Erdoğan’ın Daha Adil Bir Dünya Mümkün kitabı için sosyal medyada “okunmuyor, satılmıyor, fiyatı şuradan şuraya düştü” gibi epey söylenti yayıldı ama siz ona boş verin!

Ana fikrini Erdoğan’ın yıllardır Birleşmiş Milletler’i (BM) işaret ederek dile getirdiği; “Sadece beş ülkenin bütün dünyanın kaderini etkileyecek konularda karar vermesi ne ahlaki ne adildir. Dünya beş ülkeden büyüktür” tespitinin oluşturduğu anlaşılan kitap zaten biz okuyalım diye değil, dünya okusun diye yazıldı!

Nitekim ABD’ye giderken “muhataplarına” dağıtacağını söylediği kitabın İngilizce, Fransızca ve Arapça baskılarını da kaldırıp kameralara gösterdi. Fransızca baskıya İngilizce demeseydi iyiydi ama, ona da takılmamak gerek.

Medyamız için her zaman olağanüstü önemli olan bir ABD gezisi söz konusu ve ziyaretin gündeminde de çok önemli konular var. Biz onlara bakalım.

Biden göreve geldiğinden beri bir türlü beklenen yakınlığı göstermedi Erdoğan’a. Uzun süre telefon etmedi. Ermeni soykırımını tanıdı. Türkiye’ye insan hakları, demokrasi eleştirileri falan yaptı.

Bu nedenle, kimilerinde farklı beklentilere de yol açtı ama Obama’dan da biliyoruz ki ABD başkanının siyah ya da beyaz olması da pek fark etmiyor!

Buradan giderken “muhataplarına” verileceğini söylediği kitabından bir tane de Biden’a vereceğini söyleyemedi Erdoğan. Bu satırları yazarken, Biden’ın “Kimseyle görüşmeyeceğim” dediğini biliyor ama hiç değilse BM Genel Kurulu’nda ayaküstü falan görüşüp görüşmeyeceklerini bilmiyordum. Bir beş dakika görüşülse, oradan bir fotoğraf olsa bize yeterdi!

Kuşkusuz Türkiye-ABD ilişkileri önemli ve BM Genel Kurulu için gidiliyor olsa bile insanların dikkati iki ülke ve iki lider arasında olacaklar üzerinde toplanıyor.

Olası bir Erdoğan-Biden görüşmesinin en önemli konusunun Afganistan olacağında tüm uzmanlar hemfikir. Suriye, ABD’nin YPG’ye desteği, S-400 konusu ve bu nedenle gelen ABD yaptırımları, Türkiye’nin F-35 programından çıkarılması iki ülke ilişkilerinde öne çıkan sorunlar.

Türkiye, Afganistan konusunda, özellikle Kabil havaalanının güvenliği çerçevesinde bir yük omuzlayıp, karşılığında bazı avantajlar elde edebilir miyiz hesabı yaptı bir süre. Ancak, ABD’nin YPG’ye destekten geri durması olacak şey değil. O desteğini sürdürecek ve YPG’nin Türkiye sınırından uzak durduğu bir “orta yol”da konu uzun süre gündemde kalacak.

Öte yandan, ABD için Türkiye asla göz ardı edilebilecek bir ülke değil. Her ne kadar Türkiye konusunda iktidardaki Demokratlar ve muhalefetteki Cumhuriyetçiler önemli ölçüde olumsuz bir değerlendirmede birleşmiş olsalar da, Türkiye’nin jeostratejik konumu; Suriye, Libya, Doğu Akdeniz, Karadeniz ve Kafkaslar’daki ihmal edilemez pozisyonu onu denklem dışı bırakmayı imkânsız kılıyor.

Öte yandan, Erdoğan da artık eskisi gibi yüksek sesle “Şanghay İşbirliği Örgütü’ne aldınız da girmedik mi?” demiyor. Rotayı daha fazla ABD ve NATO’ya kırdığını hissettiriyor.

Bu denklem içerisinde Erdoğan için son derece can sıkıcı olan Halkbank konusu, zamana yayılacak ve ABD’nin uzun süreli baskı aracı olarak kullanacağı, şimdi öne çıkararak gündeme getirmeyeceği bir konu gibi duruyor.

ABD, Doğu Akdeniz’de de Kıbrıslı Rumların ve AB’nin pozisyonunu desteklese de, daha dengeci bir “sorunu aranızda görüşerek çözün” yaklaşımı içinde.

Erdoğan Biden’la görüşerek dönerse, medyamızda tüm bu alanlarda konuşulanlara, iki ülke ilişkilerindeki yeni tarihi döneme dair analizler okuyacağız.

Olmazsa, çıtayı iki ülke ilişkilerinin epey üzerine taşıyıp, daha adil bir dünyanın kurulması için yaptığımız katkıları konuşacağız!