DOĞRUYA
DOĞRU... 

Mutlu Tönbekici (Vatan):

•Kendisi içişleri bakanımız olur. Daha önce resim yapanları, şiir yazanları “terörist” ilan ederek KCK soruşturmalarını savunmuştur. Polisin bol kepçe kullandığı biber gazının “sağlığa zararlı olmadığını” iddia etmiştir. Kendisini gördüğünde sevindiğini söyleyen bir vatandaşa “Nasıl inanayım? Bir oyna veya takla at da göreyim” demiştir. Ancak evvelki günkü konuşmasıyla ayrımcılıkta rekor seviyeye ulaşmıştır. Aklınca PK ve BDP’yi kötülediği konuşmasından bir parça: “Bu yapı nedir? Mardin Nusaybin’de BDP tarafından 2008’de yaptırılan kültür merkezinin duvarındaki Zerdüştlük ve Yezidilik inancına ait semboller. Bu yapı, PKK terör örgütünün kandırarak, kaçırarak, dağa, sınır ötesine, yurt dışına götürdüğü, eğittiği insanlara yaşattığı bir hayatın resmidir.”

Özgür Mumcu (Radikal):

•Vicdani ret hakkı bireysel olarak dini ya da ideolojik gerekçelerle tasvip edilmeyebilir. Ancak neticede bir insan hakkıdır. Bu sebeple tanınması ve uyulması gereken. Hakkın tanınmaması vicdan özgürlüğünün ihlal edilmesi anlamına geliyor.

Diyanet İşleri Başkanlığı herhalde İslam’ın yorumlanması konusunda son sözü söyleyecek makam değil. Bazı Müslümanların İslam’ı vicdani ret hakkını içerecek şekilde yorumlaması da saygı gösterilmesi gereken bir durum.  Israrla vicdani ret hakkının düzenlenmesinden kaçınılması, Avrupa Konseyi üyeleri arasında insan haklarına saygı konusunda Türkiye’yi iyi bir pozisyona yerleştirmiyor. İleri demokrasi her ne ise zannederim ona da hak tanımayarak ulaşmak pek mümkün değil.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın fetva servisine ben de bir soru yönelteyim: Gayrimüslimlerin, Alevilerin, dinsizlerin, agnostiklerin vergileriyle din hizmeti vermek caiz midir?

 

EĞRİYE
EĞRİ... 

Emre Aköz (Sabah):

•Özellikle Sünni kesimden hiç hoşlanmazlar. Halbuki o çok sevdikleri halkın büyük çoğunluğu dindardır. Hasbelkader Sosyalist Devrim olursa... Yapacakları ilk iş, orta ve büyük burjuvaziyi Stalinci yöntemlerle yok etmek... İkinci işleri ise "halkın" camilerini yıkmak olacaktır. Siyasi teorileri böyle... (Hal böyleyken, seni sevmeyen bir halkı sevmek gerçekten de "cesaret ister".)  Onların amacı proletarya diktatörlüğü kurmak... Bense Türkiye'nin bir demokrasi ve hukuk devleti olmasını istiyorum. Sanırım hiç ama hiç anlaşmadığımızda anlaşıyoruz.

(Emre Aköz, Grup Yorum’la başladığı sol histerisi dizisine ‘Stalincilikle’ devam etmiş. Tabi, yılların iktidar sevdalılarının bu tavrı bizi şaşırtmıyor. Kızdırmıyor da. Gayet iyi biliyoruz demokrasi retorikleri üzerinden nasıl yandaşlık yapıldığını. Nasıl iktidarın hukuksuzluğuna çanak tutulduğunu. Buradan seslenmek istiyoruz Aköz’e, siz demokratsanız biz değiliz Emre Aköz...) 

Mümtaz’er Türköne (Zaman):

•Gelelim 28 Şubat'a. Askerî darbelerin bu ülke ve toplum için nasıl bir düşmanlık olduğunu, son 23 yıl içinde darbecilerin Kutlu Doğum'a bakışları gösteriyor. 28 Şubat süreci aynı zamanda bir Kutlu Doğum karşıtlığı olarak devam etti. Hatırlayalım, 27 Nisan e-muhtırası madde madde, Türkiye'nin değişik illerindeki Kutlu Doğum kutlamalarını "irtica" olarak sıralıyordu.

(28 Şubat’ın mağdurlar listesi gün geçtikçe uzuyor. E haliyle bu ülkede İslamcılar’a dokunulduğunda ancak mağduriyet üretiliyor ya da mağdur kelimesi cümle içerisinde geçiyor. 12 Eylül’ü 2 kişiyle sorgulayıp hesaplaşıldığını her defasında söyleyenler konu 28 Şubat olunca namaza geç kalmayı bile mağduriyet konusu yapabiliyorlar. Tabi zor zanaat tutarlı olmak ve haksızlığa tepki göstermek. Herkes yapamıyor.)