Bugün Arjantin’de ‘soykır

GÜNEŞ ÇELİKKOL

Kadın, kayıp yakını, gazeteci, insan hakları savunucusu, anti-kapitalist ve milletvekili... Arjantinli parlamenter Patricia Walsh ile meclis binasındaki ofisinde buluştuk; işkencecilerin yargılanmasından Latin Amerika’nın içinden geçtiği sürece, kadın haklarından marihuana kullanımının serbest bırakılmasına dair yasa önerisine uzanan geniş bir yelpazede konuştuk.

Tarihî ‘Congresso’ binası, adını verdiği geniş meydana açılıyor. Milletvekillerinin ofislerinin bulunduğu ek yapı ise yan sokakta. Sözleştiğimiz üzere saat 14.00’de, yedinci kattaki 29 numaralı odanın kapısına dayanıyorum. Patricia Walsh dubleks odanın alt katında, bir gazetecinin sorularını yanıtlıyor. Beklediğim üst kattaysa, dört kişilik ekip Jujuy eyaletinde bir kente yapılacak yolculuğun organizasyonuyla meşgul. Callegua kentinin halkı her yılın 27 Temmuz gecesi tüm ışıkları söndürerek kenti karanlığa gömer ve bölgedeki bir diğer şehre yürürmüş yıllardır. ‘Apagon’ denen bu tören, 1976-1983 yılları arasındaki askerî diktatörlük tarafından katledilenler anısına düzenleniyor. Onların internet üzerinde sürdürdükleri bilet ve kalacak yer arayışı henüz neticelenmeden, bir saatlik gecikmeyle, aşağı kattaki yerimi alıyorum.

Rodolfo Walsh, Buenos Aires eyaletindeki banliyölerden birinde 1950 yılında yaşanan devlet kaynaklı bir şiddet eylemini açığa çıkardığı ‘Katliam Operasyonu’ makalesinden itibaren Arjantin’in en önemli kalemleri arasına girmiş; son askerî diktatörlük dönemindeyse ülkenin en ünlü gazetecilerinden biri olmasına karşın, ya da belki tam da bu yüzden öldürülmüştü. Nobel ödüllü Kolombiyalı yazar Gabriel Garcia Marquez tarafından ‘evrensel gazeteciliğin ustalık eseri’ olarak anılan ‘cunta üyelerine açık mektup’ belgesini postaya verdikten hemen sonra vurulmuş ve yaralı halde dönemin ünlü Askerî Yüksek Mekanik Okulu’na (ESMA) nakledildikten sonra yok edilmişti. Gazetecilik ve militanlık kariyerlerine on yedi yaşında başlayan Patricia Walsh, Rodolfo Walsh’un kızı. "Öncelikle" diyor, sorduğumda: "Rodolfo Walsh bu ülkedeki 30 bin kayıptan biridir. Son askerî diktatörlük döneminde, 25 Mart 1977 günü vurulduğunda 50 yaşındaydı. Ülkedeki en tanınmış gazeteci, saygın bir isimdi"

Cansız bedenini, kadavrasını görmeye ESMA’ya gittiğinden, ancak cenazenin kendilerine hiçbir zaman teslim edilmediğinden söz ediyor Patricia Walsh. "babam kayıptı r" dedikten sonra devam ediyor: "ESMA, son askerî diktatörlük dönemindeki en büyük toplama kampıdır. Beş bin kişi kaybedilmiş, oraya girenlerden sağ çıkabilenler ise yüzden az olmuştur"

17 YAŞINDA HAREKETE KATILDI

Babasından bir süre önce öldürülen kız kardeşini, ailenin ilk kurbanını sorduğumdaysa "evet" diyor: "Babam, Montoneros gerilla hareketindendi. Kardeşim de... 1976 yılı Eylül ayında polisle girdiği silahlı çatışmada, askerî diktatörlüğe karşı çarpışırken öldü. Ben ise 17 yaşında, bir önceki askerî yönetime karşı öğrenci hareketine katılarak başlamıştım militanlığa. Yetmişli yılların başında Peronist soldaydım. Öğrenci hareketinden sonra basın-yayın sendikası çalışmalarına katıldım, sendika delegesi oldum. Montoneros’a katılmadım".

Diktatörlük yıllarından sonraysa hem sendikal çalışmalara geri dönüyor, hem de dört yıl süreyle Unutmaya ve Sessizliğe Karşı Kayıp Çocukları (Hijos) hareketinde mücadele veriyor.

Walsh’a "neden yalnızca Arjantin?" diye soruyorum. Öyle ya, Arjantin’de yaşananlar pek çok ülkede, bir benzeri fiili’de, daha ağırı Guatemala’da, daha hafifi Türkiye’de de yaşandı. Ama yalnızca Arjantin’de bu kadar üzerine gidiliyor insanlık suçu işleyenlerin. "işte bunun için" diyerek kapıda asılı afişi gösteriyor. Bugünlerde tüm sokakları donatan seçim afişinin üzerinde ‘nulidad de los indultos a las genocidas’ yazılı.

‘Soykırımcılar’, Arjantin’de unutulmadı hiçbir zaman. Tabii bir de,"Arjantin’de muazzam bir direniş yaşandı. Diktatörlük daha sonlanmadan Kayıp Anneleri (Madres) örgütlendiler. Hâtta onlardan da önce, ilk başta nineler örgütlendi. Daha sonra, kayıp çocukları hareketi geldi. Arjantin Insan Hakları Ligası vardı, uzun da bir insan hakları örgütleri listesi var. Sonra sürgünler, politik tutsaklar ve onların aileleri örgütlendiler"

Patricia Walsh, Arjantin Komünist Partisi (PCA) ile Troçkist kökenli Sosyalist İşçi Hareketi (MST) arasındaki kalıcı ittifak olan Birleşik Sol’un (Izquierda Unida, IU) "Ben parti dışından yoldaşlarıyım, ayrı bir politik kültürden, Peronizm’den geliyorum" diyor. "IU üzerine çok tartıştık. Arjantin’de nasıl bir cepheye ihtiyacımızın olduğunu konuştuk. 1997’den beri buradayım. 2000’de Buenos Aires vali adayı, 2001’de milletvekili oldum. 2003 seçimlerine başkan adayı olara katıldım".

ÖZEL HAYAT DENETLENMEMELİ

"Mecliste tek üyesi benim bizim blokun ama çok güçlüyüz, her konuda önergelerimiz, açıklamalarımız var" dedikten sonra, bilgisayar ekranından gösteriyor. "Punto Final kanunun iptâli kampanyasını biz başlattık. Alfonsin döneminde çıkan yasa o ana kadar mahkûm edilmemiş olan düşük rütbeli askerleri onların emir kulu oldukları gerekçesiyle affediyordu. Böyle şey olmaz".

Birleşik Sol’un üzerinde çalıştığı son yasa değişikliği önergesi ise, 23.737 sayılı uyuşturucu ve uyarıcı maddeler kanununun bireysel kullanımı serbestleştirecek şekilde değiştirilmesine dair. Konunun iktisadi, sosyolojik, tıbbi, psikanalitik, kültürel, siyasal boyutlarını kuşatan 60 sayfalık raporun bir kopyasını veriyor bana. Marihuana ve kokain mi, yoksa tüm maddelerin mi serbestleştirilmesini savunduğunu sorduğumda miktar ve niteliğin önemli olduğunu söylüyor, "çünkü bizde yalnızca kullanım değil, uluslararası trafik için de üretiliyor. Biz, kullanıcıyı cezalandıran yasayı kaldıralım diyoruz. Viski, şarap, bira serbest olduğuna göre marihuana kullanımının yasak olması anlamlı değil. Ayrıca devletin özel hayatı denetlememesi gerekir".Geçtiğimiz hafta, Cooperacion kültür merkezinde bu konuda düzenlecek bir panele gitmiş, ancak girişte söz konusu etkinliğin ertelendiğine dair bir yazı gördüğümden geri dönmüştüm. Patricia Walsh, konuşmacılar listesinde kendi adının da geçtiği panelin ertelendiğinden haberdar değilmiş. "Ben düzenleyicilerden değildim. Davetliydim ama gidemedim.Yine de yapıldığını sanıyordum" diyor: "Sosyalist Parti’den Eduardo Garcia düzenliyordu. Iki de uzman gelecekti. Yasa değişikliği önerisini zaten Eduardo Garcia gündeme getirdi".

KIRCHNER PETROLÜ SATTI

Nestor Kirchner yönetimi, insan hakları alanında çıplak gözle bakıldığında dahi derhal seçilen hamlelerde bulunmuştu. Walsh’a göreyse "yaptığı tek iyi şey Punto Final kanunun iptali ama onu da zaten biz gündeme getirdik". Bir de, ülkenin her köşesinin Buenos Aires gibi olmadığından bahsediyor: "Santa Cruz eyaletinde baskılar hâlâ var, Kirchner’in doğduğu yerde. Çünkü orada petrol vardı ve Kirchner valiyken bunu yabancı şirketlere verdi. Orası yabancı şirketlere ait".

Kadın haklarından söz açıldığındaysa, "kadınlar, insan hakları ihlâllerinin öncelikli kurbanları" diyor: "Kürtaj yasağından dolayı her gün bir kadın hayatını kaybediyor. Kliniklerde tolerans var ama parası olmayanların kliniklere gidecek durumu yok. Biz, hem kürtajın yasallaşmasından ve hem de cinsel eğitim kanununun çıkmasından yanayız. Prezervatif ve koruyucular ise ücretsiz ve yaygın dağıtılmalı". Kirchner yönetimindeki Arjantin, pekçok kişi ve yazara göre, dünyanın endemokratik ülkeleri arasında. Ernesto Laclau, daha geçenlerde, Latin Amerika’nın son elli yılda gördüğü en demokratik yönetim olduğunu söylemişti bunun.

Polisin cop kullanmadığı, işkencecilerin ağır cezalara çarptırıldıkları, toplumsal eylemlerin cezalandırılmadığı bir dönem veülke. Kimilerine göreyse, Kirchner tüm medyaları elinde tutarak kendisini bir özgürlük kahramanı olarak gösteren, özgürlüklerin yalnızcakendisi tarafından getirilebileceğine inanan bir diktatör. Hatta merkezsoldaki bir siyasetçi, Elisa Carrio, onun "Mussolini özentisi birneofaşist" olduğunu iddia etmişti geçenlerde. Walsh’a bunuanı msattığımda "bana iyi bir kıyaslama gibi gelmedi" diyor.

‘CHAVEZ BAŞKA’

Latin Amerika’daki sol eğilimli yönetimlerden konuşurken, Lula ile Chavez’i özellikle ve kalın kalemle ayırıyor. Ama, geçtiğimiz haftalarda patlayan rüşvet skandallarıyla tarihinin en ağır krizini yaşayan İşçi Partisi’nin (PT, Brezilya) tabanı ile tavanını da ayırıyor: "PT’deki rüşvet skandalının sorumlusu Lula’dır ve başkanlık dönemi tam bir kabustur. Ama Lula ile, milyonlarca işçinin partisini ayırmak gerek. Lula’nın soluna hayır, ama milyonlarca işçinin soluna evet. Hugo Chavez ve Bolivarcı Venezüela Cumhuriyeti ise Brezilya’dan çok farklı. Bolivarcı Cumhuriyet, Brezilya’dan farklı olarak sosyalizmin inşasına yöneldi".

GÜNEY BLOKU

Chavez’in sıklıkla sözünü ettiği, Arjantin’i de içeren bir Güney Bloku’nun mümkün olup olmadığını, ya da bunun liberalizme karşı bir seçenek olup olmadığını sorduğumdaysa kendisinin yalnızca liberalizme değil, sisteme, kapitalizme karşı olduğunun altını çiziyor: "Yapısal bir değişim istiyoruz.

Üretim araçlarının el değiştirmesinden yanayız" Devrim? "Devrim... ama bizim gibi ülkelerde devrimin ne anlama geldiği biraz belirsiz. Devrimci bir karakter, diyelim. IMF ile, Dünya Bankası ile tüm ilişkileri kesmeyi, tüm borçları reddetmeyi, George W. Bush’un Kasım ayındaki Arjantin ziyaretine izin vermemeyi, Arjantin ordusunun Haiti’den çekilmesini istiyoruz". Patricia Walsh’a sorduğum son soru ise, Arjantin’in Ermeni Soykırımı’nı resmi düzeyde tanıma kararıyla ilgili oluyor: "Buenos Aires’de geniş bir Ermeni cemaati var ve yıllardır bu konuda bir adım atmamızı bekliyorlardı. Okullarda, kurumlarda düzenledikleri pek çok toplantıya beni de davet ettiler; pek çok konuşma yaptım. Bugün Arjantin’de ‘Soykırım’ dendiğinde esas olarak askerî diktatörlüğün 1976-1983 arasında Arjantin halkını katletmesini anlıyoruz ama bir de yerli halkların katledilmesi var bundan çok önce. Tüm bunlara, devletlerin terörist etkinliklerine duyarlı olmamız gerek. Biz, terörist devletler arasında değil, halklar arasında birlikten yanayız."