DOĞRUYA
DOĞRU...

Ezgi Başaran
(Radikal):
•102 gün önce Uludere’nin Kuzey Irak sınırında 34 sivil vatandaş (birçoğu daha çocuk), Türkiye Cumhuriyeti ordusuna ait F-16’dan atılan bombalar nedeniyle öldü. Böyle bir acıyı sağaltmak pek mümkün değildi ama içimizde açılan çukuru kapatmanın bir yolu vardı: Bu facianın faillerinin tespit edilmesi.

Bulacağız dediler. Kimsenin şüphesi olmasın dediler. Peki, ne oldu? 9 Ocak 2012’de TBMM İnsan Hakları Komisyonu’nun altında bir Uludere İnceleme Alt Komisyonu kuruldu. Peki, ne yapabildiler? Üyeleri arayıp teker teker sordum, içimizi rahatlatmanın hangi aşamasındasınız sayın vekillerim? Buyurun dinleyin…

(…) AKP milletvekili Mehmet Kerim Yıldız: ‘’Problem yaşıyoruz, net bilgiler olmadığı için soyut yorumlar yapmak zorunda kalıyoruz. Heron görüntülerini izleyen uzmanların oradaki 34 kişinin sivil olduğunu nasıl ayırt edemediğini anlayamadık. Ortada ciddi tuhaflıklar var.

(…) MHP milletvekili Atila Kaya: ‘’ İçişleri Bakanlığı bir rapor hazırlamış, fotokopisini verin dedik, yok dediler, çok gizli. Bir Müfettiş geldi, okumaya başladı. Bir anda far kettim ki okudukları Mehmet Baransu’nun yazdıklarıyla örtüşüyor. Müfettişe ‘Bunun nesi gizli, gazeteci yazmış’ dedim, şaşırdı.

(…) Şarkıda dendiği gibi: ‘’ Uyurken televizyon açık kalmış. Bir ülkenin bodrum katında kirli bir savaş varmış. Midem bulanıyor, galiba dünya tuttu, beni hep kuruttu.’’

EĞRİYE
EĞRİ...

Mustafa Ünal (Zaman):
•Tamam, 'Türkiye uzak dursun, Suriye bataklığına saplanmasın', 'Uluslararası camia da müdahale etmesin'... Peki, Suriye'de akan kan nasıl duracak? Bir yıldır kendi halkına karşı ağır silah kullanmaktan çekinmeyen, acımasızca katliam yapmaktan geri durmayan Beşşar Esed'i kim durduracak? Ankara'nın tek gündemi; Suriye. Nasıl olmasın ki... Beşşar Esed sınıra dayandı. Düne kadar silah sesleri duyuluyor, sınıra yakın köy ve kasabaların üzerinden dumanlar yükseliyordu. Şimdi kurşunlar sınırın bu yakasına düştü.

Suriye askerleri Kilis'ten giriş yapan sivillere ateş açtı. İki kişi hayatını kaybetti, 2'si Türk 21 kişi yaralandı. Türkiye haklı olarak alarma geçti. Başbakan Erdoğan tepkisini Çin'den gösterdi: 'Bu sınır ihlali, gereken yapılacak.' dedi. Gerekenin ne olduğuna açıklık getirmedi. Yapılacak olan savaş ilan etmek değil elbette. Esed'in cevapsız da bırakılmayacağı açık. Yoksa tacizler daha ileri noktalara ulaşır. (…)

Açıkça söylemek gerekirse Suriye krizinde 'diplomatik yolların tükenmekte olduğu' zaman dilimindeyiz. Peki, bundan sonra ne olacak? Suriye'de akan kan nasıl duracak? Türkiye'nin aktif rol oynayacağı kesin. Başından beri Suriye olayının en aktif ülkesi... (…)

Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay'ın Hatay'da Annan'la yaptığı görüşme sonrası söylediği 'Suriye işbirliği sergilemezse BM Güvenlik Konseyi'nin katliama 'dur' demesi zorunluluk halini alır' cümlesi önemli. Artık belli oldu ki yeni dönemde Türkiye tüm çabasını bunun için harcayacak. Artık dünya Esed'e 'dur' demeli.

(Yandaş medyanın savaş çığırtkanları hız kesmiyor. "Esad’a birilerinin dur demesi gerekiyor" derken O’nu durdurmanın tek yolunu da Türkiye’nin müdahale etmesi biçiminde tanımlıyor. Başbakan’ın Çin’de ‘Gereken yapılacak’ sözünü hikâyeleştiren Ünal, gereken şeyin bir savaş hazırlığı olduğunu ve Başbakan’ın bizzat bunu kastettiğini görememiş olamaz!)