Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu, İstanbul Fatih'te bulunan Ali Emiri Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen "Yüzyılın Emeği Emeğin Yüzyılı: Emeğin Yüzyılında Demokratik Sosyal Cumhuriyet" başlıklı etkinlikte 'İşçilerin 100. Yıl Bildirgesi’ni açıkladı.

Kaynak: Haber Merkezi
DİSK’ten 100. Yıl Bildirgesi: Emeğin yüzyılı için mücadele

Dilan Esen

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), “Emeğin Yüzyılında Demokratik Sosyal Cumhuriyet” diyerek İşçilerin 100. Yıl Bildirgesi’ni açıkladı.

 İstanbul Fatih’teki Ali Emiri Kültür Merkezi’nde düzenlenen basın toplantısına DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ile yönetim kurulu üyeleri, bağlı sendikaların yönetimleri ve çok sayıda işçi katıldı. Etkinlikte sanatçı Altan Gördüm şiirleriyle, SAMİDA müzik grubu ise ezgileriyle sahne aldı.

EMEĞİN CUMHURİYETİNİ KURANA KADAR SOKAKTAYIZ

Açılış konuşmasını yapan DİSK Genel Sekreteri Adnan Serdaroğlu, şunları dile getirdi: “Emeğin cumhuriyetine olan özlemimizi güneşin sofrasında, dostlarımızın arasında dile getirmeye geldik. Konfederasyonumuz DİSK’in öncülüğünde işçiler 100. Yıl Bildirgesi’ni açıklıyor. 100. yıl kutlamaları ülkemizde günlerdir devam ediyor. Kimileri yürekten kutlarken kimilerinin dudaklarından öteye gitmiyor. Yıllardır saldırılara uğrayan hazmedilemeyen ama halkımızın sahiplendiği Cumhuriyeti’miz 100 yaşında. Ancak bilinsin ki 100 yıllık Cumhuriyet’in son 43 yılı oluşan rejimin baskı tarihidir. Tüm eksiklerine rağmen Cumhuriyet’i seviyoruz. Bu onurlu ve gururlu 100. yaşımızı kutlarken bir yanımızda üzüntülerimiz de var, Gazze’de Filistin’de. Acıları yaşasak da insanlık olarak, yok öyle umutları yitirmek. Emeğin cumhuriyeti ve dünyasını kurana kadar sokaklara sınıf kokuları bırakacağız. DİSK yoluna devam ediyor. Biliyoruz ki yolumuz uzun ve zorlu. Bu kavga faşizme karşı, bu kavga hürriyet kavgasıdır.”

SERMAYENİN EGEMENLİĞİYLE ALTINI BOŞALTTILAR

Bildirgeyi açıklayan DİSK Genel Başkanı Çerkezoğlu, konuşmadınla şunları ifade etti: “Cumhuriyet bu ülke için, bu halk için tarihsel bir eşiktir. Ülke için demokrasiye, halk için yurttaşlığa doğru atılmış ilerici, devrimci bir adımdır. Bugün, korumaya ve ilerletmeye çalıştığımız haklarımızın önemli bir referans noktasıdır.
Cumhuriyet’in 100’üncü yılı hepimize kutlu olsun. Cumhuriyet adı sanı anılmayanların, teba ve kul olarak kabul edilenlerin yurttaş olma, kendi kaderlerinde söz sahibi olmasının yollarının açılmasıdır. Cumhuriyet’in yüzyılını kutlarken Onlar’ın emeğini, ‘yüzyılın emeğini’ unutmayacağız.
Geçtiğimiz yıl bu tarihlerde, Cumhuriyet’in ikinci yüzyılının arifesinde DİSK olarak ‘İşçilerin Yüzüncü Yıl Bildirgesi’ni açıklamıştık. O bildirgede Cumhuriyet’in ikinci yüzyılı için işçilerin mücadele programının çerçevesini çizmiş, ‘Emeğin Türkiye'si için Demokratik ve Sosyal Cumhuriyet’ hedefimizi ilan etmiştik.
Aradan çok değil, bir yıl geçti. 100 yıllık cumhuriyet serüveninde bir yıl kısa bir süre. Geçtiğimiz yıl ilan ettiğimiz ‘İşçilerin Yüzüncü Yıl Bildirgesi’nde yer alan değerlendirmelerimiz ve hedeflerimiz büyük oranda geçerliliğini koruyor.
Ancak bir yönden de o bir yıl çok önemli bir dönem. Çünkü biz o bildirgede ‘cumhuriyeti halk egemenliğiyle güçlendirmek ve geleceğe taşımak için’ cumhuriyetin tüm dayanaklarını ortadan kaldıran egemen politikanın, siyasi iktidarın tercihlerinin değiştirilmesi gerektiğini ifade etmiştik. Cumhuriyet’in dayanaklarını tehdit eden egemen politikayı değiştiremedik. Ancak biz de değişmedik. Değerlendirmelerimiz, hedeflerimiz ve iddiamız da aynı yerde duruyor. Aksine zaman bizi doğruladı: Nüfusun çoğunluğunu oluşturan ve memleketin tüm değer ve güzelliklerini üreten işçi sınıfı olmadan cumhuriyet olmaz, demokratik bir cumhuriyet hiç olmaz.
Sermayenin giderek artan egemenliği, başta işçi sınıfı olmak üzere halkın geniş kesimlerini dışlayarak cumhuriyet fikrinin altını boşaltmıştır. Dahası siyasal rejim, dayandığı mekanizmalarla cumhuriyeti bir tek adam rejimine, tüm karar süreçlerini tek yerde toplayarak, adeta seçimle gelmiş bir padişahlığa dönüştürmüştür. 12 Eylül askeri darbesi kalıntısı anti-demokratik ve asimetrik seçim ve siyasal partiler sistemi, rejimin otoriter ve baskıcı bir hal almasına zemin hazırlamıştır.
Cumhuriyetin sadece sandığa, üstelik temel demokratik ilkelerin hiçe sayıldığı bir sandığa hapsedilmesi cumhuriyetin demokratikleşmesini engelliyor. Özellikle bugüne geldiğimizde, nüfusun neredeyse dörtte üçe yakın bir kısmı ücret gelirleriyle geçinmektedir. Yani Türkiye büyük oranda işçi ve ücretli çalışan bir nüfusa sahiptir. Ancak işçiler büyük oranda karar süreçlerinden dışlanmıştır.
Sendikalaşma, örgütlenme oranları oldukça düşüktür. İşçiler, emekçiler seslerini örgütlü yollardan ortaya koyamıyor. Cumhuriyetin 100’üncü yılında demokratik bir cumhuriyetin olmazsa olmazı olan örgütlü toplumdan oldukça uzaktayız.
Bugün Cumhuriyetin erken dönemlerinde sağlanan kazanımlar özellikle sosyal ve ekonomik kazanımlar; işçi hakları tehdit altındadır. Oysa İşçi sınıfının sınırlı bir güce sahip olduğu, savaş ve yeniden kuruluş koşullarında dahi işçi hakları yönünde önemli kazanımlar sağlanmıştır.”

İŞÇİLERİN KAZANIMLARI YOK EDİLMEK İSTENİYOR

İşçilerin en önemli kazanımlarının yok edilmek istendiğini söyleyen Çerkezoğlu, şöyle devam etti: “İşçilerin önemli kazanımları özellikle 12 Eylül 1980’deki askeri darbeden bu yana işverenler ve dönemin iktidarları tarafından tırpanlanmak istenmektedir. Özellikle son 20 yılda erken cumhuriyet döneminde elde edilen kazanımlar bir bir yok edilmeye çalışılıyor.
Erken cumhuriyet döneminin bu kamucu kalkınma politikaları 12 Eylül sonrasında büyük bir saldırı ile karşılaşmış, Cumhuriyetin bütün birikimi satılarak özelleştirilmiştir. Çalışma hayatında güvencesizlik arttı. Esneklik uygulamaları ile işçi sınıfının kazanımları ve iş hukukunun temelini oluşturan koruyucu düzenlemeler zayıflatıldı. Çalışırken ölüm, iş cinayetleri muazzam bilimsel ve teknik gelişmeye rağmen azalmak bir yana, arttı; dini değerler bile çarpıtılarak ‘kader’ olarak sunuldu. Mezarda emekliliği dayatan, emeklilikte insanca yaşamayı imkansız hale getiren, kıdem tazminatına göz koyan politikaları yaşama geçirmek için olağanüstü çabalar harcandı.
Sadece gelirde değil, vergide de büyük bir adaletsizlik yarattılar. İşverenlerden, şirketlerden, zenginlerden vergi almayan, alamayan, dönüp dolaşıp işçinin cebine el atan bir vergi düzeni kurdular.
Başkanlık sisteminin, işçi sınıfı için, halkımız için çok ağır sonuçları oldu. Sistem değişikliğinden sonraki dört yılda yüzde 15’ten yüzde 85’e fırlayan enflasyon ile alım gücümüz hızla geriledi. Cumhuriyeti tahrip eden bu rejime karşı işçi sınıfını yok sayan, işçi sınıfına kulaklarını tıkamış, işçi sınıfını toplumsal bir özne değil sadece seçmen olarak gören anlayışların da cumhuriyeti koruyamayacağı görülmüştür.
Bugün cumhuriyet önümüzdeki yüzyılda ancak ve ancak emeğin Türkiye’si ile var olabilecektir. İnsanca yaşayabilmek ve geleceğe umutla bakabilmek için neoliberalizmin ve otoriter rejimin tahribatlarını ortadan kaldıracak ve harcında eşitlik, özgürlük, demokrasi, sosyal ve ekonomik haklar olacak emeğin dünyasını ve Türkiye’sini inşa etmek mümkün ve zorunludur.
Tek adam zihniyeti ülkemizi bir enkaz altında bırakmış durumda. Bu enkazın altında kalmamak için tek yol var: Cumhuriyet’i kendi anlamına uygun biçimiyle, yani halk egemenliğiyle yeniden kurarak, laik, sosyal ve demokratik bir hukuk devleti niteliğine gerçekten kavuşturarak geleceğe taşımak...
Yüzyılın emeğini heba edenlere karşı, Cumhuriyet’in ikinci yüzyılını, emeğin yüzyılını örgütlemek boynumuzun borcudur.
Memleketimizin kaynaklarının nasıl kullanılacağına, neyi üreteceğimize, nasıl üreteceğimize ve nasıl bölüşeceğimize dair söz ve karar sahibi olacağımız bir düzen için, emeğimiz, ekmeğimiz ve memleketimiz için mücadeleyi büyütme iradesini hep birlikte yükselteceğiz.”

CUMHURİYET YIKIMA KARŞI BİR MÜCADELEDİR

Mücadele çağrısı yapan Çerkezoğlu, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Sermayenin değil halkın egemenliğini; toplumsal zenginliğe el koyan küçücük bir azınlığın değil toplumun yararını esas alan,
İnsan onuruna yaraşır, güvenceli bir iş ve ücreti, kamusal sosyal güvenliği, emekliliği, eğitim- sağlık gibi temel hizmetleri hak olarak görüp kamusal güvence altına alan,
Bireyciliği, çıkarcılığı, rekabeti, ayrımcılığı, kutuplaşmayı, savaşı, şiddeti değil; işçilerin birliğini, halkların kardeşliğini, çok sesliliği, çoğulculuğu, toplumsal cinsiyet eşitliğini, bir arada kardeşçe yaşamı, yurtta, bölgede ve dünyada barış politikasını benimseyen,
Demokratik, laik ve sosyal bir cumhuriyet için mücadeleye devam edeceğiz.
Yüzyılın emeğini heba edenlerin yarattığı yıkıma karşı cumhuriyet artık bir mücadeledir.“
Çerkezoğlu’nun konuşmasının ardından sahne alan Samida grubu üyeleri şunları söyledi: “Biz 3 kız kardeş olarak ve Cumhuriyet’in genç kadın sanatçıları olarak dünyanın her yerinde şarkı söylememize olanak sağlayan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü selamlıyoruz. Şarkılarımızı sizlerle buluşturmak için iştahla bekliyoruz.”