Işığın Peşinde, John Craxton’un yaklaşık 200 eserinden oluşuyor. Küratör Collins, “Henüz kitle turizmi doğmamışken Craxton kırsal yaşamda Homeros’tan beri değişmeden süregelen mitlerin tadına vardı” diyor.

Ege’nin yolunu tutan hümanist

Deniz Burak BAYRAK

John Craxton keyfin resmini çizen, keyif için yaşayan bir hedonist. “Işığın Peşinde” ise onun ülkemizde açılan ilk sergisi. Sergi, arkadaşı Ian Collins’in küratörlüğünde Meşher’de açıldı. 

Craxton, kendi ülkesinde erken yaşta üne kavuşan bir sanatçı ancak yüreği Ege’de atan bir Londralı. Sanatının ilk yıllarında 2. Dünya Savaşı’nın etkisiyle sıkışmışlık duygusunu yansıtırken Atina’ya gelişiyle işler değişiyor. Önceleri tekinsiz mekânlardaki yalnız figürlerde ifade bulan öz benliği, Ege’nin berrak güzelliğiyle bir renk cümbüşünün içine giriyor. Ege’ye gelişinden ölümüne kadar olan süreçte çizdiği resimlerde keyifli, şenlikli, rengârenk bir hava solunuyor. Aynı zamanda Ege’nin sosyolojisini de işlerden yansıyan figürler aracılığıyla günümüze aktarıyor. 

ADETA YENİ DESTANLAR YAZIYOR

Sanatında bambaşka bir sayfa açan Craxton için küratör Collins, “Sanatı karanlıktan aydınlığa çıkmış, tek renkten parlak renklere geçmişti. Henüz kitle turizmi doğmamışken Craxton kırsal yaşamda Homeros’tan beri değişmeden süregelen mitlerin tadına vardı” diyor. Arkeoloji ve mitolojiye büyük ilgi duyan Craxton resimlerinde adeta yeni Yunan destanları yazıyor. Doğanın içinde, güneşin altında, manzaraların içinde kendisine yer bulan figürler yepyeni bir Ege masalının kahramanları gibi bize bakıyorlar. Antikçağdan heykeller, Bizans mozaikleri, Girit ikonaları, Osmanlı mimarisini bir arada görünce Antik ve moderni sorgusuzca kucakladığı, özümsediği anlaşılıyor. 

IŞIK, EGE KÜLTÜRÜ, HÜMANİZM

Mitolojinin yanında gündelik yaşamı da keşfetmek mümkün. Otoportre yapmayı seven Craxton çok fazla ünlü arkadaşa sahip olmasına rağmen sıradan insanlar hep başkahraman. Çobanlar, balıkçılar, esnaf, denizciler ve sirtaki ezgilerini duyumsatan, dans eden askerler… Uzo içen figürler 1940’lardan değil de günümüzden gibi geliyor insana. Hem duygu yoğunluğu var hem de sahicilik. Benim dikkatimi en çok çeken ise “Gün Batımında İki Figür” oldu. Serginin adı gibi ışığın peşine giden, ışığı arayan, ışığa koşan bir biçemle yoğrulmuş bütün işler. Işıkla Ege kültürü ve manzarası harmanlanıyor. Bir hümanizm yansıması olan sanatı her insana sesleniyor. 

Meşher’in vitrininde bir motosiklet karşılıyor gelenleri. Merak ediyorum; meğer Craxton yaşamı boyunca sanat dâhil hiçbir sınavdan geçememiş. Tek istisna ise çok sevdiği motosikleti için girdiği ehliyet sınavıymış. İyi ki başarmış yoksa birçok farklı tekniği kullandığı, uzun kariyerine dayanan yaklaşık 200 eseri (anıtsal bir duvar halısı, tablo, çizim, kitap tasarımları, kişisel eşyalar vs.) görmek mümkün olamayabilirdi diye içimden geçiriyorum. 

Sergiyi görmek için şu sıralar biraz acele etmek lazım zira son tarih 23 Temmuz.