kısım geri dönüyor bir kısmı dönmüyor. Bunun sebeplerinden biri de kreşlerin çok yetersiz olması. Son yıllarda belediyeler eliyle birtakım iyileştirmeler yapılsa da hâlâ çok yetersiz olduğunu düşünüyorum. Yeni ve bence daha yakıcı olan sorun ise yaşlı bakım emeği. Bakım emeği yükü kadınların omuzlarında. Kamusal bir politika geliştirilmiyor. Yaşlı bakım emeğinin geleneksel olarak kadının üzerinde olması toplumsal da bir algı. Bununla mücadele etmek gerekiyor.

Toplumsal cinsiyet eşitliğini gözeten ekonomi politikası nasıl olur?

Biz, kadına yönelik şiddeti genelde, ev içi, cinsel, partner, flört şiddeti gibi yerlerden tartışıyoruz. Ama ekonomik şiddet kısmını eksik bırakabiliyoruz. Kadınlar iş piyasasında ekonomik şiddete çok fazla maruz bırakılıyorlar. Örneğin; ücretlere bakarsak en alt grupta en düşük ücreti alanların yüzde 50’si kadın. En üst grupta ise yüzde 80’i kadın. Bu gruptaki eğitim düzeyine bakarsak kadınlar erkeklerden daha eğitimli. Bu net bir biçimde ücret ayrımcılığı olduğunu gösteriyor. Literatürde güzel bir kavram var: Cam tavan. Siz yükselmeye çabaladıkça görünmez bir şey sizi engelliyor. Bu bir şiddet türü. İşe alımlarda çocuk yapacak mısınız, medeni durumunuz nedir gibi erkeklere sorulmayan sorular tamamen ayrımcı bir zihniyetle kadınlara soruluyor. Diğer bir kavram ise 'yapışkan taban'. Bir işe başladığınızda bir süre orda tecrübe kazanırsınız daha sonra ücretiniz yükselmeye başlar yer edinirsiniz vs. Fakat kadınlarda o yükselme erkeklere göre çok daha yavaş. İşsizlik oranlarına bakınca görüyoruz, kadınlar iş gücü piyasasına girmiş ama istihdam oranları düşük, işsizlik yüksek. Özellikle 2008'den sonra aradaki fark açılıyor. Erkek işsizliğine göre kadın işsizliği daha yüksek. Bu, iş arıyorlar ama bulamıyorlar anlamına geliyor. Cam tavana başka bir örnek daha vermek gerekirse akademisyenlik de kadınların ağırlıkta olduğu alanlardan biri. Kadınların mevcudiyeti yüksek olmasına rağmen rektörlerin kaçı kadın? Çok az. Dolayısıyla ekonomik şiddetin sendikalar ve emek örgütleri tarafından gündeme alınması önemli.

AKP kadın düşmanı politikalar yürütürken kadın istihdamının artması nasıl mümkün oldu?

En büyük sebep yoksullaşma. Erkeğin çalışmasıyla gelen gelirin haneye yettiği noktada kadınların iş piyasasında çok da olmadığını görüyorduk. Bir asgari ücretle evin geçinmesi belki hiçbir zaman mümkün değildi ama artık hiç mümkün değil. Dolayısı itici bir güç olarak yoksulluk var. Bu koşullarda iş piyasasına giren kadınlar da tahmin edeceğimiz üzere daha kırılgan oluyor, daha düşük ücrete ve belki sigortasız çalışmaya razı oluyor. . Önemli etkenlerden biri de tabii ki kadın mücadelesinin geldiği olumlu nokta. ‘Kızlar okumaz, okumasın’ algısının da yıkıldığını düşünüyorum. Artık kadınların çalışması tabu değil.

KADINLAR ARTIK ‘GELENEKSEL’ ROLLERE HAPSOLMAYACAK

Kadınların çalışmaması, eve dönmesi üzerine politikalar her gün yeniden üretilse de sanırım artık başarılı olması pek mümkün değil...

Kadınları eve çağıran İslamcı söylemler altındayız. Ama artık 'cin şişeden çıktı'. Kadınları o geleneksel rollere hapsetmek artık mümkün değil gibi gözüküyor. Burada iki şey gerçekleşti. Hem bir zihniyet devrimi gerçekleşti hem de koşullar kadınları iş piyasasına çekti.