Dışarıdan içeriye mektuplar

Murat Utku - Gazeteci

Sevgili, 

Birlikte geçiremediğimiz ikinci doğum günün bu. Seninkini de benim doğum günümü de iki yıldır ayrı kutluyoruz. Saçma sapan, hukuksuz bir yargılama sonucunda, çekilmeyen bir film nedeniyle seni Bakırköy Kadın Cezaevi’ne gönderdiler. Ama belli olmaz, bakarsın 25 Eylül’de, evlilik yıl dönümümüzü bu kez birlikte geçiririz. Bu kez beraber oluruz yıldönümünde. Çok sevdiğimiz köyümüze gideriz, Baraniko ile oyun oynarız. 

Belli olmaz, bakarsın Alaz da orada olur. İkisi de büyüdüler bu arada. Baran’ın boyu neredeyse bana yaklaştı. Yine ayak uçlarında yürüyor, o huyu hiç değişmedi. 

Senin yazılarından okuyoruz cezaevi hayatını; ocak olmadan nasıl yemek yapılır, Mücella usulü “A-la Kapama” nasıl pişer, hangi malzemeler kullanılır, ketılda, semaverde pişmeye neler uygun? Ama sen çıkınca evdeki ocağın altı sürekli yanacak, yemekleri ben yapacağım. 

Ben de biraz dışarıda neler oluyor, ondan bahsedeyim. 

Sen bu hukuksuz tutuklama ile mahkeme salonundan apar topar cezaevine gönderildiğinden beri mahallede, sokakta, çarşı pazarda neler oldu? Bir sefer, çok ciddi bir pahalılık var dışarıda. Fiyatlar, kiralar uçtu. Enflasyon fırlayınca, fiyatlar her yerde inanılmaz arttı. Gerçi sen de cezaevi kantini fiyatlarından anlıyorsun. Mahallede bile bir bardak çay 20, 25 liraya satılıyor. Esnaf lokantasında üç kap yemeği 100 liradan aşağı yiyemiyorsun. Geçen gün arkamda sıra bekleyen birisi seçtiğim sebzeli yemeğin fiyatını sordu. Fiyatı duyunca sadece bir tas çorba alıp oturdu masasına. Boğazımdan geçmedi, düğümlendim. 

Fakat diğer yandan yaşanan çalkantılı süreçlere, değişmelere tuhaf bir şekilde hızla ayak uyduruyor insan. Son altı aylık siyasi yanılsamanın gerçeklikle örtüştüğü nokta bu kabulleniş. Çok acayip geliyor bana hâlâ. 

Yeni yerler de açılıyor bir yandan mahalledeki her sokakta. Eskiden ne kadar manifaturacı, nalbur, bakkal varsa hepsi kafe oldu. Biz de mahallemizdeki hafta sonu kahvaltılarımıza devam ediyoruz, aynı mekanda. Gerçi yaz döneminde bir miktar aksadı bu buluşmalar. Sonbaharda yine hep beraber toparlanırız.  

Doğum gününü yine dostlarla hep beraber kutlayacağız. Geçenlerde Melek’in doğum gününün kutlandığı yerde. Seni seven pek çok arkadaşımızla yeni yaşına merhaba diyeceğiz. Rezervasyon senin adına. 

Bu arada herkesin beden sağlığı gayet iyi. Annen, baban, beni de hiç yalnız bırakmayan dostlarımız, arkadaşlarımız, geniş ailemiz…  

Öncesinde de haftalık hakkımızı kullanıp telefonda konuşacağız zaten. İple çekiyorum bu görüş ve telefon günlerini. Çok daha kısa sürüyor Bakırköy’de. Diğer cezaevlerinde görüşlerin daha uzun olduğunu duyuyorum. Telefon da on dakika. “Merhaba” ile “hoşçakal” arasında kısacık bir zaman oluyor. Anlatacak çok şey, konuşacak çok az zaman var maalesef. Bu zamanlarda durmadan sohbet ettiğimiz, gözlerimizden yaş gelene kadar güldüğümüz, sosyal medyadaki komik karakterlerin paylaşımlarını seri halde okuduğumuz ve karnımızı tutarak kahkahalar attığımız anlar geliyor aklıma.  

İşte böyle sevgili. 

Sizi içeride, bizi dışarıda hapsetmeye çalıştıkları bu dönem bitecek elbet. Hep birlikte özgürlüğün tadını çıkaracağız. Uzun uzun orman yürüyüşleri yapacağız. Uzaklara bakacaksın uzun uzun. Hapishanedeki duvarların kestiği ufku izleyeceğiz beraber. Güneş yine doğacak çünkü. Bu haksızlık bitecek. 

Doğum günün kutlu olsun sevgilim. Yeni yaşın özgürlük getirecek, inanıyorum. 

Seni çok seviyorum.