Mersin Belediye Başkanı Kocamaz'ın kentleşme politikalarını eleştirdiği için 'hakaretten' yargılanan akademisyen Ali Ekber Doğan: Belediye yönetimi gözdağı vermek istedi, 'Hakkımızda istediğin her şeyi söyleyemezsin, yargılama yoluyla da olsa seni yorarız, cezalandırırız' dedi ama gösterilen dayanışma onun sert bir kayaya çarptığını gösterdi

Dayanışma sert kayaya çarptığını gösterdi

ÖMÜR ŞAHİN KEYİF omursahin@birgun.net @omursahin

Mersin Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz'ın kentleşme politikalarını eleştirdiği için 'hakaretten' yargılanan akademisyen Ali Ekber Doğan, hafta başında görülen ilk celsede beraat etti. Yaşadığı bu süreçte akademisyen arkadaşları, meslek örgütleri de yanındaydı. Dava sonrası konuştuğumuz Doğan Hoca, bu davanın vesile olduğu örgütlülüğe dikkat çekerek, kendisiyle dayanışma gösteren herkese teşekkür etti: “Bu dava sürecinde yaratılan birliktelik için herkese teşekkür ederim. Başta Onurumuzu Savunuyoruz hareketi, Praksis Dergisi, Eğitim Sen Şubeleri, Öğretim Elemanları Derneği, Mimarlar Odası'na teşekkür ederim. Bu sayede güçlü bir dayanışma ve mücadele ortaya kondu, başarı bu sayede geldi bundan sonra da bu tür davalarda birlikte olacağız.”

»Duruşmanın görüldüğü gün Mahkeme'de yalnız değildiniz, nasıl bir dayanışma örüldü?
Belediye yönetimi gözdağı vermek istedi, 'Hakkımızda istediğin her şeyi söyleyemezsin, yargılama yoluyla da olsa seni yorarız, cezalandırırız' dedi ama gösterilen dayanışma onun sert bir kayaya çarptığını gösterdi. Davadan bir gün önce sempozyum yapıldı. Sempozyuma katılmayan bazı hocalarımız da sırf dava için gelmişti, avukatlar da vardı. Sibel Özbudun, Emel Yuvayapan, İstanbul EğitimSen 6 no'lu Şube'den Gültan Ergün vardı. Praksis Dergisi'nden arkadaşlarım geldi. Doktora yaparken birlikte çalıştığım hocalarım buradaydı. Yurtiçi ve yurtdışında imza kampanyaları düzenlendi. Çok farklı üniversite ve bölümlerden insanların katıldığı videolar hazırlandı...

BİRLİKTELİĞİN GÜCÜ
»Son dönemde üniversiteler ve akademisyenler sık sık baskılarla gündeme geliyor. Yaşanan bu dayanışma bardağın taştığını mı gösterdi?
Pek çok yerde benzeri baskı ve mağduriyetler var. Ama tıpkı 'Onurumuzu Savunuyoruz' hareketi gibi burada yerellikteki birlikteliğin gücü vardı. Bizim sendikamız (EğitimSen) üniversitede yetkili sendika, 400'e yakın üyesi var. Sosyal bilimler alanında örgütlü sayılabilecek bir çevreyiz. Ben 50'den fazla üyesi olan Praksis Dergisi'nin Yayın Kurulu Üyesiyim. Hepimizin çevreleri dahil olunca, sosyal bilimler alanında herkese değebiliyoruz.

»Bu olay kamuoyunda çok yankı buldu. Çoğumuzun duymadığı benzer olaylar da yaşanıyor mu?
Akademisyenlerin Belediye Başkanlarıyla davalaştıkları durumlar oluyor. Onur Hoca (Prof. Dr., Hamzaoğlu) araştırma yaptığında Kocaeli Belediye Başkanı'yla davalık olmuştu. Edirne'de Vali'nin görevden aldığı Dilek Tucer var, şimdi de onun yanında olmamız gerekiyor. Bazı belediye başkanları daha abest şeyler yapıyor...
Bu tür davalar neden açılıyor tartışmasından öte, o davalar söz konusu olduğunda akademik özgürlük ya da düşünce özgürlüğünün yanında olanların nasıl mücadele ettiği, şehrin onlara nasıl sahip çıktığı önemli. Bazen bu tür örneklerde görüldüğü gibi, verilen tepki daha ön açıcı olabiliyor. Yöneticilerin buralardan ders almasına, daha dikkatli davranmasına, hem kentsel sorunlarda hem belediye başkanlarının antidemokratik tavırlarında gerilemeye vesile olabilir.


ELEŞTİRENE FON YOK
»Üniversiteye müdahaleler araştırmalara ve sonuçlarına da yöneliyor mu artık?
Otokontrole yol açıyor . Tabii araştırma önünde ideolojik, politik sınırlılıklar da var. Bazı konularda araştırma yaparsanız, TÜBİTAK'tan ya da üniversitelerin kendi araştırma destekleme birimlerinden destek alamıyorsunuz. O tür araştırmaları bireysel gücünüzle yapıyorsunuz. Araştırma yapma sistemi öyle bir hale getirildi ki teşvik almayınca kimse araştırma yapamayacak gibi bir ruh hali de var. Muhalif ve eleştirel duruşla araştırmalar yapmanın önünde psikolojik, ekonomik, politik, ideolojik engeller var. Genelde eleştirel ya da muhalif farklılıklara dair boyutları törpüleyerek, reformist bir içeriğe büründürerek bir şeyler yapılıyor. Akademide başka türlü barınmak çok zor. Ben beş yıldır doçent olmaya çalışıyorum ama çalışmalarımın içeriğinden dolayı olamıyorum tabii ki... Doçentlik jürisindeki iki üyenin olumsuz rapor vereyim diyerek yaptıkları hatalardan dolayı mahkemeye başvurdum. Dava yedi aydır sürüyor.

JÜRİ ENGEL OLUYOR
»Araştırmalarınızın içeriği ne?
İslami belediyecilik, İslamcı sermaye, zorunlu göç, Kürt sorunu, devrimci-halkçı yerel belediyeler gibi konulara değinen çalışmalar yaptığımız için tabii ki jüri üyeleri bir şekilde engel oluyor... Böyle bir durumda insanların çoğu, çalışmalarının içeriğini değiştiriyor.

»Açıkça ifade edildiği oluyor mu bu gerekçenin?
Söylenmiyor, bu herkesin bildiği bir sır aslında.

ZORLAMA BİR İDDİANAME
»Size dava açan Belediye Başkanı, haberin çıktığı gazeteye tekzip gönderdi mi?
Böyle talep yok. Basın aracılığıyla işlenen bir suç olduğu söyleniyor, gazeteye ya da röportajı yapan kişiye açılan dava da yok. Enteresan, zorlama bir iddianameydi, bazı boyutlarıyla eksikti. Basın yoluyla işlenen bir suç, Basın özgürlüğünü baskı altına alan bir şey ama ilgili basın kuruluşuna karşı dava açılması sanki unutulmuş gibi. Biraz gayrı ciddi zorlama bir iddianame. İfadeler belli ölçüde abartılmış, farklılaştırılmış bunları ortaya koyduk. Bu sayede dava düşmüş oldu.

»Bu davanın ardından hayatınız zorlaşacak mı?
Böyle bir şey beklenebilir ama öyle düşünmememiz gerekiyor. Bizim işimiz bu, yerel yönetimler alanında çalışan bir hocayız, o yüzden sorulunca cevap veriyoruz, değil mi?

***

Mimarlığa yeni bir katkı herhalde...

»Belediye Başkanı'nın Mersin'de iş başına geldikten sonra yaptığı en büyük hatalar nelerdi?
Milliyetçi muhafazakâr görüşü Mersin'e de taşımaya çalışıyor. Belediye'ye ait mekânlarda Kürtçe müziğin yasaklanması bunun bir örneğiydi. Belediye binasına ilgili yerlere bayramlarda bir tane bayrak asılır, şimdi altı tane asılıyor. Postmodern mimaride bütün bina cepheleri aynalı oluyor ya; şimdi her tarafı Türk bayraklı Belediye binaları yapılıyor. Bu da mimarlığa yeni bir katkı herhalde, milliyetçi mimarimiz gelişiyor bu sayede.
Bir başka örnek, Ramazan'ın ilk günü Mersin'in eğlence bölgesi Adnan Menderes Bulvarı'ndaki mekanların ışıkları, içeride insanlar otururken, zabıtanın telkiniyle söndürüldü ve o caddeden mehter takımı geçirildi. İnsanlar orada mahsur kaldılar. Bir gövde gösterisi, 'Biz varız, bundan sonra bizim sözümüz geçecek' türünden bir yaklaşım söz konusu. Onun dışında çok fazla işçi işten çıkarılıyor Belediyeden. Taşeron çalışma sistemi CHP'liler zamanında da olduğu için, taşeronun sözleşmesi bittikçe, insanlar işten çıkarılmış oluyor. İşten çıkarılanlar eylemler yapıyor. Bu eylemlerden birine Belediye Başkanı müdahale edilmesini istedi. Polis de müdahale etmeyeceğini, demokratik bir hakkın kullanıldığını söyledi. Bu nedenle polis ve amirleri hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu Belediye Başkanı. Yani yargıyı istismar eder biçimde, insanları mahkeme kapılarında oyalamak, yormak politikasını sadece bana yapmıyor; polislere de yapıyor, gazetecileri de bununla tehdit ediyor.
Antidemokratik zihniyetin karşısında tabii ki susmayacağız, olumsuzluklarını eleştireceğiz. Tabii ki sadece büyükşehir belediyesini değil ilçelerini de... Şehir bu davada benimle, bizimle, akademiyle dayanıştı, bunu bir sorumluluk olarak düşünüyoruz. Bundan sonra daha fazla çalışma sorumluluğu üzerimize yüklendi.

***

NE OLMUŞTU?

Mersin Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi ve Kentleşme ve Çevre Bilimleri Ana Bilim Dalı Başkanı Yardımcı Doçent Dr. Doğan, 30 Mart Yerel Seçimleri sonrasında, Mersin’deki kentleşme uygulamalarıyla ilgili düşüncelerini Mersin İmece gazetesine açıkladı. Tarsus eski Belediye Başkanı olan ve seçimde Mersin Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğuna oturan Burhanettin Kocamaz, gazetenin 3 Nisan 2014 tarihli baskısındaki hakkında yapılan eleştiriler üzerine harekete geçti. Kocamaz’ın şikayetiyle inceleme yapan Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı, Doğan hakkında “Basın yoluyla hakaret” suçunu işlediği iddiasıyla iddianame hazırladı. Doğan’ın, “Kocamaz’ın 20 yıldır yönettiği Tarsus’ta sosyal yaşam bitme noktasına geldi,” “Kadim uygarlıklar şehri Tarsus bir Orta Anadolu kasabası haline geldi”, “Sosyal hayatı sınırlanmış, farklı kimliklerin kendisini sosyal-kamusal alanlarda rahatça ifade edemediği, muhafazakâr aile dışındaki sosyal-kişisel ilişkilerin cendereye alındığı muhafazakâr taşra yaşamı” ifadeleri savcı tarafından hakaret sayıldı. Mersin 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde dün görülen ilk duruşmadan beraat kararı çıktı.