1 Eylül Dünya Barış Günü’yle ilgili değerlendirmede bulunan Dr. Can Cemgil, “Barışı kurmak siyasi bir tercih ve mücadeleyle mümkün” derken Antropolog Özbudun, barışın emek eksenli bir dünyayla geleceğini vurguluyor.

Dünya barışı bir ütopya değil

Filiz GAZİ

İkinci Dünya Savaşı 1 Eylül 1939 günü, Almanya'nın Polonya'yı işgal etmesiyle başladı. 1939-1945 yılları arasında gerçekleşen savaşta ölen insanlara ilişkin tahminler değişiklik gösteriyor. En yaygın tahmin, 60 milyon insanın öldüğü yönünde. Bunun 40 milyonu sivil, 20 milyonu ise askeri personeldi.

İkinci Dünya Savaşı’nın üzerinden 82 yıl geçti. Fakat savaşlar; silahlı, dinsel, ekonomik, kültürel ve dijital saldırı biçimleriyle devam ediyor. Kaldı ki dünya tarihi, bir yanıyla da hâlâ ‘savaşların tarihi’ olarak yazılıyor.

BARIŞI KURMAK MÜCADELEYLE MÜMKÜN

Devlet politikaları, okyanuslarda ölen mülteciler, soykırımlar ve ırkçı politikalar… Tüm bunlardan azade karşımızda meşhur bir soru var: “Savaş, insan doğasının bir gereği midir?”

İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Can Cemgil, bu soruya şöyle cevap arıyor: “İnsan doğasının değişmez bir özü olmadığı gibi savaşın da değişmez bir özü yok. Dolayısıyla şiddetten arınmış, barış için yaşayan toplayıcılar olmadığı gibi, ‘bakın avcı toplayıcılar arasında da şiddet varmış, dolayısıyla savaş insanın doğal varlığın bir parçasıdır’ demek de sorunlu.”

Dr. Cemgil, sınıflı toplumlardaki savaşın, sınıf tahakkümünü koruma çabasıyla alakalı olduğunu söylüyor: “Bu yüzden uzmanlaşmış savaş örgütlerini, avcı- toplayıcı çatışmalarıyla eş tutmak, savaşın gerekli bir kötülük olduğu varsayımını yeniden üretir. İnsan doğası barışçıl olsun olmasın, barışı kurmak siyasi bir tercih ve mücadeleyle mümkün. 1 Eylül Dünya Barış günü de hiç olmazsa her yıl bunu hatırlamak için bir vesile.”

SAVAŞI YAPAN AKTÖRLER ÇEŞİTLENDİ

Özyeğin Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Evren Balta ise “Savaşların hegemonik formu değişti” diyor ve şöyle devam ediyor: “Düzenli ordularla yapılan, daha simetrik güçlerin karşı karşıya geldiği savaş formatından, asimetrik güçlerin olduğu, tarafların çok olduğu ve milis güçlerinin yer aldığı başka türlü formata doğru evrildik. Bilgi manüplasyonu, sosyal medya kullanımı, görüntü ve videolar savaşın parçası haline geldi.”

Şiddetin gösterilme şekillerinin değiştiğine dikkat çeken Prof. Dr. Balta, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Devletlerin elinde çok güçlü teknolojik araçlar var.
Uydulardan tutun insansız hava araçlarına kadar… Devlet dışı aktörler tarafından savaşın kazanılmasını neredeyse imkânsız hale getiren teknolojik üstünlük bunlar. Bu asimetrik güç, büyük oranda diğer aktörler tarafından şiddetin daha barbarca kullanılmasına neden oluyor. Yaratacağı etkiyi artırmak için şiddetin dehşetini artırıyor. İntihar saldırıları mesela ya da öldürdüğü insanları videoya çekmek, yayımlamak gibi…”

“Devlet dışı aktörlerin güçlendiği bir dönemde savaş yapan aktörler de çeşitlendi” diyen Prof. Dr. Balta, yeni bir savaş ‘fenomeni olan ‘özel askeri şirkete’ dikkat çekiyor: “El- Kaide’den IŞİD’e kadar farklı uluslardan, coğrafyalardan kendi ideolojilerine finans ve insan devşiren bir takım ulusötesi varlıkları konuşuyoruz. Afganistan ve Irak savaşının yarattığı en önemli dönüşümlerden birisi özel askeri şirketler oldu. Böylece ulus devletler, vatandaş askerlerin cephede ölmesi ikileminden kurtuldu. İşleri şiddet olan aktörler, işlerini yaparken ölmüş oluyorlar.”

Prof. Dr. Balta sözlerini şöyle sonlandırıyor: “Amerika’nın Afganistan’da yaptığı gibi Afganistan’daki savaş ağlarının kurduğu özel askeri şirketlere finansal kaynak aktararak, kendileri için çalışmasını sağlıyorlar. Bu şiddetin piyasalaşması demek. Ne yapıyor bu özel askeri şirketler? Örneğin birtakım savaş ağalarıyla petrolün çıkarılmasına yardım ediyorlar. Ciddi kamusal kaynaklar kendilerine transfer ediliyor.”

DEVLETLERİ KALDIRMAK GEREKİYOR

Antropolog Sibel Özbudun ise dünya tarihine rağmen barışı kurmanın mümkün olduğunu şu sözlerle anlatıyor: “Emek eksenli bir dünya kurarak ancak barışı sağlayabiliriz. Yeryüzünde fetih, işgal, yağmalayarak zenginleşme sürdüğü ölçüde barışı görmemiz mümkün değil. Savaşın tek nedeni yağma ve ötekilerinin malına el koya, insanları köleleştirmek, kadınları cariyerleştirmek… İktidar değişimi gerekli, yani dünyada paranın padişahlığını ortadan kaldırdığınız zaman barış tesis olacaktır. Çok ütopik gelebilir, bugünden yarına belki mümkün olmayabilir ama en azından perspektif olarak devletlerin mutlak olmadığı, yeni toplum biçimleri tahayyül edebiliriz. Bırakın devlet tanımını değiştirmeyi, devletleri ortadan kaldırmak gerekiyor. Devlet dediğiniz idari bir mekanizma. İnsanların devlet olmadan da yaşayabilmesi mümkün. Bu anlamda devlet müebbet bir kavram değil. Tarihsel koşullarla ortaya çıkmış, sönümlenebilir, vazgeçilebilir bir kavram.”

***

Barış hemen şimdi!

Dünya Barış Günü öncesi kurumlardan peş peşe açıklama geldi. Ülkedeki ve dünyadaki barışın önemine vurgu yapan kurumların açıklamaları şu şekilde:

SOL Parti: Tamamı emperyalizmin dünya kaynaklarını tahakküm altına alma saldırganlığının sonucu olarak ortaya çıkan savaş ve işgallerle dünya yağmalanıyor. Emperyalist çıkarlar, her gün yüzlerce ölüm, sayısız zorunlu göç ve sürgün ile ülkeleri parçalıyor, yok ediyor. Kıtaları, bölgeleri ve ülkeleri çağdışı bir sömürgecilik anlayışı ile savaştan savaşa sürükleyen bu eğilim çok açık ki küresel barış arzusunun önündeki en büyük engeldir. Ülkede, bölgede, dünyada barış için öncelikle küstah ABD-Batı emperyalizmine ve onun işbirlikçi iktidarına son vermek zorundayız. Bizim barış mücadelemizin önsözünde bu nedenle bağımsızlık kavgası var.

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz: Emperyalist güçlerin tüm dünyayı tahakküm altına alma hırsı ve enerji kaynaklarını kontrol etme arzusu yaşadığımız savaşların, şiddetin ve yıkımın en büyük nedenidir. Yaşanan bu savaşlara ve şiddete dur diyebilmenin ilk adımı, emperyalizme dur diyebilmekten geçmektedir. Ülkede, bölgede ve dünyada barışa ihtiyacımız var. Silahın ve şiddetin yarattığı korkuya karşı, barışın umuduna ihtiyacımız var. Eşitlikten, özgürlükten, adaletten yana tüm insanları, barış umudunu büyütmeye çağırıyoruz.

Emek Partisi: ‘Ulusal çıkarlar" diye yutturulmak istenen savaş politikalarının işçi sınıfı ve emekçilere zerrece yararı yoktur. İşçi sınıfı ve ezilen halkların yapması gereken iş, ekmek, demokrasi, bağımsızlık, barış ve eşitlik mücadelesini yükseltmektir

KESK: Hepimizin barışın iyileştirici gücüne ihtiyacı var. Bu amaçla atılacak her adım bizleri barışa olduğu kadar insan olma erdemine de yakınlaştıracaktır.

***

İstanbul’da yasaklandı

1 Eylül Dünya Barış Günü ülkenin dört bir tarafında coşkuyla kutlanacak. Ankara, Mersin, Adana, Van ve Diyarbakır’da binlerce kişi bir araya gelecek. İstanbul’daki etkinlik Bakırköy Kaymakamlığı tarafından yasaklandı. Eskişehir’de ise valilik 15 günlük eylem yasağı getirdi.

Diyarbakır: Amed Emek ve Demokrasi Güçleri, 1 Eylül Dünya Barış Günü nedeniyle 4 Eylül günü İstasyon Meydanı’nda “Barış Mitingi” düzenleyecek.
Mersin: Emek ve Demokrasi Platformu öncülüğünde bugün saat 18.00’de Özgecan Aslan Barış Meydanı’nda düzenlenecek.

Ankara: Ankara Emek ve Demokrasi Güçleri, bugün saat 17.30’aa Anıtpark’a çağrı yaptı.

Van: Musa Anter Parkı’nda bugün saat 15.00’de başlayacak olan etkinliğe HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan da katılacak.

KAYMAKAMLIKTAN ENGEL

İstanbul’da 5 Eylül’de saat 15.00’de Bakırköy Halk Pazarı’da yapılacak eylemi Bakırköy Kaymakamlığı yasakladı. Gerekçe olarak huzur ve güvenliğin sağlanması gösterildi.