Diyanet, Türkiye

Diyanet, Türkiye'de Din hayatı ile ilgili sorunları bırakıp, insanların günlük , ekonomik hayatlarına müdahale eden kararlar yayımlamaya başladı. Diyanet'in dikkat çeken en son fetvalarından birisi sigortacılık üzerine oldu.

 Din İşleri Yüksek Kurulu, sigortayla ilgili fetva verdi. Fetvada, iktisadî hayata dair bütün düzenlemelerinin hedefi, hak ve görevlerde, mutlak manada karşılıklı yardımlaşma ve kefâlet esasına dayanan bir toplum meydana getirmek olduğu belirtilerek, "Buna göre sigorta İslâm dinindeki bu yüce hedefe aykırı değildir. Başta ticaret olmak üzere pek çok ilişkinin globalleştiği günümüz dünyasında ticarî sigortanın bulunmaması başlı başına bir risk teşkil eder ve Müslümanların ekonomik açıdan mağlubiyetini sonuç verir.

 KARAR VERMEK ZOR
Yukarıda zikredilenaçıklamalar ışığında, genel olarak, sosyal sigortalar, karşılıklı sigortalar ve ticarî sigortaların caiz olduğuna, kâr payı esasına dayalı çalışan birikimli hayat sigortası ile bireysel emeklilik tasarruf ve yatırım sisteminin ise, yatırılan primlerin, dinen helâl olan alanlarda değerlendirilmesi durumunda caiz olduğuna, konusu din tarafından yasaklanmış olan sigortanın caiz olmadığına, Karar verildi'' denildi.

 Din İşleri Yüksek Kurulu, vardığı "caizdir'' sonucuna rağmen, Türkiye ekonomisinde önemli büyüklüğe sahip sigortacılık sektöründe yine de yüzde yüz net bir karara varamadı. Kurul bunun yerine bu konudaki bütün görüşleri yayınlayarak, "kâr amaçlı'' ayrımı yapmayı uygun gördü.

 HAYAT SİGORTASI CAİZ DEĞİLDİR
Buna göre ticarî sigortanın hükmü konusunda üç ayrı görüş bulunmaktadır:

 1. Birinci görüşe göre, ticarî sigortaların hiçbir çeşidi caiz değildir. Zîra ticarî sigortada bilinmeyen unsurlar bulunmakta, bu işlem kumar veya müşterek bahse benzemekte, faiz içermektedir. Ayrıca sigorta haksız tazmindir. Sigorta akdi, güvence gibi objektif olmayan bir şeyin satışıdır. Sigorta ve özellikle hayat sigortasında takdiri ilâhîye meydan okuma vardır. İslâm'ı n yasakladığı bu unsurları taşıyan sigortanı n da haram olması gerekir. Buna göre, sigortacının prim, sigortalının da tazminat alması caiz değildir.

 2. İkinci görüşe göre, hayat sigortası caiz değildir; mal ve eşya sigortası ise esas itibariyle caiz olmakla birlikte, dinen hoş değildir. Ayrıca faiz esasına dayanan sigortalar caiz değildir.

 3. Üçüncü görüşe göre, sigortayı yasaklayan kesin bir nass bulunmadığından, faiz karışmaması ve genel ahlâka aykırı olmaması şartıyla sigortanın bütün çeşitleri caizdir. Zira akitlerde asıl olan, yasaklayıcı bir nass bulunmadığında helal olmasıdır. İslâm dini, yeni gelişmeler karşısında ortaya çıkan durum ve şartlara cevap verebilecek özelliğe sahiptir. Hz. Peygamber döneminde bulunmayıp daha sonra ortaya çıkan akitler için de durum böyledir. Bu akitler, İslâm hukukunun esaslarına muhalif bir unsur ihtiva etmiyor; akdin mevzuu, irade beyanı, karşılıklı rıza gibi dinen aranan bütün unsur ve şartları taşıyorsa sahihtir. Sigorta da, Hz. Peygamber döneminde olmayan ve klasik fıkıh kaynaklarında yer almayan, yeniçağda ortaya çıkmış bir akittir. Bu itibarla sigorta, dinin maksatları doğrultusunda ve nassların genel ilkeleri ışığında değerlendirilerek hükmü ortaya konabilir.

 4-Hareketle İslâm hukukçuları, akitlerde önemli ölçüde kapalılık ve risk içeren, taraflar arasında anlaşmazlığa yol açan gararın (Kesin olmayan Hüküm) yasak olduğu konusunda ittifak etmişlerdir. Ancak hangi derecedeki gararın, hangi tür akitlerde etkili olacağı konusunda ihtilaf etmişlerdir. Genel olarak garar, önem ve derecelerine göre; akdi iptal edici, akdi ifsat edici ve kaçınılması mümkün olmayan garar şeklinde üçe ayrılabilir. Kaçınılması mümkün olmayan gararın akde herhangi bir tesiri yoktur. Buna karşılık, önemli ölçüde kapalılık ve risk içeren, anakarnındaki yavru, kaçmış hayvanın satımı gibi akitler batıldır.