AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yargı krizinin çözümüne ilişkin 'Yeni Anayasa' çağrısını tekrarladı. AKP'nin grup toplantısında konuşan Erdoğan, CHP'yi "Bu ülkede darbe veya kalkışma olsa en büyük destekçisi CHP olacaktır" sözleri ile hedef aldı.

Kaynak: Haber Merkezi
Erdoğan Anayasa çağrısını tekrarladı, CHP'yi hedef aldı: Darbe olsa en büyük destekçisi CHP olacaktır
Fotoğraf: AA

AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AKP Grup toplantısında yine Cumhuriyet Halk Partisi'ni (CHP) hedef aldı. 

"Bu ülkede darbe veya kalkışma olsa en büyük destekçisi CHP olacaktır" diyen Erdoğan, "1960'tan beri milli iradeye meclise anayasal düzene girişilen antidemokratik senaryoların baş aktörü yapımcısı ve yönetmeni CHP'dir. 21 yıldır hükumetimizi hedef alan her türlü vesayet girişiminde yer almıştır" ifadelerini kullandı. 

Grup toplantısındaki konuşmasına İsrail'e tepki göstererek başlayan Erdoğan, yargı krizine ilişkin ise daha önce yapmış olduğu Anayasa çağrısını tekrarladı. 

Erdoğan, "Yargıtay'ın yaptığı açıklamalarda dile getirdiği serzenişleri göz ardı edemeyiz. Bize bu tartışmada hüküm vermek değil, hakem olmak düşer" diye konuştu.

AKP'li Cumhurbaşkanı ayrıca CHP'lilerin Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde başlattığı oturma eylemini hedef aldı.

Erdoğan, "Meclis eylem yeri değil, ülkenin sorunlarına çözüm üretme merciidir. Hele hele hiç oturma eylemi yapma yeri değildir. Oturmak için yer arıyorsanız parka gidin" dedi.

 

Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkına dair konuşan Erdoğan, şunları söyledi:

"AYM ile Yargıtay arasındaki mesele görüş farklılığında ibarettir. Yaşanan sorun bir süredir zaten ifade ediliyordu. Her iki mahkemenin başkanları da  dahil hem görüşmelerimizde hem de kamuya açık toplantılarda şikayetlerini dile getiriyordu. Anayasa Mahkemesi'nin 130 bin dosya sayısına ulaşan bir iş yükünün altından kalkması mümkün değildir."

Erdoğan'ın konuşmasından öne çıkanlar şu şekilde: 

"HAMAS SİYASİ PARTİDİR"

"Netanyahu gidicidir. Bütün mesele dünyada haklının yanında yer alacakların duruşudur. Bu konuda maalesef beklenen gelişmeler oluyor mu? Hayır. Başta Amerika olmak üzere Batı ters yüz olarak bu duruma bakıyor. Fransa önce farklı açıklamalar yapıyor. Dürüst ol ya.  Hiçbir zaman akşam başka sabah başka olmayın, Türkiye gibi olun.

Hamas seçimlere girip seçim kazanan bir siyasi parti. Seçimi kazandıktan sonra da haklarını elinden aldınız. İsrail ve Amerika birlikte aldı. Ama benim ülkemde bile Hamas'ın siyasi parti olduğunu bilmeyenler var. 

İsrail, bir şehri içindeki insanlarıyla topyekun yok etme stratejisi uyguluyor. Gönlüm ferah, açık olarak diyorum ki İsrail bir terör devletidir.

"ÇEKİMSER OY VEREN ÜLKELERİN LİDERLERİNE TELEFON AÇACAĞIZ"

Avrupa Birliği'nden Amerikası'na sürekli insan haklarından dem vuranlar tek kelime dahi etmiyor. 

Netanyahu'ya sesleniyorum, sende atom bombası, nükleer bomba var ve bununla tehdit ediyorsun. Neye sahip olursan ol gidicisin. İsrailli bakanlar nükleer silah sahibi olduklarını kameralar önünde itiraf ediyor. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu bununla ilgili harekete geçmiyor. 

İsrail katliamlarına bu şekilde devam ederse tüm dünyada lanetlenen bir terör devleti olduğunu tescil ettirecektir.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 121 'evet' oyuyla kabul ettiği Gazze kararına 'çekimser' oy kullanan ülkelerin liderlerine telefon açacağız. İsrail'in Gazzeli mazlumları hunharca katleden siyasi ve askeri yöneticilerinin uluslararası mahkemelerde yargılanmasını sağlayacak adımlar atacağız.

Fotoğraf: AA

CHP'Yİ HEDEF ALDI

Bu süreçte bizi asıl üzen iradesini İsrail'e kaptırmış batılı ülkelerin suskunluğu değil, Gazi Meclisi'mizin kürsüsünden söylenen kimi sözlerdir. Birileri çıkıyor milli mücadeleyi sevk etmiş bu çatı altından  işgalcilerle vatanlarını savunan insanları bir tutabiliyor. Ülkemizdeki bazı kesimlerde gördüğümüz bu tavrın altında yatan sebepleri biz gayet iyi biliyoruz. 

Bu süreçte nasıl bir duruş sergilediğiniz önemlidir Ülkemizde birilerinin yaptığı gibi zalimle mazlumu eşitlemek, zalimi aklamak demektir. CHP ve bazı ortaklarının yaptığı tam olarak budur. Açıkça İsrail yönetimini savunamadıkları için direnişçileri terör örgütü ilan ederek canileri temize çekmeye çalışıyorlar. Bunu da millete tarafsızlık diye yutturuyorlar. Hadi CHP'yi anlıyoruz. Zira onların sicili zaten bozuk. YPG'li teröristleri vatanlarını korumak için örgütlenmiş bir oluşum olarak görenlerden zaten başka bir yaklaşım beklemiyoruz. Böyle vicdani bir meselede Gazzeli direnişçileri Netanyahu gibi bir fanatikle aynı kefeye koyan diğer bazı siyasetçileri esefle karşılıyoruz. 

Demokrasiyi milli iradeyi hedef alan teşebbüslere destek verenler hep bunlardı. Çünkü bunlar vatandaşa tepeden bakma hastalığından hiçbir zaman kurtulamadılar. Demokrasiyi hiçbir zaman içlerine sindiremediler. Milletle barışmayı istemediler.

Tek parti döneminden bu yana aktörler değişti, söylemler değişti, genel başkanlar değişti. Ama CHP'nin faşist kodlarında en ufak bir değişim olmadı. Atatürk'ün partisi kimi zaman mezhepçi fanatiklerin, kimi zaman marjinal örgütlerin, kimi zaman jakobenlerin, kimi zaman da siyasi ikbali için her türlü kılığa giren bukelemun tiplerin elinde adeta oyuncağa döndü. Bu gerçeğe CHP'nin son kurultayında bir kez daha şahitlik ettik. 

ÖZEL VE KILIÇDAROĞLU'NU HEDEF ALDI

Değişim dediler, yenilenme dediler, bir süre albenili kavramı arka arkaya sıraladılar. Selosundan, Kavalasına ne kadar demokrasi düşmanı varsa selam çaktılar. CHP’nin genel başkanlık koltuğunda oturan gerçekten genel başkan mı emanetçi mi belli değil. Onu oraya oturtan efendilerinin bir sonraki adımı da meçhul. Genel Başkan'ın da onu oraya getirenlerin de iplerini elinde tutanların amaçlarının asla değişmediği gayet iyi biliyoruz. Son seçimler öncesinde iyice ayyuka çıkan Kandil ve Pensilvanya ile işbirliklerini sonlandırma adına hiçbir emare göstermediler. Seçim hezimetinin tüm faturasını sabık genel başkanlarına keserek kendilerini temize çekmeye çalıştılar. 

Sabık genel başkanları galiba bir ofis açmış galiba, orada mutfağı unutmamıştır umarım. Daha beş altı ay öncesine kadar yere göğe sığdıramayan yine bunlardan başkası değildi. Daha düne kadar Türkiye'yi yönetmeye layık gördükleri Cumhurbaşkanı adaylarını bugün günah keçisi ilan etmeleri bizi ilgilendirmez. Hatta genel başkanlık koltuğunda oturan yeni şahsın selefi gibi çarkçı olması da bizi alakadar etmez. Tüm bunlar CHP'nin iç işidir, iç meseledir. Bizim için önemli olan ellerinde hançerle gezen bu kifayetsiz muhterislerin o hançerleri milletimize saplamanın önüne geçmektir. 

Önce Meclis'te sabote etmeye çalıştılar, sonra da mahkeme kapısında nöbet tuttular. Türkiye'nin darbe anayasasının değişmemesi için her yolu denediler. Bireysel başvuru hakkı bunlardan birisidir. CHP'nin bireysel başvuru hakkında söyleyecek hiçbir sözü yoktur. 

"DARBE OLSA EN BÜYÜK DESTEKÇİSİ CHP OLUR"

İki yüksek yargı organı arasında ortaya çıkan ihtiyat farkını darbe olarak nitelemek bir başka utanmazlıktır. Bu ülkede darbe veya kalkışma olsa en büyük destekçisi CHP olacaktır. 1960'tan beri milli iradeye meclise anayasal düzene girişilen antidemokratik senaryoların baş aktörü yapımcısı ve yönetmeni CHP'dir. 21 yıldır hükumetimizi hedef alan her türlü vesayet girişiminde yer almıştır.

AYM ile Yargıtay arasındaki mesele görüş farklılığında ibarettir. Yaşanan sorun bir süredir zaten ifade ediliyordu. Her iki mahkemenin başkanları da dahil hem görüşmelerimizde hem de kamuya açık toplantılarda şikayetlerini dile getiriyordu. Anayasa Mahkemesi'nin 130 bin dosya sayısına ulaşan bir iş yükünün altından kalkması mümkün değildir. 

"KALICI ÇÖZÜM SİVİL ANAYASA'DAN GEÇER"

Yargıtay'ın yaptığı açıklamalarda dile getirdiği serzenişleri göz ardı edemeyiz. Bize bu tartışmada hüküm vermek değil, hakem olmak düşer.

Sorunun acil çözümü konuyla ilgili anayasal ve yasal değişikliklerin süratle yapılmasından, kalıcı çözümü ise sivil bir anayasadan geçmektedir. Bunun adresi de Yüce Meclis'tir. Meclis eylem yeri değil, ülkenin sorunlarına çözüm üretme merciidir. Hele hele hiç oturma eylemi yapma yeri değildir. Oturmak için yer arıyorsanız parka gidin."